• Haberi Oku..

    Kaju aslında meyvesinin sapıdır...

  • Haberi Oku..

    Ananas aslında meyve değildir.

  • Makale

    Çekilen fotolar

  • Makale

    Yıldız sayısı..

  • 30 Ocak 2014 Perşembe

    Buğdayların (Triticum durum, Triticum a estivum, Triticum monococcum, Triticum dicoccon) tekniğine uygun olarak temizlenmesi, pişirilmesi, kurutulması ve istendiğinde kabuğundan ayrılarak kırılması ile elde edilen ürünü olan bulgur tane iriliklerine göre Tane bulgur, iri pilavlık, pilavlık, ince pilavlık, köftelik, ince köftelik olarak sınıflandırılır. Anadolu'da ve Ortadoğu'da yıllardır kullanılan ve besin değeri oldukça yüksek olan bulgurun Avrupa tarafından kısa zaman önce keşvedilmiş olması hayli ilginçtir.

    Bulgurun besin değeri

    1/4 Su Bardağı Bulgurda;
    Kalori 71
    Kompleks Karbonhidrat 17 g
    Kolestrol 0 mg
    Lif 4 g
    Yağ 0 g
    Folat 16 mcg
    Demir 1 mg
    Potasyum 62 mg
    Protein 3 g
    Sodyum 5 mg
    Selenyum 5 mcg

    Bulgurun Faydaları


    1- Kompleks karbonhidratlar basit karbonhidratlara oranla kan şekerini daha yavaş yükseltirler. Bununda yanısıra yağ içermemesi ve lifli içeriği dikkate alındığında diyabet hastalarının besin alternatifidir.

    2- Hamilelikte bolca tüketilmesi, B gurubu bir vitamin olan  folik asit(folat) alımı açısından önemlidir. Çünkü, folik asit bebeğin sağlıklı gelişimi için çok önemlidir. Ayrıca anne sütünü artırıcı etkisi vardır.

    3- Kalp - Damar sağlığı, bağışıklık üzerindeki olumlu etkileri literature girimiştir.

    4- Birçok kanser türüne karşı koruyucudur.

    Bulgur ~ Bulgurun Faydaları ve Besin Değeri

    Konu Saati  10:11  |  in  Şifalı Besinler  |  Devamı»

    Buğdayların (Triticum durum, Triticum a estivum, Triticum monococcum, Triticum dicoccon) tekniğine uygun olarak temizlenmesi, pişirilmesi, kurutulması ve istendiğinde kabuğundan ayrılarak kırılması ile elde edilen ürünü olan bulgur tane iriliklerine göre Tane bulgur, iri pilavlık, pilavlık, ince pilavlık, köftelik, ince köftelik olarak sınıflandırılır. Anadolu'da ve Ortadoğu'da yıllardır kullanılan ve besin değeri oldukça yüksek olan bulgurun Avrupa tarafından kısa zaman önce keşvedilmiş olması hayli ilginçtir.

    Bulgurun besin değeri

    1/4 Su Bardağı Bulgurda;
    Kalori 71
    Kompleks Karbonhidrat 17 g
    Kolestrol 0 mg
    Lif 4 g
    Yağ 0 g
    Folat 16 mcg
    Demir 1 mg
    Potasyum 62 mg
    Protein 3 g
    Sodyum 5 mg
    Selenyum 5 mcg

    Bulgurun Faydaları


    1- Kompleks karbonhidratlar basit karbonhidratlara oranla kan şekerini daha yavaş yükseltirler. Bununda yanısıra yağ içermemesi ve lifli içeriği dikkate alındığında diyabet hastalarının besin alternatifidir.

    2- Hamilelikte bolca tüketilmesi, B gurubu bir vitamin olan  folik asit(folat) alımı açısından önemlidir. Çünkü, folik asit bebeğin sağlıklı gelişimi için çok önemlidir. Ayrıca anne sütünü artırıcı etkisi vardır.

    3- Kalp - Damar sağlığı, bağışıklık üzerindeki olumlu etkileri literature girimiştir.

    4- Birçok kanser türüne karşı koruyucudur.

    0 yorum:

    Şeker, nişasta ve ekşimtırak maddeler ihtiva eden demirhindi ağacı meyveleri, demirhindiba olarak bilinir yaygın olarak şerbet üretiminde kullanılır. Geçmişten günümüze susuzluğu giderici etkisi bilinmektedir. İçerdiği bol miktarıda A,C ve E vitaminleri, selenyum sayesinde, demirhindi bitkisi günümüzde kabızlık giderici, safra salgısını artırıci, barsakdüzenleyici, mide rahatsızlıklarında ve ateş düşürücü etkileri bilinmektedir.

    Demirhindi şerbeti

     

    Tüm malzemeler, Kabukları soyulmuş Demirhindi Meyvesi(300gr)  ve 2 litre suyla 1 saat kaynatılıp süzülür, elde edilen sıvıya 2,5 kg şeker eklenip( veya tatlandırıcı olarak bal vb besinler) yeniden 10 dakika daha kaynatılır. Biraz soğuduktan sonra yeniden süzülür.

    2 adet zencefil kök
    1 adet zerdeçal kök
    1 tarçın çubuk
    5-6 karanfil
    3 yenibahar tane
    3-4 adet kakule tane
    1 adet vanilya çubuk
    3-4 adet hünnap kurusu
    20 gr rezene

    Demirhindi bitkisi ve bitkiden şerbet elde edilişi

    Konu Saati  08:51  |  in  Şifalı Besinler  |  Devamı»

    Şeker, nişasta ve ekşimtırak maddeler ihtiva eden demirhindi ağacı meyveleri, demirhindiba olarak bilinir yaygın olarak şerbet üretiminde kullanılır. Geçmişten günümüze susuzluğu giderici etkisi bilinmektedir. İçerdiği bol miktarıda A,C ve E vitaminleri, selenyum sayesinde, demirhindi bitkisi günümüzde kabızlık giderici, safra salgısını artırıci, barsakdüzenleyici, mide rahatsızlıklarında ve ateş düşürücü etkileri bilinmektedir.

    Demirhindi şerbeti

     

    Tüm malzemeler, Kabukları soyulmuş Demirhindi Meyvesi(300gr)  ve 2 litre suyla 1 saat kaynatılıp süzülür, elde edilen sıvıya 2,5 kg şeker eklenip( veya tatlandırıcı olarak bal vb besinler) yeniden 10 dakika daha kaynatılır. Biraz soğuduktan sonra yeniden süzülür.

    2 adet zencefil kök
    1 adet zerdeçal kök
    1 tarçın çubuk
    5-6 karanfil
    3 yenibahar tane
    3-4 adet kakule tane
    1 adet vanilya çubuk
    3-4 adet hünnap kurusu
    20 gr rezene

    0 yorum:

     
    Crataegus (Alıç, Yeınişen) türleri: Türkiye'de 20 kadar türü bulunmaktadır.

    Meyva ve çiçeklerinden hazırlanan ekstreleı' yatıştırıcı, idrar söktürücü ve tansiyon

    düşürücü olarak kullanılmaktadır. Flavonoit ve procyanidin'ler içermekte olup
    kardiotonik etkilidir. Havonoitleri koroner akışı arttırmaktadır. Bilhassa kalp üzerine
    olan etkisi nedeniyle, Avrupa'da birçok ilacın bileşimine girmiştir. Zehirli bileşikler
    taşımadığı için, kalp hareketlerini yatıştırıcı ve düzenleyici olarak tehlikesizce uzun
    zaman kullanılabilir.

    Crataegus (Alıç, Yeınişen) türleri: Türkiye'de 20 kadar türü bulunmaktadır. Meyva ve çiçeklerinden hazırlanan ekstreleı' yatıştırıcı, idrar söktürücü ve tansiyon düşürücü olarak kullanılmaktadır. Flavonoit ve procyanidin'ler içermekte olup kardiotonik etkilidir. Havonoitleri koroner akışı arttırmaktadır. Bilhassa kalp üzerine olan etkisi nedeniyle, Avrupa'da birçok ilacın bileşimine girmiştir. Zehirli bileşikler taşımadığı için, kalp hareketlerini yatıştırıcı ve düzenleyici olarak tehlikesizce uzun zaman kullanılabilir.

    Sahip olduğu antioksidanlar sayesinde popülaritesi her geçen gün artan alıç bitkisi özellikle dolaşım sistemi rahatsızlıklarına iyi geliyor. Alıç bitkisi kalp hastalıkları olanlara aşırıya kaçmamak şartıyla sirke,çay veya çiğ olarak tüketilmesi tavsiye edilmektedir. fazlası kabız yapıyor.

    Ahmet Maranki Alıç Çayı
    1 bardak suyu kaynatıp, alıç bitkisinin çiçek, yaprak ve meyvelerini içine atılır. Beş dakika demlendikten sonra, sabah akşam içilebilir.

    Alıç Sirkesi kullanımı
    Bir çay kaşığı alıç sirkesi bir bardak suya karıştırılıp kullanılabilir.

    Alıç Bitkisi'nin faydası kullanım şekilleri

    Konu Saati  08:28  |  in  Kalp ve Damar Hastalıkları  |  Devamı»

     
    Crataegus (Alıç, Yeınişen) türleri: Türkiye'de 20 kadar türü bulunmaktadır.

    Meyva ve çiçeklerinden hazırlanan ekstreleı' yatıştırıcı, idrar söktürücü ve tansiyon

    düşürücü olarak kullanılmaktadır. Flavonoit ve procyanidin'ler içermekte olup
    kardiotonik etkilidir. Havonoitleri koroner akışı arttırmaktadır. Bilhassa kalp üzerine
    olan etkisi nedeniyle, Avrupa'da birçok ilacın bileşimine girmiştir. Zehirli bileşikler
    taşımadığı için, kalp hareketlerini yatıştırıcı ve düzenleyici olarak tehlikesizce uzun
    zaman kullanılabilir.

    Crataegus (Alıç, Yeınişen) türleri: Türkiye'de 20 kadar türü bulunmaktadır. Meyva ve çiçeklerinden hazırlanan ekstreleı' yatıştırıcı, idrar söktürücü ve tansiyon düşürücü olarak kullanılmaktadır. Flavonoit ve procyanidin'ler içermekte olup kardiotonik etkilidir. Havonoitleri koroner akışı arttırmaktadır. Bilhassa kalp üzerine olan etkisi nedeniyle, Avrupa'da birçok ilacın bileşimine girmiştir. Zehirli bileşikler taşımadığı için, kalp hareketlerini yatıştırıcı ve düzenleyici olarak tehlikesizce uzun zaman kullanılabilir.

    Sahip olduğu antioksidanlar sayesinde popülaritesi her geçen gün artan alıç bitkisi özellikle dolaşım sistemi rahatsızlıklarına iyi geliyor. Alıç bitkisi kalp hastalıkları olanlara aşırıya kaçmamak şartıyla sirke,çay veya çiğ olarak tüketilmesi tavsiye edilmektedir. fazlası kabız yapıyor.

    Ahmet Maranki Alıç Çayı
    1 bardak suyu kaynatıp, alıç bitkisinin çiçek, yaprak ve meyvelerini içine atılır. Beş dakika demlendikten sonra, sabah akşam içilebilir.

    Alıç Sirkesi kullanımı
    Bir çay kaşığı alıç sirkesi bir bardak suya karıştırılıp kullanılabilir.

    0 yorum:

    28 Ocak 2014 Salı

    Sinir sistemi rahatsızlıklarına karşı kendi kendini tedavide kullanılan başlıca bitkiler, çuhaçiçeği, kediotu, melisa, şerbetçiotu, sarı kantaron, çarkıfelek, lavanta, turunç çiçeği, papatya, yulaf sapı ve kır çiçekleridir.

    İç sıkıntısı


    İç sıkıntısında, biraz koyu hazırlanmış, ılık melisa çayı kişiyi gevşeterek rahatlamasını sağlar. Sıkıntı mideyi de etkiliyorsa, melisada bulunan uçucu yağ, mide siniri (nervi vagus) üzerinde yatıştırıcı (sedatif) etki gösterir. Sıkıntıya bağlı iştah kaybında melisa ve şerbetçiotu çayı karışımı, mide ağrısında papatya çayı faydalı olur.

    Melisa çayı: 2 çay kaşığı melisa yaprağı üzerine 250 ml sıcak su ilave edilip kapalı bir kapta 10 dakika kısık ateşte ısıtılır, süzülür, günde üç defa bir fincan içilir.

    Melisa ve şerbetçiotu çayı: 2 çay kaşığı melisa ve yarım çay kaşığı şerbetçiotu çiçeği (kozalağı) üzerine 250 ml sıcak su ilave edilip kapalı bir kapta, 5 dakika kısık ateşte ısıtılır, süzülür, günde üç defa bir fincan içilir.

    Uzun süren iç sıkıntısı halsizliğe neden olur. Böyle durumlarda, aşağıdaki çay reçetesi kişiyi sakinleştirir, bitkinliğini giderir, kür şeklinde alınırsa sinir sistemini düzenler.

    Sarı kantaron 20 gr
    Melisa yaprağı 19 gr
    Ahududu yaprağı 13 gr
    Alıç yaprağı ve çiçeği 11 gr
    Nane yaprağı 10 gr
    Kediotu kökü 7 gr
    Şerbetçiotu çiçeği 7 gr (kozalağı)
    Pasiflora 7 gr
    Lavanta çiçeği 6 gr

    Çay balla tatlandırılabilir (şeker hastaları stevia ile tatlandırır), acil durumlarda yatmadan yarım saat önce bir fincan içilir. Kür uygulandığında, sabah akşam bir fincan içilir, 46 hafta devam edilir.

    Aşağıdaki yatıştırıcı çay formülleri İsviçre ve Avusturya farmakopelerinden alınmıştır:

    BeruhigenderTee (Ph. Helv.VI)
    Melisa yaprağı 10 gr
    Nane yaprağı 10 gr
    Kediotu kökü 25 gr
    Turunç çiçeği 20 gr
    Anason meyvesi 15 gr (iyice dövülmüş)
    Çarkıfelekotu 20 gr

    Nerventee (Ö.A.B.)
    Melisa yaprağı 10 gr
    Nane yaprağı 10 gr
    Turunç çiçeği 10 gr
    Turunç kabuğu 10 gr
    Kediotu kökü 60 gr

    Stres-gerginlik


    Strese karşı kediotu, gümüşdüğme, ginseng, mine çiçeği, aslankuyruğu, devedikeni, ayvadana, kaside ve yulaf gibi bitkiler faydalıdır.

    Sindirim problemleri ve çarpıntıyla görülen akut strese karşı aşağıdaki drog karışımından %45’lik alkolle 1/5 oranında hazırlanan tentür, günde bir defa 5 ml (1 tatlı kaşığı) alınır, gerektiğinde doz günde 23 defa tekrarlanabilir.

    Kaside herbası 20 kısım
    Kediotu kökü 20 kısım
    Aslankuyruğu 10 kısım
    Alman papatyası çiçeği 10 kısım
    Ayvadana herbası 10 kısım

    Karaciğer problemleri ile görülen akut strese karşı aşağıdaki drog karışımından hazırlanan glisereden 1 günde 12 defa 5 ml alınır.

    Kaside herbası 20 kısım
    Kediotu kökü 20 kısım
    Devedikeni 10 kısım
    Mine çiçeği herbası 10 kısım
    Yulaf 10 kısım

    Uykusuzluk


    Ruhî gerginlik, hareketsizlik, aşırı miktarda alınan kafeinli içecekler, akşamları geç ve ağır yemek uykusuzluğa yol açabilir. Asabî uyku kaybı ve düzensizliklerine karşı, uyku yastığı, uyku verici çaylar ve yatıştırıcı bitki banyoları kullanılır.

    Uyku yastığı


    Bazı uçucu yağ bitkileriyle evde hazırlanabilen özel bir yastıktır. İnce keten kumaştan, 15 x 15 cm ölçüsünde, ağzı fermuarlı bir torba dikilir. İçine, aşağıdaki formüllerden tercih edilen bitki karışımı, sıkıştırmadan gevşek şekilde doldurulur, baş yastığının veya yatak çarşafının altına konur. Hasta, başını bu uyku yastığına denk getirecek şekilde yatar. Yatak vücudun sıcaklığıyla ısındıkça, karışımdaki uçucu yağlar harekete geçerek hastada yatıştırıcı etki meydana getirir. Yastıktaki drog karışımı bir ay sonra yenilenmelidir. Uyku yastığında şu karışımlardan biri kullanılabilir:

    Şerbetçiotu 20 gr
    Kediotu kökü 20 gr
    Civanperçemi 10 gr
    Papatya çiçeği 10 gr
    Melisa yaprağı 10 gr

    ***

    Melisa yaprağı 20 gr
    Sarı kantaron 20 gr
    Kediotu kökü 20 gr
    Lavanta çiçeği 40 gr

    ***

    Şerbetçiotu 30 gr
    Sarı kantaron 30 gr
    Kediotu kökü 30 gr

    ***

    Şerbetçiotu 30 gr
    Sarı kantaron 20 gr
    Lavanta çiçeği 20 gr

    Uyku içecekleri


    250 ml tam yağlı süt üzerine çok ince kıyılmış rezene konulur, hafifçe ısıtılır, süzülerek 1 çay kaşığı bal ilave edilir (şeker hastaları stevia ile tatlandırır), yatmadan yarım saat önce içilir.

    250 ml tam yağlı ılık süt, 250 ml ılık papatya çayıyla karıştırılır, 12 tatlı kaşığı balla tatlandırılarak (şeker hastaları stevia ile tatlandırır) yatmadan bir saat ve yarım saat önce olmak üzere 2 fincan içilir, artanı -gece uyanılırsa içilmek üzere- bir termosla yatağın yanına konur. Bu içecek, imtihan ve benzeri sıkıntılardan ileri gelen uykusuzluklarda çocuklar için de uygundur.

    1 fincan %2’lik kediotu kökü çayı, yatmadan yarım saat önce, hem yetişkinler hem çocuklarca içilebilir.

    Yatıştırıcı bitki banyoları


     Aşağıdaki bitkilerinden herhangi biriyle banyo yapılabilir. Verili miktarlara göre hazırlanan drog ve su karışımı 10 dakika kadar kapalı bir kapta hafif ateşte ısıtılır, bir tülbentten süzülerek banyo suyuna (küvete) ilave edilir.

    Kediotu banyosu: 100 gr kediotu kökü + 2 lt su

    Yulaf banyosu: 100/150 gr yulaf samanı + 35 lt su

    Şerbetçiotu banyosu: 50 gr şerbetçiotu çiçeği + 3 lt su

    Lavanta banyosu : 50 gr lavanta çiçeği + 1 lt su

    Melisa banyosu: 60 gr melisa yaprağı + 5 lt su

    Banyo suyu sıcaklığı 3538 ̊C, banyo süresi 10 dakika olmalı, iyice kurulanıp yatmalıdır. Yatmadan önce ılık ve şekersiz bir fincan ıhlamur çayı içilirse sonuç daha etkili olur

    Kaynak

    Yrd.Doç.Dr. Aslan Kalafatçılar

    Sinir sistemi rahatsızlıklarında bitki çayları ile tedavi

    Konu Saati  11:11  |  in  Uyku Bozuklukları  |  Devamı»

    Sinir sistemi rahatsızlıklarına karşı kendi kendini tedavide kullanılan başlıca bitkiler, çuhaçiçeği, kediotu, melisa, şerbetçiotu, sarı kantaron, çarkıfelek, lavanta, turunç çiçeği, papatya, yulaf sapı ve kır çiçekleridir.

    İç sıkıntısı


    İç sıkıntısında, biraz koyu hazırlanmış, ılık melisa çayı kişiyi gevşeterek rahatlamasını sağlar. Sıkıntı mideyi de etkiliyorsa, melisada bulunan uçucu yağ, mide siniri (nervi vagus) üzerinde yatıştırıcı (sedatif) etki gösterir. Sıkıntıya bağlı iştah kaybında melisa ve şerbetçiotu çayı karışımı, mide ağrısında papatya çayı faydalı olur.

    Melisa çayı: 2 çay kaşığı melisa yaprağı üzerine 250 ml sıcak su ilave edilip kapalı bir kapta 10 dakika kısık ateşte ısıtılır, süzülür, günde üç defa bir fincan içilir.

    Melisa ve şerbetçiotu çayı: 2 çay kaşığı melisa ve yarım çay kaşığı şerbetçiotu çiçeği (kozalağı) üzerine 250 ml sıcak su ilave edilip kapalı bir kapta, 5 dakika kısık ateşte ısıtılır, süzülür, günde üç defa bir fincan içilir.

    Uzun süren iç sıkıntısı halsizliğe neden olur. Böyle durumlarda, aşağıdaki çay reçetesi kişiyi sakinleştirir, bitkinliğini giderir, kür şeklinde alınırsa sinir sistemini düzenler.

    Sarı kantaron 20 gr
    Melisa yaprağı 19 gr
    Ahududu yaprağı 13 gr
    Alıç yaprağı ve çiçeği 11 gr
    Nane yaprağı 10 gr
    Kediotu kökü 7 gr
    Şerbetçiotu çiçeği 7 gr (kozalağı)
    Pasiflora 7 gr
    Lavanta çiçeği 6 gr

    Çay balla tatlandırılabilir (şeker hastaları stevia ile tatlandırır), acil durumlarda yatmadan yarım saat önce bir fincan içilir. Kür uygulandığında, sabah akşam bir fincan içilir, 46 hafta devam edilir.

    Aşağıdaki yatıştırıcı çay formülleri İsviçre ve Avusturya farmakopelerinden alınmıştır:

    BeruhigenderTee (Ph. Helv.VI)
    Melisa yaprağı 10 gr
    Nane yaprağı 10 gr
    Kediotu kökü 25 gr
    Turunç çiçeği 20 gr
    Anason meyvesi 15 gr (iyice dövülmüş)
    Çarkıfelekotu 20 gr

    Nerventee (Ö.A.B.)
    Melisa yaprağı 10 gr
    Nane yaprağı 10 gr
    Turunç çiçeği 10 gr
    Turunç kabuğu 10 gr
    Kediotu kökü 60 gr

    Stres-gerginlik


    Strese karşı kediotu, gümüşdüğme, ginseng, mine çiçeği, aslankuyruğu, devedikeni, ayvadana, kaside ve yulaf gibi bitkiler faydalıdır.

    Sindirim problemleri ve çarpıntıyla görülen akut strese karşı aşağıdaki drog karışımından %45’lik alkolle 1/5 oranında hazırlanan tentür, günde bir defa 5 ml (1 tatlı kaşığı) alınır, gerektiğinde doz günde 23 defa tekrarlanabilir.

    Kaside herbası 20 kısım
    Kediotu kökü 20 kısım
    Aslankuyruğu 10 kısım
    Alman papatyası çiçeği 10 kısım
    Ayvadana herbası 10 kısım

    Karaciğer problemleri ile görülen akut strese karşı aşağıdaki drog karışımından hazırlanan glisereden 1 günde 12 defa 5 ml alınır.

    Kaside herbası 20 kısım
    Kediotu kökü 20 kısım
    Devedikeni 10 kısım
    Mine çiçeği herbası 10 kısım
    Yulaf 10 kısım

    Uykusuzluk


    Ruhî gerginlik, hareketsizlik, aşırı miktarda alınan kafeinli içecekler, akşamları geç ve ağır yemek uykusuzluğa yol açabilir. Asabî uyku kaybı ve düzensizliklerine karşı, uyku yastığı, uyku verici çaylar ve yatıştırıcı bitki banyoları kullanılır.

    Uyku yastığı


    Bazı uçucu yağ bitkileriyle evde hazırlanabilen özel bir yastıktır. İnce keten kumaştan, 15 x 15 cm ölçüsünde, ağzı fermuarlı bir torba dikilir. İçine, aşağıdaki formüllerden tercih edilen bitki karışımı, sıkıştırmadan gevşek şekilde doldurulur, baş yastığının veya yatak çarşafının altına konur. Hasta, başını bu uyku yastığına denk getirecek şekilde yatar. Yatak vücudun sıcaklığıyla ısındıkça, karışımdaki uçucu yağlar harekete geçerek hastada yatıştırıcı etki meydana getirir. Yastıktaki drog karışımı bir ay sonra yenilenmelidir. Uyku yastığında şu karışımlardan biri kullanılabilir:

    Şerbetçiotu 20 gr
    Kediotu kökü 20 gr
    Civanperçemi 10 gr
    Papatya çiçeği 10 gr
    Melisa yaprağı 10 gr

    ***

    Melisa yaprağı 20 gr
    Sarı kantaron 20 gr
    Kediotu kökü 20 gr
    Lavanta çiçeği 40 gr

    ***

    Şerbetçiotu 30 gr
    Sarı kantaron 30 gr
    Kediotu kökü 30 gr

    ***

    Şerbetçiotu 30 gr
    Sarı kantaron 20 gr
    Lavanta çiçeği 20 gr

    Uyku içecekleri


    250 ml tam yağlı süt üzerine çok ince kıyılmış rezene konulur, hafifçe ısıtılır, süzülerek 1 çay kaşığı bal ilave edilir (şeker hastaları stevia ile tatlandırır), yatmadan yarım saat önce içilir.

    250 ml tam yağlı ılık süt, 250 ml ılık papatya çayıyla karıştırılır, 12 tatlı kaşığı balla tatlandırılarak (şeker hastaları stevia ile tatlandırır) yatmadan bir saat ve yarım saat önce olmak üzere 2 fincan içilir, artanı -gece uyanılırsa içilmek üzere- bir termosla yatağın yanına konur. Bu içecek, imtihan ve benzeri sıkıntılardan ileri gelen uykusuzluklarda çocuklar için de uygundur.

    1 fincan %2’lik kediotu kökü çayı, yatmadan yarım saat önce, hem yetişkinler hem çocuklarca içilebilir.

    Yatıştırıcı bitki banyoları


     Aşağıdaki bitkilerinden herhangi biriyle banyo yapılabilir. Verili miktarlara göre hazırlanan drog ve su karışımı 10 dakika kadar kapalı bir kapta hafif ateşte ısıtılır, bir tülbentten süzülerek banyo suyuna (küvete) ilave edilir.

    Kediotu banyosu: 100 gr kediotu kökü + 2 lt su

    Yulaf banyosu: 100/150 gr yulaf samanı + 35 lt su

    Şerbetçiotu banyosu: 50 gr şerbetçiotu çiçeği + 3 lt su

    Lavanta banyosu : 50 gr lavanta çiçeği + 1 lt su

    Melisa banyosu: 60 gr melisa yaprağı + 5 lt su

    Banyo suyu sıcaklığı 3538 ̊C, banyo süresi 10 dakika olmalı, iyice kurulanıp yatmalıdır. Yatmadan önce ılık ve şekersiz bir fincan ıhlamur çayı içilirse sonuç daha etkili olur

    Kaynak

    Yrd.Doç.Dr. Aslan Kalafatçılar

    0 yorum:

    Dünyada yayılış gösteren bitki türlerinin yaklaşık % 85’i tıbbi olarak araştırılmamıştır. Bu bitkiler, henüz tedavisi mümkün olmayan hastalıklar için etken madde kaynağı olabilirler.

    Birçok bitkinin toksik ve terapik etkilerinin henüz farmakolojik ve klinik deneylerle kanıtlanmamış olması, biyoaktif madde konsantrasyonlarının çok değişkenlik göstermesi, bazılarının tedaviye çok uzun sürede cevap vermesi gibi nedenler bitkisel ilaçlara güvensizlik yaratmaktadır. Araştırmalar, kimyasal ilaçlarda olduğu gibi bitkisel ilaçlarda da uygulama dozunun ve süresinin önemli olduğuna, bunlara dikkat edilmediğinde önemli yan ve toksik etkilerinin olabileceğine işaret etmektedir. Ayrıca farmakokinetik ve farmakodinamik olarak diğer ilaçlarla etkileşime girebilecekleri, bu ilaçların etkilerinde azalmaya veya artmaya neden olabilecekleri belirtilmektedir.

    Bitkisel ilaçlar ilaç tarifine tam uygunluk göstermeli ve güvenilirlik, etkinlik, saflık, kalite, farmakolojik ve klinik bilgi açısından yeterli araştırma yapılmadan pazara sunulmamalıdır. AB ülkelerinde çok sayıda tıbbi bitkinin ilaç olarak kullanılması ve bu ürünlere olan ilginin giderek artması, bitkisel ilaçlarla ilgili düzenlemeleri zorunlu hale getirmiş, ESCOP, Komisyon E gibi kuruluşların bitki monografisi çalışmalarını teşvik etmiştir.

    Dünyada yaygın kullanılan bitkisel ilaçlar


    Aloe vera (sarısabır) ( Aloe barbadensis )’nın etli yapraklarından elde edilen Aloe suyu barbaloin olarak adlandırılan C-glikozitleri bakımından, Aloe jeli ise yüksek oranda bir polisakkarit olan glukomannan lar bakımından zengindir. Aloe ürünleri, gastritülser tedavisinde ve sindirimi kolaylaştırıcı, kabızlığı giderici olarak kullanıldıkları gibi, haricen cilt rahatsızlıkları, yanıklar ve alerjik reaksiyonlara karşı kullanılır. Cilt bakımında ve nemlendirici olarak faydalıdır.

    Atropa (güzelavrat otu) ( Atropa belladonna ) ve Datura (şeytanelması) ( Datura stromonium ) gibi atropin , skopolamin ve hyosiyamin alkaloitlerince zengin bitkilerden, ağrı kesici, kramp çözücü, uyuşturucu, dinlendirici ve ter kesici ilaçların yapımında faydalanılır. Atropin sülfat sinir gazlarının tedavisinde panzehir olarak kullanılır. Atropin göz bebeği büyütmede kullanılan ilaçların yapımında yeralır.

    Bilberry (yaban mersini) ( Vaccinium myrtillus ) bitkisinin tanen ve fenolik maddelerce zengin meyve ekstreleri göz yorgunluğu ve şeker hastalığından ileri gelen görme bozuklukları ile gece körlüğü tedavisinde kullanılır.

    Black Cohosh (karayılan) ( Cimicifuga racemosa ) köklerinden elde edilen fitoösterojen bakımından zengin ekstreler kadınlarda menopoz sorunlarına karşı kullanılır.

    Digitalis (yüksükotu) ( Digitalis lanata ) yapraklarında bulunan digoksin , digitoksin ve gitoksin heterozitleri, kalp atışlarını düzenleyici, kalp kasılmalarını düzeltici, kalbi kuvvetlendirici ilaçların yapımında kullanılır.

    Echinacea (ekinazya) ( Echinacea purpurea )’dan elde edilen farmasötik ürünler üşütme, soğuk algınlığı ve gribal enfeksiyonlarla mücadelede başarılıdır. Ekinazya, interferon sentezini teşvik ederek, özellikle virüslerin üremesini engellemekte, bu sayede virüslerin yol açtığı hastalıkların şiddetini ve süresini azaltmaktadır.

    Feverfew (gümüşdüğme) ( Tanacetum parthenium ) bitkisinin parthenolit maddesince zengin olan yaprakları migren ve baş ağrısına karşı ilaç olarak kullanılır.

    Garlic (sarımsak) ( Allium sativum ) soğanlarında bulunan allisin maddesinin güçlü bir antibiyotik ve antiviral etkisi vardır. Bu nedenle bağışıklık sistemini güçlendirerek üst solunum yolu ve eklem enfeksiyonlarına iyi gelmektedir. Ayrıca kolesterol ve trigliserit üzerinde olumlu etkileri bulunmaktadır.

    Ginger (zencefil) ( Zingiber officinale ) rizomlarında bulunan zingiberen ve bisabolen bakımından zengin uçucu yağlar ile zingiberon , gingerol ve shogaol gibi acılık veren maddeler, mide bulantısına ve kusmaya karşı etkilidir. Zencefil ekstreleri kan dolaşımını hızlandırır; terletici ve ateş düşürücü etkide bulunur; öksürük, soğuk algınlığı ve gribe iyi gelir; baş dönmesini önler ve kabızlığı engeller.

    Ginkgo (mabet ağacı) ( Ginkgo biloba )’nun kurutulmuş yeşil yapraklarından elde edilen flavon glikozitleri ve ginkgolit lerce zengin ekstreler ve ilaçlar, beyindeki sinir hücrelerinin tahribatının ve beyin damarlarında düzensiz kan akışının neden olduğu hafıza kayıpları, şiddetli baş ağrıları, geçici baygınlıklar ve baş dönmeleri gibi rahatsızlıkların tedavisinde kullanılır.

    Ginseng ( Panax ginseng ) köklerinden elde edilen ginsenoit ler ve eleutherosit lerce zengin ekstreler ve ilaçlar, yaşlanmayı geciktirici ( anti-ageing ), hücre yenilenmesini teşvik edici, fiziksel performans ve dayanıklılık arttırıcı, cinsel gücü ve sperm sayısını çoğaltıcı, stres giderici, zihin güçlendirici, karaciğer ve kalp-damar sağlığını arttırıcı olarak kullanılır.

    Goroka ( Garcina cambogia ), ekstrelerinde bulunan yüksek oranda hidroksisitrik asit nedeniyle bağırsakları düzenli olarak çalıştırmakta ve karbonhidratlardan yağ üretimini baskı altında tutarak sağlıklı bir şekilde kilo kaybına neden olmaktadır.

    Gotu Kola ( Centella asiatica ) ekstreleri, asiatikosit, brahmosit, brahminosit ve madekassosit gibi maddeler bakımından çok zengin olup, bunlar iyi birer yara iyileştirici, idrar söktürücü ve iltihap gidericidir. Gotu Kola’nın zihin açıcı, saç, tırnak ve kıkırdak onarıcı ve cilt dokusunu sıkılaştırıcı özellikleri vardır. Kan damarlarını açıcı ve kan akışını düzenleyici etkisinden dolayı, bacak varisi ve selülit tedavisinde de kullanılmaktadır.

    Horsetail (atkuyruğu) ( Equisetum arvense ) bitkisinden elde edilen ve silisyum elementince zengin ekstreler özellikle sağlıklı deri, saç ve tırnak gelişimi için kullanılmaktadır.

    Kava Kava ( Piper methysticum ) bitkilerinde bulunan kavapiron ve kavalakton ların barbiturat olarak analjezik ve anestetik etkileri vardır. Kava Kava ekstrelerinden en çok, endişe, panik atak, sinirlilik ve gerginlik gibi durumlarda sakinleştirici ve kas gevşetici olarak faydalanılmaktadır.



    Ma Huang (efedra) ( Ephedra sp.) bitkisinin efedrin alkaloiti taşıyan kurutulmuş yeşil yapraklarından elde edilen ekstreler, başta bronşit ve astım tedavisi olmak üzere, enerji vermek ve kilo vermeyi kolaylaştırmak amacıyla kullanılır.



    Milk Thistle (devedikeni) ( Silybum marianum ) tohumlarında tıbbi değeri çok yüksek olan silimarin maddesi bulunur. Bu madde karaciğer hücrelerinin toksik maddelerden arınmasını ve hücrelerde ribozomal RNA sentezini teşvik ederek karaciğer yenilenmesine yardımcı olmaktadır. Bu nedenle devedikeni ekstrelerinden başta hepatit ve karaciğer sirozu olmak üzere, alkol, mantar ve ilaç zehirlenmelerinin neden olduğu karaciğer hasarlarının tedavisinde faydalanılmaktadır.



    Passion (çarkıfelek) ( Passiflora incarnata ) çiçeklerinden elde edilen ekstreler, Kava Kava, sarı kantaron ve kediotu gibi yatıştırıcı, sakinleştirici ve uyku verici olarak kullanılmaktadır.



    Saw Palmetto (sabal) ( Serenoa repens ) meyvelerinden elde edilen ekstreler, erkeklerde testesteron hormonunun dihidro- testesteron hormonuna dönüşümünü ve böylece prostat büyümesini engellemekte, hormon aktivitesini dengeleyerek cinsel gücü arttırmaktadır. Omega yağ asitlerince zengin Saw Palmetto meyvelerinden yapılan ekstreler, mesane, idrar yolu, yumurtalık ve rahim iltihaplanmalarına da iyi gelmektedir.



     St. John’s Wort (sarı kantaron) ( Hypericum perforatum ) bitkisinin çiçek ve yapraklarında bulunan hyperisin ve hyperforin gibi maddeler antidepresan ilaçların yapımında kullanılır.



    Valerian (kediotu) ( Valeriana officinalis )’nun kurutulmuş kök ve rizomlarındaki valepotriat olarak bilinen lipofilik maddeler, uykusuzluk (insomnia) çeken hastalar için uyku verici ve sakinleşici-yatıştırıcı (trankilizan) olarak kullanılan ilaçlarda yeralır.



    Kanser araştırmaları


    Son yıllarda, bitkiler tarafından doğal olarak üretilen birçok fitokimyasal madde kanser tedavisinde kullanılmaktadır. Taxus brevifolia (porsuk ağacı) bitkisinde bulunan elliptisin alkaloti, DNA’da topoisomeraz II enziminin çalışmasını engelleyerek antikanser etkisi gösterir ve bu nedenle kanser ilacı olarak kullanılmaktadır. Yine Camptotheca acuminate bitkisinden elde edilen kamptothesin alkaloiti, kanserli hücrelerin hızlı bölünmesini yavaşlattığı için kanser ilacı olarak üretilmektedir. Catharantus roseus (rozet çiçeği) bitkisinde bulunan vinblastin ve vinkristin alkaloitleri, mitotik hücre bölünmelerini engelleyen etkili antikanser ajanlardır ve kanser tedavisinde kullanılmaktadır. Colchicum autumnale (güz çiğdemi), Colchicum leuteum, Iphigenia stella ve Gloriaosa superba bitkilerinden elde edilen colchicine alkaloitinden gut ve romatizma tedavisi dışında kanser tedavisinde de faydalanılmaktadır.



    Dünyada yayılış gösteren bitki türlerinin yaklaşık %85’i tıbbi olarak araştırılmamıştır. Bu bitkiler, henüz tedavisi mümkün olmayan hastalıklar için önemli bir sekonder metabolit (etken madde) kaynağı olabilirler



    BİTKİSEL İLAÇLAR

    Konu Saati  10:36  |  in  Şifalı Bitkiler  |  Devamı»

    Dünyada yayılış gösteren bitki türlerinin yaklaşık % 85’i tıbbi olarak araştırılmamıştır. Bu bitkiler, henüz tedavisi mümkün olmayan hastalıklar için etken madde kaynağı olabilirler.

    Birçok bitkinin toksik ve terapik etkilerinin henüz farmakolojik ve klinik deneylerle kanıtlanmamış olması, biyoaktif madde konsantrasyonlarının çok değişkenlik göstermesi, bazılarının tedaviye çok uzun sürede cevap vermesi gibi nedenler bitkisel ilaçlara güvensizlik yaratmaktadır. Araştırmalar, kimyasal ilaçlarda olduğu gibi bitkisel ilaçlarda da uygulama dozunun ve süresinin önemli olduğuna, bunlara dikkat edilmediğinde önemli yan ve toksik etkilerinin olabileceğine işaret etmektedir. Ayrıca farmakokinetik ve farmakodinamik olarak diğer ilaçlarla etkileşime girebilecekleri, bu ilaçların etkilerinde azalmaya veya artmaya neden olabilecekleri belirtilmektedir.

    Bitkisel ilaçlar ilaç tarifine tam uygunluk göstermeli ve güvenilirlik, etkinlik, saflık, kalite, farmakolojik ve klinik bilgi açısından yeterli araştırma yapılmadan pazara sunulmamalıdır. AB ülkelerinde çok sayıda tıbbi bitkinin ilaç olarak kullanılması ve bu ürünlere olan ilginin giderek artması, bitkisel ilaçlarla ilgili düzenlemeleri zorunlu hale getirmiş, ESCOP, Komisyon E gibi kuruluşların bitki monografisi çalışmalarını teşvik etmiştir.

    Dünyada yaygın kullanılan bitkisel ilaçlar


    Aloe vera (sarısabır) ( Aloe barbadensis )’nın etli yapraklarından elde edilen Aloe suyu barbaloin olarak adlandırılan C-glikozitleri bakımından, Aloe jeli ise yüksek oranda bir polisakkarit olan glukomannan lar bakımından zengindir. Aloe ürünleri, gastritülser tedavisinde ve sindirimi kolaylaştırıcı, kabızlığı giderici olarak kullanıldıkları gibi, haricen cilt rahatsızlıkları, yanıklar ve alerjik reaksiyonlara karşı kullanılır. Cilt bakımında ve nemlendirici olarak faydalıdır.

    Atropa (güzelavrat otu) ( Atropa belladonna ) ve Datura (şeytanelması) ( Datura stromonium ) gibi atropin , skopolamin ve hyosiyamin alkaloitlerince zengin bitkilerden, ağrı kesici, kramp çözücü, uyuşturucu, dinlendirici ve ter kesici ilaçların yapımında faydalanılır. Atropin sülfat sinir gazlarının tedavisinde panzehir olarak kullanılır. Atropin göz bebeği büyütmede kullanılan ilaçların yapımında yeralır.

    Bilberry (yaban mersini) ( Vaccinium myrtillus ) bitkisinin tanen ve fenolik maddelerce zengin meyve ekstreleri göz yorgunluğu ve şeker hastalığından ileri gelen görme bozuklukları ile gece körlüğü tedavisinde kullanılır.

    Black Cohosh (karayılan) ( Cimicifuga racemosa ) köklerinden elde edilen fitoösterojen bakımından zengin ekstreler kadınlarda menopoz sorunlarına karşı kullanılır.

    Digitalis (yüksükotu) ( Digitalis lanata ) yapraklarında bulunan digoksin , digitoksin ve gitoksin heterozitleri, kalp atışlarını düzenleyici, kalp kasılmalarını düzeltici, kalbi kuvvetlendirici ilaçların yapımında kullanılır.

    Echinacea (ekinazya) ( Echinacea purpurea )’dan elde edilen farmasötik ürünler üşütme, soğuk algınlığı ve gribal enfeksiyonlarla mücadelede başarılıdır. Ekinazya, interferon sentezini teşvik ederek, özellikle virüslerin üremesini engellemekte, bu sayede virüslerin yol açtığı hastalıkların şiddetini ve süresini azaltmaktadır.

    Feverfew (gümüşdüğme) ( Tanacetum parthenium ) bitkisinin parthenolit maddesince zengin olan yaprakları migren ve baş ağrısına karşı ilaç olarak kullanılır.

    Garlic (sarımsak) ( Allium sativum ) soğanlarında bulunan allisin maddesinin güçlü bir antibiyotik ve antiviral etkisi vardır. Bu nedenle bağışıklık sistemini güçlendirerek üst solunum yolu ve eklem enfeksiyonlarına iyi gelmektedir. Ayrıca kolesterol ve trigliserit üzerinde olumlu etkileri bulunmaktadır.

    Ginger (zencefil) ( Zingiber officinale ) rizomlarında bulunan zingiberen ve bisabolen bakımından zengin uçucu yağlar ile zingiberon , gingerol ve shogaol gibi acılık veren maddeler, mide bulantısına ve kusmaya karşı etkilidir. Zencefil ekstreleri kan dolaşımını hızlandırır; terletici ve ateş düşürücü etkide bulunur; öksürük, soğuk algınlığı ve gribe iyi gelir; baş dönmesini önler ve kabızlığı engeller.

    Ginkgo (mabet ağacı) ( Ginkgo biloba )’nun kurutulmuş yeşil yapraklarından elde edilen flavon glikozitleri ve ginkgolit lerce zengin ekstreler ve ilaçlar, beyindeki sinir hücrelerinin tahribatının ve beyin damarlarında düzensiz kan akışının neden olduğu hafıza kayıpları, şiddetli baş ağrıları, geçici baygınlıklar ve baş dönmeleri gibi rahatsızlıkların tedavisinde kullanılır.

    Ginseng ( Panax ginseng ) köklerinden elde edilen ginsenoit ler ve eleutherosit lerce zengin ekstreler ve ilaçlar, yaşlanmayı geciktirici ( anti-ageing ), hücre yenilenmesini teşvik edici, fiziksel performans ve dayanıklılık arttırıcı, cinsel gücü ve sperm sayısını çoğaltıcı, stres giderici, zihin güçlendirici, karaciğer ve kalp-damar sağlığını arttırıcı olarak kullanılır.

    Goroka ( Garcina cambogia ), ekstrelerinde bulunan yüksek oranda hidroksisitrik asit nedeniyle bağırsakları düzenli olarak çalıştırmakta ve karbonhidratlardan yağ üretimini baskı altında tutarak sağlıklı bir şekilde kilo kaybına neden olmaktadır.

    Gotu Kola ( Centella asiatica ) ekstreleri, asiatikosit, brahmosit, brahminosit ve madekassosit gibi maddeler bakımından çok zengin olup, bunlar iyi birer yara iyileştirici, idrar söktürücü ve iltihap gidericidir. Gotu Kola’nın zihin açıcı, saç, tırnak ve kıkırdak onarıcı ve cilt dokusunu sıkılaştırıcı özellikleri vardır. Kan damarlarını açıcı ve kan akışını düzenleyici etkisinden dolayı, bacak varisi ve selülit tedavisinde de kullanılmaktadır.

    Horsetail (atkuyruğu) ( Equisetum arvense ) bitkisinden elde edilen ve silisyum elementince zengin ekstreler özellikle sağlıklı deri, saç ve tırnak gelişimi için kullanılmaktadır.

    Kava Kava ( Piper methysticum ) bitkilerinde bulunan kavapiron ve kavalakton ların barbiturat olarak analjezik ve anestetik etkileri vardır. Kava Kava ekstrelerinden en çok, endişe, panik atak, sinirlilik ve gerginlik gibi durumlarda sakinleştirici ve kas gevşetici olarak faydalanılmaktadır.



    Ma Huang (efedra) ( Ephedra sp.) bitkisinin efedrin alkaloiti taşıyan kurutulmuş yeşil yapraklarından elde edilen ekstreler, başta bronşit ve astım tedavisi olmak üzere, enerji vermek ve kilo vermeyi kolaylaştırmak amacıyla kullanılır.



    Milk Thistle (devedikeni) ( Silybum marianum ) tohumlarında tıbbi değeri çok yüksek olan silimarin maddesi bulunur. Bu madde karaciğer hücrelerinin toksik maddelerden arınmasını ve hücrelerde ribozomal RNA sentezini teşvik ederek karaciğer yenilenmesine yardımcı olmaktadır. Bu nedenle devedikeni ekstrelerinden başta hepatit ve karaciğer sirozu olmak üzere, alkol, mantar ve ilaç zehirlenmelerinin neden olduğu karaciğer hasarlarının tedavisinde faydalanılmaktadır.



    Passion (çarkıfelek) ( Passiflora incarnata ) çiçeklerinden elde edilen ekstreler, Kava Kava, sarı kantaron ve kediotu gibi yatıştırıcı, sakinleştirici ve uyku verici olarak kullanılmaktadır.



    Saw Palmetto (sabal) ( Serenoa repens ) meyvelerinden elde edilen ekstreler, erkeklerde testesteron hormonunun dihidro- testesteron hormonuna dönüşümünü ve böylece prostat büyümesini engellemekte, hormon aktivitesini dengeleyerek cinsel gücü arttırmaktadır. Omega yağ asitlerince zengin Saw Palmetto meyvelerinden yapılan ekstreler, mesane, idrar yolu, yumurtalık ve rahim iltihaplanmalarına da iyi gelmektedir.



     St. John’s Wort (sarı kantaron) ( Hypericum perforatum ) bitkisinin çiçek ve yapraklarında bulunan hyperisin ve hyperforin gibi maddeler antidepresan ilaçların yapımında kullanılır.



    Valerian (kediotu) ( Valeriana officinalis )’nun kurutulmuş kök ve rizomlarındaki valepotriat olarak bilinen lipofilik maddeler, uykusuzluk (insomnia) çeken hastalar için uyku verici ve sakinleşici-yatıştırıcı (trankilizan) olarak kullanılan ilaçlarda yeralır.



    Kanser araştırmaları


    Son yıllarda, bitkiler tarafından doğal olarak üretilen birçok fitokimyasal madde kanser tedavisinde kullanılmaktadır. Taxus brevifolia (porsuk ağacı) bitkisinde bulunan elliptisin alkaloti, DNA’da topoisomeraz II enziminin çalışmasını engelleyerek antikanser etkisi gösterir ve bu nedenle kanser ilacı olarak kullanılmaktadır. Yine Camptotheca acuminate bitkisinden elde edilen kamptothesin alkaloiti, kanserli hücrelerin hızlı bölünmesini yavaşlattığı için kanser ilacı olarak üretilmektedir. Catharantus roseus (rozet çiçeği) bitkisinde bulunan vinblastin ve vinkristin alkaloitleri, mitotik hücre bölünmelerini engelleyen etkili antikanser ajanlardır ve kanser tedavisinde kullanılmaktadır. Colchicum autumnale (güz çiğdemi), Colchicum leuteum, Iphigenia stella ve Gloriaosa superba bitkilerinden elde edilen colchicine alkaloitinden gut ve romatizma tedavisi dışında kanser tedavisinde de faydalanılmaktadır.



    Dünyada yayılış gösteren bitki türlerinin yaklaşık %85’i tıbbi olarak araştırılmamıştır. Bu bitkiler, henüz tedavisi mümkün olmayan hastalıklar için önemli bir sekonder metabolit (etken madde) kaynağı olabilirler



    0 yorum:

    Saçı beslemek ve kepeklenme, kaşıntı, dökülme gibi problemleri ortadan kaldırmak amacıyla antiseptik etkili bitkilerin sularını ve yağlarını kullanabilir, saçlarımızı kimyasal boyalar yerine bitkilerle boyayabiliriz

    Saçı beslemek ve kepeklenme, kaşıntı, dökülme gibi problemleri ortadan kaldırmak amacıyla antiseptik etkili bitkilerin sularını ve yağlarını kullanabilir; saçlarımızı amonyak, hidrojen peroksit gibi kimyasallar ihtiva eden boyalar yerine bitkilerle boyayabiliriz.

    Saç tonikleri


    1 bardak su içinde 1 yemek kaşığı toz kekik, lavanta veya biberiye kaynatılır (tek bitki kullanılmalıdır), 10 dakika sonra ocaktan alınır, üzeri kapalı halde soğumaya bırakılır, ılıklaşınca süzülür, bu suyla saça friksiyon yapılır.

    ***

    1 bardak su içinde 1 yemek kaşığı sinameki yaprağı kaynatılır, ocağın altı kısılır, 5 dakika daha kaynatmaya devam edilir, üzeri kapalı halde soğumaya bırakılır, ılıklaşınca süzülür, 1 yemek kaşığı sirke ilave edilir. Saçlar sabun gibi tabii bir temizleyiciyle yıkandıktan sonra bu suyla friksiyon yapılır.

    ***

    2 bardak su içinde 2 yemek kaşığı -mümkünse toz edilmemiş- sumak meyvesi kaynatılır, ocağın altı kısılır, meyvelerin rengi suya geçene kadar kaynatmaya devam edilir, üzeri kapalı halde soğumaya bırakılır, ılıklaşınca süzülür. Saçlar sabun gibi tabii bir temizleyiciyle yıkandıktan sonra bu suyla friksiyon yapılır.

    Saç bakım yağları


    2 bardak su içinde 1 yemek kaşığı toz kekik, lavanta veya biberiye kaynatılır (tek bitki kullanılmalıdır), 10 dakika sonra ocaktan alınır, üzeri kapalı halde soğumaya bırakılır, ılıklaşınca süzülür, içine aynı miktarda zeytinyağı konur, hafif ateşte üzeri açık halde kaynatılır, su iyice azalınca ocaktan alınır, 1 saat bekletilir, üstte kalan yağ dikkatlice dökülerek veya bir enjeksiyon yardımıyla ayrı bir kavanoza alınır (alttaki su yağa geçmemelidir), bu yağ hemen saç diplerine sürülür, 2 saat bekletilip yıkanır.


    Saç boyaları


    Kına yaprakları toz haline getirilip piyasada satılmaktadır. Bu toz sıcak suyla karıştırılıp macun kıvamına getirilir, saça uygulanır, ne kadar uzun süre bekletilirse o kadar kalıcı olur. Saçı kızıla boyar.

    ***

    Ceviz meyveleri taze iken toplanır, yeşil kabukları soyulup kurutulur, toz haline getirilir, sıcak suyla karıştırılıp macun kıvamına getirilir, saça uygulanır, ne kadar uzun süre bekletilirse o kadar kalıcı olur. Saçı siyaha boyar

    Doğal saç bakımı kozmetikleri

    Konu Saati  10:11  |  in  Saç Dökülmesi  |  Devamı»

    Saçı beslemek ve kepeklenme, kaşıntı, dökülme gibi problemleri ortadan kaldırmak amacıyla antiseptik etkili bitkilerin sularını ve yağlarını kullanabilir, saçlarımızı kimyasal boyalar yerine bitkilerle boyayabiliriz

    Saçı beslemek ve kepeklenme, kaşıntı, dökülme gibi problemleri ortadan kaldırmak amacıyla antiseptik etkili bitkilerin sularını ve yağlarını kullanabilir; saçlarımızı amonyak, hidrojen peroksit gibi kimyasallar ihtiva eden boyalar yerine bitkilerle boyayabiliriz.

    Saç tonikleri


    1 bardak su içinde 1 yemek kaşığı toz kekik, lavanta veya biberiye kaynatılır (tek bitki kullanılmalıdır), 10 dakika sonra ocaktan alınır, üzeri kapalı halde soğumaya bırakılır, ılıklaşınca süzülür, bu suyla saça friksiyon yapılır.

    ***

    1 bardak su içinde 1 yemek kaşığı sinameki yaprağı kaynatılır, ocağın altı kısılır, 5 dakika daha kaynatmaya devam edilir, üzeri kapalı halde soğumaya bırakılır, ılıklaşınca süzülür, 1 yemek kaşığı sirke ilave edilir. Saçlar sabun gibi tabii bir temizleyiciyle yıkandıktan sonra bu suyla friksiyon yapılır.

    ***

    2 bardak su içinde 2 yemek kaşığı -mümkünse toz edilmemiş- sumak meyvesi kaynatılır, ocağın altı kısılır, meyvelerin rengi suya geçene kadar kaynatmaya devam edilir, üzeri kapalı halde soğumaya bırakılır, ılıklaşınca süzülür. Saçlar sabun gibi tabii bir temizleyiciyle yıkandıktan sonra bu suyla friksiyon yapılır.

    Saç bakım yağları


    2 bardak su içinde 1 yemek kaşığı toz kekik, lavanta veya biberiye kaynatılır (tek bitki kullanılmalıdır), 10 dakika sonra ocaktan alınır, üzeri kapalı halde soğumaya bırakılır, ılıklaşınca süzülür, içine aynı miktarda zeytinyağı konur, hafif ateşte üzeri açık halde kaynatılır, su iyice azalınca ocaktan alınır, 1 saat bekletilir, üstte kalan yağ dikkatlice dökülerek veya bir enjeksiyon yardımıyla ayrı bir kavanoza alınır (alttaki su yağa geçmemelidir), bu yağ hemen saç diplerine sürülür, 2 saat bekletilip yıkanır.


    Saç boyaları


    Kına yaprakları toz haline getirilip piyasada satılmaktadır. Bu toz sıcak suyla karıştırılıp macun kıvamına getirilir, saça uygulanır, ne kadar uzun süre bekletilirse o kadar kalıcı olur. Saçı kızıla boyar.

    ***

    Ceviz meyveleri taze iken toplanır, yeşil kabukları soyulup kurutulur, toz haline getirilir, sıcak suyla karıştırılıp macun kıvamına getirilir, saça uygulanır, ne kadar uzun süre bekletilirse o kadar kalıcı olur. Saçı siyaha boyar

    0 yorum:

    İdrar yolu hastalıklarını önlemek ve iyileştirmek için temizliğe ve üşütmemeye dikkat etmek, bol sıvı almak, tuz alımını kısıtlamak, güvenilir çay terkipleri kullanmak faydalıdır. İdrar yolunun iltihaplı hastalıklarında uçucu yağ, saponin ve flavon ihtiva eden droglar kullanılır. Bunlardan bazıları şunlardır: altınbaşak herbası, ardıç meyvesi, atkuyruğu herbası, ayıüzümü yaprağı, huş ağacı yaprağı, java çayı yaprağı, karahindiba kökü ve herbası.


    Mesane iltihabı (sistit)

    Haftada 2 defa atkuyruğu banyosu yapmak mesaneyi kuvvetlendirir, hastalanmasını önler: 100-150 gr atkuyruğu 2-3 lt sıcak su içinde yarım saat bekletilip kısa süre haşlanır, süzülür, banyo suyuna ilave edilir. Çeşitli çay formülleri de hazırlanabilir:

    Aşağıdaki drog karışımından 2 tatlı kaşığı alınır, üzerine 250 ml soğuk su ilave edilir, 3-5 dakika ısıtılır, süzülür, günde 3-5 fincan içilir. Mesanenin boşaltılmasını düzenleyen bu çay 3-6 hafta kullanıldığında iyi netice verir.

    Isırgan yaprağı (Folium Urticae) 25 gr
    Isırgan kökü (Radix Urticae) 25 gr
    Kara hindiba kökü ve herbası (Herba cum Radix Taraxaci) 25 gr

    2 yemek kaşığı ayıüzümü yaprağının üzerine 250 m su ilave edilir (oda sıcaklığında olacak), sık sık karıştırılarak 5-6 saat maserasyona bırakılır, süzülür, kullanılacağı zaman hafif ateşte ılıtılır, günde 3-5 fincan içilir.

    Aşağıdaki drog karışımından 2 yemek kaşığı alınır, üzerine 250 ml sıcak su ilave edilir, ağzı kapalı halde 10 dakika ısıtılır, 1’er çay kaşığı limon ilave edilerek günde 5 fincan içilir.

    Ayıüzümü yaprağı (Folium Uva-ursi) 30 gr
    Papatya çiçeği (Flos Chamomillae) 20 gr
    Javaçayı yaprağı (Folium Orthosiphonis) 10 gr
    Kasıkotu herbası (Herba Herniariae) 10 gr

    Aşağıdaki drog karışımlarının herhangi birinden 3 yemek kaşığı alınır, üzerine 1 lt kaynar su ilave edilir, 5 dakika ısıtılır, balla tatlandırılır (şeker hastaları stevia kullanabilir), öğün aralarında birkaç fincan olmak üzere gün içinde tamamı bitirilir.

    Kara hindiba kökü ve herbası (Herba cum Radix Taraxaci) 20 gr
    Kuşburnu meyvesi (çekirdekli) (Fructus Cynosbati cum semine) 10 gr
    Atkuyruğu herbası (Herba Equiseti) 10 gr
    Nane yaprağı (Folium Menthae) 10 gr
    Altınbaşak herbası (Herba Solidaginis) 20 gr
    Fasulye kabuğu (tanesiz) (Pericarpium Phaseoli) 10 gr
    Isırgan yaprağı (Folium Urticae) 10 gr
    Nane yaprağı (Folium Menthae) 10 gr
    Mürver çiçeği (Flos Sambuci) 10 gr
    Huş ağacı yaprağı (Folium Betulae) 20 gr
    Javaçayı yaprağı (Folium Orthosiphonis) 20 gr
    Rezene (ince kıyılmış) (Fructus Foeniculi) 10 gr
    Papatya çiçeği (Flos Chamomillae) 10 gr
    Meyan kökü (ince kıyılmış) (Radix Liquiritiae) 10 gr
    İsviçre farmakopesinde yeralan bir diğer çay formülü şöyledir:
    Ayıüzümü yaprağı (Folium Uva-ursi) 40 gr
    Meyan kökü (ince kıyılmış) (Radix Liquiritiae) 25 gr
    Huş ağacı yaprağı (Folium Betulae) 20 gr
    Ayrıkotu kökü (Rhizoma Graminis) 15 gr

    Aromaterapi de faydalıdır: Küvete 20’şer damla ardıç ve kekik uçucu yağı damlatılır, banyo yapılır, sonra aşağıdaki karışımdan birkaç damla alınıp sırtın ortasına ve solar pleksus’a masaj yapılır. (İdrar yolu iltihabı (üretrit) için de kullanılabilir.)

    Ardıç yağı (Oleum Junniperi) 5 damla
    Kekik yağı (Aetheroleum Thymi) 5 damla
    Sabit yağ (ayçiçek yağı, zeytin yağı) 100 damla

    Böbrek kum ve taşları

    Bol su ve yoğurdun üzerinde biriken yeşil su içilmelidir. Aşağıdaki drog karışımlarının herhangi birinden 6 yemek kaşığı alınır, üzerine 2 lt kaynar su ilave edilir, 10 dakika ısıtılır, süzülür, yemek aralarında birer fincan olmak üzere bir günde 2 lt çay bitirilir.

    Huş ağacı yaprağı (Folium Betulae) 20 gr
    Isırgan yaprağı (Folium Urticae) 20 gr
    Kara hindiba kökü ve herbası (Herba cum Radix Taraxaci) 20 gr
    Kuşburnu meyvesi (çekirdekli) (Fructus Cynosbati cum semine) 20 gr
    Papatya çiçeği (Flos Chamomillae) 20 gr
    Altınbaşak herbası (Herba Solidaginis) 20 gr
    Atkuyruğu herbası (Herba Equiseti) 20 gr
    Javaçayı yaprağı (Folium Orthosiphonis) 20 gr
    Nane yaprağı (Folium Menthae) 10 gr
    Fasulye kabuğu (tanesiz) (Pericarpium Phaseoli) 10 gr
    Altınbaşak herbası (Herba Solidaginis) 20 gr
    Atkuyruğu herbası (Herba Equiseti) 20 gr
    Karahindiba kökü ve herbası (Herba cum Radix Taraxaci) 20 gr
    Melisa yaprağı (Folium Melissae) 10 gr
    Nane yaprağı (Folium Menthae) 10 gr
    Huş ağacı yaprağı (Folium Betulae) 20 gr
    Isırgan yaprağı (Folium Urticae) 20 gr
    Javaçayı yaprağı (Folium Orthosiphonis) 20 gr
    Kara hindiba kökü ve herbası (Herba cum Radix Taraxaci) 20 gr
    Nane yaprağı (Folium Menthae) 10 gr
    Turunç kabuğu (Cortex Aurantii) 10 gr

    Kum ve taşlardan kaynaklanan sancıları dindirmek için papatya çayı faydalıdır. Şöyle bir çay da hazırlanabilir:

    Kasıkotu herbası (Herba Herniariae) 10 gr
    Melisa yaprağı (Folium Melissae) 10 gr
    Nane yaprağı (Folium Menthae) 10 gr
    Papatya çiçeği (Flos Chamomillae) 10 gr
    Civanperçemi herbası (Herba Millefolii) 5 gr
    Kişniş meyvesi (iyice dövülmüş) (Fructus Coriandri) 5 gr

    Bu drog karışımından 2 çay kaşığı alınır, üzerine 250 ml kaynar su ilave edilir, 10 dakika ısıtılır, süzülür, sabah- akşam sıcak olarak birer fincan içilir.

    Kum ve taşlarda rahatlatıcı ve sancı kesici bitki banyoları da faydalıdır:

    Rahatlatıcı banyolar

    Yulaf banyosu: Tam banyo için 100- 150, kısmi banyo için 50 gr yulaf samanı 3-5 lt suda 20 dakika ısıtılır, süzülür, banyo suyuna ilave edilir. Lavanta, melisa veya civanperçemi banyosu: Bu droglardan herhangi birinden 60-70 gr alınır, üzerine 5 lt sıcak su ilave edilir, ağzı kapalı halde ve hafif ateşte 20 dakika ısıtılır, süzülür, banyo suyuna ilave edilir

    Sancı giderici banyolar


    Atkuyruğu banyosu: Tam banyo için 100-150, kısmi banyo için 50 gr atkuyruğu 2-3 lt sıcak su içinde yarım saat bekletilip kısa süre haşlanır, süzülür, banyo suyuna ilave edilir.

    Kırçiçeği banyosu: Tam banyo için 300-500, kısmi banyo için 150 gr kırçiçeği 5 lt suda 15 dakika haşlanır, süzülür, banyo suyuna ilave edilir.

    Papatya banyosu: 3 yemek kaşığı papatya üzerine 3 lt sıcak su ilave edilir, hafif ateşte 15 dakika ısıtılır, süzülür, banyo suyuna ilave edilir.

    Banyo suyunun sıcaklığı 35-38°C, banyoda kalma zamanı 10-15 dakika olmalı; çıktıktan sonra 1 saat kadar yatmalıdır.

    Prostat büyümesi

    İyi huylu prostat büyümesinde 3 ay muntazam şekilde brokoli kürü uygulandığında prostatta küçülme olur. Kür şöyle yapılır: Brokolinin yenen kısımlarından (taze ve yeşil olacak) %10’luk infüzyon hazırlanır, günde 3 defa, öğünlerden yarımşar saat önce, birer bardak içilir, 7 gün devam edilir, 3 gün ara verilir, aynı işlem 2 defa daha tekrarlanarak 1 aylık kür tamamlanır.

    Uyarılar

    Burada verilen tarifler yüksek tansiyonda, böbrek yetmezliğinde, böbrek ve mesane tümörlerinde, böbrek, kalp ve karaciğer hastalıklarından kaynaklanan ödemlerde ve hamilelerde kullanılmamalıdır.

    Antibiyotik tedavisi verilmişse çayları kullanmadan hekime danışılmalıdır.

    Ardıç yağı uzun süre veya yüksek dozda kullanıldığında böbreklerde tahriş yapabilir.

    Sabahları göz kapaklarında şişlik, yüz renginde donuklaşma, yüksek ateş, böbrekler ve mesane civarında kramplar, bulanık-kırmızımsı-kanlı idrar, idrar yaparken yanma ve sızı varsa hekime başvurulmalıdır.

    Kaynak

    Yrd.Doç.Dr. Aslan Kalafatçılar
    Celal Bayar Üniversitesi Alaşehir Meslek Yüksekokulu Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Bölümü (e)

    İdrar Yolu Hastalıklarında Bitkilerle Tedavi

    Konu Saati  09:18  |  in  Şifalı Bitkiler  |  Devamı»

    İdrar yolu hastalıklarını önlemek ve iyileştirmek için temizliğe ve üşütmemeye dikkat etmek, bol sıvı almak, tuz alımını kısıtlamak, güvenilir çay terkipleri kullanmak faydalıdır. İdrar yolunun iltihaplı hastalıklarında uçucu yağ, saponin ve flavon ihtiva eden droglar kullanılır. Bunlardan bazıları şunlardır: altınbaşak herbası, ardıç meyvesi, atkuyruğu herbası, ayıüzümü yaprağı, huş ağacı yaprağı, java çayı yaprağı, karahindiba kökü ve herbası.


    Mesane iltihabı (sistit)

    Haftada 2 defa atkuyruğu banyosu yapmak mesaneyi kuvvetlendirir, hastalanmasını önler: 100-150 gr atkuyruğu 2-3 lt sıcak su içinde yarım saat bekletilip kısa süre haşlanır, süzülür, banyo suyuna ilave edilir. Çeşitli çay formülleri de hazırlanabilir:

    Aşağıdaki drog karışımından 2 tatlı kaşığı alınır, üzerine 250 ml soğuk su ilave edilir, 3-5 dakika ısıtılır, süzülür, günde 3-5 fincan içilir. Mesanenin boşaltılmasını düzenleyen bu çay 3-6 hafta kullanıldığında iyi netice verir.

    Isırgan yaprağı (Folium Urticae) 25 gr
    Isırgan kökü (Radix Urticae) 25 gr
    Kara hindiba kökü ve herbası (Herba cum Radix Taraxaci) 25 gr

    2 yemek kaşığı ayıüzümü yaprağının üzerine 250 m su ilave edilir (oda sıcaklığında olacak), sık sık karıştırılarak 5-6 saat maserasyona bırakılır, süzülür, kullanılacağı zaman hafif ateşte ılıtılır, günde 3-5 fincan içilir.

    Aşağıdaki drog karışımından 2 yemek kaşığı alınır, üzerine 250 ml sıcak su ilave edilir, ağzı kapalı halde 10 dakika ısıtılır, 1’er çay kaşığı limon ilave edilerek günde 5 fincan içilir.

    Ayıüzümü yaprağı (Folium Uva-ursi) 30 gr
    Papatya çiçeği (Flos Chamomillae) 20 gr
    Javaçayı yaprağı (Folium Orthosiphonis) 10 gr
    Kasıkotu herbası (Herba Herniariae) 10 gr

    Aşağıdaki drog karışımlarının herhangi birinden 3 yemek kaşığı alınır, üzerine 1 lt kaynar su ilave edilir, 5 dakika ısıtılır, balla tatlandırılır (şeker hastaları stevia kullanabilir), öğün aralarında birkaç fincan olmak üzere gün içinde tamamı bitirilir.

    Kara hindiba kökü ve herbası (Herba cum Radix Taraxaci) 20 gr
    Kuşburnu meyvesi (çekirdekli) (Fructus Cynosbati cum semine) 10 gr
    Atkuyruğu herbası (Herba Equiseti) 10 gr
    Nane yaprağı (Folium Menthae) 10 gr
    Altınbaşak herbası (Herba Solidaginis) 20 gr
    Fasulye kabuğu (tanesiz) (Pericarpium Phaseoli) 10 gr
    Isırgan yaprağı (Folium Urticae) 10 gr
    Nane yaprağı (Folium Menthae) 10 gr
    Mürver çiçeği (Flos Sambuci) 10 gr
    Huş ağacı yaprağı (Folium Betulae) 20 gr
    Javaçayı yaprağı (Folium Orthosiphonis) 20 gr
    Rezene (ince kıyılmış) (Fructus Foeniculi) 10 gr
    Papatya çiçeği (Flos Chamomillae) 10 gr
    Meyan kökü (ince kıyılmış) (Radix Liquiritiae) 10 gr
    İsviçre farmakopesinde yeralan bir diğer çay formülü şöyledir:
    Ayıüzümü yaprağı (Folium Uva-ursi) 40 gr
    Meyan kökü (ince kıyılmış) (Radix Liquiritiae) 25 gr
    Huş ağacı yaprağı (Folium Betulae) 20 gr
    Ayrıkotu kökü (Rhizoma Graminis) 15 gr

    Aromaterapi de faydalıdır: Küvete 20’şer damla ardıç ve kekik uçucu yağı damlatılır, banyo yapılır, sonra aşağıdaki karışımdan birkaç damla alınıp sırtın ortasına ve solar pleksus’a masaj yapılır. (İdrar yolu iltihabı (üretrit) için de kullanılabilir.)

    Ardıç yağı (Oleum Junniperi) 5 damla
    Kekik yağı (Aetheroleum Thymi) 5 damla
    Sabit yağ (ayçiçek yağı, zeytin yağı) 100 damla

    Böbrek kum ve taşları

    Bol su ve yoğurdun üzerinde biriken yeşil su içilmelidir. Aşağıdaki drog karışımlarının herhangi birinden 6 yemek kaşığı alınır, üzerine 2 lt kaynar su ilave edilir, 10 dakika ısıtılır, süzülür, yemek aralarında birer fincan olmak üzere bir günde 2 lt çay bitirilir.

    Huş ağacı yaprağı (Folium Betulae) 20 gr
    Isırgan yaprağı (Folium Urticae) 20 gr
    Kara hindiba kökü ve herbası (Herba cum Radix Taraxaci) 20 gr
    Kuşburnu meyvesi (çekirdekli) (Fructus Cynosbati cum semine) 20 gr
    Papatya çiçeği (Flos Chamomillae) 20 gr
    Altınbaşak herbası (Herba Solidaginis) 20 gr
    Atkuyruğu herbası (Herba Equiseti) 20 gr
    Javaçayı yaprağı (Folium Orthosiphonis) 20 gr
    Nane yaprağı (Folium Menthae) 10 gr
    Fasulye kabuğu (tanesiz) (Pericarpium Phaseoli) 10 gr
    Altınbaşak herbası (Herba Solidaginis) 20 gr
    Atkuyruğu herbası (Herba Equiseti) 20 gr
    Karahindiba kökü ve herbası (Herba cum Radix Taraxaci) 20 gr
    Melisa yaprağı (Folium Melissae) 10 gr
    Nane yaprağı (Folium Menthae) 10 gr
    Huş ağacı yaprağı (Folium Betulae) 20 gr
    Isırgan yaprağı (Folium Urticae) 20 gr
    Javaçayı yaprağı (Folium Orthosiphonis) 20 gr
    Kara hindiba kökü ve herbası (Herba cum Radix Taraxaci) 20 gr
    Nane yaprağı (Folium Menthae) 10 gr
    Turunç kabuğu (Cortex Aurantii) 10 gr

    Kum ve taşlardan kaynaklanan sancıları dindirmek için papatya çayı faydalıdır. Şöyle bir çay da hazırlanabilir:

    Kasıkotu herbası (Herba Herniariae) 10 gr
    Melisa yaprağı (Folium Melissae) 10 gr
    Nane yaprağı (Folium Menthae) 10 gr
    Papatya çiçeği (Flos Chamomillae) 10 gr
    Civanperçemi herbası (Herba Millefolii) 5 gr
    Kişniş meyvesi (iyice dövülmüş) (Fructus Coriandri) 5 gr

    Bu drog karışımından 2 çay kaşığı alınır, üzerine 250 ml kaynar su ilave edilir, 10 dakika ısıtılır, süzülür, sabah- akşam sıcak olarak birer fincan içilir.

    Kum ve taşlarda rahatlatıcı ve sancı kesici bitki banyoları da faydalıdır:

    Rahatlatıcı banyolar

    Yulaf banyosu: Tam banyo için 100- 150, kısmi banyo için 50 gr yulaf samanı 3-5 lt suda 20 dakika ısıtılır, süzülür, banyo suyuna ilave edilir. Lavanta, melisa veya civanperçemi banyosu: Bu droglardan herhangi birinden 60-70 gr alınır, üzerine 5 lt sıcak su ilave edilir, ağzı kapalı halde ve hafif ateşte 20 dakika ısıtılır, süzülür, banyo suyuna ilave edilir

    Sancı giderici banyolar


    Atkuyruğu banyosu: Tam banyo için 100-150, kısmi banyo için 50 gr atkuyruğu 2-3 lt sıcak su içinde yarım saat bekletilip kısa süre haşlanır, süzülür, banyo suyuna ilave edilir.

    Kırçiçeği banyosu: Tam banyo için 300-500, kısmi banyo için 150 gr kırçiçeği 5 lt suda 15 dakika haşlanır, süzülür, banyo suyuna ilave edilir.

    Papatya banyosu: 3 yemek kaşığı papatya üzerine 3 lt sıcak su ilave edilir, hafif ateşte 15 dakika ısıtılır, süzülür, banyo suyuna ilave edilir.

    Banyo suyunun sıcaklığı 35-38°C, banyoda kalma zamanı 10-15 dakika olmalı; çıktıktan sonra 1 saat kadar yatmalıdır.

    Prostat büyümesi

    İyi huylu prostat büyümesinde 3 ay muntazam şekilde brokoli kürü uygulandığında prostatta küçülme olur. Kür şöyle yapılır: Brokolinin yenen kısımlarından (taze ve yeşil olacak) %10’luk infüzyon hazırlanır, günde 3 defa, öğünlerden yarımşar saat önce, birer bardak içilir, 7 gün devam edilir, 3 gün ara verilir, aynı işlem 2 defa daha tekrarlanarak 1 aylık kür tamamlanır.

    Uyarılar

    Burada verilen tarifler yüksek tansiyonda, böbrek yetmezliğinde, böbrek ve mesane tümörlerinde, böbrek, kalp ve karaciğer hastalıklarından kaynaklanan ödemlerde ve hamilelerde kullanılmamalıdır.

    Antibiyotik tedavisi verilmişse çayları kullanmadan hekime danışılmalıdır.

    Ardıç yağı uzun süre veya yüksek dozda kullanıldığında böbreklerde tahriş yapabilir.

    Sabahları göz kapaklarında şişlik, yüz renginde donuklaşma, yüksek ateş, böbrekler ve mesane civarında kramplar, bulanık-kırmızımsı-kanlı idrar, idrar yaparken yanma ve sızı varsa hekime başvurulmalıdır.

    Kaynak

    Yrd.Doç.Dr. Aslan Kalafatçılar
    Celal Bayar Üniversitesi Alaşehir Meslek Yüksekokulu Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Bölümü (e)

    0 yorum:

    Kudretnarı Anadolu’da daha çok süs bitkisi olarak yetiştirilse de diyabet, hiperlipidemi, ülser ve enfeksiyonlarda etkili bir bitkidir.
    Kudretnarı (Momordica charantia) , parçalı yapraklı, sarı çiçekli, tırmanıcı ve tek yıllık otsu bir bitkidir. Anavatanı Hindistan olmakla birlikte Asya ve Afrika’nın tropik bölgelerinde de bulunur. Anadolu’da süs bitkisi olarak yetiştirilir.

    Kudretnarı bitkisinin meyveleri 10- 15 cm uzunluğunda, iğ şeklinde, üzeri pürtüklü, önce yeşil sonra parlak sarı veya turuncu renklidir. Olgunlaşan meyveler yarılır ve üstü kırmızı bir arillus ile kaplı tohumlar ortaya çıkar. 1 cm uzunluğunda, üzeri desenli ve kenarları tırtıklı tohumlar böceğe benzer.

    Kudretnarı meyveleri çeşitli aktif bileşenler ihtiva eder: glikozitler (örneğin; momordisin I ve II), steroidal saponinler (örneğin; karantin), alkoloitler, sabit yağlar, polipeptitler (örneğin; Map30 (Momordica anti-HIV protein), momorkarin lektin). Olgunlaşmamış meyveler ise A vitamini, fosfor ve demir kaynağıdır. Kudretnarı meyvelerinin tıbbi etkileri şöyledir:

    Diyabet(Şeker Hastalığı)


    Kudretnarının etkili bileşenlerinden steroidal saponinler ve insülin benzeri peptitler kan şekerini düşürücü etki gösterir. Kudretnarının bütün kısımları diyabette etkilidir. Sistematik çalışmalarda, kurutulmuş meyve ve tohumlardan hazırlanan alkol özütünün kan şekerini birinci hafta sonunda %49, beşinci hafta sonunda %39; olgunlaşmamış taze meyvelerden hazırlanan sulu özütün açlık kan şekerini %50 oranında düşürdüğü tespit edilmiştir (1, 11). Kudretnarı özütünün diyabetteki etkinliği şu temel faydalarına dayandırılmıştır:

    • Hücrelerden şeker alımını arttırır.

    • Karaciğerin şeker kullanımını arttırır.

    • İnsülin salınımını destekler ve etkisini arttırır.

    • Vücuttaki protein ve yağın şekere dönüşmesini engeller.


    Hiperlipidemi


    Kudretnarı özütünün trigliserit ve kötü huylu kolesterolü (LDL) azalttığı, iyi huylu kolesterolü (HDL) arttırdığı tespit edilmiştir. Bu etkinin, bileşimindeki saponinlerden ileri geldiği düşünülmektedir. Saponinler pankreastan salınan lipaz enziminin etkisini önleyerek besinlerdeki yağın kana karışmasını engellemektedir.

    Ülser 

    Halk arasında, kudretnarının olgun meyveleri ezilip balla karıştırılarak macun haline getirilir ve mide ve onikiparmak bağırsağı ülserlerine karşı dahilen kullanılır. Deney hayvanları üzerinde yapılan çalışmalarda, kudretnarı özütünün, ülsere yolaçtığı bilinen Helicobacter pylori bakterisi üzerinde etkili olduğu ve ülser oluşumunu önlediği ortaya konmuştur.


    Bakteri enfeksiyonları


    Son yıllarda, sentetik gıda koruyucularının yerine geçebilecek bitki kökenli mikrop öldürücü bileşiklerin araştırılmasıyla, kudretnarı özütünün B. subtilis, L. innocua, Staph. aureus gibi bazı gram pozitif bakteriler üzerinde etkili, gram negatif bakteriler ve çeşitli küfler üzerinde etkisiz olduğu ortaya konmuştur. Bir başka çalışmada ise kudretnarının sulu ve alkollü yaprak özütünün idrar yolu enfeksiyonları, tifo ve dizanteriye sebep olan bakteriler üzerinde etkili olduğu tespit edilmiştir.


    Virüs enfeksiyonları


    Kudretnarı meyvelerinde bulunan alfa- ve beta-momorkarin lektin ve MAP30’un, Epstein-Barr, HPS-1, HIV, coxsackievirus B3 ve polio virüsleri üzerinde etkili olduğu ortaya konmuştur.

    Kudretnarının riskleri


    • Rahim hareketlerini uyararak düşüğe sebep olduğu için  hamilelerde ve hamile kalmak isteyenlerde kullanılmamalıdır.

    • Döllenmeyi azalttığı için hamile kalmak isteyenlerde ve kısırlık tedavisi görenlerde kullanılmamalıdır.

    • Antidiyabetik ilaçlar ve insülinle birlikte kullanıldığında kan şekerini aşırı düşüreceği için dikkatli olunmalıdır.

    • Kolesterol düşürücü ilaçlarla birlikte kullanıldığında ilacın etkisini arttıracağı için dikkatli olunmalıdır.

    Kaynak


    Ecz. Etil Arıburnu

    Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi Anabilim Dalı

    Kudretnarı ~ Diyabet(Şeker Hastalığı), hiperlipidemi, Ülser ve Enfeksiyonlarda kullanımı

    Konu Saati  08:49  |  in  Şifalı Bitkiler  |  Devamı»

    Kudretnarı Anadolu’da daha çok süs bitkisi olarak yetiştirilse de diyabet, hiperlipidemi, ülser ve enfeksiyonlarda etkili bir bitkidir.
    Kudretnarı (Momordica charantia) , parçalı yapraklı, sarı çiçekli, tırmanıcı ve tek yıllık otsu bir bitkidir. Anavatanı Hindistan olmakla birlikte Asya ve Afrika’nın tropik bölgelerinde de bulunur. Anadolu’da süs bitkisi olarak yetiştirilir.

    Kudretnarı bitkisinin meyveleri 10- 15 cm uzunluğunda, iğ şeklinde, üzeri pürtüklü, önce yeşil sonra parlak sarı veya turuncu renklidir. Olgunlaşan meyveler yarılır ve üstü kırmızı bir arillus ile kaplı tohumlar ortaya çıkar. 1 cm uzunluğunda, üzeri desenli ve kenarları tırtıklı tohumlar böceğe benzer.

    Kudretnarı meyveleri çeşitli aktif bileşenler ihtiva eder: glikozitler (örneğin; momordisin I ve II), steroidal saponinler (örneğin; karantin), alkoloitler, sabit yağlar, polipeptitler (örneğin; Map30 (Momordica anti-HIV protein), momorkarin lektin). Olgunlaşmamış meyveler ise A vitamini, fosfor ve demir kaynağıdır. Kudretnarı meyvelerinin tıbbi etkileri şöyledir:

    Diyabet(Şeker Hastalığı)


    Kudretnarının etkili bileşenlerinden steroidal saponinler ve insülin benzeri peptitler kan şekerini düşürücü etki gösterir. Kudretnarının bütün kısımları diyabette etkilidir. Sistematik çalışmalarda, kurutulmuş meyve ve tohumlardan hazırlanan alkol özütünün kan şekerini birinci hafta sonunda %49, beşinci hafta sonunda %39; olgunlaşmamış taze meyvelerden hazırlanan sulu özütün açlık kan şekerini %50 oranında düşürdüğü tespit edilmiştir (1, 11). Kudretnarı özütünün diyabetteki etkinliği şu temel faydalarına dayandırılmıştır:

    • Hücrelerden şeker alımını arttırır.

    • Karaciğerin şeker kullanımını arttırır.

    • İnsülin salınımını destekler ve etkisini arttırır.

    • Vücuttaki protein ve yağın şekere dönüşmesini engeller.


    Hiperlipidemi


    Kudretnarı özütünün trigliserit ve kötü huylu kolesterolü (LDL) azalttığı, iyi huylu kolesterolü (HDL) arttırdığı tespit edilmiştir. Bu etkinin, bileşimindeki saponinlerden ileri geldiği düşünülmektedir. Saponinler pankreastan salınan lipaz enziminin etkisini önleyerek besinlerdeki yağın kana karışmasını engellemektedir.

    Ülser 

    Halk arasında, kudretnarının olgun meyveleri ezilip balla karıştırılarak macun haline getirilir ve mide ve onikiparmak bağırsağı ülserlerine karşı dahilen kullanılır. Deney hayvanları üzerinde yapılan çalışmalarda, kudretnarı özütünün, ülsere yolaçtığı bilinen Helicobacter pylori bakterisi üzerinde etkili olduğu ve ülser oluşumunu önlediği ortaya konmuştur.


    Bakteri enfeksiyonları


    Son yıllarda, sentetik gıda koruyucularının yerine geçebilecek bitki kökenli mikrop öldürücü bileşiklerin araştırılmasıyla, kudretnarı özütünün B. subtilis, L. innocua, Staph. aureus gibi bazı gram pozitif bakteriler üzerinde etkili, gram negatif bakteriler ve çeşitli küfler üzerinde etkisiz olduğu ortaya konmuştur. Bir başka çalışmada ise kudretnarının sulu ve alkollü yaprak özütünün idrar yolu enfeksiyonları, tifo ve dizanteriye sebep olan bakteriler üzerinde etkili olduğu tespit edilmiştir.


    Virüs enfeksiyonları


    Kudretnarı meyvelerinde bulunan alfa- ve beta-momorkarin lektin ve MAP30’un, Epstein-Barr, HPS-1, HIV, coxsackievirus B3 ve polio virüsleri üzerinde etkili olduğu ortaya konmuştur.

    Kudretnarının riskleri


    • Rahim hareketlerini uyararak düşüğe sebep olduğu için  hamilelerde ve hamile kalmak isteyenlerde kullanılmamalıdır.

    • Döllenmeyi azalttığı için hamile kalmak isteyenlerde ve kısırlık tedavisi görenlerde kullanılmamalıdır.

    • Antidiyabetik ilaçlar ve insülinle birlikte kullanıldığında kan şekerini aşırı düşüreceği için dikkatli olunmalıdır.

    • Kolesterol düşürücü ilaçlarla birlikte kullanıldığında ilacın etkisini arttıracağı için dikkatli olunmalıdır.

    Kaynak


    Ecz. Etil Arıburnu

    Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi Anabilim Dalı

    0 yorum:

    27 Ocak 2014 Pazartesi

    Soğuk Algınlığından korunmada ve bu hastalıkların tedavisinde, bağışıklık sistemi üzerinde etkili, uçucu yağ , müsilaj veya saponin içeren bitkisel droglar kullanılabilir.

    Soğuk algınlığı hastalıklarından korunmada ve bu hastalıkların tedavisinde kullanılabilecek droglar(bitkilerin ilaç olarak kullanılabilecek kısımları) dört grupta toplanabilir:

    1. Bağışıklık sistemi (immün sistem) üzerinde etkili droglar: Vücudumuza zarar verebilecek antijenleri (yabancı maddeler) tanıyan ve yoketmeye çalışan organların ve hücrelerin bütününe (bademcikler, timus bezi, dalak, lenf sistemi, akyuvarlar..) “bağışıklık sistemi” denir. Bu sistem vücudu hastalıklardan korur, hastalık ortaya çıktığında ise iyileşmeyi sağlar. Pekçok bitki de bağışıklık sistemini korur, uyarıp kuvvetlendirir. C vitamini bakımından zengin bitkiler (kuşburnu, biber, turunçgiller vs.), soğan, sarımsak, zencefil, ekinazya, ceviz, Çin geveni, çörekotu, hidrastis, kedipençesi ve Sibirya ginsengi bunlardandır.

    2. Uçucu (eterik) yağiçeren droglar:
    Uçucu yağiçeren droglar veya uçucu yağlar, antiseptik(mikropların çoğalmasını önleyici) ve ekspektoran (nefes açıcı) etkileri dolayısıyla soğuk algınlığı hastalıklarında ilk akla gelen ilaçlardır. En çok kullanılan uçucu yağ bitkileri şunlardır: adaçayı, anason, kekik, lavanta, mersin, nane, okaliptus, rezene. Uçucu yağ içeren droglardan veya uçucu yağlardan üç şekilde faydalanılır:

    Ağızdan (dahilen) kullanım : Uçucu yağiçeren drogların ekstrelerinden hazırlanan tablet,şurup, damla gibi preparatlar dahilen, alışılmış dozlarda kullanıldığında yan etki göstermez. Yüksek dozda alınan çam ve okaliptus yağları böbreklere, kekik yağı karaciğere zarar verebilir.

    Buğu (inhalasyon) : Uçucu yağlar su buharıyla sürüklenme özelliğine sahip olduğu için sıcak suya ilave edilince ortama yayılır ve nefes yoluyla alınması mümkün olur. Buğu, sıcak suya uçucu yağ damlatmak veya uçucu yağ içeren droğu doğrudan suya koymak suretiyle hazırlanır. Alkollü solüsyon ve merhem formundaki uçucu yağ preparatlarıda aynı maksatla kullanılabilir. Sentetik burun damlalarıyerine uçucu yağ buğuları tercih edilebilir. Buğu tatbikinde şu hususlara dikkat edilmelidir:

    -Soğuk algınlığı hastalıkları

    -Su, cildi yakmayacak sıcaklıkta olmalıdır.

    -Uçucu yağlar tahrişedici olduğu için buğu sırasında özellikle gözler korunmalıdır.

    -Çocuklarda ve yaşlılarda doğrudan tatbikten kaçınılmalı, buğu hastanın odasına önceden yerleştirilerek ilacın odaya da ğılmasısağlanmalıdır. Böylece, uçucu yağkonsantrasyonu seyreltilmişolur.

    -Alerjik bünyeli ve astımlıkişiler buğu yapmamalıdır.

    Mentollü preparatlar bebeklerde ve iki yaşın altındaki çocuklarda solunum dolaşım sistemi hasarına sebep olabileceği için kesinlikle kullanılmamalıdır.

    Masaj : Uçucu yağlı merhemlerle göğsün ve sırtın ovulması soğuk algınlığı hastalıklarının tedavisinde çok faydalıdır. Bu uygulamayla cilde kan toplanır, vücut ısınır, terleme meydana gelir, böylece toksinler atılır. Bu merhemler emziren kadınlarda göğüs çevresine sürülmemelidir. Uçucu yağlarla hazırlanan bir soğuk algınlığı merhemi şöyledir (P:aynı oranda azaltılıp çoğaltılabilir)  :

    Adaçayıya ğı 2 ml
    Nane yağı 2 ml
    Okaliptus ya ğı 2 ml
    Vazelin 50 gr 3.

    Müsilaj (zamk gibi suda şişerek çözelti oluşturan, zamktan fakrlı olarak yapışmayan madde) içeren droglar: Yumuşatıcı etki gösteren bu droglar solunum yolu mukozasınıkorur ve tahrişedici öksürüğe iyi gelir. Müsilajlı droglarla infüzyon hazırlanırken ısıtma yapılmaz. Drog veya drog karışımının üzerine soğuk su ilave edilir, bir süre bekletilir, arada sırada çalkalanır, süzülür, soğuk olarak veya hafifçe ısıtılarak içilir. Bu işleme “maserasyon” adıverilir. Müsilaj içeren droglardan bazılarış unlardır: ebegümeci yaprağı, hatmi kökü,ıhlamur çiçeği, keten tohumu, mürver çiçeği, sığırkuyruğu çiçeği. Ihlamur gibi müsilaj oranı çok yüksek olmayan droglar düşük sıcaklıkta masere edilebilir.

    İnfizyon Nedir?

    Çayı yapılacak drogların yaprak, çiçek gibi narin kısımları kullanılacaksa ince birşekilde kullanılacaksa uygun irilikte parçalar haline getirilir, infüzyon kabına (sıradan bir demlik de olabilir) alınır, üzerine kaynar sıcak su ilave edilir, kabın ağzı kapatılır, su banyosunda veya hafif ateşte 5 dakika tutulur, ılıklaşıncaya kadar bekletilir, temiz bir tülbentten süzülür. İnfüzyonlar genellikle %2 oranında hazırlanır; yani 2 gr drog veya drog karışımıiçin l00 ml su kullanılır

    4. Saponin içeren droglar: Antiflojistik (iltihap giderici) ve ekspektoran etki gösteren bu droglar özellikle bronşit ve sinüzit tedavisinde kullanılır. Saponin içeren droglardan bazıları şunlardır: çam yaprakları ve tomurcukları, çöven kökü, çuhaçiçeği kökü, duvar sarma şığı yaprağı, hercai menekşe çiçeği, meyan kökü.
    Soğuk algınlığı hastalıklarını önlemek mümkündür. Özellikle bağışıklık sistemi zayıf olanlar, risk grupları(okul, hastahane gibi kalabalık yerlerde bulunanlar), salgın durumlarında herkes, bağışıklık sistemini kuvvetlendirmek, temiz hava solumak, günde 0.5-1 gr C vitamini almak, aş ğıdaki üç çay reçetesinden birini hazırlayıp gün boyu içmek suretiyle bu hastalıklardan korunabilir ((P:aynı oranda azaltılıp çoğaltılabilir):

    Kuşburnu meyvesi (çekirdeksiz) 20 gr
    Melisa yaprağı 20 gr
    Mürver çiçeği 20 gr
    Ahududu yaprağı 40 gr

    ***

    Gül hatmi çiçeği 20 gr
    Papatya çiçeği 20 gr
    Ihlamur çiçeği 25 gr
    Melisa yapra ğı 25 gr

    ***

    Papatya çiçeği 10 gr
    Böğürtlen yaprağı 20 gr
    Sinirliot yaprağı 20 gr
    Kuşburnu meyvesi (çekirdeksiz) 50 g

    Bu drog karışımlarının herhangi birinden 3 yemek kaşığı alınır, üzerine 1 lt kaynar su ilave edilir, 5 dakika hafif ateşte ısıtılır, süzülür, balla tatlandırılır (şeker hastaları tatlandırmadan içmelidir), günde 5-6 fincan içilir.

    Hastalığın ilk belirtileri ortaya çıkar çıkmaz alınacak tedbirlerle ve yatak istirahatıyla hastalık hafif geçirilebilir. Bunun için yapılabilecekler şunlardır:

    Öncelikle ayak banyosu yapılmalıdır. 1 lt kekik çayı ile 0.5 lt atkuyruğu çayı karıştırılır, sıcaklık 37°C’ye düşünce ayaklar bu banyoya sokulur, 10 dakika bekletilir, sonra iyice kurulanır ve önceden ısıtılmış çoraplar giyilir. Banyonun etkisi, dahilen alınacak ıhlamur veya mürver çayıyla desteklenir. Her iki çay da hastayıterleterek toksinlerin atılmasına yardımcıolur. Bu maksatla şöyle bir karışım çay da hazırlanabilir (P):

    Sinirliot yaprağı10 gr
    Melisa yaprağı 20 gr
    Mürver çiçeği 20 gr
    Kuşburnu meyvesi (çekirdeksiz) 30 gr
    Bal yeteri kadar

    Kekik banyosu yapılabilir. 100 gr kekik ve 3 lt suyla hazırlanan infüzyon banyo suyuna ilave edilir, suyun sıcaklığı 35°-38°C olunca banyoya girilir, 10-15 dakika kalınır, sonra en az 1 saat dinlenilir.

    Ağız-boğaz infeksiyonlarına karşı, adaçayı, kekik veya papatya çayıyla günde 3 defa gargara yapılır. Aşa ğıdaki reçeteye göre eczanede hazırlatılan karışımdan 10-20 damla 1 bardakılık suya ilave ederek gargara yapmak daha etkilidir (P):

    Beşparmakotu tentürü 5 ml
    Mirra tentürü 5 ml
    Ratanya tentürü 5 ml
    Eterli kekik ya ğı5 damla

    Özellikle nezle başlangıcında, gece yatmadan evvel kekik veya papatya buğusu yapılır ve aşağıda tarifi verilen nezle çayından günde 3 fincan içilir (P)

    Gül hatmi çiçeği 5 gr
    Adaçayıyaprağı 10 gr
    Söğüt kabuğu 10 gr
    Böğürtlen yaprağı11 gr
    Ihlamur çiçeği 14 gr
    Mürver çiçeği 14 gr
    Papatya çiçeği 14 gr
    Kuş burnu meyvesi (çekirdeksiz) 20 gr

    Gül hatmi haricindeki droglar karış tırılır, bu karışımdan 3 tatlıka şığıalınır, üzerine 250 ml su ilave edilip kaynatılır, 5 dakika hafif ateşteısıtılır, balla tatlandırılır, gül hatmi çiçekleri ilave edilir, ılıklaşınca içilir.

    Soğuk algınlığı hastalıklarında çocukların ateşi yetişkinlerden daha hızlı yükselir. Böyle durumlarda ıhlamur çiçeği ve mürver yaprağı faydalıdır. Aynı irilikte ufalanmış ıhlamur ve mürver karışımından 2 tatlıkaşığı alınır, 100-150 ml sıcak suda 10 dakika bekletilir,ılık içirilir. Soğuk algınlığı hastalıklarında, özellikle bronşitte öksürüğün tipine göre hazırlanan çaylar tedaviyi destekler ve kişiyi rahatlatır.

    Tahrişedici öksürük : Günde 3 defa birer fincan hatmi çayıveya İzlanda yosunu çayı tatlandırmadan içilir veya aşağıdaki iki karışımın herhangi birinden 2 tatlı kaşığı alınarak 250 ml suyla çay hazırlanır, balla tatlandırılıp içilir (P):

    Ahududu yaprağı 20 gr
    Hatmi kökü 20 gr
    Melisa yaprağı 20 gr
    Sinirliot yaprağı 20 gr

    ***

    Ebegümeci yaprağı10 gr
    Kekik herbası 10 gr
    Mürver çiçeği 10 gr
    Öksürükotu yaprağı 20 gr
    Ebegümeci çiçeği 20 gr

    Tahriş edici öksürüğe karşı hatmi şurubu da kullanılır. Bu şurup eczanede hazırlatılabileceği gibi evde de hazırlanabilir. 2.5 gr hatmi kökü orta irilikte doğranır, soğuk suyla yıkanır, cam kavanoza alınır, üzerine 2 ml alkol ve 42 ml su konur, sık sık çalkalanarak 3 saat maserasyonda bekletilir, tülbentten süzülür, isteğe bağlımiktardaşeker ilave edilir ve erimesi için hafifçe ısıtılır, içileceği zaman kısık ateşte ılıklaştırılır.
    Balgamlı öksürük : Aşağıdaki üç reçeteden herhangi birine göre hazırlanan çay, günde 4-5 defa 1 fincan içilir, arzuya göre balla tatlandırılabilir (P):

    Gül hatmi çiçeği 10 gr
    İzlanda yosunu 20 gr
    Kuşburnu meyvesi (çekirdeksiz) 20 gr
    Mürver çiçeği 20 gr
    Papatya çiçeği 20 gr
    Çuhaçiçeği kökü 30 gr
    Rezene meyvesi (kıyılmış ) 30 gr
    Sinirliot yaprağı 30 gr

    ***

    Ebegümeci yaprağı10 gr
    Ihlamur çiçeği 10 gr
    Kekik herbası10 gr
    Melisa yaprağı 10 gr
    Papatya çiçeği 10 gr
    Çuhaçiçeği kökü 20 gr
    Sığırkuyruğu çiçeği 20 gr
    Sinirliot yaprağı 30 gr

    ***

    Melisa yaprağı 10 gr
    Çuhaçiçeği kökü 20 gr
    Ihlamur çiçeği 20 gr
    Papatya çiçeği 20 g

    Balgamlı öksürükte anasonlu amonyak likörü de oldukça etkilidir. Bu ilaç eczanede hazırlatılmalıdır. 1 gr anason ya ğı 24 gr alkolde çözdürülür, içine 5 gr amonyak ilave edilir, günde birkaç defa az miktarda suya 20 damla konularak içilir.şeker hastası olmayan kişiler kesme şekere damlatarak da alabilirler. (Türk Kodeksi)

    Boğmaca : Balla tatlandırılmış kekik çayından günde 1-2 defa bir-iki fi ncan içilir. Gece yatmadan evvel kekik buğusu ve haftada 2-3 defa kekik banyosu yapılır. Boğmacaya karşı kullanılabilecek bir diğer çay reçetesi şöyledir (P):

    Papatya çiçeği 20 gr
    Kekik herbası 30 gr
    Sinirliot yaprağı 30 gr

    Hastalığın seyrinde üç gün içinde farkedilir bir iyileşme olmazsa, yüksek ateş, iltihaplı balgam,şiddetli baş ağrısı gibi belirtiler varsa bakteriyel infeksiyondan şüphelenmeli ve hekime gidilmelidir .

    Kaynak

    Yrd.Doç.Dr. Aslan Kalafatçılar
    Celal Bayar Üniversitesi Alaşehir Meslek Yüksekokulu Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Bölümü 

    Soğuk Algınlığı hastalıklarında bitkilerle tedavi

    Konu Saati  15:20  |  in  Şifalı Bitkiler  |  Devamı»

    Soğuk Algınlığından korunmada ve bu hastalıkların tedavisinde, bağışıklık sistemi üzerinde etkili, uçucu yağ , müsilaj veya saponin içeren bitkisel droglar kullanılabilir.

    Soğuk algınlığı hastalıklarından korunmada ve bu hastalıkların tedavisinde kullanılabilecek droglar(bitkilerin ilaç olarak kullanılabilecek kısımları) dört grupta toplanabilir:

    1. Bağışıklık sistemi (immün sistem) üzerinde etkili droglar: Vücudumuza zarar verebilecek antijenleri (yabancı maddeler) tanıyan ve yoketmeye çalışan organların ve hücrelerin bütününe (bademcikler, timus bezi, dalak, lenf sistemi, akyuvarlar..) “bağışıklık sistemi” denir. Bu sistem vücudu hastalıklardan korur, hastalık ortaya çıktığında ise iyileşmeyi sağlar. Pekçok bitki de bağışıklık sistemini korur, uyarıp kuvvetlendirir. C vitamini bakımından zengin bitkiler (kuşburnu, biber, turunçgiller vs.), soğan, sarımsak, zencefil, ekinazya, ceviz, Çin geveni, çörekotu, hidrastis, kedipençesi ve Sibirya ginsengi bunlardandır.

    2. Uçucu (eterik) yağiçeren droglar:
    Uçucu yağiçeren droglar veya uçucu yağlar, antiseptik(mikropların çoğalmasını önleyici) ve ekspektoran (nefes açıcı) etkileri dolayısıyla soğuk algınlığı hastalıklarında ilk akla gelen ilaçlardır. En çok kullanılan uçucu yağ bitkileri şunlardır: adaçayı, anason, kekik, lavanta, mersin, nane, okaliptus, rezene. Uçucu yağ içeren droglardan veya uçucu yağlardan üç şekilde faydalanılır:

    Ağızdan (dahilen) kullanım : Uçucu yağiçeren drogların ekstrelerinden hazırlanan tablet,şurup, damla gibi preparatlar dahilen, alışılmış dozlarda kullanıldığında yan etki göstermez. Yüksek dozda alınan çam ve okaliptus yağları böbreklere, kekik yağı karaciğere zarar verebilir.

    Buğu (inhalasyon) : Uçucu yağlar su buharıyla sürüklenme özelliğine sahip olduğu için sıcak suya ilave edilince ortama yayılır ve nefes yoluyla alınması mümkün olur. Buğu, sıcak suya uçucu yağ damlatmak veya uçucu yağ içeren droğu doğrudan suya koymak suretiyle hazırlanır. Alkollü solüsyon ve merhem formundaki uçucu yağ preparatlarıda aynı maksatla kullanılabilir. Sentetik burun damlalarıyerine uçucu yağ buğuları tercih edilebilir. Buğu tatbikinde şu hususlara dikkat edilmelidir:

    -Soğuk algınlığı hastalıkları

    -Su, cildi yakmayacak sıcaklıkta olmalıdır.

    -Uçucu yağlar tahrişedici olduğu için buğu sırasında özellikle gözler korunmalıdır.

    -Çocuklarda ve yaşlılarda doğrudan tatbikten kaçınılmalı, buğu hastanın odasına önceden yerleştirilerek ilacın odaya da ğılmasısağlanmalıdır. Böylece, uçucu yağkonsantrasyonu seyreltilmişolur.

    -Alerjik bünyeli ve astımlıkişiler buğu yapmamalıdır.

    Mentollü preparatlar bebeklerde ve iki yaşın altındaki çocuklarda solunum dolaşım sistemi hasarına sebep olabileceği için kesinlikle kullanılmamalıdır.

    Masaj : Uçucu yağlı merhemlerle göğsün ve sırtın ovulması soğuk algınlığı hastalıklarının tedavisinde çok faydalıdır. Bu uygulamayla cilde kan toplanır, vücut ısınır, terleme meydana gelir, böylece toksinler atılır. Bu merhemler emziren kadınlarda göğüs çevresine sürülmemelidir. Uçucu yağlarla hazırlanan bir soğuk algınlığı merhemi şöyledir (P:aynı oranda azaltılıp çoğaltılabilir)  :

    Adaçayıya ğı 2 ml
    Nane yağı 2 ml
    Okaliptus ya ğı 2 ml
    Vazelin 50 gr 3.

    Müsilaj (zamk gibi suda şişerek çözelti oluşturan, zamktan fakrlı olarak yapışmayan madde) içeren droglar: Yumuşatıcı etki gösteren bu droglar solunum yolu mukozasınıkorur ve tahrişedici öksürüğe iyi gelir. Müsilajlı droglarla infüzyon hazırlanırken ısıtma yapılmaz. Drog veya drog karışımının üzerine soğuk su ilave edilir, bir süre bekletilir, arada sırada çalkalanır, süzülür, soğuk olarak veya hafifçe ısıtılarak içilir. Bu işleme “maserasyon” adıverilir. Müsilaj içeren droglardan bazılarış unlardır: ebegümeci yaprağı, hatmi kökü,ıhlamur çiçeği, keten tohumu, mürver çiçeği, sığırkuyruğu çiçeği. Ihlamur gibi müsilaj oranı çok yüksek olmayan droglar düşük sıcaklıkta masere edilebilir.

    İnfizyon Nedir?

    Çayı yapılacak drogların yaprak, çiçek gibi narin kısımları kullanılacaksa ince birşekilde kullanılacaksa uygun irilikte parçalar haline getirilir, infüzyon kabına (sıradan bir demlik de olabilir) alınır, üzerine kaynar sıcak su ilave edilir, kabın ağzı kapatılır, su banyosunda veya hafif ateşte 5 dakika tutulur, ılıklaşıncaya kadar bekletilir, temiz bir tülbentten süzülür. İnfüzyonlar genellikle %2 oranında hazırlanır; yani 2 gr drog veya drog karışımıiçin l00 ml su kullanılır

    4. Saponin içeren droglar: Antiflojistik (iltihap giderici) ve ekspektoran etki gösteren bu droglar özellikle bronşit ve sinüzit tedavisinde kullanılır. Saponin içeren droglardan bazıları şunlardır: çam yaprakları ve tomurcukları, çöven kökü, çuhaçiçeği kökü, duvar sarma şığı yaprağı, hercai menekşe çiçeği, meyan kökü.
    Soğuk algınlığı hastalıklarını önlemek mümkündür. Özellikle bağışıklık sistemi zayıf olanlar, risk grupları(okul, hastahane gibi kalabalık yerlerde bulunanlar), salgın durumlarında herkes, bağışıklık sistemini kuvvetlendirmek, temiz hava solumak, günde 0.5-1 gr C vitamini almak, aş ğıdaki üç çay reçetesinden birini hazırlayıp gün boyu içmek suretiyle bu hastalıklardan korunabilir ((P:aynı oranda azaltılıp çoğaltılabilir):

    Kuşburnu meyvesi (çekirdeksiz) 20 gr
    Melisa yaprağı 20 gr
    Mürver çiçeği 20 gr
    Ahududu yaprağı 40 gr

    ***

    Gül hatmi çiçeği 20 gr
    Papatya çiçeği 20 gr
    Ihlamur çiçeği 25 gr
    Melisa yapra ğı 25 gr

    ***

    Papatya çiçeği 10 gr
    Böğürtlen yaprağı 20 gr
    Sinirliot yaprağı 20 gr
    Kuşburnu meyvesi (çekirdeksiz) 50 g

    Bu drog karışımlarının herhangi birinden 3 yemek kaşığı alınır, üzerine 1 lt kaynar su ilave edilir, 5 dakika hafif ateşte ısıtılır, süzülür, balla tatlandırılır (şeker hastaları tatlandırmadan içmelidir), günde 5-6 fincan içilir.

    Hastalığın ilk belirtileri ortaya çıkar çıkmaz alınacak tedbirlerle ve yatak istirahatıyla hastalık hafif geçirilebilir. Bunun için yapılabilecekler şunlardır:

    Öncelikle ayak banyosu yapılmalıdır. 1 lt kekik çayı ile 0.5 lt atkuyruğu çayı karıştırılır, sıcaklık 37°C’ye düşünce ayaklar bu banyoya sokulur, 10 dakika bekletilir, sonra iyice kurulanır ve önceden ısıtılmış çoraplar giyilir. Banyonun etkisi, dahilen alınacak ıhlamur veya mürver çayıyla desteklenir. Her iki çay da hastayıterleterek toksinlerin atılmasına yardımcıolur. Bu maksatla şöyle bir karışım çay da hazırlanabilir (P):

    Sinirliot yaprağı10 gr
    Melisa yaprağı 20 gr
    Mürver çiçeği 20 gr
    Kuşburnu meyvesi (çekirdeksiz) 30 gr
    Bal yeteri kadar

    Kekik banyosu yapılabilir. 100 gr kekik ve 3 lt suyla hazırlanan infüzyon banyo suyuna ilave edilir, suyun sıcaklığı 35°-38°C olunca banyoya girilir, 10-15 dakika kalınır, sonra en az 1 saat dinlenilir.

    Ağız-boğaz infeksiyonlarına karşı, adaçayı, kekik veya papatya çayıyla günde 3 defa gargara yapılır. Aşa ğıdaki reçeteye göre eczanede hazırlatılan karışımdan 10-20 damla 1 bardakılık suya ilave ederek gargara yapmak daha etkilidir (P):

    Beşparmakotu tentürü 5 ml
    Mirra tentürü 5 ml
    Ratanya tentürü 5 ml
    Eterli kekik ya ğı5 damla

    Özellikle nezle başlangıcında, gece yatmadan evvel kekik veya papatya buğusu yapılır ve aşağıda tarifi verilen nezle çayından günde 3 fincan içilir (P)

    Gül hatmi çiçeği 5 gr
    Adaçayıyaprağı 10 gr
    Söğüt kabuğu 10 gr
    Böğürtlen yaprağı11 gr
    Ihlamur çiçeği 14 gr
    Mürver çiçeği 14 gr
    Papatya çiçeği 14 gr
    Kuş burnu meyvesi (çekirdeksiz) 20 gr

    Gül hatmi haricindeki droglar karış tırılır, bu karışımdan 3 tatlıka şığıalınır, üzerine 250 ml su ilave edilip kaynatılır, 5 dakika hafif ateşteısıtılır, balla tatlandırılır, gül hatmi çiçekleri ilave edilir, ılıklaşınca içilir.

    Soğuk algınlığı hastalıklarında çocukların ateşi yetişkinlerden daha hızlı yükselir. Böyle durumlarda ıhlamur çiçeği ve mürver yaprağı faydalıdır. Aynı irilikte ufalanmış ıhlamur ve mürver karışımından 2 tatlıkaşığı alınır, 100-150 ml sıcak suda 10 dakika bekletilir,ılık içirilir. Soğuk algınlığı hastalıklarında, özellikle bronşitte öksürüğün tipine göre hazırlanan çaylar tedaviyi destekler ve kişiyi rahatlatır.

    Tahrişedici öksürük : Günde 3 defa birer fincan hatmi çayıveya İzlanda yosunu çayı tatlandırmadan içilir veya aşağıdaki iki karışımın herhangi birinden 2 tatlı kaşığı alınarak 250 ml suyla çay hazırlanır, balla tatlandırılıp içilir (P):

    Ahududu yaprağı 20 gr
    Hatmi kökü 20 gr
    Melisa yaprağı 20 gr
    Sinirliot yaprağı 20 gr

    ***

    Ebegümeci yaprağı10 gr
    Kekik herbası 10 gr
    Mürver çiçeği 10 gr
    Öksürükotu yaprağı 20 gr
    Ebegümeci çiçeği 20 gr

    Tahriş edici öksürüğe karşı hatmi şurubu da kullanılır. Bu şurup eczanede hazırlatılabileceği gibi evde de hazırlanabilir. 2.5 gr hatmi kökü orta irilikte doğranır, soğuk suyla yıkanır, cam kavanoza alınır, üzerine 2 ml alkol ve 42 ml su konur, sık sık çalkalanarak 3 saat maserasyonda bekletilir, tülbentten süzülür, isteğe bağlımiktardaşeker ilave edilir ve erimesi için hafifçe ısıtılır, içileceği zaman kısık ateşte ılıklaştırılır.
    Balgamlı öksürük : Aşağıdaki üç reçeteden herhangi birine göre hazırlanan çay, günde 4-5 defa 1 fincan içilir, arzuya göre balla tatlandırılabilir (P):

    Gül hatmi çiçeği 10 gr
    İzlanda yosunu 20 gr
    Kuşburnu meyvesi (çekirdeksiz) 20 gr
    Mürver çiçeği 20 gr
    Papatya çiçeği 20 gr
    Çuhaçiçeği kökü 30 gr
    Rezene meyvesi (kıyılmış ) 30 gr
    Sinirliot yaprağı 30 gr

    ***

    Ebegümeci yaprağı10 gr
    Ihlamur çiçeği 10 gr
    Kekik herbası10 gr
    Melisa yaprağı 10 gr
    Papatya çiçeği 10 gr
    Çuhaçiçeği kökü 20 gr
    Sığırkuyruğu çiçeği 20 gr
    Sinirliot yaprağı 30 gr

    ***

    Melisa yaprağı 10 gr
    Çuhaçiçeği kökü 20 gr
    Ihlamur çiçeği 20 gr
    Papatya çiçeği 20 g

    Balgamlı öksürükte anasonlu amonyak likörü de oldukça etkilidir. Bu ilaç eczanede hazırlatılmalıdır. 1 gr anason ya ğı 24 gr alkolde çözdürülür, içine 5 gr amonyak ilave edilir, günde birkaç defa az miktarda suya 20 damla konularak içilir.şeker hastası olmayan kişiler kesme şekere damlatarak da alabilirler. (Türk Kodeksi)

    Boğmaca : Balla tatlandırılmış kekik çayından günde 1-2 defa bir-iki fi ncan içilir. Gece yatmadan evvel kekik buğusu ve haftada 2-3 defa kekik banyosu yapılır. Boğmacaya karşı kullanılabilecek bir diğer çay reçetesi şöyledir (P):

    Papatya çiçeği 20 gr
    Kekik herbası 30 gr
    Sinirliot yaprağı 30 gr

    Hastalığın seyrinde üç gün içinde farkedilir bir iyileşme olmazsa, yüksek ateş, iltihaplı balgam,şiddetli baş ağrısı gibi belirtiler varsa bakteriyel infeksiyondan şüphelenmeli ve hekime gidilmelidir .

    Kaynak

    Yrd.Doç.Dr. Aslan Kalafatçılar
    Celal Bayar Üniversitesi Alaşehir Meslek Yüksekokulu Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Bölümü 

    0 yorum:

    Klinik çalışmalarla etkinliği ve güvenliği belirlenen Valeriana officinalis , yan etkilerinin çok az oluşu ve bağımlılık oluşturmaması nedeniyle uykusuzluk ve anksiyete tedavisinde konvansiyonel ilaçlar yerine kullanılabilir.

    Türkiye'de 12 türü, bilhassa nemli çayırlarda yetişmektedir. Hollanda, valerian türevi fitoterapötik 'üretimi için, V.officinalis kültüründe önemli bir yer tutmaktadır. Bitkinin kökleri içerdiği iridoit sınıfı glikozitlerden olan Valepotriat'ları nedeniyle, eski çağlardan beri sinir sistemi yatıştırıcısı ve spazm giderici olarak kullanılmaktadır. Bilhassa histeride tavsiye edilir. Sinirsel uykusuzluklar ve çarpıntılara iyi gelir. Valepotriatların yatıştırıcı etkisinin. sentetik trankilizanlarda olduğu gibi, alkol ve barbitüratlarla sinerjik olmaması ilginç bir özelliğidir.(Prof. Dr. Nurhayat SÜTLÜPINAR)

    Valeriana cinsine ait bitkiler dünyanın çeşitli ülkelerinde uygulanan geleneksel tıpta, hafif sedatif, trankilizan ve uyumaya yardımcı olarak kullanılmaktadır. Valeriana officinalis L., kuzey Avrupa’da en çok kullanılan türdür, Avrupa Farmakopesi’nde kayıtlıdır ve bitkisel ilaçlarda en çok karşılaşılan bitkilerden biridir (Houghton, 1999; Bent ve ark., 2006). Almanya’nın en önemli tıbbi bitkisidir (Blumenthal ve ark., 2000).

    Valeriana Avrupa, Asya ve Kuzey Amerika’da trankilizan ve hafif sedatif olarak en çok kullanılan bitkisel ilaçtır. İngiltere’de Valeriana içeren 25 ürün bulunurken bu sayı Almanya’da 400’ün üzerindedir ve aslında uykuya yardımcı besin desteklerinin hemen hepsinde Valeriana bulunmaktadır (Wang ve ark., 2010).

    Bitkinin sedatif etkileri 2000 yıldan fazla bir süredir bilinmesine ve çok sayıda klinik ve farmakolojik çalışmalarla bu etkilerin ispatına rağmen etkiden sorumlu olan maddeler ve etki mekanizmaları hala tam olarak açıklığa kavuşmamıştır. Valeriana officinalis L. bitkisi Avusturya, Fransa, Almanya, İngiltere, Macaristan, Rusya, İsviçre ulusal farmakopelerinde ve Avrupa Farmakopesi’nde kayıtlıdır. Japon Farmakopesi’nde Valeriana fauriei Briquet kayıtlıdır. Geleneksel Çin tıbbında ve Hindistan Ayurvedasında ve Tibet Budistleri tarafından kullanılan türü Valeriana jatamansi Jones’tur (= Valeriana wallichii DC) (Blumenthal ve ark., 2000).

    Anksiyete bozuğu, panik bozukluklar, uyku rahatsızlıkları günümüzde yetişkinler arasında en sık rastlanan şikayetler arasındadır. Dünya çapında yapılan incelemelerde yetişkinlerin yaklaşık %30-40’ının uykuya başlama veya uykuyu devam ettirme konusunda sıkıntıları olduğunu göstermiştir

    Anksiyete ve uykusuzluğun konvansiyonel tedavisinde ilaça tedavi veya psikolojik tedaviler kullanılır. Benzodiazepinler, barbitüratlar ve antihistaminikler tedavide kullanılan ilaç gruplarıdır. Benzodiazepinler ve barbitüratlar kısa-süreli kullanımlarda etkili olabilirler ancak bağımlılık oluşturma potansiyelleri yüksetir ve yan etkileri ortaya çıkmaktadır; bu yüzden uzun süre kullanımlarından kaçınılmalıdır (Web 4, 2011; Sarris ve Byrne, 2011). Bitkisel ilaçlar tüm düyada yaygın kullanılışa sahiptir; etkinliği ve güvenilirliği kanıtlanırsa uykusuzluk ve anksiyete tedavisinde bitkisel ilaçlar bir tedavi seçeneği olarak düşünülmelidir.

    Bu derlemede Valeriana officinalis bitkisi incelenmiş; anksiyete ve uyku problemlerinde güvenilir bir ilaç olarak kullanılıp kullanılmayacağı; etkileri, yapılan farmakolojik ve klinik çalışmalar değerlendirilerek ortaya konmaya çalışılmıştır.

    Valeriana türlerinin tarihçesi


    Valeriana köklerinin terapötik olarak kullanımı Yunan ve Roma zamanlarına dayanmaktadır (Morazzoni ve Bombardelli, 1995). 2000 yıldan fazla bir süredir terapötik olarak sinirsel gerginlik ve uyku bozukluklarını tedavi eden bir drog olarak bilinmektedir (Miller ve Murray, 1998).

    Almanya ve Amerika’daki günümüzdeki kullanımı, geleneksel Yunan tıbbına dayanır. İlk olarak Hippocrates (460-377 M.Ö.) tarafından yazılı olarak belgelenmiş, daha sonra da “De Materia Medica” yazarı Dioscorides (1.yy, M.S.) tarafından belgelenmiş; sedatif olarak tanımlanmıştır. Galen (c.a. 130- 200 M.S.) Valeriana officinalis ’i uykusuzluğa karşı tavsiye etmiştir. Dioscorides ve Galen, kötü kokusunu belirtmek için, droğa “phu” adını vermişlerdir (Morazzoni ve Bombardelli, 1995; Blumenthal ve ark., 2000; Mazza ve Oomah, 2000; Spinella, 2001).

    16. yy’da Avrupa’da epilepsi için bir tedavi yöntemi olarak büyük ün kazanmıştır. Sindirime yardımcı olarak, kas gevşetici, antipiretik olarak da kullanılmıştır; ama çoğunlukla anksiyete ve uykusuzluğun tedavisinde kullanılmıştır (Spinella, 2001). “

    Valeriana ” cins adı, ilk kez M.S. 9. ve 10. yy’larda kullanılmıştır. Bu zaman dilimindeki tıbbi metinlerde “Valeriana”, “phu” ve “fu” adları aynı anlamda kullanılmıştır (Evans, 1989; Blumenthal ve ark., 2000). Valeriana bitkisinin kuvvetli karakteristik kokusu, kedileri çeken bir etkiye sahiptir. Botanik bahçelerinde, etraftan gelen kediler bu bitkinin kökünü kazıp kökü dışarı çıkardıklarından bu bitki bir tel kafes ile korunur. Bitkiye “Kediotu” denmesinin sebebi budur (Meyer, 1960; Metcalfe ve Chalk, 1965 ; Baytop, 1999).

    Valeriana kökleri, baharat ve diüretik olarak da kullanılmıştır. Sindirim problemlerinde, gaz problemlerinde, mide bulantısında ve üriner sistem rahatsızlıklarında da kullanılmıştır. Yunanlılar Valeriana köklerini emenagog, antiperspirant ve vaginal maya enfeksiyonlarında kullanmışlardır. 17. ve 19. yüzyıllar arasında Avrupa tıbbında sinir rahatsızlıklarında yaygın olarak kullanmıştır ve Alman halk tıbbında kabul görmüştür. Kuzey Amerika yerlileri tarafından Tobacco root olarak adlandırılan Valeriana edulis geleneksel olarak çukur içinde 48 saate kadar pişirilip; ılık veya sıcak, tek başına veya diğer köklerle veya etle yenilmek suretiyle kullanılmıştır. Valeriana scouleri, Valeriana sitchensis, Valeriana dioica da yaygın olarak yemekleri tatlandırmak için ve ilaç olarak kullanılmıştır. Ortaçağda Avrupa’da çorbalara ve etsuyuna katılarak ve parfüm olarak kullanılmıştır. Alaska yerlileri tarafından ezilmiş kökleri emziren annelerin meme uçlarına, bebekleri sütten kesmek için sürülerek, ağrıyan kasların üzerini bu ezilmiş köklerle ovarak ve şans getirsin diye hayvan tuzaklarının üzerine üfleyerek kullanılmıştır (Uphof, 1968; Mazza ve Oomah, 2000).

    Valeriana kökü Birinci Dünya Savaşı sırasında, savaştan ileri gelen ruhsal çöküntülerin tedavisinde kullanılmıştır (Dewick, 1997).

    Valeriana türlerinin yayılışı


    Valerianaceae familyası dünyada 13 cins ve yaklaşık 400 türle temsil edilmektedir (Willis, 1966; Feinbrun- Dothan, 1978; Heywood, 1979). Genel olarak bu familyanın bitkileri kuzey yarım kürenin ılıman kesiminde; Avrupa, Asya, Amerika, Afrika’da yayılış gösterirler (Willis, 1966; Heywood, 1979). Valeriana cinsi 300 civarında türle Kuzey ve Güney yarımkürenin ılıman kesimlerinde; Avrupa ve Güney Asya’da yayılış gösterir (Willis, 1966; Mazza ve Oomah, 2000).

    Valerianaceae familyası Türkiye’de 3 cins ve 48 türle temsil edilmektedir. Türkiye’de Valeriana cinsine ait 14 tür 1 varyete bulunmakta olup bunlardan 2 tür ve 1 varyete endemiktir (Davis 1972; Davis ve ark., 1988; Güner ve ark., 2000). Valeriana officinalis , Türkiye’de doğal olarak yetişir ancak tıbbi amaçla kullanıldığına dair bir veriye rastlanmamıştır. Günümüzde Hollanda, Belçika, Fransa, Almanya, doğu Avrupa, Japonya ve Amerika’da geniş çapta kültürü yapılmaktadır. Valeriana officinalis bitkisi Almanya’nın en önemli tıbbi bitkisidir (Blumenthal ve ark., 2000).

    Botanik özellikleri


    Valeriana officinalis , polimorfik, çok yıllık bir bitki olup, doğal populasyonların oluşturduğu bir alttürler kompleksi ile temsil edilir (Blumenthal ve ark., 2000). Çok yıllık, 50130 cm boyunda. Rizom dik, kısa, kökler ışınsal olarak çıkar veya rizom yatay, uzun, kökler yalnız alt kısmından çok sayıda çıkar. Gövde tüysüz, dik ve üzeri oluklu. Dip yaprakların ya hepsi pinnat, 310 çift yaprakçıklı ya da bir kısmı basit lanseolat, bir kısmı pinnat. Gövde yapraklarının hepsi pinnat, yaprakçıklar ovatlanseolat. Çiçek durumu sık, üçlü dallanmış, brakteler 2.53 mm. Korolla tübü 34 mm, pembe veya beyaz renkli. Polen 5560 mikron. Meyva 34 mm, damar araları tüylü, papus segmentleri sayısı 911. Çiçeklenme periyodu: HaziranTemmuz. Yetişme ortamı: 20002500 m‘ler arası nemli ve kısmen kuru çayırlıklar (Karamanoğlu ve Koyuncu, 1974).

    Kimyasal bileşimi


    Valeriana officinalis majör bileşik olarak terpenik bileşiklerden valerenik asit, hidroksivalerenik asit ve asetoksivalerenik asit; valepotriatlardan valtrat, izovaltrat, asevaltrat yanında didrovaltrat, izovaleroksihidroksi-didrovaltrat içerir (Bos, 1997a).

    Köklerinden yaklaşık % 0,2-2 oranında uçucu yağ elde edilmektedir (Newall ve ark., 1996; PDR, 2000). Uçucu yağın miktarı yetiştiği toprak, toplanma zamanı gibi birçok koşula bağlıdır (Morazzoni ve Bombardelli, 1995). Uçucu yağ monoterpenlerden ve seskiterpenlerden oluşur. Uçucu yağda 150‘den fazla bileşik bulunmuştur. Terpenik yapıdaki bileşikler asiklik, monosiklik ve bisiklik hidrokarbonlar yanında alkol, aldehit, keton, fenol, oksit ve esterlerden oluşabilen oksijenli türevlerini içerir. Uçucu yağda bulunan majör bileşikler bornil asetat, kamfen, mirtenil asetat, ödesma-2,6,8-trien, mirtenil isovalerat, valerianol, α-kessil asetat, kessanil asetat ve valerenik asittir (Evans, 1989; Bos ve ark., 1997b).

    Köklerden piridin tipi alkaloitler de izole edilmiştir. Bitkide; bu bileşiklerin dışında polifenolik bileşikler , tanenler, zamk, reçine, flavonoitler, aromatik hidrokarbonlar da az miktarda bulunur (Newall ve ark., 1996).

    Uygulama şekli ve dozu


    Valeriana ekstresi günlük 100-1800 mg dozda alınabilir. Uykuya yardımcı olması amacıyla kullanılacaksa uyumadan 30 dakika önce ekstresinden 400- 900 mg alınır; huzursuzluğa karşı ekstresinden günde 3 kere 220 mg alınmalıdır.

    Valeriana Alman Farmakopesi’nde kayıtlıdır ve Komisyon E tarafından onaylanmıştır. İnfüzyon, çay, tentür, kapsül, tablet şeklinde kullanılışları vardır. Tıbbi çay olarak ve tıbbi tentür olarak (alkol oranı % 66.3) ruhsatlı ürünleri vardır. Ticari preparatlarında su, su/ metanol veya su/etanol ile hazırlanan ekstreleri kullanılır. En çok tercih edilen preparatları bitkisel çay şeklinde olanlarıdır. Komisyon E tarafından kabul edilen bir “Sedatif Çay” karışımının başlıca droğudur: bu karışım % 40 Valeriana officinalis kökü, % 30 Passiflora incarnata çiçekleri, % 30 Melissa officinalis yapraklarından oluşmaktadır. Alman pediatrik tıbbında; köklerin sulu infüzyonu, süt veya meyva suyu içinde dilüe edilmiş alkollü tentürleri ve soğuk maseratları kullanılmaktadır. A.B.D.’de bitkinin kökleri yaygın olarak alkollü tentür, sulu infüzyon, kapsül veya tabletleri şeklinde uyumaya yardımcı olarak kullanılmaktadır (PDR for Herbal Medicines, 1998; Blumenthal ve ark., 2000; Hattesohl ve ark., 2008). Sinirsel uykusuzluklar ve çarpıntılara iyi gelir. Haricen infüzyonu yara tedavisinde kullanılmaktadır (Baytop, 1999).

    Dahilen hiperaktivitede ve sinirsel koşullara bağlı uyku problemlerinde kullanımları, Komisyon E tarafından onaylanan kullanım şekilleridir. Ayrıca ağrı giderici, spazm azaltıcı ve iştah açıcı etkileri olduğu da belirtilmiştir. Dünya Sağlık Örgütü, droğun klinik çalışmalarla da desteklenen hafif sedatif ve uyku düzenleyici etkileri nedeniyle; kuvvetli sentetik sedatiflere alternatif olarak kullanılabileceğini belirtmiştir (Blumenthal, 2000). Valeriana officinalis bitkisi FDA tarafından da güvenilir bitkiler sınıfına dahil edilmiştir (Miller, 1998). Valeriana officinalis ekstresinin yukarıda belirtilen amaçlarla kullanmak üzere tek başına ya da passiflora ekstresi, melissa yaprağı ekstresi ile kombine halde kullanılan preparatları bulunur.

    Standardizasyon


    Avrupa Farmakope’sine göre kökler, kuru drog üzerinden hesaplandığında; bütün halde iken % 0,5’ten az; parçalanmış halde % 0,3’ten az uçucu yağ içermemelidir. USNF 20’ye göre kuru drog üzerinden hesaplandığında, % 0,5’ten az uçucu yağ ve % 0,05’ten az valerenik asit içermemelidir (Sweetman, 2002).

    Besin desteği olarak doz başına %0.8 valerenik asit içerecek şekilde standardize edilmelidir (Web 2; 2011).

    İlaç etkileşmeleri


    Alkol, barbitüratlar, benzodiazepinlerle birlikte kullanılmamalıdır. Barbitürat ve benzodiazepinlerle birlikte kullanılınca, etkilerini arttırdığı hayvan deneyleri ile saptanmıştır. Valeriana ekstresi, CYP450 3A4 enzimini inhibe edebilir; bu enzim ile metabolize olan lovastatin, ketokonazol, itrakonazol, fenofadin, triazolam ve kemoterapötik ajanların vücuttaki konsantrasyonlarını arttırarak potansiyelize edebilir. Bu veri insanlar üzerinde yapılan bir çalışmaya dayanmadığından bu ilaçları kullananların Valeriana officinalis ekstresi kullanırken dikkatli olmaları gerekmektedir (PDR for Herbal Medicines, 1998; Web 1, 2011).

    Etki mekanizması


    Valeriana officinalis ’in kimyasal bileşimi tam olarak aydınlatılmış olmasına rağmen spesifik etkili bileşikleri tam olarak saptanamamıştır.

    Uçucu yağın majör bileşeni olan valerenik asit ve türevlerinin aktivitede rolü olduğu hayvan deneyleri ile de saptanmıştır: ancak bu maddeler Valeriana ekstreleri içerisinde çok az miktarlarda bulunmaktadır; bu da etkiden sorumlu başka maddeler olduğunu düşündürmektedir. Valeriana türlerinde bulunan diğer bir etken madde grubu olan iridoitlerin (valepotriatlar) de etkiden sorumlu olduğu kabul edilmektedir; valepotriatların da sedatif özellikleri olduğu yapılan in vivo çalışmalarla gösterilmiştir. Ancak bu bileşikler stabil değildirler, saklanma sırasında ve sulu ortamda bozulmaktadırlar; bu da aktivitelerini belirlemeyi zorlaştırmaktadır (Web 3, 2011; Tyler, 1994; Robbers ve ark., 1996; Bos, 1997a; Robbers ve Tyler, 1999). Etkiden sorumlu bileşikler net olarak belirnememesine rağmen Valeriana officinalis kök ekstresi ve piyasada bulunan preparatları üzerinde yapılan çok sayıda klinik çalışma mevcuttur. Buna dayanarak aktivitenin bitkinin içerdiği yukarda belirtilen bileşiklerin etkileşmesine dayandığı söylenebilir (Bos, 1997a).

    Valeriana officinalis ’in sedatif etkisi, gösterdiği benzodiazepin-benzeri aktiviteye ve GABA üzerinde gösterdikleri etkiye bağlanmaktadır. Yapılan çalışmalar ile valeriana ekstrelerinin in vitro benzodiazepin reseptörlerine bağlandığı belirlenmiştir. Valeriana ekstresi uygulamasından sonra sinaptik boşluklarda GABA konsantrasyonunun yükseldiği belirlenmiştir (Gyllenhaal ve ark., 2000).

    Son zamanlarada yapılan çalışmalar valerenik asit üzerinde yoğunlaşmıştır ve bu çalışmalar valerenik asitin sinir sistemi üzerine etkisinin beyindeki GABA sistemi ve daha az olarak da serotonerjik sistem ile alakalı olduğunu göstermektedir (Murphy ve ark., 2010).

    Biyoaktivite çalışmaları


    Daha önce nöroleptik benzeri özellikleri gösterilen Valeriana adscendens’ in metanollü, sulu-metanollü ve sulu ekstreleri ile GABA alımı ve aminoasit nörotransmitter düzeyleri üzerine etkisi açısından yapılan bir çalışmada; bitkinin metanollü ekstresinin kontrol grubuyla karşılaştırılınca, istatiksel olarak anlamlı bir şekilde, sıçanların sinaptozomlarında hücre içi aminoasit nörotransmitter (GABA, alanin, taurin, serin ve glutamat) miktarını azalttığı ve GABA alımını inhibe ettiği saptanmıştır. Sulu-metanollü ve sulu ekstrelerin ise kontrol grubuyla karşılaştırılınca herhangi bir farklılık göstermediği tespit edilmiştir. Elde edilen veriler, bitkinin metanollü ekstresinin nöroleptik aktivitesini açıklamaktadır ve bitkinin geleneksel kullanımını onaylar niteliktedir (De Feo ve Faro, 2003).

    Valeriana officinalis L.’in köklerinin sulu-alkali kuru ekstresi (valerenik asite göre standardize edilmiş ve drog-ekstre oranı 5-6:1 olarak ayarlanmış) kullanılarak hazırlanan Valdispert ® ticari ürününün merkezi sinir sistemi depresan aktivitesini araştırmak amacıyla fareler üzerinde yapılan çalışmada; ürünün, doza bağlı olarak motilitede belirgin azalma oluşturduğu (120 dakikada ölçülen ED 50 = 230.7 mg Valeriana kökü ekstresi/kg); ve yine doza bağlı olarak tiyopental tarafından oluşturulan uyku süresini arttırdığı tesbit edilmiştir. Bu sonuçlar, ürünün belirgin sedatif etkili olduğunu kanıtlamıştır. Aynı çalışmada Valdispert â ’in pentetrazol tarafından oluşturulan konvülzüyonların başlangıç zamanında gecikme oluşturduğu; fakat bu etkisinin zayıf olduğu tespit edilmiştir (Leuschner ve ark., 1993).

    Valeriana officinalis kökü ekstresinin sıçan beyin korteksinden izole edilen sinaptozomlardaki GABA alınım ve salınımı üzerine etkilerinin araştırıldığı bir çalışmada; Valeriana kökünden hazırlanan sulu ekstrenin, K + depolarizasyonundan bağımsız olarak [H 3 ]GABA’nın alınımını inhibe ettiği ve salınımını stimüle ettiği; salınımın Na + ’a bağlı ama hücre dışı ortamdaki Ca +2 ’un varlığından bağımsız olduğu tespit edilmiştir. [H 3 ]GABA salınımındaki artışın Na +K + -ATPaz aktivitesi ve membran potansiyelinden bağımsız olarak gerçekleştiği de belirtilmiştir (Santos ve ark., 1994).

    Mariel Marder ve arkadaşlarının 6-metilapigenin ve hesperidin’in merkezi sinir sistemi üzerine etkilerini araştırdığı bir çalışmada (2003) bitki materyali V.wallichii DC ve V.oficinalis L. (Valerianaceae), piyasadaki ticari bir mağazadan sağlanmış, 25-30 gram ağırlığındaki olgun erkek Swiss fareleri farmakolojik deneyler için kullanılmıştır. Hayvanlar, kontrollü bir çevrede sınırsız su ve yemek ulaşımı ile beslenmiş ve 12:12 saat gün/gece devriyle sürdürülmüştür. Artan labirent testi, hareket ettirici işlev deneyi, delik yiyeceği testi, sodyum-tiyopental kaynaklı uyuma zamanı deneyi, yatay tel testinin kullanıldığı araştırmada HN (Hesperidin) nin depresyon bastırıcı işlevi, üç değişik davranışsal testte belirlenmiştir. HN nin 4 mg/kg lık dozu, hareket ettirici işlevi azaltmış, delik yiyeceği testinde ki beslemelerin sayısını ve deliklerin keşifini azaltmış ve sodyum tiyopental kaynaklı uyuma zamanının artışına neden olmuştur (P<.001). HN nin bu dozunun uyku üzerindeki etkisi 1g V.wallichii ‘den elde edilen sıvı fazdaki kuru artığın verilmesinin ardından bulunanla karşılaştırılabilir bulunmuştur. HN nin depresyon bastırıcı etkisi doza bağımlı bulunmuştur. 5 mg/kg HN nin intraperitonal enjeksiyonu, baş-düşmesi zamanında ve tiyopental kaynaklı uyuma zamanında azaltıcı işlev görmüştür. Turunçgillerden izole edilen 4 ve 9 mg/kg dozundaki HN, Valeriana HN ye oranla daha zayıf bir uyku arttırıcı etki göstermiştir 4 mg/kg dozundaki turunçgiller HN, delik yiyeceği testinde önemli bir yatıştırıcı etki göstermemiştir. Ayrıca, 4 mg / kg dozundaki ne Valerian ne de turunçgiller HN, tel testindeki gibi bir miyorelaksan etki göstermemiştir (Işık, 2007).

    Valeriana edulis ssp. procera Meyer Meksika Valerianı’dır. Bu tür üzerine yapılmış bir çalışma, birkaç denekte 100, 300 ve 1000 mg/kg dozlarda Valeriana edulis ’in sulu etanollü ekstresinin nörofarmakolojik profili açıklanmaya çalışılmıştır. V.edulis ’in doz bağımlı ve anksiyolitik benzeri etkisi gösterilmiştir, yüksek dozlarda pentobarbital ve Valeriana ekstresinin birlikte verilmesi farelerde çekme gücü ve hareket kaslarıyla ilgili düzenlemede sinerjik bir etki göstermiştir. V.edulis ’in anksiyolitik benzeri etkisi diazepam ile ve difenhidramin doksilamin ile ve bu durumu açıklayacak ikinci bir olasılık olarak H(1) antihistamin etkisi göz önüne alındığında, en azından kısmen, Valerian’ın merkezi sinir sistemine depresan etkisi ile karşılaştırılmıştır. Buna göre; V.edulis ekstresi çok iyi bilinen bir tür olan V .officinalis ’e (bazı farklılıklar a) benzer santral sinir depresanı özelliği taşımaktadır sonucuna varılmıştır (Işık, 2007).

    Murphy ve arkadaşları (2010)’nın yaptığı bir çalışmada Valeriana officinalis köklerinin sulu-etanollü ekstresi (3ml/kg) ve valerenik asitin (3mg/kg) ratlar üzerindeki anksiyolitik etkilerine, yükseltilmiş plus labirent düzeneği kullanılarak bakılmıştır. Deneyde üstte belirtilen ekstreler, diazepam (1mg/ kg), etanol (1ml/kg) ve valerenik asitle birlikte ekzojen GABA (sırasıyla 75μg/ kg ve 3.6 μg/kg dozlarda) intraperitonal enjeksiyon olarak uygulanmıştır. Valeriana ekstresi ve valerenik asitratların anksiyete davranışlarını, etanol control grubuna göre anlamlı bir şekilde azaltmıştır. İlaveten, GABA varlığında valerenik asitin etkisinde artış gözlenmiştir. Valerenik asitin aktivitede önemli rol oynadığı belirlenmiştir (Murphy ve ark., 2010).

    Klinik çalışmalar


    Kronik rahatsızlıkları olan ve şikayetlerinden biri uyuma güçlüğü olan, geriatrik hastanelerde bulunan 80 hasta ile yapılan bir çalışmada; Baldrian Dispert ® kapsülleri (sulu Valeriana kök ekstresi; günde 3 C 2 dozda verilmiş) veya plasebo, hastalar rastgele seçilerek birbirini takip eden 14 gün boyunca verilmiş; terapötik etkiler iki valide edilmiş anket ve bir uyku değerlendirme skalası ile tayin edilmiştir. Valeriana ekstresi alan 29 hastada uykuya geçiş zamanında düzelme saptanırken, plasebo alan 6 hastada düzelme saptanmıştır; yine Valeriana ekstresi alan 26 hastanın uyuma süresinde iyileşme gözlenirken, plasebo grubunda 10 hastada iyileşme gözlenmiştir. c 2 testi ile bu farklılıklar istatiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Aynı zamanda her gruptan 2 hastada yan etki olarak hafif baş dönmesi belirtilmiştir (Stevinson ve Ernst, 2000).

    Uyku sıkıntısı çeken 14 yaşlı bayan hasta üzerinde yapılan bir çalışmada Valdispert ® Forte ( Valeriana ’nın etanollü ekstresi, günlük doz 3 X 405 mg) veya plasebo, rastgele seçilen hastalara birbirini takip eden 8 gün boyunca verilmiş ve 8 gün sonunda sonuçlar subjektif olarak, valide edilmiş uyku anketleri ve günlükle değerlendirilmiş; objektif olarak da polisomnografiyle, 3 gece uyku laboratuarında ölçülmüştür (N0 adaptasyon gecesi, N1 tedavinin ilk, N2 de son gecesi). Tedavinin akut (N1) ve tekrarlanan (N2) uygulamalarında, gruplar arasında uykuya başlama, uyanma zamanı, REM uykusu veya uyku kalitesinin kişisel değerlendirilmesinde herhangi bir değişiklik gözlenmemiştir. Valeriana kullanan grupta, N1 ve N2’de, düşük dalgalı uykuda anlamlı bir artış; N2’de K-kompleks yoğunluğunda artış ve uykunun 1. aşamasında azalma gözlenmiştir (Stevinson ve Ernst, 2000).

    Çok merkezli bir çalışmada, depresyonda olmayan ve uykuyu etkileyecek ilaç kullanmayan 121 uykusuzluk problemi olan hasta rastgele seçilerek gruplanmış; Valeriana kökünün etanollü ekstresi (günlük 600 mg doz) ve ayırt edilemeyen plasebo, birbirini takip eden 28 gün boyunca verilmiş; etki 4 valide edilmiş değerlendirme skalası ile tespit edilmiştir. Valeriana kullananlarda 14 günün sonunda klinik global etki (CGI) skalasında plaseboya göre anlamlı bir şekilde daha iyi sonuçlar saptanmıştır ve 28 günün sonunda diğer üç ölçümde ikisinde de anlamlı olarak daha iyi sonuçlar verdiği tespit edilmiştir. Valeriana kullanan hastaların % 66’sı terapötik etkisini “çok iyi” ya da “iyi” diye değerlendirirken, plasebo kullananlarda bu oranın % 26 olduğu belirtilmiştir. Her gruptan ikişer hastada yan etkiler gözlenmiştir. Valeriana kullananlarda oluşan yan etkiler sabahları baş ağrısı ve sersemlik hissi olarak belirtilmiştir (Stevinson ve Ernst, 2000).

    Hafif uykusuzluk çeken 8 gönüllü ile yapılan bir çalışmada hastalara birbirini takip etmeyen 12 gece plasebo, 450 ya da 900 mg sulu Valeriana ekstresi (herbirinden 4 gece rastgele bir düzende) verilmiştir. Bileğe takılan aktivitemetreler ile gece boyunca hastaların hareketleri kaydedilmiş ve takip eden sabahlarda gönüllüler uyandıktan sonra anketler yapılmıştır. Uykunun 1. periyodunda 5 dakika hareketsiz kalmak uykuya başlama kriteri olarak belirlenerek yapılan değerlendirmede her iki Valeriana ürününün, plaseboyla karşılaştırınca uykuya geçiş süresinde anlamlı bir azalma gösterdiği tespit edilmiştir. Gece boyunca total uyku zamanı veya hareketlerde herhangi bir değişiklik gözlenmezken Valeriana ’nın gecenin ilk çeyreğinde daha stabil bir uyku oluşturduğu tespit edilmiştir. Subjektif ölçümlerde tek anlamlı farklılık; 900 mg Valeriana ekstresinin, alındığı akşamın sabahında plaseboya göre daha fazla uykululuk hali oluşturması olarak belirtilmiştir. Kullanımlar sırasında herhangi bir yan etki gözlenmediği belirtilmiştir (Stevinson ve Ernst, 2000).

    Valeriana kökünün sulu ekstresinin (2 C 200 mg/gün), plasebo ve Hova ® (60 mg Valeriana kökü ve 30 mg Humulus ekstresi içerir) ticari ürünü ile karşılaştırılması amacıyla 128 gönüllü üzerinde yapılan bir çalışmada; her gönüllü 9 örnekle (3 kez plasebo, 3 kez Valeriana, 3 kez Hova ® ); örnekler rastgele bir düzende ve birbirini takip etmeyen günlerde, uyumadan 1 saat önce verilerek test edilmiştir. Hastalara test gecelerinde fazla veya anormal, yemek ve sıvı alımı ve hareket yapmaktan kaçınmaları talimatı verilmiştir. İlaçların etkileri ertesi sabah anketle ölçülmüştür. Plaseboyla karşılaştırınca Valeriana alan, özellikle sürekli ve düzensiz uyku sıkıntısı çeken gönüllülerde uykuya geçiş süresinin ve uyku kalitesinin anlamlı olarak düzelme gösterdiği tespit edilmiştir; ayrıca plasebo ile karşılaştırınca Valeriana alan hastalarda daha az gece uyanmaları olduğu da belirtilmiştir. Valeriana ve plasebo ile karşılaştırınca, Hova ® alanlarda ilacın alındığı akşamın sabahında anlamlı olarak daha fazla uykululuk hali gözlendiği belirtilmiştir. Bir hastanın, mide bulantısı şeklinde bir yan etki dolayısıyla tedaviden çekildiği, fakat yan etkinin hangi grup ilaçtan kaynaklandığını tespit etmenin mümkün olmadığı belirtilmiştir (Stevinson ve Ernst, 2000).

    Bir uyku laboratuvarında elektroensefalogram (EEG) ölçümlerinin kaydedilmesi yöntemi ile 10 genç erkek gönüllü üzerinde gerçekleştirilen bir çalışmada gönüllülere 2 gece Valeriana köklerinin sulu ekstresi (400mg), 2 gece de plasebo verilmiş ve iki tedavi arasında total uyku zamanı, REM uykusu veya uykuya geçiş süresi açısından anlamlı olarak herhangi bir farklılık olmadığı belirtilmiştir (Stevinson ve Ernst, 2000).

    Harmonicum Much ® ticari ürününün iki farklı dozunun ( 60 ve 120 mg) uyku üzerine etkilerinin incelenmesi amacıyla plasebo kontrollü, 11 genç gönüllü ile gerçekleştirilen bir çalışmada gönüllülere, bir uyku laboratuvarında, rastgele bir düzende 60 ya da 120 mg ilaç veya plasebo birbirini takip etmeyen 3 ayrı günde verilerek poligrafik uyku ölçümleri kaydedilmiş ve ilacın alındığı akşamın sabahında gönüllülere uyku anketleri yapılmıştır. Valeriana ’nın, REM aktivitesi (EEG, göz hareketleri, miyogram, nabız) üzerinde, alındıktan 2-3 saat sonra maksimum düzeye çıkan, doza bağlı hipnotik etkisi olduğu tespit edilmiştir. REM uykusunda hafif bir azalma ile beraber her iki dozda da 4. uyku aşamasında (derin uyku) azalma, 1. ve 3. aşamalarda da hafif artma olduğu belirtilmiştir. Gönüllülerde uyku süresi ve derinliğinde herhangi bir değişiklik olmadığı ve herhangi bir yan etki oluşmadığı da belirtilmiştir (Stevinson ve Ernst, 2000).

    Valeriana köklerinin sulu ekstresinin (900mg) etkilerinin gözlenmesi amacıyla, 8 sağlıklı gönüllüyle bir uyku laboratuvarında birbirini takip etmeyen 5 gece gerçekleştirilen plasebo-kontrollü bir çalışmada; ilk gece adaptasyon gecesi olarak kabul edilmiş, daha sonraki gecelerde gönüllülere uyumadan 30 dakika önce bir kapsül verilmiştir. Kapsüller gönüllülere rastgele bir düzende verilmiş; bir gün Valeriana , üç gün plasebo uygulanmıştır. Gönüllülere deneyler sırasında alkol alımından, kısa uykulardan, fazla kafein alımından kaçınmaları söylenmiştir. Uyku; subjektif olarak anketlerle ve objektif olarak poligraf, EEG kayıtları ve motor aktivite gözlemlenmesi ile ölçülmüştür. Uykuya geçiş süresi ve uykuya geçtikten sonra uyanma zamanında Valeriana ile subjektif ve objektif ölçümlere göre düzelme görülürken Valeriana ve plasebo arasında istatiksel olarak anlamlı bir farklılık gözlenmediği belirtilmiştir. Aynı çalışmada, ev ortamında yapılan diğer bir uygulamada ise, 10 genç sağlıklı gönüllünün kendilerine verilen kapsülleri uyumadan 30 dakika önce, birbirini takip eden 3 hafta boyunca Çarşamba veya Perşembe günü almaları söylenmiş, her gönüllüye iki farklı dozda Valeriana ekstresi (450 veya 900 mg) veya plasebo; çift-kör, çaprazlama bir progamda verilmiştir. Gönüllülere rutin uyku saatlerine uymaları ve alkol alımından, kısa uykulardan ve aşırı kafein alımından kaçınmaları tembihlenmiştir. Etkiler; anketler, uyandıktan sonraki ve öğleden sonraki kişisel değerlendirmeler ve gece boyunca yapılan motor aktivite kayıtları ile ölçülmüştür. Valeriana ve plasebo ile tahmini uykuya geçiş süresinde anlamlı bir azalma gözlendiği fakat Valeriana ve plasebo arasında herhangi bir farklılık gözlenmediği belirtilmiştir. Plaseboyla karşılaştırılınca yüksek dozda, uykuya başladıktan sonra uyanmalarda belirgin azalmalar olduğu belirtilmiştir. Tedaviler arasında uyku kalitesinin bir farklılık göstermediği de belirtilmiştir (Stevinson ve Ernst, 2000).

    Stres kaynaklı uykusuzluğun tedavisinde Kava, Valeriana ve Kava- Valeriana kombinasyonunun etkisini belirlemek amacıyla stres kaynaklı uykusuzluk çeken 24 hasta ile yapılan çalışmada hastalar önce 6 hafta süreyle günlük 120 mg dozda Kava ile tedavi edilmiş (6 hafta sonunda hastaların 5’i çalışmadan ayrılmış); takip eden 2 hafta süresince tedaviye ara verilmiştir. Daha sonraki 6 hafta süresince tedaviye 19 hasta ile günlük 600 mg dozda Valeriana ile devam edilmiş; takip eden 2 hafta boyunca tedaviye ara verilmiş, sonraki 6 haftada da tedaviye Kava- Valeriana kombinasyonu ile devam edilmiştir. Stres ölçümü üç alanda yapılmış: sosyal, kişisel ve yaşamsal olaylar. Uykusuzluk kriterleri de üç alanda ölçülmüş: uykuya geçiş zamanı, uyku süresi ve uyandığındaki ruh hali. Sonuç olarak; total stres şiddetinin her iki ekstreyle de anlamlı olarak düzelme gösterdiği ancak iki ekstre arasında anlamlı bir farklılık olmadığı gözlenmiştir; aynı zamanda kombine kullanımın, uykusuzluk durumunda anlamlı bir düzelme meydana getirdiği belirtilmiştir. Hastalara yapılan ankette; 16’sının (% 67) Kava ile; 10’unun (%53) Valeriana ile ve 10’unun (%53) kombine kullanım ile herhangi bir yan etki bildirmedikleri belirtilmiş; görülen en yaygın yan etkilerin:

    • Valeriana + Kava kombinasyonu ile 4 hastada (%21) hatırlanabilir rüyalar,

    • Valeriana ile 3 hastada (%16) hatırlanabilir rüyalar,

    • Kava ile 3 hastada (%3) gastrik rahatsızlıklar ve baş dönmesi olduğu belirtilmiştir (Wheatley, 2001).

    Açık çok merkezli gözlemsel bir klinik çalışma ile 6-12 yaş arası çocuklarda Valeriana ekstresinin etkinliğini ve güvenilirliği araştırılmıştır. Sinirsel uyku bozuklukları ve gerginlik şikayeti olan 130 çocuk çalışmaya dahil edilmiş ve günde 300 mg Valeriana ekstresi ile 4 hafta süreyle tedavi edilmiştir. Terapötik etkinlik değerlendirmesinde ebeveynler ve doktorların % 94’ü, tedaviyi çok iyi veya iyi olarak sınıflandırmıştır. Sadece % 6 vakada herhangi bir değişiklik olmadığı görülmüştür. Tolerabilite değerlendirmesinde de iyi ve çok iyi olarak sınıflandırma oranı % 100’dür. Yan etki sadece bir vakada görülmüştür. Bu hastada sabahları yorgunluk şikayeti olmuştur, ancak doz ayarlamasından sonra bu şikayet tamamen ortadan kalkmıştır (Işık, 2007).

    Total 202 kişi (veya hasta) arasından ortalama uykusuzluk süresi 3.5 ay süren şikayetlere sahip olan kişiler, Almanya’daki 24 çalışma merkezinde çalışmaya alınmıştır. Hastaların uyku kalitesi 6 hafta sonra ölçülmüştür. Uyku kalitesi 600 mg/gün kullananların en azından 10 mg/gün oksazepam kullananlar kadar etkili bulunmuştur. Her 2 tedavi anlamlı derecede base-time ile kıyaslandığında uyku kalitesi anlamlı görülmüş, uyku sonrası rahatlama hissi, uykuda psikosomatik senkronizasyonu rüyayı tekrar hatırlama ve uyku süresi her iki tedavide de benzer bulunmuştur. CGIS (Klinik Global İmpresyon Skalası-Klinik Genel Değerlendirme Ölçeği) ve global etkinlin ölçülmesi araştırmacı ve hasta ile tekrar her 2 deneyde de benzer etkiler görülmüştür. Yan etki; Valerian kullanan 29 hastada, oksazepam kullanan 36 hastada yan etki meydana gelmiştir. Yan etki derecesi hafif ve orta derecededir. Her iki grupta da hiçbir ters ciddi ilaç reaksiyonu belirtilmemiştir. Hastaların çoğunda çok iyi tedavi sonucu Valerian grubu % 82, oksazepam grubunda % 73.4, 6 hafta süreyle uykusuzluk tedavisinde Valerian’ın etkisi günde 600 mg kullanılması de 10 mg/gün oksazepam kullanılması ile karşılaştırılabilir bir etkinliği olduğu bu çalışmada gösterilmiştir (Işık, 2007).

    Laboratuvar koşullarında oluşturulan mental strese fizyolojik ve psikolojik yanıtlar üzerinde Kava ve Valeriana ’nın etkisini araştırmak üzere 54 sağlıklı gönüllü üzerinde yapılan çalışmada katılımcılar 18’er kişiden oluşan 3 gruba ayrılmış; gruplardan biri kontrol grubu olarak belirlenmiştir. Tedavi öncesinde; istirahat halinde ve laboratuvar ortamında stres oluşturma (standardize renk/kelime mental stres uygulaması yöntemiyle) işleminin uygulanması sırasında kişilerin kan basıncı, nabız değerleri ve subjektif stres puanlamaları belirlenmiş; ardından 1 hafta boyunca bir gruba Kava (120 mg, 1 tablet), bir gruba da Valeriana (600 mg, 2 tablet) standart dozda verilmiş ve bir haftanın sonunda hastalara laboratuvar ortamında ikinci defa aynı yöntemle (standardize renk/kelime mental stres uygulaması) stres uygulanmış, stres uygulanması öncesinde; istirahat esnasında ve işlemin uygulanması sırasında kişilerin kan basıncı, nabız değerleri ve subjektif stres puanlamaları belirlenmiştir. Bir hafta aralıkla yapılan her iki uygulamada da kan basıncı ve nabzın istirahat düzeylerinden farkı, strese verilen cevap olarak hesaplanmıştır. Hem Kava hem de Valeriana gruplarında sistolik kan basıncı cevabının anlamlı olarak düştüğü, ama diastolik kan basıncı cevabında belirgin azalma olmadığı tespit edilmiştir. Valeriana alan katılımcılarda mental strese karşı nabız cevabı azalmış; Kava grubunda ise herhangi bir azalma gözlenmemiştir. Kava veya Valeriana alan hastalar, ikinci stres uygulamasında birinci uygulamaya kıyasla, subjektif değerlendirmede daha az baskı hissettiklerini rapor etmişlerdir. Kontrol grubunda ise her iki uygulamadaki ölçümler arasında belirgin farklılıklar tespit edilmemiştir. Bu sonuçlar Kava ve Valeriana’ nın insan sağlığına stresli durumlarda fizyolojik cevabı azaltmada faydalı olabileceğini göstermektedir (Cropley ve ark., 2002).

    Valerian’ın tek dozunun plasebo ve hipnotik ajan olan triazolam ile karşılaştırmalı olarak, sağlıklı gönüllüler üzerindeki çalışmasında, Valerian’ın kavramaya yönelik ve psikomotor etkileri araştırılmıştır. Çift taraflı, plasebo kontrollü, dört yönlü çapraz bir çalışmada, 9 sağlıklı denek (5 erkek, 4 dişi), rastgele sıra ile 500 mg Valerian, 1000 mg Valerian, 0.25 mg triazolam ve plasebo almıştır. Dozlar en az bir haftalık bir temizleme periyodu ile ayırılmıştır. Denekler, her dozdan önce ve her bileşiğin dozundan 2, 4 ve 8 saat sonra, Klasik Titreşim Füzyonu (CFF- Critical Flicker Fusion), Seçim Reaksiyon Zamanı (CRT-Choice Reaction Time), Rakam Sembol Değişim Testi (DSST-Digit Symbol Substitution Test), Sembol Araştırma Testi (SST-Symbol Search Test), Parmak Zaman Testi (DST-Digit Span Test) ve ruh halinin görsel analoğu testi ile test edilmiştir. Süreç boyunca, performanstaki değişiklikleri incelemek için tekrarlanan ölçümler için ANOVA (One Way ANOVA-Tek Yönlü Varyans Analizi) kullanılmıştır ve önemli etkiler, daha sonra, en az anlam farkı düzeltmeleri ile basit ana etkiler analizi kullanılarak analiz edilmiştir.

    Jacobs ve arkadaşlarının yaptığı (2005) internet-tabanlı randomize, plasebo kontrollü bir çalışmada anksiyete şikayeti olan kişiler kava ile; uykusuzluk sıkıntısı olan kişiler Valeriana ekstresi ile tedavi edilmeye çalışılmıştır. Kava grubuna günde 3 kere 100 mg kava laktonları taşıyan ekstre günde 3 kere verilmiş, plasebo olarak 2 plasebo-valeriana kapsülü uykudan 1 saat önce verilmiştir. Valeriana grubuna ise 3.2 mg valerenik asit içeren 2 yumuşak kapsül, uykudan 1 saat önce verilmiş; plasebo olarak plasebo-kava yumuşak kapsülleri günde 3 kere verilmiştir. Plasebo grubuna aynı dozajda plasebo-kava ve plasebo-valeriana kapsülleri verilmiştir (plasebo-kava günde 3 kere, plasebo-valeriana uykudan 1 saat önce). Sonuçta ne kava ne de valeriana ekstreleri kontrolden anlamlı bir değişiklik göstermediği belirlenmiştir (Jacobs ve ark., 2005) Valeriana ekstresinin kanser tedavisi gören hastaların uyku düzenleri üzerinde etkisini incelemek üzere faz III, randomize, plasebo-kontrollü ve çift körlü bir çalışmada 227 hasta ile çalışılmış; 450 mg Valeriana veya plasebo 8 hafta süreyle oral olarak, uykudan 1 saat önce hastalara verilmiştir. Sonuçlar öncelikli olarak Pittsburgh Uyku Kalite İndeksi (Pittsburgh Sleep Quality IndexPSQI) olmak üzere çeşitli anketlerle değerlendirilmiştir. Anketler çalışmanın başlngıcında, 4. Haftada ve 8. Haftada tekrarlanmıştır. PSQI kriterlerine göre uykunun iyileştirilmesi üzerine etkisiz bulunmuştur ancak değerlendirmeler sonucunda birçok hastanın yorgunluk belirtileri plaseboya göre kayda değer şekilde azalmıştır. Katılımcıların, uyku problemlerinde ve uyku sersemliği durumlarında plaseboya göre azalma olmuştur (Barton ve ark., 2011).

     

    Toksisite


    Akut oral toksisite testlerinde valeranonun LD 50 değeri farelerde ve sıçanlarda 3 g/kg’dan daha yüksek bulunmuştur. Valerenik asitin 17-25 g vücut ağırlığındaki farelere intraperitonal uygulanmasından sonra 50 mg/kg dozda spontan motiliteyi azalttığı; 100 mg/kg dozda ataksiye neden olduğu; 150-200 mg/kg dozda kas spazmı yaptığı; 400 mg/kg dozda ise ağır konvulsiyonlara yol açıp 24 saat içinde 7 fareden 6’sının ölümüne neden olduğu görülmüştür (ESCOP Monographs, 2003).



    Köklerin etanollü ekstresinin farelere intraperitonal enjeksiyonunda 3.3 g/ kg‘lık LD 50 değeri ile az miktarda toksisite gözlenmiştir. Aynı ekstre ratlara 45 gün boyunca 400-600 mg/kg dozda intraperitonal uygulandığında hayvanların kilo, kan ve idrar larında anlamlı bir değişme gözlenmemiştir (ESCOP Monographs, 2003).

    Köklerden elde edilen uçucu yağın oral uygulama ile LD 50 değeri ratlarda 15 g/kg olarak bulunmuştur; bu değer, test edilen nane yağı, anason yağı gibi diğer uçucu yağlar arasında en yüksek değer olarak saptanmıştır (ESCOP Monographs, 2003)

     

    Sonuç

    Valeriana officinalis , 2000 yıl öncesine dayanan kullanılışa sahip olan; uykusuzluk ve anksiyeteye karşı kullanılan bir bitkidir. Üzerinde çok sayıda farmakolojik ve klinik çalışmalar yapılmasına rağmen etkiden sorumlu bileşiklerin tam olarak ne olduğu halen tam olarak anlaşılamamıştır. İçerdiği valerenik asit ve valepotriatların etkiden sorumlu olduğu düşünülmekte; bunların sinerjik etki yaratarak etkilerini gösterdikleri düşünülmektedir. Etkiden sorumlu bileşikler tam olarak saptanamamasına rağmen güvenilir bir bitkisel ilaç olarak özellikle Avrupa’da çok geniş kullanıma sahiptir. Klinik araştırmalar değerlendirildiğinde, uyku üzerine olan etkisini uykuya geçiş süresini kısaltarak gösterdiği söylenebilir. İncelenen çalışmalarda Valeriana officinalis’in uyku üzerine olan etkileri ya da anksiyolitik ve sedatif etkileri araştırılmıştır. Çalışmaların büyük çoğunluğunda Valeriana ekstreleri etkili bulunmuştur. Plasebo ile karşılaştırılınca kayda değer bir etkinin görülmediği çalışmalar da bulunmaktadır. Valeriana officinalis’in terapotik yararlarına rağmen üzerinde yapılan klinik çalışmalardaki çelişkiler; metodolojik kısıtlamalar ve çalışmalarda kullanılan Valeriana ekstrelerinin hazırlanışları arasındaki farklılıklara (ekstraksiyon metodu ve ekstraksiyonda kullanılan farklı solvanlar) bağlı olabilir (Del Valle-Mojica ve ark., 2011).


    Tüm veriler değerlendirildiğinde, Valeriana officinalis’in konvansiyonel tedavide kullanılan anksiyolitik ve uyumaya yardımcı ilaçlara göre yan etkilerinin daha az olması ve bağımlılık yapma potansiyelinin çok daha az olması açısı dolayısıyla tedavide bunların yerini alabileceği söylenebilir. Valeriana officinalis, anksiyolitik ve uykuya yardımcı amaçla Avrupa’da en fazla kullanılan bitkisel ilaçtır. Valeriana officinalis’in ülkemizde de bu amaçlarla kullanılışının teşvik edilmesi önerilmektedir.

    Kaynak

    Uz.Ecz. Sinem Aslan Erdem
    Prof.Dr. Murat Kartal
    Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi

    Yararlanılan Kaynaklar 

    *Barton DL, Atherton PJ, Bauer BA, Moore DF, Mattar BI, Lavasseur BI, Rowland KM, Zon RT, Lelindqwister NA, Nagargoje GG, Morgenhaler TI, Sloan JA, Loprinzi CL. The use of Valeriana officinalis (Valerian) in improving sleep in patients who are undergoing treatment for cancer: a phase III randomized, placebo- controlled, double-blind study (NCCTG Trial, N01C5), The Journal of Supportive Oncology 2011; 9(1): 24-31.
    *Baytop T. Türkiye’de Bitkiler ile Tedavi. İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri, 1999, s. 252-253.
    *Bent S, Padula A, Moore D, Patterson M, Mehling W. Valerian for sleep: A systematic review and meta- analysis, The American Journal of Medicine 2006; 119:1005- 1012.
    *Blumenthal M, Goldberg A, Brinckmann J. Herbal Medicine. United States Of America, Integrative Medicine Communications, 2000, s.394-400.
    *Bos, R. Analytical and Phytochemical Studies on Valerian and Valerian Based Preparations. Netherlands: Offsetdrukkerij Ridderprint B.V., 1997a, s. 9-17.
    * Bos R, Woerdenbag HJ, Hendriks H, Scheffer JJC. Composition of the essential oils from underground parts of Valeriana officinalis L. s.l. and several closely related taxa Flavour and Fragrance Journal 1997b; 12: 359-370.
    *Cropley M, Cave Z, Ellis J, Middleton RW. Effect of kava and valerian on human physiological and psychological responses to mental stress assessed under laboratory conditions, Phytotherapy Research 2002; 16: 23-27.
    *Davis PH. Flora of Turkey and The East Aegean Islands. Vol. 4. Edinburgh: University Press, 1972, s. 550-558.
    *Davis PH, Mill RR, Tan K. Flora of Turkey and The East Aegean Islands. Vol. 10. Edinburgh: University Press, 1988, s. 155.
    *De Feo V, Faro C. Pharmacological effects of extracts from Valeriana adscendens Trel. II. effects on GABA uptake and aminoacids, Phytotherapy Research 2003; 17: 661-664.
    *Dewick PM. Medicinal Natural Products A Biosynthetic Approach. Chichester: John Wiley & Sons, 1997, s. 171.
    *ESCOP Monographs 2 nd ed. Thieme, New York NY, 2003, s.539-546.
    *Evans W C. Trease and Evans’ Pharmacognosy. Baliére Tindall: English Language Book Society, 1989, p. 525- 528.
    *Feinburn-Dothan N. Flora Palaestina. Part 3. Jerusalem: The Israel Academy of Sciences and Humanities, 1978, s. 256-257.
    *Gyllenhaal C, Merritt SL, Peterson SD, Block KI, Gochenour T. Efficacy and safety of herbal stimulants and sedatives in sleep disorders, Sleep Medicine Reviews 2000; 4(3): 229-251.
    *Güner A, Özhatay N, Ekim T, Başer KHC. Flora of Turkey and The East Aegean Islands. Vol. 11, Edinburgh: University Press, 2000, s. 147.
    *Hattesohl M, Feistel B, Sievers H, Lehnfeld R, Hegger M, Winterhoff H. Extracts of Valeriana officinalis L. s.l. show anxyolytic and antidepressant effects but neither sedative nor myorelaxant properties, Phytomedicine 2008; 15: 2-15.
    *Heywood VH. Flowering Plants of the World. Oxford: Oxford University Press, 1979, s. 260-261. Houghton PJ. The scientific basis fort he reputed activity of Valerian, Journal of Pharmacy and Pharmacology 1999; 51: 505-512.
    *Işık N. Anksiyete Tedavisinde Kullanilan Bitkisel İlaçlar Üzerine Yapılan Çalişmalar, Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Farmakognozi Anabilim Dalı Fitoterapi Programı Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2007.
    *Jacobs BP, Bent S, Tice JA, Blackwell T, Cummings SR. An internet-based randomized, placebo-controlled trial of kava and valerian for anxiety and insomnia, Medicine 2005; 84:197-207.
    *Karamanoğlu K, Koyuncu M. Türkiye Valeriana (Kediotu) türleri üzerinde sistematik araştırmalar, Ankara Ecz Fak Mec 1974; 4:149-178
    *Leuschner J, Müller J, Rudmann M. Characterisation of the Central Nervous Depressant Activity of a Commercially Available Valerian Root Extract, Arzneim.-Forsch./Drug Res 1993; 43(I),6: 638-641.
    *Mazza G, Oomah BD. Herbs, Botanicals & Teas. Lancaster: Technomic Publishing Co. 2000, s. 177-189.
    *Metcalfe CR, Chalk L. Anatomy of The Dicotyledons. Oxford: Clarendon Press, 1965, s. 777-780.
    *Meyer J E. The Herbalist. USA: Rand MyNally & Company, 1960, s. 47.
    *Miller LG, Murray WJ. Herbal Medicinals A Clinician’s Guide. New York: Pharmaceutical Products Press, 1998, s. 281-282.
    *Morazzoni P, Bombardelli E. Valeriana officinalis : traditional use and recent evaluation of activity. Fitoterapia 1995, LXVI(2): 99-112.
    * Murphy K, Kubin ZJ, Shepherd JN, Ettinger RH. Valeriana officinalis root extracts have potent anxiolytic effects in laboratory rats. Phytomedicine 2010, 17: 674-678.
    *Newall CA, Anderson LA, Philipson JD. Herbal Medicines. London: The Pharmaceutical Press, 1996, s. 260-262.
    *PDR For Herbal Medicines.Montwale-New Jersey: Medical Economics Company, 2000.
    *Robbers JE, Speedie MK, Tyler VE. Pharmacognosy and Pharmacobiotechnology. Baltimore: Williams & Wilkins, 1996, s. 87-88.
    *Robbers, JE, Tyler VE. Tyler’s Herbs of Choice The Therapeutic Use of Phytomedicinals. New York: The Haworth Herbal Press, 1999, s. 154-157.
    *Santos MS, Ferreira F, Cunha AP, Carvalho AP, Ribeiro CF, Macedo T. Synaptosomal GABA release as influenced by Valerian root extract-Involvement of the GABA carrier. Arch. Int. Pharmacodyn 1994; 327: 220-231.
    *Sarris J, Byrne GJ. A systematic review of insomnia and complementary medicine, Sleep Medicine Reviews 2011; 15: 99-106.
    *Spinella M. The Psychopharmacology of Herbal Medicine. Cambridge: The MIT Press, 2001, s. 200-211.
    *Stevinson C, Ernst E. Valerian for insomnia: A systematic review of randomized clinical trials, Sleep Medicine 2000; 1: 91-99.
    *Sweetman S.C. The Martindale, London: Pharmaceutical Press, 2002, s. 1678-1679.
    *Tyler VE. Herbs of Choice, The Therapeutic Use of Phytomedicinals. New York: Pharmaceutical Products Press, 1994, s. 117-119.
    *Uphof JCT. Dictionary of Economic Plants. New York: Stechert-Hafner Service Agency, 1968, s. 538.
    *Del Valle-Mojica LM, Ayala-Marin YM, Ortiz-Sanchez CM, Torres-Hernández BAT, Abdalla-Mukhaimer S, Ortiz JG. Selective interactions of Valeriana officinalis extracts and valerenic acid with [ 3 H] glutamate binding tor at synaptic membranes, Evidence-Based Complementary and Alternative Medicine 2011; 1-7.
    *Wang PC, Ran XH, Chen R, Li LC, Xiong SS, Liu YQ, Luo HR, Zhou J, Zhao YX. Volnalerenone A, a new type of mononorsesquiterpenoid with an unprecedented 3,12-oxo bridge from Valeriana officinalis , Tetrahedron Letters 2010; 5451-5453.
    *Wheatley D. Stress-induced insomnia treated with kava and valerian: Singly and in combination, Human Psychopharmacology Clin. Exp 2001; 16: 353-356.
    *Willis JC. A Dictionary of the Flowering Plants and Ferns. Cambridge: University Press, 1966, s. 1171.
    *Web 1. Valerian for anxiety disorders (Review), 2011. http://onlinelibrary.wiley.com/o/cochrane/clsysrev/articles/ CD004515/pdf_fs.html
    * Web 2. Valerian, 2011. http://www.globinmed.com/index.php?option=com_conten t&view=article&id=77710:Valerian&catid=472:v
    *Web 3. Valerian Monograph, 2011. http://ucdenver.edu/ academics/colleges/pharmacy/Resources/CurrentStudents/ ExperientialProgram/Documents/nutr_monographs/ Monograph-valerian.pdf
    *Web 4. Dietary Supplemant Fact Sheet: Valerian, 2011. http://ods.od.nih.gov/factsheets/Valerian/

    Uykusuzluk ve Aksiyete Tedavisinde Kediotu (Valeriana officinalis)

    Konu Saati  14:06  |  in  Uyku Bozuklukları  |  Devamı»

    Klinik çalışmalarla etkinliği ve güvenliği belirlenen Valeriana officinalis , yan etkilerinin çok az oluşu ve bağımlılık oluşturmaması nedeniyle uykusuzluk ve anksiyete tedavisinde konvansiyonel ilaçlar yerine kullanılabilir.

    Türkiye'de 12 türü, bilhassa nemli çayırlarda yetişmektedir. Hollanda, valerian türevi fitoterapötik 'üretimi için, V.officinalis kültüründe önemli bir yer tutmaktadır. Bitkinin kökleri içerdiği iridoit sınıfı glikozitlerden olan Valepotriat'ları nedeniyle, eski çağlardan beri sinir sistemi yatıştırıcısı ve spazm giderici olarak kullanılmaktadır. Bilhassa histeride tavsiye edilir. Sinirsel uykusuzluklar ve çarpıntılara iyi gelir. Valepotriatların yatıştırıcı etkisinin. sentetik trankilizanlarda olduğu gibi, alkol ve barbitüratlarla sinerjik olmaması ilginç bir özelliğidir.(Prof. Dr. Nurhayat SÜTLÜPINAR)

    Valeriana cinsine ait bitkiler dünyanın çeşitli ülkelerinde uygulanan geleneksel tıpta, hafif sedatif, trankilizan ve uyumaya yardımcı olarak kullanılmaktadır. Valeriana officinalis L., kuzey Avrupa’da en çok kullanılan türdür, Avrupa Farmakopesi’nde kayıtlıdır ve bitkisel ilaçlarda en çok karşılaşılan bitkilerden biridir (Houghton, 1999; Bent ve ark., 2006). Almanya’nın en önemli tıbbi bitkisidir (Blumenthal ve ark., 2000).

    Valeriana Avrupa, Asya ve Kuzey Amerika’da trankilizan ve hafif sedatif olarak en çok kullanılan bitkisel ilaçtır. İngiltere’de Valeriana içeren 25 ürün bulunurken bu sayı Almanya’da 400’ün üzerindedir ve aslında uykuya yardımcı besin desteklerinin hemen hepsinde Valeriana bulunmaktadır (Wang ve ark., 2010).

    Bitkinin sedatif etkileri 2000 yıldan fazla bir süredir bilinmesine ve çok sayıda klinik ve farmakolojik çalışmalarla bu etkilerin ispatına rağmen etkiden sorumlu olan maddeler ve etki mekanizmaları hala tam olarak açıklığa kavuşmamıştır. Valeriana officinalis L. bitkisi Avusturya, Fransa, Almanya, İngiltere, Macaristan, Rusya, İsviçre ulusal farmakopelerinde ve Avrupa Farmakopesi’nde kayıtlıdır. Japon Farmakopesi’nde Valeriana fauriei Briquet kayıtlıdır. Geleneksel Çin tıbbında ve Hindistan Ayurvedasında ve Tibet Budistleri tarafından kullanılan türü Valeriana jatamansi Jones’tur (= Valeriana wallichii DC) (Blumenthal ve ark., 2000).

    Anksiyete bozuğu, panik bozukluklar, uyku rahatsızlıkları günümüzde yetişkinler arasında en sık rastlanan şikayetler arasındadır. Dünya çapında yapılan incelemelerde yetişkinlerin yaklaşık %30-40’ının uykuya başlama veya uykuyu devam ettirme konusunda sıkıntıları olduğunu göstermiştir

    Anksiyete ve uykusuzluğun konvansiyonel tedavisinde ilaça tedavi veya psikolojik tedaviler kullanılır. Benzodiazepinler, barbitüratlar ve antihistaminikler tedavide kullanılan ilaç gruplarıdır. Benzodiazepinler ve barbitüratlar kısa-süreli kullanımlarda etkili olabilirler ancak bağımlılık oluşturma potansiyelleri yüksetir ve yan etkileri ortaya çıkmaktadır; bu yüzden uzun süre kullanımlarından kaçınılmalıdır (Web 4, 2011; Sarris ve Byrne, 2011). Bitkisel ilaçlar tüm düyada yaygın kullanılışa sahiptir; etkinliği ve güvenilirliği kanıtlanırsa uykusuzluk ve anksiyete tedavisinde bitkisel ilaçlar bir tedavi seçeneği olarak düşünülmelidir.

    Bu derlemede Valeriana officinalis bitkisi incelenmiş; anksiyete ve uyku problemlerinde güvenilir bir ilaç olarak kullanılıp kullanılmayacağı; etkileri, yapılan farmakolojik ve klinik çalışmalar değerlendirilerek ortaya konmaya çalışılmıştır.

    Valeriana türlerinin tarihçesi


    Valeriana köklerinin terapötik olarak kullanımı Yunan ve Roma zamanlarına dayanmaktadır (Morazzoni ve Bombardelli, 1995). 2000 yıldan fazla bir süredir terapötik olarak sinirsel gerginlik ve uyku bozukluklarını tedavi eden bir drog olarak bilinmektedir (Miller ve Murray, 1998).

    Almanya ve Amerika’daki günümüzdeki kullanımı, geleneksel Yunan tıbbına dayanır. İlk olarak Hippocrates (460-377 M.Ö.) tarafından yazılı olarak belgelenmiş, daha sonra da “De Materia Medica” yazarı Dioscorides (1.yy, M.S.) tarafından belgelenmiş; sedatif olarak tanımlanmıştır. Galen (c.a. 130- 200 M.S.) Valeriana officinalis ’i uykusuzluğa karşı tavsiye etmiştir. Dioscorides ve Galen, kötü kokusunu belirtmek için, droğa “phu” adını vermişlerdir (Morazzoni ve Bombardelli, 1995; Blumenthal ve ark., 2000; Mazza ve Oomah, 2000; Spinella, 2001).

    16. yy’da Avrupa’da epilepsi için bir tedavi yöntemi olarak büyük ün kazanmıştır. Sindirime yardımcı olarak, kas gevşetici, antipiretik olarak da kullanılmıştır; ama çoğunlukla anksiyete ve uykusuzluğun tedavisinde kullanılmıştır (Spinella, 2001). “

    Valeriana ” cins adı, ilk kez M.S. 9. ve 10. yy’larda kullanılmıştır. Bu zaman dilimindeki tıbbi metinlerde “Valeriana”, “phu” ve “fu” adları aynı anlamda kullanılmıştır (Evans, 1989; Blumenthal ve ark., 2000). Valeriana bitkisinin kuvvetli karakteristik kokusu, kedileri çeken bir etkiye sahiptir. Botanik bahçelerinde, etraftan gelen kediler bu bitkinin kökünü kazıp kökü dışarı çıkardıklarından bu bitki bir tel kafes ile korunur. Bitkiye “Kediotu” denmesinin sebebi budur (Meyer, 1960; Metcalfe ve Chalk, 1965 ; Baytop, 1999).

    Valeriana kökleri, baharat ve diüretik olarak da kullanılmıştır. Sindirim problemlerinde, gaz problemlerinde, mide bulantısında ve üriner sistem rahatsızlıklarında da kullanılmıştır. Yunanlılar Valeriana köklerini emenagog, antiperspirant ve vaginal maya enfeksiyonlarında kullanmışlardır. 17. ve 19. yüzyıllar arasında Avrupa tıbbında sinir rahatsızlıklarında yaygın olarak kullanmıştır ve Alman halk tıbbında kabul görmüştür. Kuzey Amerika yerlileri tarafından Tobacco root olarak adlandırılan Valeriana edulis geleneksel olarak çukur içinde 48 saate kadar pişirilip; ılık veya sıcak, tek başına veya diğer köklerle veya etle yenilmek suretiyle kullanılmıştır. Valeriana scouleri, Valeriana sitchensis, Valeriana dioica da yaygın olarak yemekleri tatlandırmak için ve ilaç olarak kullanılmıştır. Ortaçağda Avrupa’da çorbalara ve etsuyuna katılarak ve parfüm olarak kullanılmıştır. Alaska yerlileri tarafından ezilmiş kökleri emziren annelerin meme uçlarına, bebekleri sütten kesmek için sürülerek, ağrıyan kasların üzerini bu ezilmiş köklerle ovarak ve şans getirsin diye hayvan tuzaklarının üzerine üfleyerek kullanılmıştır (Uphof, 1968; Mazza ve Oomah, 2000).

    Valeriana kökü Birinci Dünya Savaşı sırasında, savaştan ileri gelen ruhsal çöküntülerin tedavisinde kullanılmıştır (Dewick, 1997).

    Valeriana türlerinin yayılışı


    Valerianaceae familyası dünyada 13 cins ve yaklaşık 400 türle temsil edilmektedir (Willis, 1966; Feinbrun- Dothan, 1978; Heywood, 1979). Genel olarak bu familyanın bitkileri kuzey yarım kürenin ılıman kesiminde; Avrupa, Asya, Amerika, Afrika’da yayılış gösterirler (Willis, 1966; Heywood, 1979). Valeriana cinsi 300 civarında türle Kuzey ve Güney yarımkürenin ılıman kesimlerinde; Avrupa ve Güney Asya’da yayılış gösterir (Willis, 1966; Mazza ve Oomah, 2000).

    Valerianaceae familyası Türkiye’de 3 cins ve 48 türle temsil edilmektedir. Türkiye’de Valeriana cinsine ait 14 tür 1 varyete bulunmakta olup bunlardan 2 tür ve 1 varyete endemiktir (Davis 1972; Davis ve ark., 1988; Güner ve ark., 2000). Valeriana officinalis , Türkiye’de doğal olarak yetişir ancak tıbbi amaçla kullanıldığına dair bir veriye rastlanmamıştır. Günümüzde Hollanda, Belçika, Fransa, Almanya, doğu Avrupa, Japonya ve Amerika’da geniş çapta kültürü yapılmaktadır. Valeriana officinalis bitkisi Almanya’nın en önemli tıbbi bitkisidir (Blumenthal ve ark., 2000).

    Botanik özellikleri


    Valeriana officinalis , polimorfik, çok yıllık bir bitki olup, doğal populasyonların oluşturduğu bir alttürler kompleksi ile temsil edilir (Blumenthal ve ark., 2000). Çok yıllık, 50130 cm boyunda. Rizom dik, kısa, kökler ışınsal olarak çıkar veya rizom yatay, uzun, kökler yalnız alt kısmından çok sayıda çıkar. Gövde tüysüz, dik ve üzeri oluklu. Dip yaprakların ya hepsi pinnat, 310 çift yaprakçıklı ya da bir kısmı basit lanseolat, bir kısmı pinnat. Gövde yapraklarının hepsi pinnat, yaprakçıklar ovatlanseolat. Çiçek durumu sık, üçlü dallanmış, brakteler 2.53 mm. Korolla tübü 34 mm, pembe veya beyaz renkli. Polen 5560 mikron. Meyva 34 mm, damar araları tüylü, papus segmentleri sayısı 911. Çiçeklenme periyodu: HaziranTemmuz. Yetişme ortamı: 20002500 m‘ler arası nemli ve kısmen kuru çayırlıklar (Karamanoğlu ve Koyuncu, 1974).

    Kimyasal bileşimi


    Valeriana officinalis majör bileşik olarak terpenik bileşiklerden valerenik asit, hidroksivalerenik asit ve asetoksivalerenik asit; valepotriatlardan valtrat, izovaltrat, asevaltrat yanında didrovaltrat, izovaleroksihidroksi-didrovaltrat içerir (Bos, 1997a).

    Köklerinden yaklaşık % 0,2-2 oranında uçucu yağ elde edilmektedir (Newall ve ark., 1996; PDR, 2000). Uçucu yağın miktarı yetiştiği toprak, toplanma zamanı gibi birçok koşula bağlıdır (Morazzoni ve Bombardelli, 1995). Uçucu yağ monoterpenlerden ve seskiterpenlerden oluşur. Uçucu yağda 150‘den fazla bileşik bulunmuştur. Terpenik yapıdaki bileşikler asiklik, monosiklik ve bisiklik hidrokarbonlar yanında alkol, aldehit, keton, fenol, oksit ve esterlerden oluşabilen oksijenli türevlerini içerir. Uçucu yağda bulunan majör bileşikler bornil asetat, kamfen, mirtenil asetat, ödesma-2,6,8-trien, mirtenil isovalerat, valerianol, α-kessil asetat, kessanil asetat ve valerenik asittir (Evans, 1989; Bos ve ark., 1997b).

    Köklerden piridin tipi alkaloitler de izole edilmiştir. Bitkide; bu bileşiklerin dışında polifenolik bileşikler , tanenler, zamk, reçine, flavonoitler, aromatik hidrokarbonlar da az miktarda bulunur (Newall ve ark., 1996).

    Uygulama şekli ve dozu


    Valeriana ekstresi günlük 100-1800 mg dozda alınabilir. Uykuya yardımcı olması amacıyla kullanılacaksa uyumadan 30 dakika önce ekstresinden 400- 900 mg alınır; huzursuzluğa karşı ekstresinden günde 3 kere 220 mg alınmalıdır.

    Valeriana Alman Farmakopesi’nde kayıtlıdır ve Komisyon E tarafından onaylanmıştır. İnfüzyon, çay, tentür, kapsül, tablet şeklinde kullanılışları vardır. Tıbbi çay olarak ve tıbbi tentür olarak (alkol oranı % 66.3) ruhsatlı ürünleri vardır. Ticari preparatlarında su, su/ metanol veya su/etanol ile hazırlanan ekstreleri kullanılır. En çok tercih edilen preparatları bitkisel çay şeklinde olanlarıdır. Komisyon E tarafından kabul edilen bir “Sedatif Çay” karışımının başlıca droğudur: bu karışım % 40 Valeriana officinalis kökü, % 30 Passiflora incarnata çiçekleri, % 30 Melissa officinalis yapraklarından oluşmaktadır. Alman pediatrik tıbbında; köklerin sulu infüzyonu, süt veya meyva suyu içinde dilüe edilmiş alkollü tentürleri ve soğuk maseratları kullanılmaktadır. A.B.D.’de bitkinin kökleri yaygın olarak alkollü tentür, sulu infüzyon, kapsül veya tabletleri şeklinde uyumaya yardımcı olarak kullanılmaktadır (PDR for Herbal Medicines, 1998; Blumenthal ve ark., 2000; Hattesohl ve ark., 2008). Sinirsel uykusuzluklar ve çarpıntılara iyi gelir. Haricen infüzyonu yara tedavisinde kullanılmaktadır (Baytop, 1999).

    Dahilen hiperaktivitede ve sinirsel koşullara bağlı uyku problemlerinde kullanımları, Komisyon E tarafından onaylanan kullanım şekilleridir. Ayrıca ağrı giderici, spazm azaltıcı ve iştah açıcı etkileri olduğu da belirtilmiştir. Dünya Sağlık Örgütü, droğun klinik çalışmalarla da desteklenen hafif sedatif ve uyku düzenleyici etkileri nedeniyle; kuvvetli sentetik sedatiflere alternatif olarak kullanılabileceğini belirtmiştir (Blumenthal, 2000). Valeriana officinalis bitkisi FDA tarafından da güvenilir bitkiler sınıfına dahil edilmiştir (Miller, 1998). Valeriana officinalis ekstresinin yukarıda belirtilen amaçlarla kullanmak üzere tek başına ya da passiflora ekstresi, melissa yaprağı ekstresi ile kombine halde kullanılan preparatları bulunur.

    Standardizasyon


    Avrupa Farmakope’sine göre kökler, kuru drog üzerinden hesaplandığında; bütün halde iken % 0,5’ten az; parçalanmış halde % 0,3’ten az uçucu yağ içermemelidir. USNF 20’ye göre kuru drog üzerinden hesaplandığında, % 0,5’ten az uçucu yağ ve % 0,05’ten az valerenik asit içermemelidir (Sweetman, 2002).

    Besin desteği olarak doz başına %0.8 valerenik asit içerecek şekilde standardize edilmelidir (Web 2; 2011).

    İlaç etkileşmeleri


    Alkol, barbitüratlar, benzodiazepinlerle birlikte kullanılmamalıdır. Barbitürat ve benzodiazepinlerle birlikte kullanılınca, etkilerini arttırdığı hayvan deneyleri ile saptanmıştır. Valeriana ekstresi, CYP450 3A4 enzimini inhibe edebilir; bu enzim ile metabolize olan lovastatin, ketokonazol, itrakonazol, fenofadin, triazolam ve kemoterapötik ajanların vücuttaki konsantrasyonlarını arttırarak potansiyelize edebilir. Bu veri insanlar üzerinde yapılan bir çalışmaya dayanmadığından bu ilaçları kullananların Valeriana officinalis ekstresi kullanırken dikkatli olmaları gerekmektedir (PDR for Herbal Medicines, 1998; Web 1, 2011).

    Etki mekanizması


    Valeriana officinalis ’in kimyasal bileşimi tam olarak aydınlatılmış olmasına rağmen spesifik etkili bileşikleri tam olarak saptanamamıştır.

    Uçucu yağın majör bileşeni olan valerenik asit ve türevlerinin aktivitede rolü olduğu hayvan deneyleri ile de saptanmıştır: ancak bu maddeler Valeriana ekstreleri içerisinde çok az miktarlarda bulunmaktadır; bu da etkiden sorumlu başka maddeler olduğunu düşündürmektedir. Valeriana türlerinde bulunan diğer bir etken madde grubu olan iridoitlerin (valepotriatlar) de etkiden sorumlu olduğu kabul edilmektedir; valepotriatların da sedatif özellikleri olduğu yapılan in vivo çalışmalarla gösterilmiştir. Ancak bu bileşikler stabil değildirler, saklanma sırasında ve sulu ortamda bozulmaktadırlar; bu da aktivitelerini belirlemeyi zorlaştırmaktadır (Web 3, 2011; Tyler, 1994; Robbers ve ark., 1996; Bos, 1997a; Robbers ve Tyler, 1999). Etkiden sorumlu bileşikler net olarak belirnememesine rağmen Valeriana officinalis kök ekstresi ve piyasada bulunan preparatları üzerinde yapılan çok sayıda klinik çalışma mevcuttur. Buna dayanarak aktivitenin bitkinin içerdiği yukarda belirtilen bileşiklerin etkileşmesine dayandığı söylenebilir (Bos, 1997a).

    Valeriana officinalis ’in sedatif etkisi, gösterdiği benzodiazepin-benzeri aktiviteye ve GABA üzerinde gösterdikleri etkiye bağlanmaktadır. Yapılan çalışmalar ile valeriana ekstrelerinin in vitro benzodiazepin reseptörlerine bağlandığı belirlenmiştir. Valeriana ekstresi uygulamasından sonra sinaptik boşluklarda GABA konsantrasyonunun yükseldiği belirlenmiştir (Gyllenhaal ve ark., 2000).

    Son zamanlarada yapılan çalışmalar valerenik asit üzerinde yoğunlaşmıştır ve bu çalışmalar valerenik asitin sinir sistemi üzerine etkisinin beyindeki GABA sistemi ve daha az olarak da serotonerjik sistem ile alakalı olduğunu göstermektedir (Murphy ve ark., 2010).

    Biyoaktivite çalışmaları


    Daha önce nöroleptik benzeri özellikleri gösterilen Valeriana adscendens’ in metanollü, sulu-metanollü ve sulu ekstreleri ile GABA alımı ve aminoasit nörotransmitter düzeyleri üzerine etkisi açısından yapılan bir çalışmada; bitkinin metanollü ekstresinin kontrol grubuyla karşılaştırılınca, istatiksel olarak anlamlı bir şekilde, sıçanların sinaptozomlarında hücre içi aminoasit nörotransmitter (GABA, alanin, taurin, serin ve glutamat) miktarını azalttığı ve GABA alımını inhibe ettiği saptanmıştır. Sulu-metanollü ve sulu ekstrelerin ise kontrol grubuyla karşılaştırılınca herhangi bir farklılık göstermediği tespit edilmiştir. Elde edilen veriler, bitkinin metanollü ekstresinin nöroleptik aktivitesini açıklamaktadır ve bitkinin geleneksel kullanımını onaylar niteliktedir (De Feo ve Faro, 2003).

    Valeriana officinalis L.’in köklerinin sulu-alkali kuru ekstresi (valerenik asite göre standardize edilmiş ve drog-ekstre oranı 5-6:1 olarak ayarlanmış) kullanılarak hazırlanan Valdispert ® ticari ürününün merkezi sinir sistemi depresan aktivitesini araştırmak amacıyla fareler üzerinde yapılan çalışmada; ürünün, doza bağlı olarak motilitede belirgin azalma oluşturduğu (120 dakikada ölçülen ED 50 = 230.7 mg Valeriana kökü ekstresi/kg); ve yine doza bağlı olarak tiyopental tarafından oluşturulan uyku süresini arttırdığı tesbit edilmiştir. Bu sonuçlar, ürünün belirgin sedatif etkili olduğunu kanıtlamıştır. Aynı çalışmada Valdispert â ’in pentetrazol tarafından oluşturulan konvülzüyonların başlangıç zamanında gecikme oluşturduğu; fakat bu etkisinin zayıf olduğu tespit edilmiştir (Leuschner ve ark., 1993).

    Valeriana officinalis kökü ekstresinin sıçan beyin korteksinden izole edilen sinaptozomlardaki GABA alınım ve salınımı üzerine etkilerinin araştırıldığı bir çalışmada; Valeriana kökünden hazırlanan sulu ekstrenin, K + depolarizasyonundan bağımsız olarak [H 3 ]GABA’nın alınımını inhibe ettiği ve salınımını stimüle ettiği; salınımın Na + ’a bağlı ama hücre dışı ortamdaki Ca +2 ’un varlığından bağımsız olduğu tespit edilmiştir. [H 3 ]GABA salınımındaki artışın Na +K + -ATPaz aktivitesi ve membran potansiyelinden bağımsız olarak gerçekleştiği de belirtilmiştir (Santos ve ark., 1994).

    Mariel Marder ve arkadaşlarının 6-metilapigenin ve hesperidin’in merkezi sinir sistemi üzerine etkilerini araştırdığı bir çalışmada (2003) bitki materyali V.wallichii DC ve V.oficinalis L. (Valerianaceae), piyasadaki ticari bir mağazadan sağlanmış, 25-30 gram ağırlığındaki olgun erkek Swiss fareleri farmakolojik deneyler için kullanılmıştır. Hayvanlar, kontrollü bir çevrede sınırsız su ve yemek ulaşımı ile beslenmiş ve 12:12 saat gün/gece devriyle sürdürülmüştür. Artan labirent testi, hareket ettirici işlev deneyi, delik yiyeceği testi, sodyum-tiyopental kaynaklı uyuma zamanı deneyi, yatay tel testinin kullanıldığı araştırmada HN (Hesperidin) nin depresyon bastırıcı işlevi, üç değişik davranışsal testte belirlenmiştir. HN nin 4 mg/kg lık dozu, hareket ettirici işlevi azaltmış, delik yiyeceği testinde ki beslemelerin sayısını ve deliklerin keşifini azaltmış ve sodyum tiyopental kaynaklı uyuma zamanının artışına neden olmuştur (P<.001). HN nin bu dozunun uyku üzerindeki etkisi 1g V.wallichii ‘den elde edilen sıvı fazdaki kuru artığın verilmesinin ardından bulunanla karşılaştırılabilir bulunmuştur. HN nin depresyon bastırıcı etkisi doza bağımlı bulunmuştur. 5 mg/kg HN nin intraperitonal enjeksiyonu, baş-düşmesi zamanında ve tiyopental kaynaklı uyuma zamanında azaltıcı işlev görmüştür. Turunçgillerden izole edilen 4 ve 9 mg/kg dozundaki HN, Valeriana HN ye oranla daha zayıf bir uyku arttırıcı etki göstermiştir 4 mg/kg dozundaki turunçgiller HN, delik yiyeceği testinde önemli bir yatıştırıcı etki göstermemiştir. Ayrıca, 4 mg / kg dozundaki ne Valerian ne de turunçgiller HN, tel testindeki gibi bir miyorelaksan etki göstermemiştir (Işık, 2007).

    Valeriana edulis ssp. procera Meyer Meksika Valerianı’dır. Bu tür üzerine yapılmış bir çalışma, birkaç denekte 100, 300 ve 1000 mg/kg dozlarda Valeriana edulis ’in sulu etanollü ekstresinin nörofarmakolojik profili açıklanmaya çalışılmıştır. V.edulis ’in doz bağımlı ve anksiyolitik benzeri etkisi gösterilmiştir, yüksek dozlarda pentobarbital ve Valeriana ekstresinin birlikte verilmesi farelerde çekme gücü ve hareket kaslarıyla ilgili düzenlemede sinerjik bir etki göstermiştir. V.edulis ’in anksiyolitik benzeri etkisi diazepam ile ve difenhidramin doksilamin ile ve bu durumu açıklayacak ikinci bir olasılık olarak H(1) antihistamin etkisi göz önüne alındığında, en azından kısmen, Valerian’ın merkezi sinir sistemine depresan etkisi ile karşılaştırılmıştır. Buna göre; V.edulis ekstresi çok iyi bilinen bir tür olan V .officinalis ’e (bazı farklılıklar a) benzer santral sinir depresanı özelliği taşımaktadır sonucuna varılmıştır (Işık, 2007).

    Murphy ve arkadaşları (2010)’nın yaptığı bir çalışmada Valeriana officinalis köklerinin sulu-etanollü ekstresi (3ml/kg) ve valerenik asitin (3mg/kg) ratlar üzerindeki anksiyolitik etkilerine, yükseltilmiş plus labirent düzeneği kullanılarak bakılmıştır. Deneyde üstte belirtilen ekstreler, diazepam (1mg/ kg), etanol (1ml/kg) ve valerenik asitle birlikte ekzojen GABA (sırasıyla 75μg/ kg ve 3.6 μg/kg dozlarda) intraperitonal enjeksiyon olarak uygulanmıştır. Valeriana ekstresi ve valerenik asitratların anksiyete davranışlarını, etanol control grubuna göre anlamlı bir şekilde azaltmıştır. İlaveten, GABA varlığında valerenik asitin etkisinde artış gözlenmiştir. Valerenik asitin aktivitede önemli rol oynadığı belirlenmiştir (Murphy ve ark., 2010).

    Klinik çalışmalar


    Kronik rahatsızlıkları olan ve şikayetlerinden biri uyuma güçlüğü olan, geriatrik hastanelerde bulunan 80 hasta ile yapılan bir çalışmada; Baldrian Dispert ® kapsülleri (sulu Valeriana kök ekstresi; günde 3 C 2 dozda verilmiş) veya plasebo, hastalar rastgele seçilerek birbirini takip eden 14 gün boyunca verilmiş; terapötik etkiler iki valide edilmiş anket ve bir uyku değerlendirme skalası ile tayin edilmiştir. Valeriana ekstresi alan 29 hastada uykuya geçiş zamanında düzelme saptanırken, plasebo alan 6 hastada düzelme saptanmıştır; yine Valeriana ekstresi alan 26 hastanın uyuma süresinde iyileşme gözlenirken, plasebo grubunda 10 hastada iyileşme gözlenmiştir. c 2 testi ile bu farklılıklar istatiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Aynı zamanda her gruptan 2 hastada yan etki olarak hafif baş dönmesi belirtilmiştir (Stevinson ve Ernst, 2000).

    Uyku sıkıntısı çeken 14 yaşlı bayan hasta üzerinde yapılan bir çalışmada Valdispert ® Forte ( Valeriana ’nın etanollü ekstresi, günlük doz 3 X 405 mg) veya plasebo, rastgele seçilen hastalara birbirini takip eden 8 gün boyunca verilmiş ve 8 gün sonunda sonuçlar subjektif olarak, valide edilmiş uyku anketleri ve günlükle değerlendirilmiş; objektif olarak da polisomnografiyle, 3 gece uyku laboratuarında ölçülmüştür (N0 adaptasyon gecesi, N1 tedavinin ilk, N2 de son gecesi). Tedavinin akut (N1) ve tekrarlanan (N2) uygulamalarında, gruplar arasında uykuya başlama, uyanma zamanı, REM uykusu veya uyku kalitesinin kişisel değerlendirilmesinde herhangi bir değişiklik gözlenmemiştir. Valeriana kullanan grupta, N1 ve N2’de, düşük dalgalı uykuda anlamlı bir artış; N2’de K-kompleks yoğunluğunda artış ve uykunun 1. aşamasında azalma gözlenmiştir (Stevinson ve Ernst, 2000).

    Çok merkezli bir çalışmada, depresyonda olmayan ve uykuyu etkileyecek ilaç kullanmayan 121 uykusuzluk problemi olan hasta rastgele seçilerek gruplanmış; Valeriana kökünün etanollü ekstresi (günlük 600 mg doz) ve ayırt edilemeyen plasebo, birbirini takip eden 28 gün boyunca verilmiş; etki 4 valide edilmiş değerlendirme skalası ile tespit edilmiştir. Valeriana kullananlarda 14 günün sonunda klinik global etki (CGI) skalasında plaseboya göre anlamlı bir şekilde daha iyi sonuçlar saptanmıştır ve 28 günün sonunda diğer üç ölçümde ikisinde de anlamlı olarak daha iyi sonuçlar verdiği tespit edilmiştir. Valeriana kullanan hastaların % 66’sı terapötik etkisini “çok iyi” ya da “iyi” diye değerlendirirken, plasebo kullananlarda bu oranın % 26 olduğu belirtilmiştir. Her gruptan ikişer hastada yan etkiler gözlenmiştir. Valeriana kullananlarda oluşan yan etkiler sabahları baş ağrısı ve sersemlik hissi olarak belirtilmiştir (Stevinson ve Ernst, 2000).

    Hafif uykusuzluk çeken 8 gönüllü ile yapılan bir çalışmada hastalara birbirini takip etmeyen 12 gece plasebo, 450 ya da 900 mg sulu Valeriana ekstresi (herbirinden 4 gece rastgele bir düzende) verilmiştir. Bileğe takılan aktivitemetreler ile gece boyunca hastaların hareketleri kaydedilmiş ve takip eden sabahlarda gönüllüler uyandıktan sonra anketler yapılmıştır. Uykunun 1. periyodunda 5 dakika hareketsiz kalmak uykuya başlama kriteri olarak belirlenerek yapılan değerlendirmede her iki Valeriana ürününün, plaseboyla karşılaştırınca uykuya geçiş süresinde anlamlı bir azalma gösterdiği tespit edilmiştir. Gece boyunca total uyku zamanı veya hareketlerde herhangi bir değişiklik gözlenmezken Valeriana ’nın gecenin ilk çeyreğinde daha stabil bir uyku oluşturduğu tespit edilmiştir. Subjektif ölçümlerde tek anlamlı farklılık; 900 mg Valeriana ekstresinin, alındığı akşamın sabahında plaseboya göre daha fazla uykululuk hali oluşturması olarak belirtilmiştir. Kullanımlar sırasında herhangi bir yan etki gözlenmediği belirtilmiştir (Stevinson ve Ernst, 2000).

    Valeriana kökünün sulu ekstresinin (2 C 200 mg/gün), plasebo ve Hova ® (60 mg Valeriana kökü ve 30 mg Humulus ekstresi içerir) ticari ürünü ile karşılaştırılması amacıyla 128 gönüllü üzerinde yapılan bir çalışmada; her gönüllü 9 örnekle (3 kez plasebo, 3 kez Valeriana, 3 kez Hova ® ); örnekler rastgele bir düzende ve birbirini takip etmeyen günlerde, uyumadan 1 saat önce verilerek test edilmiştir. Hastalara test gecelerinde fazla veya anormal, yemek ve sıvı alımı ve hareket yapmaktan kaçınmaları talimatı verilmiştir. İlaçların etkileri ertesi sabah anketle ölçülmüştür. Plaseboyla karşılaştırınca Valeriana alan, özellikle sürekli ve düzensiz uyku sıkıntısı çeken gönüllülerde uykuya geçiş süresinin ve uyku kalitesinin anlamlı olarak düzelme gösterdiği tespit edilmiştir; ayrıca plasebo ile karşılaştırınca Valeriana alan hastalarda daha az gece uyanmaları olduğu da belirtilmiştir. Valeriana ve plasebo ile karşılaştırınca, Hova ® alanlarda ilacın alındığı akşamın sabahında anlamlı olarak daha fazla uykululuk hali gözlendiği belirtilmiştir. Bir hastanın, mide bulantısı şeklinde bir yan etki dolayısıyla tedaviden çekildiği, fakat yan etkinin hangi grup ilaçtan kaynaklandığını tespit etmenin mümkün olmadığı belirtilmiştir (Stevinson ve Ernst, 2000).

    Bir uyku laboratuvarında elektroensefalogram (EEG) ölçümlerinin kaydedilmesi yöntemi ile 10 genç erkek gönüllü üzerinde gerçekleştirilen bir çalışmada gönüllülere 2 gece Valeriana köklerinin sulu ekstresi (400mg), 2 gece de plasebo verilmiş ve iki tedavi arasında total uyku zamanı, REM uykusu veya uykuya geçiş süresi açısından anlamlı olarak herhangi bir farklılık olmadığı belirtilmiştir (Stevinson ve Ernst, 2000).

    Harmonicum Much ® ticari ürününün iki farklı dozunun ( 60 ve 120 mg) uyku üzerine etkilerinin incelenmesi amacıyla plasebo kontrollü, 11 genç gönüllü ile gerçekleştirilen bir çalışmada gönüllülere, bir uyku laboratuvarında, rastgele bir düzende 60 ya da 120 mg ilaç veya plasebo birbirini takip etmeyen 3 ayrı günde verilerek poligrafik uyku ölçümleri kaydedilmiş ve ilacın alındığı akşamın sabahında gönüllülere uyku anketleri yapılmıştır. Valeriana ’nın, REM aktivitesi (EEG, göz hareketleri, miyogram, nabız) üzerinde, alındıktan 2-3 saat sonra maksimum düzeye çıkan, doza bağlı hipnotik etkisi olduğu tespit edilmiştir. REM uykusunda hafif bir azalma ile beraber her iki dozda da 4. uyku aşamasında (derin uyku) azalma, 1. ve 3. aşamalarda da hafif artma olduğu belirtilmiştir. Gönüllülerde uyku süresi ve derinliğinde herhangi bir değişiklik olmadığı ve herhangi bir yan etki oluşmadığı da belirtilmiştir (Stevinson ve Ernst, 2000).

    Valeriana köklerinin sulu ekstresinin (900mg) etkilerinin gözlenmesi amacıyla, 8 sağlıklı gönüllüyle bir uyku laboratuvarında birbirini takip etmeyen 5 gece gerçekleştirilen plasebo-kontrollü bir çalışmada; ilk gece adaptasyon gecesi olarak kabul edilmiş, daha sonraki gecelerde gönüllülere uyumadan 30 dakika önce bir kapsül verilmiştir. Kapsüller gönüllülere rastgele bir düzende verilmiş; bir gün Valeriana , üç gün plasebo uygulanmıştır. Gönüllülere deneyler sırasında alkol alımından, kısa uykulardan, fazla kafein alımından kaçınmaları söylenmiştir. Uyku; subjektif olarak anketlerle ve objektif olarak poligraf, EEG kayıtları ve motor aktivite gözlemlenmesi ile ölçülmüştür. Uykuya geçiş süresi ve uykuya geçtikten sonra uyanma zamanında Valeriana ile subjektif ve objektif ölçümlere göre düzelme görülürken Valeriana ve plasebo arasında istatiksel olarak anlamlı bir farklılık gözlenmediği belirtilmiştir. Aynı çalışmada, ev ortamında yapılan diğer bir uygulamada ise, 10 genç sağlıklı gönüllünün kendilerine verilen kapsülleri uyumadan 30 dakika önce, birbirini takip eden 3 hafta boyunca Çarşamba veya Perşembe günü almaları söylenmiş, her gönüllüye iki farklı dozda Valeriana ekstresi (450 veya 900 mg) veya plasebo; çift-kör, çaprazlama bir progamda verilmiştir. Gönüllülere rutin uyku saatlerine uymaları ve alkol alımından, kısa uykulardan ve aşırı kafein alımından kaçınmaları tembihlenmiştir. Etkiler; anketler, uyandıktan sonraki ve öğleden sonraki kişisel değerlendirmeler ve gece boyunca yapılan motor aktivite kayıtları ile ölçülmüştür. Valeriana ve plasebo ile tahmini uykuya geçiş süresinde anlamlı bir azalma gözlendiği fakat Valeriana ve plasebo arasında herhangi bir farklılık gözlenmediği belirtilmiştir. Plaseboyla karşılaştırılınca yüksek dozda, uykuya başladıktan sonra uyanmalarda belirgin azalmalar olduğu belirtilmiştir. Tedaviler arasında uyku kalitesinin bir farklılık göstermediği de belirtilmiştir (Stevinson ve Ernst, 2000).

    Stres kaynaklı uykusuzluğun tedavisinde Kava, Valeriana ve Kava- Valeriana kombinasyonunun etkisini belirlemek amacıyla stres kaynaklı uykusuzluk çeken 24 hasta ile yapılan çalışmada hastalar önce 6 hafta süreyle günlük 120 mg dozda Kava ile tedavi edilmiş (6 hafta sonunda hastaların 5’i çalışmadan ayrılmış); takip eden 2 hafta süresince tedaviye ara verilmiştir. Daha sonraki 6 hafta süresince tedaviye 19 hasta ile günlük 600 mg dozda Valeriana ile devam edilmiş; takip eden 2 hafta boyunca tedaviye ara verilmiş, sonraki 6 haftada da tedaviye Kava- Valeriana kombinasyonu ile devam edilmiştir. Stres ölçümü üç alanda yapılmış: sosyal, kişisel ve yaşamsal olaylar. Uykusuzluk kriterleri de üç alanda ölçülmüş: uykuya geçiş zamanı, uyku süresi ve uyandığındaki ruh hali. Sonuç olarak; total stres şiddetinin her iki ekstreyle de anlamlı olarak düzelme gösterdiği ancak iki ekstre arasında anlamlı bir farklılık olmadığı gözlenmiştir; aynı zamanda kombine kullanımın, uykusuzluk durumunda anlamlı bir düzelme meydana getirdiği belirtilmiştir. Hastalara yapılan ankette; 16’sının (% 67) Kava ile; 10’unun (%53) Valeriana ile ve 10’unun (%53) kombine kullanım ile herhangi bir yan etki bildirmedikleri belirtilmiş; görülen en yaygın yan etkilerin:

    • Valeriana + Kava kombinasyonu ile 4 hastada (%21) hatırlanabilir rüyalar,

    • Valeriana ile 3 hastada (%16) hatırlanabilir rüyalar,

    • Kava ile 3 hastada (%3) gastrik rahatsızlıklar ve baş dönmesi olduğu belirtilmiştir (Wheatley, 2001).

    Açık çok merkezli gözlemsel bir klinik çalışma ile 6-12 yaş arası çocuklarda Valeriana ekstresinin etkinliğini ve güvenilirliği araştırılmıştır. Sinirsel uyku bozuklukları ve gerginlik şikayeti olan 130 çocuk çalışmaya dahil edilmiş ve günde 300 mg Valeriana ekstresi ile 4 hafta süreyle tedavi edilmiştir. Terapötik etkinlik değerlendirmesinde ebeveynler ve doktorların % 94’ü, tedaviyi çok iyi veya iyi olarak sınıflandırmıştır. Sadece % 6 vakada herhangi bir değişiklik olmadığı görülmüştür. Tolerabilite değerlendirmesinde de iyi ve çok iyi olarak sınıflandırma oranı % 100’dür. Yan etki sadece bir vakada görülmüştür. Bu hastada sabahları yorgunluk şikayeti olmuştur, ancak doz ayarlamasından sonra bu şikayet tamamen ortadan kalkmıştır (Işık, 2007).

    Total 202 kişi (veya hasta) arasından ortalama uykusuzluk süresi 3.5 ay süren şikayetlere sahip olan kişiler, Almanya’daki 24 çalışma merkezinde çalışmaya alınmıştır. Hastaların uyku kalitesi 6 hafta sonra ölçülmüştür. Uyku kalitesi 600 mg/gün kullananların en azından 10 mg/gün oksazepam kullananlar kadar etkili bulunmuştur. Her 2 tedavi anlamlı derecede base-time ile kıyaslandığında uyku kalitesi anlamlı görülmüş, uyku sonrası rahatlama hissi, uykuda psikosomatik senkronizasyonu rüyayı tekrar hatırlama ve uyku süresi her iki tedavide de benzer bulunmuştur. CGIS (Klinik Global İmpresyon Skalası-Klinik Genel Değerlendirme Ölçeği) ve global etkinlin ölçülmesi araştırmacı ve hasta ile tekrar her 2 deneyde de benzer etkiler görülmüştür. Yan etki; Valerian kullanan 29 hastada, oksazepam kullanan 36 hastada yan etki meydana gelmiştir. Yan etki derecesi hafif ve orta derecededir. Her iki grupta da hiçbir ters ciddi ilaç reaksiyonu belirtilmemiştir. Hastaların çoğunda çok iyi tedavi sonucu Valerian grubu % 82, oksazepam grubunda % 73.4, 6 hafta süreyle uykusuzluk tedavisinde Valerian’ın etkisi günde 600 mg kullanılması de 10 mg/gün oksazepam kullanılması ile karşılaştırılabilir bir etkinliği olduğu bu çalışmada gösterilmiştir (Işık, 2007).

    Laboratuvar koşullarında oluşturulan mental strese fizyolojik ve psikolojik yanıtlar üzerinde Kava ve Valeriana ’nın etkisini araştırmak üzere 54 sağlıklı gönüllü üzerinde yapılan çalışmada katılımcılar 18’er kişiden oluşan 3 gruba ayrılmış; gruplardan biri kontrol grubu olarak belirlenmiştir. Tedavi öncesinde; istirahat halinde ve laboratuvar ortamında stres oluşturma (standardize renk/kelime mental stres uygulaması yöntemiyle) işleminin uygulanması sırasında kişilerin kan basıncı, nabız değerleri ve subjektif stres puanlamaları belirlenmiş; ardından 1 hafta boyunca bir gruba Kava (120 mg, 1 tablet), bir gruba da Valeriana (600 mg, 2 tablet) standart dozda verilmiş ve bir haftanın sonunda hastalara laboratuvar ortamında ikinci defa aynı yöntemle (standardize renk/kelime mental stres uygulaması) stres uygulanmış, stres uygulanması öncesinde; istirahat esnasında ve işlemin uygulanması sırasında kişilerin kan basıncı, nabız değerleri ve subjektif stres puanlamaları belirlenmiştir. Bir hafta aralıkla yapılan her iki uygulamada da kan basıncı ve nabzın istirahat düzeylerinden farkı, strese verilen cevap olarak hesaplanmıştır. Hem Kava hem de Valeriana gruplarında sistolik kan basıncı cevabının anlamlı olarak düştüğü, ama diastolik kan basıncı cevabında belirgin azalma olmadığı tespit edilmiştir. Valeriana alan katılımcılarda mental strese karşı nabız cevabı azalmış; Kava grubunda ise herhangi bir azalma gözlenmemiştir. Kava veya Valeriana alan hastalar, ikinci stres uygulamasında birinci uygulamaya kıyasla, subjektif değerlendirmede daha az baskı hissettiklerini rapor etmişlerdir. Kontrol grubunda ise her iki uygulamadaki ölçümler arasında belirgin farklılıklar tespit edilmemiştir. Bu sonuçlar Kava ve Valeriana’ nın insan sağlığına stresli durumlarda fizyolojik cevabı azaltmada faydalı olabileceğini göstermektedir (Cropley ve ark., 2002).

    Valerian’ın tek dozunun plasebo ve hipnotik ajan olan triazolam ile karşılaştırmalı olarak, sağlıklı gönüllüler üzerindeki çalışmasında, Valerian’ın kavramaya yönelik ve psikomotor etkileri araştırılmıştır. Çift taraflı, plasebo kontrollü, dört yönlü çapraz bir çalışmada, 9 sağlıklı denek (5 erkek, 4 dişi), rastgele sıra ile 500 mg Valerian, 1000 mg Valerian, 0.25 mg triazolam ve plasebo almıştır. Dozlar en az bir haftalık bir temizleme periyodu ile ayırılmıştır. Denekler, her dozdan önce ve her bileşiğin dozundan 2, 4 ve 8 saat sonra, Klasik Titreşim Füzyonu (CFF- Critical Flicker Fusion), Seçim Reaksiyon Zamanı (CRT-Choice Reaction Time), Rakam Sembol Değişim Testi (DSST-Digit Symbol Substitution Test), Sembol Araştırma Testi (SST-Symbol Search Test), Parmak Zaman Testi (DST-Digit Span Test) ve ruh halinin görsel analoğu testi ile test edilmiştir. Süreç boyunca, performanstaki değişiklikleri incelemek için tekrarlanan ölçümler için ANOVA (One Way ANOVA-Tek Yönlü Varyans Analizi) kullanılmıştır ve önemli etkiler, daha sonra, en az anlam farkı düzeltmeleri ile basit ana etkiler analizi kullanılarak analiz edilmiştir.

    Jacobs ve arkadaşlarının yaptığı (2005) internet-tabanlı randomize, plasebo kontrollü bir çalışmada anksiyete şikayeti olan kişiler kava ile; uykusuzluk sıkıntısı olan kişiler Valeriana ekstresi ile tedavi edilmeye çalışılmıştır. Kava grubuna günde 3 kere 100 mg kava laktonları taşıyan ekstre günde 3 kere verilmiş, plasebo olarak 2 plasebo-valeriana kapsülü uykudan 1 saat önce verilmiştir. Valeriana grubuna ise 3.2 mg valerenik asit içeren 2 yumuşak kapsül, uykudan 1 saat önce verilmiş; plasebo olarak plasebo-kava yumuşak kapsülleri günde 3 kere verilmiştir. Plasebo grubuna aynı dozajda plasebo-kava ve plasebo-valeriana kapsülleri verilmiştir (plasebo-kava günde 3 kere, plasebo-valeriana uykudan 1 saat önce). Sonuçta ne kava ne de valeriana ekstreleri kontrolden anlamlı bir değişiklik göstermediği belirlenmiştir (Jacobs ve ark., 2005) Valeriana ekstresinin kanser tedavisi gören hastaların uyku düzenleri üzerinde etkisini incelemek üzere faz III, randomize, plasebo-kontrollü ve çift körlü bir çalışmada 227 hasta ile çalışılmış; 450 mg Valeriana veya plasebo 8 hafta süreyle oral olarak, uykudan 1 saat önce hastalara verilmiştir. Sonuçlar öncelikli olarak Pittsburgh Uyku Kalite İndeksi (Pittsburgh Sleep Quality IndexPSQI) olmak üzere çeşitli anketlerle değerlendirilmiştir. Anketler çalışmanın başlngıcında, 4. Haftada ve 8. Haftada tekrarlanmıştır. PSQI kriterlerine göre uykunun iyileştirilmesi üzerine etkisiz bulunmuştur ancak değerlendirmeler sonucunda birçok hastanın yorgunluk belirtileri plaseboya göre kayda değer şekilde azalmıştır. Katılımcıların, uyku problemlerinde ve uyku sersemliği durumlarında plaseboya göre azalma olmuştur (Barton ve ark., 2011).

     

    Toksisite


    Akut oral toksisite testlerinde valeranonun LD 50 değeri farelerde ve sıçanlarda 3 g/kg’dan daha yüksek bulunmuştur. Valerenik asitin 17-25 g vücut ağırlığındaki farelere intraperitonal uygulanmasından sonra 50 mg/kg dozda spontan motiliteyi azalttığı; 100 mg/kg dozda ataksiye neden olduğu; 150-200 mg/kg dozda kas spazmı yaptığı; 400 mg/kg dozda ise ağır konvulsiyonlara yol açıp 24 saat içinde 7 fareden 6’sının ölümüne neden olduğu görülmüştür (ESCOP Monographs, 2003).



    Köklerin etanollü ekstresinin farelere intraperitonal enjeksiyonunda 3.3 g/ kg‘lık LD 50 değeri ile az miktarda toksisite gözlenmiştir. Aynı ekstre ratlara 45 gün boyunca 400-600 mg/kg dozda intraperitonal uygulandığında hayvanların kilo, kan ve idrar larında anlamlı bir değişme gözlenmemiştir (ESCOP Monographs, 2003).

    Köklerden elde edilen uçucu yağın oral uygulama ile LD 50 değeri ratlarda 15 g/kg olarak bulunmuştur; bu değer, test edilen nane yağı, anason yağı gibi diğer uçucu yağlar arasında en yüksek değer olarak saptanmıştır (ESCOP Monographs, 2003)

     

    Sonuç

    Valeriana officinalis , 2000 yıl öncesine dayanan kullanılışa sahip olan; uykusuzluk ve anksiyeteye karşı kullanılan bir bitkidir. Üzerinde çok sayıda farmakolojik ve klinik çalışmalar yapılmasına rağmen etkiden sorumlu bileşiklerin tam olarak ne olduğu halen tam olarak anlaşılamamıştır. İçerdiği valerenik asit ve valepotriatların etkiden sorumlu olduğu düşünülmekte; bunların sinerjik etki yaratarak etkilerini gösterdikleri düşünülmektedir. Etkiden sorumlu bileşikler tam olarak saptanamamasına rağmen güvenilir bir bitkisel ilaç olarak özellikle Avrupa’da çok geniş kullanıma sahiptir. Klinik araştırmalar değerlendirildiğinde, uyku üzerine olan etkisini uykuya geçiş süresini kısaltarak gösterdiği söylenebilir. İncelenen çalışmalarda Valeriana officinalis’in uyku üzerine olan etkileri ya da anksiyolitik ve sedatif etkileri araştırılmıştır. Çalışmaların büyük çoğunluğunda Valeriana ekstreleri etkili bulunmuştur. Plasebo ile karşılaştırılınca kayda değer bir etkinin görülmediği çalışmalar da bulunmaktadır. Valeriana officinalis’in terapotik yararlarına rağmen üzerinde yapılan klinik çalışmalardaki çelişkiler; metodolojik kısıtlamalar ve çalışmalarda kullanılan Valeriana ekstrelerinin hazırlanışları arasındaki farklılıklara (ekstraksiyon metodu ve ekstraksiyonda kullanılan farklı solvanlar) bağlı olabilir (Del Valle-Mojica ve ark., 2011).


    Tüm veriler değerlendirildiğinde, Valeriana officinalis’in konvansiyonel tedavide kullanılan anksiyolitik ve uyumaya yardımcı ilaçlara göre yan etkilerinin daha az olması ve bağımlılık yapma potansiyelinin çok daha az olması açısı dolayısıyla tedavide bunların yerini alabileceği söylenebilir. Valeriana officinalis, anksiyolitik ve uykuya yardımcı amaçla Avrupa’da en fazla kullanılan bitkisel ilaçtır. Valeriana officinalis’in ülkemizde de bu amaçlarla kullanılışının teşvik edilmesi önerilmektedir.

    Kaynak

    Uz.Ecz. Sinem Aslan Erdem
    Prof.Dr. Murat Kartal
    Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi

    Yararlanılan Kaynaklar 

    *Barton DL, Atherton PJ, Bauer BA, Moore DF, Mattar BI, Lavasseur BI, Rowland KM, Zon RT, Lelindqwister NA, Nagargoje GG, Morgenhaler TI, Sloan JA, Loprinzi CL. The use of Valeriana officinalis (Valerian) in improving sleep in patients who are undergoing treatment for cancer: a phase III randomized, placebo- controlled, double-blind study (NCCTG Trial, N01C5), The Journal of Supportive Oncology 2011; 9(1): 24-31.
    *Baytop T. Türkiye’de Bitkiler ile Tedavi. İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri, 1999, s. 252-253.
    *Bent S, Padula A, Moore D, Patterson M, Mehling W. Valerian for sleep: A systematic review and meta- analysis, The American Journal of Medicine 2006; 119:1005- 1012.
    *Blumenthal M, Goldberg A, Brinckmann J. Herbal Medicine. United States Of America, Integrative Medicine Communications, 2000, s.394-400.
    *Bos, R. Analytical and Phytochemical Studies on Valerian and Valerian Based Preparations. Netherlands: Offsetdrukkerij Ridderprint B.V., 1997a, s. 9-17.
    * Bos R, Woerdenbag HJ, Hendriks H, Scheffer JJC. Composition of the essential oils from underground parts of Valeriana officinalis L. s.l. and several closely related taxa Flavour and Fragrance Journal 1997b; 12: 359-370.
    *Cropley M, Cave Z, Ellis J, Middleton RW. Effect of kava and valerian on human physiological and psychological responses to mental stress assessed under laboratory conditions, Phytotherapy Research 2002; 16: 23-27.
    *Davis PH. Flora of Turkey and The East Aegean Islands. Vol. 4. Edinburgh: University Press, 1972, s. 550-558.
    *Davis PH, Mill RR, Tan K. Flora of Turkey and The East Aegean Islands. Vol. 10. Edinburgh: University Press, 1988, s. 155.
    *De Feo V, Faro C. Pharmacological effects of extracts from Valeriana adscendens Trel. II. effects on GABA uptake and aminoacids, Phytotherapy Research 2003; 17: 661-664.
    *Dewick PM. Medicinal Natural Products A Biosynthetic Approach. Chichester: John Wiley & Sons, 1997, s. 171.
    *ESCOP Monographs 2 nd ed. Thieme, New York NY, 2003, s.539-546.
    *Evans W C. Trease and Evans’ Pharmacognosy. Baliére Tindall: English Language Book Society, 1989, p. 525- 528.
    *Feinburn-Dothan N. Flora Palaestina. Part 3. Jerusalem: The Israel Academy of Sciences and Humanities, 1978, s. 256-257.
    *Gyllenhaal C, Merritt SL, Peterson SD, Block KI, Gochenour T. Efficacy and safety of herbal stimulants and sedatives in sleep disorders, Sleep Medicine Reviews 2000; 4(3): 229-251.
    *Güner A, Özhatay N, Ekim T, Başer KHC. Flora of Turkey and The East Aegean Islands. Vol. 11, Edinburgh: University Press, 2000, s. 147.
    *Hattesohl M, Feistel B, Sievers H, Lehnfeld R, Hegger M, Winterhoff H. Extracts of Valeriana officinalis L. s.l. show anxyolytic and antidepressant effects but neither sedative nor myorelaxant properties, Phytomedicine 2008; 15: 2-15.
    *Heywood VH. Flowering Plants of the World. Oxford: Oxford University Press, 1979, s. 260-261. Houghton PJ. The scientific basis fort he reputed activity of Valerian, Journal of Pharmacy and Pharmacology 1999; 51: 505-512.
    *Işık N. Anksiyete Tedavisinde Kullanilan Bitkisel İlaçlar Üzerine Yapılan Çalişmalar, Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Farmakognozi Anabilim Dalı Fitoterapi Programı Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2007.
    *Jacobs BP, Bent S, Tice JA, Blackwell T, Cummings SR. An internet-based randomized, placebo-controlled trial of kava and valerian for anxiety and insomnia, Medicine 2005; 84:197-207.
    *Karamanoğlu K, Koyuncu M. Türkiye Valeriana (Kediotu) türleri üzerinde sistematik araştırmalar, Ankara Ecz Fak Mec 1974; 4:149-178
    *Leuschner J, Müller J, Rudmann M. Characterisation of the Central Nervous Depressant Activity of a Commercially Available Valerian Root Extract, Arzneim.-Forsch./Drug Res 1993; 43(I),6: 638-641.
    *Mazza G, Oomah BD. Herbs, Botanicals & Teas. Lancaster: Technomic Publishing Co. 2000, s. 177-189.
    *Metcalfe CR, Chalk L. Anatomy of The Dicotyledons. Oxford: Clarendon Press, 1965, s. 777-780.
    *Meyer J E. The Herbalist. USA: Rand MyNally & Company, 1960, s. 47.
    *Miller LG, Murray WJ. Herbal Medicinals A Clinician’s Guide. New York: Pharmaceutical Products Press, 1998, s. 281-282.
    *Morazzoni P, Bombardelli E. Valeriana officinalis : traditional use and recent evaluation of activity. Fitoterapia 1995, LXVI(2): 99-112.
    * Murphy K, Kubin ZJ, Shepherd JN, Ettinger RH. Valeriana officinalis root extracts have potent anxiolytic effects in laboratory rats. Phytomedicine 2010, 17: 674-678.
    *Newall CA, Anderson LA, Philipson JD. Herbal Medicines. London: The Pharmaceutical Press, 1996, s. 260-262.
    *PDR For Herbal Medicines.Montwale-New Jersey: Medical Economics Company, 2000.
    *Robbers JE, Speedie MK, Tyler VE. Pharmacognosy and Pharmacobiotechnology. Baltimore: Williams & Wilkins, 1996, s. 87-88.
    *Robbers, JE, Tyler VE. Tyler’s Herbs of Choice The Therapeutic Use of Phytomedicinals. New York: The Haworth Herbal Press, 1999, s. 154-157.
    *Santos MS, Ferreira F, Cunha AP, Carvalho AP, Ribeiro CF, Macedo T. Synaptosomal GABA release as influenced by Valerian root extract-Involvement of the GABA carrier. Arch. Int. Pharmacodyn 1994; 327: 220-231.
    *Sarris J, Byrne GJ. A systematic review of insomnia and complementary medicine, Sleep Medicine Reviews 2011; 15: 99-106.
    *Spinella M. The Psychopharmacology of Herbal Medicine. Cambridge: The MIT Press, 2001, s. 200-211.
    *Stevinson C, Ernst E. Valerian for insomnia: A systematic review of randomized clinical trials, Sleep Medicine 2000; 1: 91-99.
    *Sweetman S.C. The Martindale, London: Pharmaceutical Press, 2002, s. 1678-1679.
    *Tyler VE. Herbs of Choice, The Therapeutic Use of Phytomedicinals. New York: Pharmaceutical Products Press, 1994, s. 117-119.
    *Uphof JCT. Dictionary of Economic Plants. New York: Stechert-Hafner Service Agency, 1968, s. 538.
    *Del Valle-Mojica LM, Ayala-Marin YM, Ortiz-Sanchez CM, Torres-Hernández BAT, Abdalla-Mukhaimer S, Ortiz JG. Selective interactions of Valeriana officinalis extracts and valerenic acid with [ 3 H] glutamate binding tor at synaptic membranes, Evidence-Based Complementary and Alternative Medicine 2011; 1-7.
    *Wang PC, Ran XH, Chen R, Li LC, Xiong SS, Liu YQ, Luo HR, Zhou J, Zhao YX. Volnalerenone A, a new type of mononorsesquiterpenoid with an unprecedented 3,12-oxo bridge from Valeriana officinalis , Tetrahedron Letters 2010; 5451-5453.
    *Wheatley D. Stress-induced insomnia treated with kava and valerian: Singly and in combination, Human Psychopharmacology Clin. Exp 2001; 16: 353-356.
    *Willis JC. A Dictionary of the Flowering Plants and Ferns. Cambridge: University Press, 1966, s. 1171.
    *Web 1. Valerian for anxiety disorders (Review), 2011. http://onlinelibrary.wiley.com/o/cochrane/clsysrev/articles/ CD004515/pdf_fs.html
    * Web 2. Valerian, 2011. http://www.globinmed.com/index.php?option=com_conten t&view=article&id=77710:Valerian&catid=472:v
    *Web 3. Valerian Monograph, 2011. http://ucdenver.edu/ academics/colleges/pharmacy/Resources/CurrentStudents/ ExperientialProgram/Documents/nutr_monographs/ Monograph-valerian.pdf
    *Web 4. Dietary Supplemant Fact Sheet: Valerian, 2011. http://ods.od.nih.gov/factsheets/Valerian/

    0 yorum:

    Etiketler

    Hakkımızda-Gizlilik-İletişim
    Copyright © 2013 Develi Kayseri. by Her Telden
    By Seven Blogcu.
    back to top