• Haberi Oku..

    Kaju aslında meyvesinin sapıdır...

  • Haberi Oku..

    Ananas aslında meyve değildir.

  • Makale

    Çekilen fotolar

  • Makale

    Yıldız sayısı..

  • 30 Mayıs 2013 Perşembe

    Salsa Sosu,Salsa Sosu Nasıl Yapılır,Salsa Sosu Yapımı,Salsa Sosu Tarifi
    Salsa Sosu Nasıl Yapılır ?
    Salsa Sosu Nasıl Yapılır ?
    Salsa Sosu Yapılışı, Salsa Sosu Nasıl Hazırlanır,Salsa Sosu Cips,Salsa Sosu,Salsa Sosu Nasıl Yapılır,Salsa Sosu Yapımı,Salsa Sosu Tarifi
    Salsa Sosu cips için ideal bir garnitür. Patates cipslerinizin yanında afiyetle yiyeceğiniz ve ikram edebilebilceğiniz salsa sosu nasıl hazırlanır konusunu sizlerle paylaşacağız..

    Salsa Sosu Tarifi İçin Gerekli Malzemeler ;
    * 1/2 kilo domates,
    * 1 yemek kaşığı domates salçası,
    * 1 adet soğan,
    * 2 diş sarımsak,
    * 4 adet sivri biber turşusu,
    * 1 yemek kaşığı ince kıyılmış maydanoz,
    * 3 yemek kaşığı zeytinyağı,
    * 1 çay kaşığı toz şeker,
    * 1/2  çay kaşığı tuz,
    * 1/2 çay kaşığı kekik,
    * 1/2 çay kaşığı kişniş,
    * 1 çay kaşığı kırmızı pul biber,
    * 1/2 çay kaşığı kimyon,
    Salsa Sosu Yapılışı, Salsa Sosu Nasıl Hazırlanır,Salsa Sosu Cips,Salsa Sosu,Salsa Sosu Nasıl Yapılır,Salsa Sosu Yapımı,Salsa Sosu Tarifi
    Domatesin kabuklarını soyup küp şeklinde doğrayın.Sarımsak, soğan ve biber turşusunu incecik doğrayın.Küçük boy bir tencereye zeytinyağını alıp kızdırın.Tüm malzemeleri tencereye ilave edip karıştırın.Orta dereceli ateşte sürekli karıştırarak 10 dakika pişirin.Pişen sosu derin bir kâseye alın.
    2 saat oda sıcaklığında beklettin. Eğer sosu pişirken kıvamı koyu olduysa, sosunuzu inceltmek için, 1/2 çaybardağı sıcak su ilave edip, bir taşım kaynatın. 2 saatlik süre sonuda, sosunuz servise hazırdır.. Afiyet olsun..
    Salsa Sosu Yapılışı, Salsa Sosu Nasıl Hazırlanır,Salsa Sosu Cips,Salsa Sosu,Salsa Sosu Nasıl Yapılır,Salsa Sosu Yapımı,Salsa Sosu Tarifi

    Salsa Sosu Nasıl Yapılır ?

    Konu Saati  22:00  |  in  Salsa Sosu Yapımı  |  Devamı»

    Salsa Sosu,Salsa Sosu Nasıl Yapılır,Salsa Sosu Yapımı,Salsa Sosu Tarifi
    Salsa Sosu Nasıl Yapılır ?
    Salsa Sosu Nasıl Yapılır ?
    Salsa Sosu Yapılışı, Salsa Sosu Nasıl Hazırlanır,Salsa Sosu Cips,Salsa Sosu,Salsa Sosu Nasıl Yapılır,Salsa Sosu Yapımı,Salsa Sosu Tarifi
    Salsa Sosu cips için ideal bir garnitür. Patates cipslerinizin yanında afiyetle yiyeceğiniz ve ikram edebilebilceğiniz salsa sosu nasıl hazırlanır konusunu sizlerle paylaşacağız..

    Salsa Sosu Tarifi İçin Gerekli Malzemeler ;
    * 1/2 kilo domates,
    * 1 yemek kaşığı domates salçası,
    * 1 adet soğan,
    * 2 diş sarımsak,
    * 4 adet sivri biber turşusu,
    * 1 yemek kaşığı ince kıyılmış maydanoz,
    * 3 yemek kaşığı zeytinyağı,
    * 1 çay kaşığı toz şeker,
    * 1/2  çay kaşığı tuz,
    * 1/2 çay kaşığı kekik,
    * 1/2 çay kaşığı kişniş,
    * 1 çay kaşığı kırmızı pul biber,
    * 1/2 çay kaşığı kimyon,
    Salsa Sosu Yapılışı, Salsa Sosu Nasıl Hazırlanır,Salsa Sosu Cips,Salsa Sosu,Salsa Sosu Nasıl Yapılır,Salsa Sosu Yapımı,Salsa Sosu Tarifi
    Domatesin kabuklarını soyup küp şeklinde doğrayın.Sarımsak, soğan ve biber turşusunu incecik doğrayın.Küçük boy bir tencereye zeytinyağını alıp kızdırın.Tüm malzemeleri tencereye ilave edip karıştırın.Orta dereceli ateşte sürekli karıştırarak 10 dakika pişirin.Pişen sosu derin bir kâseye alın.
    2 saat oda sıcaklığında beklettin. Eğer sosu pişirken kıvamı koyu olduysa, sosunuzu inceltmek için, 1/2 çaybardağı sıcak su ilave edip, bir taşım kaynatın. 2 saatlik süre sonuda, sosunuz servise hazırdır.. Afiyet olsun..
    Salsa Sosu Yapılışı, Salsa Sosu Nasıl Hazırlanır,Salsa Sosu Cips,Salsa Sosu,Salsa Sosu Nasıl Yapılır,Salsa Sosu Yapımı,Salsa Sosu Tarifi

    0 yorum:

    Saç Kepeklenmesi,Yağlı Saçlar, Kabaran Saçlar,Kabaran Saçlara Çözüm
    Saç Bakımı Nasıl Yapılır ?
    Saç Bakımı Nasıl Yapılır ?
    Saç Dökülmesi,Saç Dökülmesine Çözüm,Bira Saça İyi Gelirmi, Saç Kepeklenmesi,Yağlı Saçlar, Kabaran Saçlar,Kabaran Saçlara Çözüm
    Saçlar yapı olarak farklı olsalar da pek çok kişinin ortak saç bakımı problemi vardır. Saçlardaki kepelenmeden tutun da saç dökülmesine kadar pek çok ortak problem yaşayan okurlarımız için bazı öneriler hazırladık..

    Saç Dökülmesi,Saç Dökülmesine Çözüm,Bira Saça İyi Gelirmi, Saç Kepeklenmesi,Yağlı Saçlar, Kabaran Saçlar,Kabaran Saçlara Çözüm
    Saç Kepeklenmesi
    Saç derisindeki keratenize olmuş ölü hücreler dönem dönem dökülür. İşte bizim "kepek" dediğimiz şey budur. Aşırı kuruluk, antibiyotik,  hormon kullanımı ve  dengesiz beslenme sonucunda oluşur.
    Yağlı Saçlar
    Saç folikülüne açılan yağ keseciklerinin mikroorganizmalara karşı koruyucu görevi vardır. Yağ kesecikleri  salgısını artırdığında cilt yüzeyinde çok daha kalın bir yağ tabakası oluşur. Bunun sonucunda ise baş derisinin gözeneklerini tıkar ve hücre ölümü artar. Aşırı yağlanma saç tellerini güçsüzleştirir, dökülmeyi hızlandırır.
    Kabaran Saçlar,Kabaran Saçlara Çözüm
    Kabarmada bir çok faktör devreye girer. Saç teli kalınlığı,  gürlüğü, derisinden çıkış şekli,  elektriklenme ve  yıkama suyunun sertliği gibi pek çok nedenden dolayı saçlar kabarır. Özellikle kuru ya da karma saçlarda uçlara doğru elektriklenme ve kabarma olur. Kabaran Saçlara Çözüm, kremli şampuan ya da saç kremi kullanmaktır.
    Saç Dökülmesi
    Sağlıklı bir saçta günde  20 – 30 tel dökülme doğal karşılanmalıdır. Bundan daha fazlası dökülürse mutlaka tedaviye başlamak gerekir.
    Bira Saça İyi Gelirmi
    *Bira, kıralan  ve kolay taranmayan saçlara çok fayda.  Saç diplerini yumuşatır  ve güçlendirir.. Saçlarınızı şampuanla yıkadıktan sonra,  durulama suyuna az miktarda  bira ilave edin.  Fakat bu işlemin ardından doğal yollarla kurutun saçlarınızı. Kurutma  makinesi kullanmayın.. Bu işlemi haftada iki kez yapabilirsiniz.
    Saç Dökülmesi,Saç Dökülmesine Çözüm,Bira Saça İyi Gelirmi,Saç Kepeklenmesi,Yağlı Saçlar, Kabaran Saçlar,Kabaran Saçlara Çözüm

    SAÇ BAKIMI NASIL YAPILIR ?

    Konu Saati  05:26  |  in  Yağlı Saçlar  |  Devamı»

    Saç Kepeklenmesi,Yağlı Saçlar, Kabaran Saçlar,Kabaran Saçlara Çözüm
    Saç Bakımı Nasıl Yapılır ?
    Saç Bakımı Nasıl Yapılır ?
    Saç Dökülmesi,Saç Dökülmesine Çözüm,Bira Saça İyi Gelirmi, Saç Kepeklenmesi,Yağlı Saçlar, Kabaran Saçlar,Kabaran Saçlara Çözüm
    Saçlar yapı olarak farklı olsalar da pek çok kişinin ortak saç bakımı problemi vardır. Saçlardaki kepelenmeden tutun da saç dökülmesine kadar pek çok ortak problem yaşayan okurlarımız için bazı öneriler hazırladık..

    Saç Dökülmesi,Saç Dökülmesine Çözüm,Bira Saça İyi Gelirmi, Saç Kepeklenmesi,Yağlı Saçlar, Kabaran Saçlar,Kabaran Saçlara Çözüm
    Saç Kepeklenmesi
    Saç derisindeki keratenize olmuş ölü hücreler dönem dönem dökülür. İşte bizim "kepek" dediğimiz şey budur. Aşırı kuruluk, antibiyotik,  hormon kullanımı ve  dengesiz beslenme sonucunda oluşur.
    Yağlı Saçlar
    Saç folikülüne açılan yağ keseciklerinin mikroorganizmalara karşı koruyucu görevi vardır. Yağ kesecikleri  salgısını artırdığında cilt yüzeyinde çok daha kalın bir yağ tabakası oluşur. Bunun sonucunda ise baş derisinin gözeneklerini tıkar ve hücre ölümü artar. Aşırı yağlanma saç tellerini güçsüzleştirir, dökülmeyi hızlandırır.
    Kabaran Saçlar,Kabaran Saçlara Çözüm
    Kabarmada bir çok faktör devreye girer. Saç teli kalınlığı,  gürlüğü, derisinden çıkış şekli,  elektriklenme ve  yıkama suyunun sertliği gibi pek çok nedenden dolayı saçlar kabarır. Özellikle kuru ya da karma saçlarda uçlara doğru elektriklenme ve kabarma olur. Kabaran Saçlara Çözüm, kremli şampuan ya da saç kremi kullanmaktır.
    Saç Dökülmesi
    Sağlıklı bir saçta günde  20 – 30 tel dökülme doğal karşılanmalıdır. Bundan daha fazlası dökülürse mutlaka tedaviye başlamak gerekir.
    Bira Saça İyi Gelirmi
    *Bira, kıralan  ve kolay taranmayan saçlara çok fayda.  Saç diplerini yumuşatır  ve güçlendirir.. Saçlarınızı şampuanla yıkadıktan sonra,  durulama suyuna az miktarda  bira ilave edin.  Fakat bu işlemin ardından doğal yollarla kurutun saçlarınızı. Kurutma  makinesi kullanmayın.. Bu işlemi haftada iki kez yapabilirsiniz.
    Saç Dökülmesi,Saç Dökülmesine Çözüm,Bira Saça İyi Gelirmi,Saç Kepeklenmesi,Yağlı Saçlar, Kabaran Saçlar,Kabaran Saçlara Çözüm

    0 yorum:

    28 Mayıs 2013 Salı

    Yüz Tipine Göre Kaş,Yüz Tipine Göre Kaş Modelleri
    Yüz Tipine Göre Kaş Modelleri
    Yüz Tipine Göre Kaş Modelleri
    Hangi Yüz Tipine Hangi Kaş,Hangi Yüz Tipine Göre Hangi Kaş Modeli,Yüz Tipine Göre Kaş,Yüz Tipine Göre Kaş Modelleri,Yüz Tipine Göre Kaş Şekilleri,Yüz Tipine Göre Kaş Alımı
    Kaşlar, güzel ve yüz tipine uygun alındığı taktirde, gerçek anlamda ifadenizi değiştirir. Önemli olan yüz tipine göre kaş şekillerini iyi bilmektir. Bu gün sizlere hangi yüz tipine hangi kaş konusunda bilgiler vermek istiyoruz..

    Hangi Yüz Tipine Hangi Kaş,Hangi Yüz Tipine Göre Hangi Kaş Modeli,Yüz Tipine Göre Kaş,Yüz Tipine Göre Kaş Modelleri,Yüz Tipine Göre Kaş Şekilleri,Yüz Tipine Göre Kaş Alımı
    Eğer Yüzünüz Yuvarlak İse ; Kalın ve Kavisli kaşlar sizin için idealdir..
    Eğer Yüzünüz Uzun İse ; Görüntünüzü dengelemek amacı ile, enine uzun ve kavisli olmayan bir kaş modelini tercih etmeniz uygun olacaktrır.
    Eğer Yüzünüz Kalp Şeklinde İse ; Yani, yanaklar yuvarlak, çeneniz sivri ise, sizin için en ideal seçim, kavisli kaş modeli olacaktır..
    Eğer Yüzünüz Ovel İse ; Oval Yüzler için, simetri fzla olduğundan her kaş modeli uygun olacaktır..
    Eğer Yüzünüz Kare İse ; Kare yüzde en iyi duracak kaş modeli, kalın kaş modelidir. Kaşlarınızı aldırmak yerine, temziletmeniz yeterli olacaktır..
    Hangi Yüz Tipine Hangi Kaş,Hangi Yüz Tipine Göre Hangi Kaş Modeli,Yüz Tipine Göre Kaş,Yüz Tipine Göre Kaş Modelleri,Yüz Tipine Göre Kaş Şekilleri,Yüz Tipine Göre Kaş Alımı

    YÜZ TİPİNE GÖRE KAŞ MODELLERİ

    Konu Saati  22:00  |  in  Yüz Tipine Göre Kaş Şekilleri  |  Devamı»

    Yüz Tipine Göre Kaş,Yüz Tipine Göre Kaş Modelleri
    Yüz Tipine Göre Kaş Modelleri
    Yüz Tipine Göre Kaş Modelleri
    Hangi Yüz Tipine Hangi Kaş,Hangi Yüz Tipine Göre Hangi Kaş Modeli,Yüz Tipine Göre Kaş,Yüz Tipine Göre Kaş Modelleri,Yüz Tipine Göre Kaş Şekilleri,Yüz Tipine Göre Kaş Alımı
    Kaşlar, güzel ve yüz tipine uygun alındığı taktirde, gerçek anlamda ifadenizi değiştirir. Önemli olan yüz tipine göre kaş şekillerini iyi bilmektir. Bu gün sizlere hangi yüz tipine hangi kaş konusunda bilgiler vermek istiyoruz..

    Hangi Yüz Tipine Hangi Kaş,Hangi Yüz Tipine Göre Hangi Kaş Modeli,Yüz Tipine Göre Kaş,Yüz Tipine Göre Kaş Modelleri,Yüz Tipine Göre Kaş Şekilleri,Yüz Tipine Göre Kaş Alımı
    Eğer Yüzünüz Yuvarlak İse ; Kalın ve Kavisli kaşlar sizin için idealdir..
    Eğer Yüzünüz Uzun İse ; Görüntünüzü dengelemek amacı ile, enine uzun ve kavisli olmayan bir kaş modelini tercih etmeniz uygun olacaktrır.
    Eğer Yüzünüz Kalp Şeklinde İse ; Yani, yanaklar yuvarlak, çeneniz sivri ise, sizin için en ideal seçim, kavisli kaş modeli olacaktır..
    Eğer Yüzünüz Ovel İse ; Oval Yüzler için, simetri fzla olduğundan her kaş modeli uygun olacaktır..
    Eğer Yüzünüz Kare İse ; Kare yüzde en iyi duracak kaş modeli, kalın kaş modelidir. Kaşlarınızı aldırmak yerine, temziletmeniz yeterli olacaktır..
    Hangi Yüz Tipine Hangi Kaş,Hangi Yüz Tipine Göre Hangi Kaş Modeli,Yüz Tipine Göre Kaş,Yüz Tipine Göre Kaş Modelleri,Yüz Tipine Göre Kaş Şekilleri,Yüz Tipine Göre Kaş Alımı

    0 yorum:

    27 Mayıs 2013 Pazartesi

    Yufka Kebabı Tarifi,Yufka Kebabı Yapılışı
    Yufka Kebabı
    Yufka Kebabı Nasıl Yapılır ?
    Yufka Kebabı,Yufka Kebabı Nasıl Yapılır,Yufka Kebabı Yapımı,Yufka Kebabı Tarifi,Yufka Kebabı Yapılışı
    Yufka kebabını duydunuz mu ? Ben ilk defa duydum Farklı bir tarif olduğu için de sizlerle paylaşamak isdedim.. Sözü fazla uzatmadan, yufka kebabı nasıl yapılır konusuna geçelim. Öncelikle Yufka kebabı yapımı için gerekli malzemeleri sayarak işe başlayalım..

    Yufka Kebabı Tarifi İçin Gerekli Malzemeler ;
    *2 yufka,
    *500 gr. Kuşbaşı ya da tavuk eti,
    *1 kase bezelye,
    *yarım çay bardağı sıvıyağ,
    *1 kuru soğan,
    *2 diş sarımsak,
    *1-2 defen yaprağı,
    *2 sivribiber,
    *2 domates,
    *yarım demet maydanoz,
    *tuz,
    *karabiber,
    Yufka Kebabının Üzeri İçin ;
    *1 yumurta sarısı,
    *2 kaşık yoğurt,
    *1 çorba kaşığı susam,
    Yufka Kebabı,Yufka Kebabı Nasıl Yapılır,Yufka Kebabı Yapımı,Yufka Kebabı Tarifi,Yufka Kebabı Yapılışı
    Az miktrar sıvıyağda, eti tuz atmadan soteleyin.suyunu bırakınca üzerine,bezelyeyi,doğranmış domatesi, soğanı, biberi defne yapraklarını ve kıyılmış naneyi ilave edip pişirin. pişen harcı ocaktan alıp ılınmaya bırakın.1. yufkatı tezgaha serin. üzerien biraz sıvıyağ gezdirin.2. yufkayı üzerien serip,2. yufkanın karılıklı iki ucunu ortaya doğru katlayıp birleştirin. 2. yufkanın tam ortasına iç malzemeyi koyun ve yayın. üzerien kıyılmış nane yaprakları serpip,karşılıklı uçlarından katlayıp kare şeklini aldırın. üzerien yumurta ve yoğurt karışımı sürüp susam serpin. fırına sürün.
    Yufka Kebabı,Yufka Kebabı Nasıl Yapılır,Yufka Kebabı Yapımı,Yufka Kebabı Tarifi,Yufka Kebabı Yapılışı

    YUFKA KEBABI NASIL YAPILIR ?

    Konu Saati  22:00  |  in  Yufka Kebabı Yapımı  |  Devamı»

    Yufka Kebabı Tarifi,Yufka Kebabı Yapılışı
    Yufka Kebabı
    Yufka Kebabı Nasıl Yapılır ?
    Yufka Kebabı,Yufka Kebabı Nasıl Yapılır,Yufka Kebabı Yapımı,Yufka Kebabı Tarifi,Yufka Kebabı Yapılışı
    Yufka kebabını duydunuz mu ? Ben ilk defa duydum Farklı bir tarif olduğu için de sizlerle paylaşamak isdedim.. Sözü fazla uzatmadan, yufka kebabı nasıl yapılır konusuna geçelim. Öncelikle Yufka kebabı yapımı için gerekli malzemeleri sayarak işe başlayalım..

    Yufka Kebabı Tarifi İçin Gerekli Malzemeler ;
    *2 yufka,
    *500 gr. Kuşbaşı ya da tavuk eti,
    *1 kase bezelye,
    *yarım çay bardağı sıvıyağ,
    *1 kuru soğan,
    *2 diş sarımsak,
    *1-2 defen yaprağı,
    *2 sivribiber,
    *2 domates,
    *yarım demet maydanoz,
    *tuz,
    *karabiber,
    Yufka Kebabının Üzeri İçin ;
    *1 yumurta sarısı,
    *2 kaşık yoğurt,
    *1 çorba kaşığı susam,
    Yufka Kebabı,Yufka Kebabı Nasıl Yapılır,Yufka Kebabı Yapımı,Yufka Kebabı Tarifi,Yufka Kebabı Yapılışı
    Az miktrar sıvıyağda, eti tuz atmadan soteleyin.suyunu bırakınca üzerine,bezelyeyi,doğranmış domatesi, soğanı, biberi defne yapraklarını ve kıyılmış naneyi ilave edip pişirin. pişen harcı ocaktan alıp ılınmaya bırakın.1. yufkatı tezgaha serin. üzerien biraz sıvıyağ gezdirin.2. yufkayı üzerien serip,2. yufkanın karılıklı iki ucunu ortaya doğru katlayıp birleştirin. 2. yufkanın tam ortasına iç malzemeyi koyun ve yayın. üzerien kıyılmış nane yaprakları serpip,karşılıklı uçlarından katlayıp kare şeklini aldırın. üzerien yumurta ve yoğurt karışımı sürüp susam serpin. fırına sürün.
    Yufka Kebabı,Yufka Kebabı Nasıl Yapılır,Yufka Kebabı Yapımı,Yufka Kebabı Tarifi,Yufka Kebabı Yapılışı

    0 yorum:

    Kulak Akıntısına Ne İyi Gelir,Kulak Akıntısına Bitkisel Tedavi
    Kulak Akıntısı Nedenleri
    Kulak Akıntısına Ne İyi Gelir ?
    Kulak Akıntısı,Kulak Akıntısına Ne İyi Gelir,Kulak Akıntısı Neden Olur,Kulak Akıntısı Nedenleri,Kulak Akıntısına Bitkisel Tedavi
    Kulakta akıntı olmasının nedeni, dış kulak ve ortakulak iltihabıdır. Akıntı miktarı az ise, dış kulaktan, koyu sarı ve fazla miktarda ise, orta kulaktan kaynaklandığı düşünülür.  Mastoid iltihap olarak adlandırılan iltihap ise, krem kıvamında, çok miktarda akıntıya sebep olur.
    Kulaktan kanlı akıntı gelmesi, kafatası kırılmasından ya da, kulak zarının delinmesinden kaynaklanır. İltihap şekli ne olursa olsun, mutlaka bir hekime başvurmalı ve sorunun kaynağının bulunup tedavi edilmesi gerekir.
    Kulak Akıntısı,Kulak Akıntısına Ne İyi Gelir,Kulak Akıntısı Neden Olur,Kulak Akıntısı Nedenleri,Kulak Akıntısına Bitkisel Tedavi
    Kulak iltihabında kullanılabilecek bazı bitkisel tedavi kürleri vardır. Ancak, bu uygulamaları yapmadan önce, mutlaka bir KBB uzmanına gidip muayene olmalı ve gerekn tedavi almanız gerekir. Doktorunuza, bitkisel reçeteleri kullanıp kullanamayacağınızı danışmanız gerekir.
    Kulak Akıntısı,Kulak Akıntısına Bitkisel Tedavi,Kulak Akıntısına Ne İyi Gelir
    * 1 avuç taze zeytin yaprağı ezilerek suyu çıkarılır. İçine, 1 kahve kaşığı süzme bal ilave edilip, iyice karıştırılır. Kulağa; günde 3 defa, birer damla konur.
    * Kulağa; günde 2 defa, birer damla saf sirke damlatılır.
    * Ayrıca; günde 2 defa, 3 er damla papatya yağı damlatmak da faydalıdır.
    Kulak Akıntısı,Kulak Akıntısına Ne İyi Gelir,Kulak Akıntısı Neden Olur,Kulak Akıntısı Nedenleri,Kulak Akıntısına Bitkisel Tedavi

    KULAK AKINTISINA NE İYİ GELİR ?

    Konu Saati  04:47  |  in  Kulak Akıntısına Ne İyi Gelir  |  Devamı»

    Kulak Akıntısına Ne İyi Gelir,Kulak Akıntısına Bitkisel Tedavi
    Kulak Akıntısı Nedenleri
    Kulak Akıntısına Ne İyi Gelir ?
    Kulak Akıntısı,Kulak Akıntısına Ne İyi Gelir,Kulak Akıntısı Neden Olur,Kulak Akıntısı Nedenleri,Kulak Akıntısına Bitkisel Tedavi
    Kulakta akıntı olmasının nedeni, dış kulak ve ortakulak iltihabıdır. Akıntı miktarı az ise, dış kulaktan, koyu sarı ve fazla miktarda ise, orta kulaktan kaynaklandığı düşünülür.  Mastoid iltihap olarak adlandırılan iltihap ise, krem kıvamında, çok miktarda akıntıya sebep olur.
    Kulaktan kanlı akıntı gelmesi, kafatası kırılmasından ya da, kulak zarının delinmesinden kaynaklanır. İltihap şekli ne olursa olsun, mutlaka bir hekime başvurmalı ve sorunun kaynağının bulunup tedavi edilmesi gerekir.
    Kulak Akıntısı,Kulak Akıntısına Ne İyi Gelir,Kulak Akıntısı Neden Olur,Kulak Akıntısı Nedenleri,Kulak Akıntısına Bitkisel Tedavi
    Kulak iltihabında kullanılabilecek bazı bitkisel tedavi kürleri vardır. Ancak, bu uygulamaları yapmadan önce, mutlaka bir KBB uzmanına gidip muayene olmalı ve gerekn tedavi almanız gerekir. Doktorunuza, bitkisel reçeteleri kullanıp kullanamayacağınızı danışmanız gerekir.
    Kulak Akıntısı,Kulak Akıntısına Bitkisel Tedavi,Kulak Akıntısına Ne İyi Gelir
    * 1 avuç taze zeytin yaprağı ezilerek suyu çıkarılır. İçine, 1 kahve kaşığı süzme bal ilave edilip, iyice karıştırılır. Kulağa; günde 3 defa, birer damla konur.
    * Kulağa; günde 2 defa, birer damla saf sirke damlatılır.
    * Ayrıca; günde 2 defa, 3 er damla papatya yağı damlatmak da faydalıdır.
    Kulak Akıntısı,Kulak Akıntısına Ne İyi Gelir,Kulak Akıntısı Neden Olur,Kulak Akıntısı Nedenleri,Kulak Akıntısına Bitkisel Tedavi

    0 yorum:

    Halk arasında "kemik erimesi" olarak bilinen ve daha çok kadınları etkilediğine inanılan osteoporoz erkeklerde de önemli sağlık sorunlarına yol açıyor. Özellikle emeklilik sonrasında hareketsiz bir yaşam süren ve sigara kullanan erkeklerde rastlanan bu hastalık, 50 yaş üzerindeki 5 erkekten 1'ini tehdit ediyor.

    Osteoporoz hastalığıyla ilgili son gelişmeler ve tedavi yöntemleri Ankara’da düzenlenen "21. Yüzyılda Osteoporoz Sempozyumu"nda ele alındı. Sempozyum Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yeşim Gökçe Kutsal, osteoporozun, dünya genelinde yılda 1.5 milyon kırığın etkeni olan ciddi bir toplum sağlığı sorunu olduğunu belirtti.

    Osteoporozun önceleri daha çok kadınları etkilediğinin düşünüldüğünü söyleyen Kutsal, ancak yapılan araştırmaların bu hastalığın erkekleri de yakından etkileyen bir sağlık sorunu olduğunu ortaya çıkardığını aktardı.

    Kutsal, Türkiye Osteoporoz Derneği tarafından 18-89 yaşları arasındaki 10 bin 489 kişi üzerinde yapılan kemik tarama ve sağlığı araştırmasına göre, 45-65 yaşları arasındaki erkeklerde sigaraya ve hareketsiz yaşam tarzına bağlı olarak bu hastalığın ortaya çıktığını belirtti.

    Hareketsiz Yaşam Hastalığı Tetikliyor

    Erkeklerde osteoporozun genelde kullanılan ilaçlara ya da bazı hastalıklara bağlı olarak ortaya çıktığını ifade eden Kutsal, "Ancak, araştırmamıza göre özellikle emeklilik sonrasına denk gelen bu dönemde erkekler kahvehanelere kapanıp hareketsiz bir yaşam sürmeye başlıyor. Bunun üzerine bir de sigara kullanımı eklenince osteporoza yakalanmaları kaçınılmaz oluyor. Bu yaş grubundaki her 6-7 erkekten birinde osteoporoz görülüyor!" dedi.

    Hastalıktan Korunmak Çok Önemli

    Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatma Atalay da, Türkiye’de yaşam süresinin artmasına paralel olarak bu hastalığın görülme sıklığının da arttığına işaret etti.

    Hastaların yaşam kalitelerinin bozulması ve oluşan kırıklar nedeniyle önemli bir halk sağlığı sorunu olan osteoporozun tedavisinin de ekonomiye büyük bir yük getirdiğini ifade eden Atalay, şunları söyledi: "Bu nedenle hastalıktan korunmak çok önemli. İlk adım toplumun kemik kütlesini doruk noktaya çıkartmak olmalıdır. Bunun için doğum ve bebeklikten başlayarak doğru beslenme alışkanlıkları geliştirilmelidir. Anne sütüyle beslenme, küçük yaşlardan itibaren D vitamini ve yeterli kalsiyum alınması, güneş ışınlarından yeterince yararlanma son derece önemli. Bunların hepsi bir arada olursa doruk kemik kütlesine ulaşılabilir. Hükümet politikaları bu noktada devreye sokulmalı. Gerekli önlemler alınırsa ilerde ülkemizde hastalığın görülme sıklığı azalabilir."

    Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksal Tıp ve Rehabilitasyon Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülay Dinçer de, osteoporoz konusunda halkın bilinçlendirmesinin önemine işaret ederek, "Sessiz seyrettiği ve diğer travmatik kırıklar gibi olmadığı için, bu hastalar omurga kırıklarının farkına varmaz. Daha çok omuz ve sırt ağrısı olarak algılanır ve yanlış tedavi uygulanabilir. Bu nedenle hem hekimlerin hem de hastaların tanı açısından daha fazla bilinçlendirilmesi gerekir" diye konuştu.

    Hayat boyu kalsiyum yönünden zengin besinlerle, süt ve süt ürünlerinin tüketilmesi gerektiğini ifade eden Dinçer, "Bu kadar güneşli bir ülkede yeterince D vitamininden yararlanamıyoruz" dedi.

    Kalça Kırıkları Ölüme Yol Açabilir

    Yapılan araştırmaya göre, ileri yaşlardaki kalça kırıkları, yüzde 20 oranında kırığı takip eden ilk bir yıl içinde ölüme neden olurken, sağ kalan hastaların yüzde 80’i günlük yaşam aktivitelerinde bağımlı hale geliyor.

    Türkiye Osteoporoz Derneğinin kemik tarama ve sağlığı araştırmasına göre, kemik yoğunluğu Türk erkeklerinde 18-29, kadınlarda ise 30-39 yaşları arasında en yüksek değere ulaşıyor.

    Kemik yoğunluğundaki kayıp erkeklerde 40-50’li yaşlarda, kadınlarda ise 49 yaşından sonra başlıyor.

    Kemik yoğunluğunu etkileyen en önemli faktörler ilerleyen yaş ve düşük vücut kitle indeksi olarak belirlendi.

    50 Yaş Üstü 5 Erkekten 1'inde Görülüyor

    Cenevre Üniversitesi Hastanesi İç Hastalıkları Profesörü ve Uluslararası Osteoporoz Vakfı Temsilcisi Rene Rizzoli ise, hastalıkla mücadelenin 3 ayağının, hasta ve hekimlerin bilinçlendirilmesi ve yetkili mercilerin hastalığın halk sağlığı üzerinde tehdit olduğunun farkına varması olduğunu söyledi.

    50 yaş üzerindeki 2 kadından ve 5 erkekten 1'inde bu hastalığın görüldüğüne dikkati çeken Rizzoli, dünyadaki son tedavi yöntemleriyle ilgili de bilgi verdi. Kemik yıkımını önleyen ilaçların en çok kullanılanlar olduğunu belirten Rizzoli, bunların yanında yeni kemik oluşumu ve formasyonu için de ilaçlar bulunduğunu bildirdi.

    Prof. Dr. Georges Boivin de, yapı, şekil ve mineralleşme derecesi gibi kemik kalitesini belirleyen unsurların doğuştan geldiğini, mikro hasar ve kırıkların sayısının artmasının, kemikte kırılmalara yol açabildiğini belirtti.

    Almanya’daki Der Fürstenhof Kliniğinin Başkanı ve Uluslararası Osteoporoz Vakfı Temsilcisi Prof. Dr. Helmut Minne ise, osteoporozun görülmesinde yaşam süresinin uzamasının önemli olduğunu ifade ederek, "24 saat sağlıklı yaşasanız bile yaşlandıkça hastalıklara meyil artar. Bu nedenle osteoporuzu önlemek derken, geciktirmek söz konusu olabilir. Bunun için de kırıkların azaltılması yönünde bilgilendirme çok önemli" diye konuştu.

    Osteoporoz Erkekleri de Vuruyor

    Konu Saati  04:00  |  in  Genel Sağlık  |  Devamı»

    Halk arasında "kemik erimesi" olarak bilinen ve daha çok kadınları etkilediğine inanılan osteoporoz erkeklerde de önemli sağlık sorunlarına yol açıyor. Özellikle emeklilik sonrasında hareketsiz bir yaşam süren ve sigara kullanan erkeklerde rastlanan bu hastalık, 50 yaş üzerindeki 5 erkekten 1'ini tehdit ediyor.

    Osteoporoz hastalığıyla ilgili son gelişmeler ve tedavi yöntemleri Ankara’da düzenlenen "21. Yüzyılda Osteoporoz Sempozyumu"nda ele alındı. Sempozyum Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yeşim Gökçe Kutsal, osteoporozun, dünya genelinde yılda 1.5 milyon kırığın etkeni olan ciddi bir toplum sağlığı sorunu olduğunu belirtti.

    Osteoporozun önceleri daha çok kadınları etkilediğinin düşünüldüğünü söyleyen Kutsal, ancak yapılan araştırmaların bu hastalığın erkekleri de yakından etkileyen bir sağlık sorunu olduğunu ortaya çıkardığını aktardı.

    Kutsal, Türkiye Osteoporoz Derneği tarafından 18-89 yaşları arasındaki 10 bin 489 kişi üzerinde yapılan kemik tarama ve sağlığı araştırmasına göre, 45-65 yaşları arasındaki erkeklerde sigaraya ve hareketsiz yaşam tarzına bağlı olarak bu hastalığın ortaya çıktığını belirtti.

    Hareketsiz Yaşam Hastalığı Tetikliyor

    Erkeklerde osteoporozun genelde kullanılan ilaçlara ya da bazı hastalıklara bağlı olarak ortaya çıktığını ifade eden Kutsal, "Ancak, araştırmamıza göre özellikle emeklilik sonrasına denk gelen bu dönemde erkekler kahvehanelere kapanıp hareketsiz bir yaşam sürmeye başlıyor. Bunun üzerine bir de sigara kullanımı eklenince osteporoza yakalanmaları kaçınılmaz oluyor. Bu yaş grubundaki her 6-7 erkekten birinde osteoporoz görülüyor!" dedi.

    Hastalıktan Korunmak Çok Önemli

    Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatma Atalay da, Türkiye’de yaşam süresinin artmasına paralel olarak bu hastalığın görülme sıklığının da arttığına işaret etti.

    Hastaların yaşam kalitelerinin bozulması ve oluşan kırıklar nedeniyle önemli bir halk sağlığı sorunu olan osteoporozun tedavisinin de ekonomiye büyük bir yük getirdiğini ifade eden Atalay, şunları söyledi: "Bu nedenle hastalıktan korunmak çok önemli. İlk adım toplumun kemik kütlesini doruk noktaya çıkartmak olmalıdır. Bunun için doğum ve bebeklikten başlayarak doğru beslenme alışkanlıkları geliştirilmelidir. Anne sütüyle beslenme, küçük yaşlardan itibaren D vitamini ve yeterli kalsiyum alınması, güneş ışınlarından yeterince yararlanma son derece önemli. Bunların hepsi bir arada olursa doruk kemik kütlesine ulaşılabilir. Hükümet politikaları bu noktada devreye sokulmalı. Gerekli önlemler alınırsa ilerde ülkemizde hastalığın görülme sıklığı azalabilir."

    Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksal Tıp ve Rehabilitasyon Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülay Dinçer de, osteoporoz konusunda halkın bilinçlendirmesinin önemine işaret ederek, "Sessiz seyrettiği ve diğer travmatik kırıklar gibi olmadığı için, bu hastalar omurga kırıklarının farkına varmaz. Daha çok omuz ve sırt ağrısı olarak algılanır ve yanlış tedavi uygulanabilir. Bu nedenle hem hekimlerin hem de hastaların tanı açısından daha fazla bilinçlendirilmesi gerekir" diye konuştu.

    Hayat boyu kalsiyum yönünden zengin besinlerle, süt ve süt ürünlerinin tüketilmesi gerektiğini ifade eden Dinçer, "Bu kadar güneşli bir ülkede yeterince D vitamininden yararlanamıyoruz" dedi.

    Kalça Kırıkları Ölüme Yol Açabilir

    Yapılan araştırmaya göre, ileri yaşlardaki kalça kırıkları, yüzde 20 oranında kırığı takip eden ilk bir yıl içinde ölüme neden olurken, sağ kalan hastaların yüzde 80’i günlük yaşam aktivitelerinde bağımlı hale geliyor.

    Türkiye Osteoporoz Derneğinin kemik tarama ve sağlığı araştırmasına göre, kemik yoğunluğu Türk erkeklerinde 18-29, kadınlarda ise 30-39 yaşları arasında en yüksek değere ulaşıyor.

    Kemik yoğunluğundaki kayıp erkeklerde 40-50’li yaşlarda, kadınlarda ise 49 yaşından sonra başlıyor.

    Kemik yoğunluğunu etkileyen en önemli faktörler ilerleyen yaş ve düşük vücut kitle indeksi olarak belirlendi.

    50 Yaş Üstü 5 Erkekten 1'inde Görülüyor

    Cenevre Üniversitesi Hastanesi İç Hastalıkları Profesörü ve Uluslararası Osteoporoz Vakfı Temsilcisi Rene Rizzoli ise, hastalıkla mücadelenin 3 ayağının, hasta ve hekimlerin bilinçlendirilmesi ve yetkili mercilerin hastalığın halk sağlığı üzerinde tehdit olduğunun farkına varması olduğunu söyledi.

    50 yaş üzerindeki 2 kadından ve 5 erkekten 1'inde bu hastalığın görüldüğüne dikkati çeken Rizzoli, dünyadaki son tedavi yöntemleriyle ilgili de bilgi verdi. Kemik yıkımını önleyen ilaçların en çok kullanılanlar olduğunu belirten Rizzoli, bunların yanında yeni kemik oluşumu ve formasyonu için de ilaçlar bulunduğunu bildirdi.

    Prof. Dr. Georges Boivin de, yapı, şekil ve mineralleşme derecesi gibi kemik kalitesini belirleyen unsurların doğuştan geldiğini, mikro hasar ve kırıkların sayısının artmasının, kemikte kırılmalara yol açabildiğini belirtti.

    Almanya’daki Der Fürstenhof Kliniğinin Başkanı ve Uluslararası Osteoporoz Vakfı Temsilcisi Prof. Dr. Helmut Minne ise, osteoporozun görülmesinde yaşam süresinin uzamasının önemli olduğunu ifade ederek, "24 saat sağlıklı yaşasanız bile yaşlandıkça hastalıklara meyil artar. Bu nedenle osteoporuzu önlemek derken, geciktirmek söz konusu olabilir. Bunun için de kırıkların azaltılması yönünde bilgilendirme çok önemli" diye konuştu.

    0 yorum:

    Hem eğlenceli dakikalar yaşamak hem de forma girmek ister misiniz? 

    1 hafta boyunca her gün yapacağınız 7 su egzersiziyle tatil dönüşündeki farkı fotoğraflarda bile göreceksiniz. Çünkü bu egzersizleri, diyetle destekleyerek, 7 günde tam 1 beden incelmeniz mümkün.

    Kol Egzersizi

    İki ayağınızı yere basın ve sırtınızın dik olmasına özen gösterin. Ellerinizi omuzlarınıza dirsekleriniz açık olacak şekilde yerleştirin. Bir aşağı bir yukarı hareket ettirin. Ardından, biraz eğilerek sol kolunuzu sağ bacak dirseğinize yaklaştırın ve bu hareketi birkaç kez tekrarlayın. Bunu yaparken derin nefes alıp vermeye dikkat edin.
    Daha İyi Sonuç İçin: Egzersiz sırasında dirseklerinizi çok kırmayın. Vücudunuza dikey konumda olmalarına dikkat edin.

    Karın Egzersizi

    Omuzunuz da içeride olacak şekilde suyun içine girin. Ellerinizi ve kollarınızı öne doğru yatay şekilde uzatın. Şimdi de bir aşağı, bir yukarı hareket ettirin. Daha sonra ellerinizi karnınıza doğru birleştirerek ileri geri hareketlerle basınç uygulayın. Karın bölgenize uyguladığınız bu basınç sayesinde fazla yağlarınızdan kurtulabileceksiniz.
    Daha İyi Sonuç İçin: Karnınızın Basıldığını hissedin. Düzenli nefes alarak karın kaslarınızın çalışmasına yardım edin.

    Omuz Egzersizi

    Bacaklarınızı hafifçe açın. Kollarınızı, elleriniz önde, omuz yüksekliği hizasına kadar kaldırın ve hemen ardından dizinize kadar alçaltın. Bu hareketi 5 kere tekrarlayın. Daha eğlenceli hale getirmek istiyorsanız avuç içleriniz size dönük şekilde tekrar edin.
    Daha İyi Sonuç İçin: Kollarınızı ön kısmını çalıştırmak için dirseklerin vücudunuza değecek biçimde tutun.

    Göğüs Egzersizi

    Kollarınızı geniş biçimde açarak bir bacağınızı geriye atın. Diğer bacağınızdan da destek alabilmeniz için vücudunuzun ağırlığını öne bırakın. Kollarınızı mümkün olduğu kadar uzakta çapraz şekilde tutun. Suyun basıncına karşı bu şekilde dengede durmayı deneyin.
    Daha İyi Sonuç İçin: Çapraz hareketlerle kollarınızla suyu hızlıca çalkalayın. Karın kaslarınızın hızlıca hareketlendiğini hissedeceksiniz.

    Kalça Egzersizi

    Bir bacağınızı yere koyun, diğerini dik açı yapacak şekilde havaya kaldırın ve sağa doğru açın. Bu şekilde dengede durmayı deneyin. Ardından aynı duruşu diğer bacağınızla tekrarlayın.
    Daha İyi Sonuç İçin: Dizinizi sağa doğru kaldırın ve bu şekilde dengede durmayı deneyin Böylece karın kaslarınızı harekete geçireceksiniz

    Bacak Egzersizi

    Bacağınızı gergin şekilde kırmadan öne doğru kaldırın. Kollarınız da bacağınıza dikey konumda dursun. Sağ bacağınızı kaldırarak kollarınızla bacağınıza uzanmaya çalışın. Bu hareketi daha sonra sol bacağınızla uygulayın.
    Daha İyi Sonuç İçin: Sırtınızın kambur olmamasına dikkat edin. Sırtınız dik konumdayken kaslarınız daha fazla çalışacak.

    Baldır Egzersizi

    İki bacağınızı açarak parmak ucunda durun. Bacaklarınızın gergin olmasına özen gösterin. Bacaklarınızla makas hareketi yapın ve bu şekilde seke seke yürüyün. Bu şekilde kalçalarınızın sıkılaşmasına olanak tanıyacaksınız.

    Daha İyi Sonuç İçin: Egzersiz boyunca parmak ucunda durun. Kalçalarınızı sıkıp dengede durmaya çalışın. Böylece vücudunuzun sıkılaştığını hissedeceksiniz.

    Etkiyi Artırın

    Suya Gömülün: Omuzlarınızın da suyun içinde olduğundan emin olun. Bu konum hareketlerinizi daha yumuşak yapmanıza olanak sağlayacak.

    Ritmi Hızlandırın: Egzersizi ne kadar hızlı tekrar ederseniz, suya karşı dayanıklılığınız bir o kadar artacak ve hareketlerden elde ettiğiniz sonuç daha etkili olacak. Ayrıca suyun yumuşaklığı hareketlerinizi uygulamada size yardımcı olacak.

    Her Harekete Ayakla Başlayın: Suyun içinde 5 ya da 7 dakika boyunca koşun. Bacaklarınızı kendinize doğru çekin. Topuğunuzu kalçalarınıza doğru kaldırın.

    Vücudunuzun Konumunu Gözlemleyin: Egzersizin doğru etkiyi sağlaması için vücut pozisyonunuzun doğru olması gerekir. Sırtınızın dik, karın ve kalçaların ise sıkı olmasına özen gösterin.

    Kendinizi Motive Edin: Her egzersizi birkaç kere tekrarlamanız gerekiyor. Eğer hızlı ve çevik hareket ederseniz egzersizler çok zamanınızı almayacak. Bu şekilde vücudunuz efor sarfedecek ve kaslarınızın hızlıca enerji yakmasını sağlayacaksınız.

    Terleyin: Doğru egzersizin ilk kuralı, kasların ihtiyacı olan oksijeni elde etmesi. Bunun için düzenli olarak derinden nefes alın. Ne kadar çok hareket ederseniz o kadar çok terleyeceksiniz. Düzenli olarak tekrar ettiğiniz sürece fazla yağlarınızdan kurtulduğunuzu fark edeceksiniz. (Formasante)

    Suda Kolay Zayıflama Egzersizleri

    Konu Saati  04:00  |  in  Diyet zayıflama  |  Devamı»

    Hem eğlenceli dakikalar yaşamak hem de forma girmek ister misiniz? 

    1 hafta boyunca her gün yapacağınız 7 su egzersiziyle tatil dönüşündeki farkı fotoğraflarda bile göreceksiniz. Çünkü bu egzersizleri, diyetle destekleyerek, 7 günde tam 1 beden incelmeniz mümkün.

    Kol Egzersizi

    İki ayağınızı yere basın ve sırtınızın dik olmasına özen gösterin. Ellerinizi omuzlarınıza dirsekleriniz açık olacak şekilde yerleştirin. Bir aşağı bir yukarı hareket ettirin. Ardından, biraz eğilerek sol kolunuzu sağ bacak dirseğinize yaklaştırın ve bu hareketi birkaç kez tekrarlayın. Bunu yaparken derin nefes alıp vermeye dikkat edin.
    Daha İyi Sonuç İçin: Egzersiz sırasında dirseklerinizi çok kırmayın. Vücudunuza dikey konumda olmalarına dikkat edin.

    Karın Egzersizi

    Omuzunuz da içeride olacak şekilde suyun içine girin. Ellerinizi ve kollarınızı öne doğru yatay şekilde uzatın. Şimdi de bir aşağı, bir yukarı hareket ettirin. Daha sonra ellerinizi karnınıza doğru birleştirerek ileri geri hareketlerle basınç uygulayın. Karın bölgenize uyguladığınız bu basınç sayesinde fazla yağlarınızdan kurtulabileceksiniz.
    Daha İyi Sonuç İçin: Karnınızın Basıldığını hissedin. Düzenli nefes alarak karın kaslarınızın çalışmasına yardım edin.

    Omuz Egzersizi

    Bacaklarınızı hafifçe açın. Kollarınızı, elleriniz önde, omuz yüksekliği hizasına kadar kaldırın ve hemen ardından dizinize kadar alçaltın. Bu hareketi 5 kere tekrarlayın. Daha eğlenceli hale getirmek istiyorsanız avuç içleriniz size dönük şekilde tekrar edin.
    Daha İyi Sonuç İçin: Kollarınızı ön kısmını çalıştırmak için dirseklerin vücudunuza değecek biçimde tutun.

    Göğüs Egzersizi

    Kollarınızı geniş biçimde açarak bir bacağınızı geriye atın. Diğer bacağınızdan da destek alabilmeniz için vücudunuzun ağırlığını öne bırakın. Kollarınızı mümkün olduğu kadar uzakta çapraz şekilde tutun. Suyun basıncına karşı bu şekilde dengede durmayı deneyin.
    Daha İyi Sonuç İçin: Çapraz hareketlerle kollarınızla suyu hızlıca çalkalayın. Karın kaslarınızın hızlıca hareketlendiğini hissedeceksiniz.

    Kalça Egzersizi

    Bir bacağınızı yere koyun, diğerini dik açı yapacak şekilde havaya kaldırın ve sağa doğru açın. Bu şekilde dengede durmayı deneyin. Ardından aynı duruşu diğer bacağınızla tekrarlayın.
    Daha İyi Sonuç İçin: Dizinizi sağa doğru kaldırın ve bu şekilde dengede durmayı deneyin Böylece karın kaslarınızı harekete geçireceksiniz

    Bacak Egzersizi

    Bacağınızı gergin şekilde kırmadan öne doğru kaldırın. Kollarınız da bacağınıza dikey konumda dursun. Sağ bacağınızı kaldırarak kollarınızla bacağınıza uzanmaya çalışın. Bu hareketi daha sonra sol bacağınızla uygulayın.
    Daha İyi Sonuç İçin: Sırtınızın kambur olmamasına dikkat edin. Sırtınız dik konumdayken kaslarınız daha fazla çalışacak.

    Baldır Egzersizi

    İki bacağınızı açarak parmak ucunda durun. Bacaklarınızın gergin olmasına özen gösterin. Bacaklarınızla makas hareketi yapın ve bu şekilde seke seke yürüyün. Bu şekilde kalçalarınızın sıkılaşmasına olanak tanıyacaksınız.

    Daha İyi Sonuç İçin: Egzersiz boyunca parmak ucunda durun. Kalçalarınızı sıkıp dengede durmaya çalışın. Böylece vücudunuzun sıkılaştığını hissedeceksiniz.

    Etkiyi Artırın

    Suya Gömülün: Omuzlarınızın da suyun içinde olduğundan emin olun. Bu konum hareketlerinizi daha yumuşak yapmanıza olanak sağlayacak.

    Ritmi Hızlandırın: Egzersizi ne kadar hızlı tekrar ederseniz, suya karşı dayanıklılığınız bir o kadar artacak ve hareketlerden elde ettiğiniz sonuç daha etkili olacak. Ayrıca suyun yumuşaklığı hareketlerinizi uygulamada size yardımcı olacak.

    Her Harekete Ayakla Başlayın: Suyun içinde 5 ya da 7 dakika boyunca koşun. Bacaklarınızı kendinize doğru çekin. Topuğunuzu kalçalarınıza doğru kaldırın.

    Vücudunuzun Konumunu Gözlemleyin: Egzersizin doğru etkiyi sağlaması için vücut pozisyonunuzun doğru olması gerekir. Sırtınızın dik, karın ve kalçaların ise sıkı olmasına özen gösterin.

    Kendinizi Motive Edin: Her egzersizi birkaç kere tekrarlamanız gerekiyor. Eğer hızlı ve çevik hareket ederseniz egzersizler çok zamanınızı almayacak. Bu şekilde vücudunuz efor sarfedecek ve kaslarınızın hızlıca enerji yakmasını sağlayacaksınız.

    Terleyin: Doğru egzersizin ilk kuralı, kasların ihtiyacı olan oksijeni elde etmesi. Bunun için düzenli olarak derinden nefes alın. Ne kadar çok hareket ederseniz o kadar çok terleyeceksiniz. Düzenli olarak tekrar ettiğiniz sürece fazla yağlarınızdan kurtulduğunuzu fark edeceksiniz. (Formasante)

    0 yorum:

    "Ellerimi yıkamadan duramam, kıyafetlerimi temiz olduğuna inana kadar yıkıyorum, bulaşık makinesi benden iyi temizleyemez, kapı kollarına dokunamam, başkasının evinde tuvalete giremem" diyenlerden misiniz? Dikkat, aşırı temizlik düşkünlüğü hastalık belirtisi… 

    Halk arasında temizlik hastalığı olarak bilinen Obsesif Kompulsif kişilik bozukluğu hem kişiyi hem de çevresindekileri hasta ediyor. Reem Nöropsikiyatri Merkezi’nden Dr. Mehmet Yavuz, her 100 kişiden ikisinde görülen temizlik hastalığı hakkında bilgiler verdi.

    - Temizlik hastalığı nedir?
    Temizlik hastalığı olarak adlandırılan bu hastalık aslında Obsesif Kompulsif bozukluklardan bir tanesidir. Takıntılı şekilde temizlik tutkunluğu, her şeyin kirli olduğu hissine inanma ve her şeyi sürekli yıkama silme gibi eylemlerin sürekli tekrarlanması temizlik hastalığı olarak adlandırılır. Bunun altında yatan sebep anksiyete bozukluğu, şüphecilik ve emin olamama hissi, saplantılı düşüncelerdir. Diğer tüm takıntılarda olduğu gibi aynı süreci izler. Kişi bu bozuklukların mantık dışı olduğunu bildiği halde kendi davranışlarını engelleyemez. İstem dışı davranışlarını sürekli tekrarlayarak engellemeye çalışır. Saplantılı düşünceden kurtulmaya ve unutmaya çaba gösterir. Fakat başarılı olamaz. Örneğin elini yıkadığı halde emin olamadığı için tekrar yıkayabilir. Bu hastalık tedavi edilebilir bir hastalıktır. Fakat tedavi edilmediğinde ciddi sağlık problemleri ortaya çıkabilir.

    Aileden Miras Kalabilir!

    - Temizlik hastalığının belirtileri nelerdir?Kişi sürekli ellerini yıkar, evi temizler, eve gelen bir misafirin ardından kullandığı her şeyi temizleyebilir. Zamanın çoğunu temizlik yaparak harcar. Kirli olduğunu düşündüğü her nesneyi yıkar ve temizlemeden kullanamaz.

    - Temizlik hastalığına etki eden faktörler nelerdir?
    Aslında takıntılara sebep olabilecek pek çok neden öne sürülmekteyse de kesin olarak nedeni bilinmemektedir. Biyolojik, psikolojik, çevresel faktörler neden olabilir. Ailesi çok düzenli ve titiz ya da aşırı kuralcı olan bir çocukta bu tür saplantılı düşünceler ve buna bağlı olarak saplantılı davranış biçimleri gelişebilir. Örneğin annesi çok titiz olan bir çocuk ileride temizlik hastalığına yakalanabilir. Aynı zamanda yakın bir dönemde yaşadığı acı bir olay da takıntılara sebep verebilir. Örneğin vefat, iflas, boşanma gibi yaşanan zor süreçlerden sonra Obsesif Kompulsif düşünceler ve eylemler görülebilir.

    Kendilerine Zarar Veriyorlar

    - Takıntılı kişilik durumları yaşamı nasıl etkiler?
    Öncelikle kişinin sosyal ve iş yaşantısı bozulur. Aşırı temizlik tutkusundan ötürü çevresindeki arkadaşları evine gelmek istemeyebilir. Kendisini bu durum karşısında mutsuz hisseder. Aynı zamanda bu tarz hastalıklarda kişi en çok kendisine zarar verir. Zamanın çoğunu temizliğe ayırdığı için zaman kaybı yaşar diğer yapması gereken hiçbir şeye konsantre olamaz. Gerek ev ve sosyal çevresiyle gerekse iş ortamı ile ilişkileri bozulur. İş performansı önemli derecede olumsuz etkilenir. Evli ise eşi ve çocuğu ile iletişim bozukluğu yaşar. Kendisini temizlik yaparak sürekli hırpalar, günün sonunda yorgun ve bitkin düşer. Bir dönem sonra kişi bedensel olarak da belirli rahatsızlıklara zemin hazırlamış olur. Örneğin bel, kas eklem ağrıları bu dönemde ortaya çıkabilir. Aynı şekilde zamanında tedavi olunmazsa bireyde depresyon gibi psikolojik birçok rahatsızlık da ortaya çıkabilir.

    Simetri ve Kontrol Takıntısı...

    - Diğer obsesisif kompulsif bozukluklar nelerdir?
    Sürekli kontrol etme “ütünün fişini çekmiş miydim, kapıyı kilitlemiş miydim, ocağı kapatmış mıydım” gibi sorular sürekli sorulur. Kişide emin olamama durumu, simetrik olarak nesnelerin düzenli durmasını istemek, ihtiyaç olur düşüncesi ile eşya ve giysileri biriktirmek, günah işlemekten korkma gibi nitelendirilen birçok takıntılı davranış bozukluğu sıralanabilir.

    - Obsesif kompulsif kişilik ile takıntılı kişilik arasındaki farklar nelerdir?
    Toplum arasında Obsesif olarak adlandırılan her kişi takıntılı kişilik bozukluğu yaşıyor olarak değerlendirilmez. Takıntılı kişilikte birey tutucu, titiz, garantici, sorgulayıcı tavırlar gösterebilir fakat bu durumdan şikâyetçi değildir. Bunu diğer kişilerden daha üstün bir özellik olarak adlandırabilir. Hatta bu kişiler çalıştıkları iş yerlerinde denetleyici özellikleri iyi olduğu için şef, müdür gibi konumlara getirilirler. Onlar davranışlarından şikâyet etmeyebilir fakat çevresindekiler bu özelliklerinden dolayı onlardan rahatsız olabilir.
    Obsesif Kompulsif bozukluklarda ise tam tersi bir durum söz konusudur. Kişi kendisinde oluşan aşırı şüphecilik ve saplantılı davranışlarından rahatsız ve mutsuzdur.

    Takıntılarından Dolayı Suçlamayın

    - Nasıl tedavi edilir?
    Bazı araştırmacılar bu hastalarda beynin ön kısmı olan frontal kortex ile içyapılardan bazal ganglionlar arasında iletişim kopukluğu olduğunu ileri sürmektedir.  Tedavide amaç öncelikle var olan hastalığı tedavi etmek sonra da hastalığın tekrarlamasını önlemektir. Bu amaçla üç tedavi yöntemi kullanılmaktadır. Seçici serotonin geri alım inhibitörleri kullanmak. (Antidepresan ilaçlar) Bilişsel davranışçı terapi uygulamaları TMS (Transkranial Manyetik Stimülasyon) tedavide kullanılabilir.

    OKB’de tedavi oldukça zor ve uzun solukludur. Genellikle ilaçlar nispeten daha yüksek dozda ya da birkaç ilaç kombine şeklinde uygulanır. OKB, tedavisi zor olan bir süreçtir. Ancak yine de üstesinden gelinemeyecek bir hastalık değildir. Son zamanlarda ilaç tedavisi ile birlikte uygulanan, TMS tedavisinin oldukça etkili olduğu görülmektedir. TMS, sağladığı manyetik vurular ile bir nevi resetleme yaparak, frontal korteks ile bazal ganglionlar arasında ki uyumsuzluğu ortadan kaldırabilir ve böylece çok etkili ve çarpıcı sonuçlar verebilir.
    Ayrıca, Obsesif Kompulsif bozukluklar kaygı hastalığı olduğu için “Davranışçı Tedavi” olarak adlandırılan eğitimsel terapi yöntemleri fayda sağlayabilir. Hastanın kirli olduğunu düşündüğü nesne ile temas etmesi sağlanır.

    Obsesif Kompulsif bozukluklar inatçı hastalıklardır. Yenilemeler ve gerilemeler görülebilir. Terapi, ilaç tedavisi birlikte uygulandığında daha iyi sonuçlar verebilir. Ailenin davranış şekli bu konuda çok önemlidir. Aile takıntılarından dolayı kişiyi suçlamamalı, bunun bir hastalık olduğunun bilincine vararak, kişiyi en kısa zamanda tedavi ettirmelidir.

    Takıntılarınızın Kölesi Olmayın!

    Konu Saati  04:00  |  in  sağlıklı yaşam  |  Devamı»

    "Ellerimi yıkamadan duramam, kıyafetlerimi temiz olduğuna inana kadar yıkıyorum, bulaşık makinesi benden iyi temizleyemez, kapı kollarına dokunamam, başkasının evinde tuvalete giremem" diyenlerden misiniz? Dikkat, aşırı temizlik düşkünlüğü hastalık belirtisi… 

    Halk arasında temizlik hastalığı olarak bilinen Obsesif Kompulsif kişilik bozukluğu hem kişiyi hem de çevresindekileri hasta ediyor. Reem Nöropsikiyatri Merkezi’nden Dr. Mehmet Yavuz, her 100 kişiden ikisinde görülen temizlik hastalığı hakkında bilgiler verdi.

    - Temizlik hastalığı nedir?
    Temizlik hastalığı olarak adlandırılan bu hastalık aslında Obsesif Kompulsif bozukluklardan bir tanesidir. Takıntılı şekilde temizlik tutkunluğu, her şeyin kirli olduğu hissine inanma ve her şeyi sürekli yıkama silme gibi eylemlerin sürekli tekrarlanması temizlik hastalığı olarak adlandırılır. Bunun altında yatan sebep anksiyete bozukluğu, şüphecilik ve emin olamama hissi, saplantılı düşüncelerdir. Diğer tüm takıntılarda olduğu gibi aynı süreci izler. Kişi bu bozuklukların mantık dışı olduğunu bildiği halde kendi davranışlarını engelleyemez. İstem dışı davranışlarını sürekli tekrarlayarak engellemeye çalışır. Saplantılı düşünceden kurtulmaya ve unutmaya çaba gösterir. Fakat başarılı olamaz. Örneğin elini yıkadığı halde emin olamadığı için tekrar yıkayabilir. Bu hastalık tedavi edilebilir bir hastalıktır. Fakat tedavi edilmediğinde ciddi sağlık problemleri ortaya çıkabilir.

    Aileden Miras Kalabilir!

    - Temizlik hastalığının belirtileri nelerdir?Kişi sürekli ellerini yıkar, evi temizler, eve gelen bir misafirin ardından kullandığı her şeyi temizleyebilir. Zamanın çoğunu temizlik yaparak harcar. Kirli olduğunu düşündüğü her nesneyi yıkar ve temizlemeden kullanamaz.

    - Temizlik hastalığına etki eden faktörler nelerdir?
    Aslında takıntılara sebep olabilecek pek çok neden öne sürülmekteyse de kesin olarak nedeni bilinmemektedir. Biyolojik, psikolojik, çevresel faktörler neden olabilir. Ailesi çok düzenli ve titiz ya da aşırı kuralcı olan bir çocukta bu tür saplantılı düşünceler ve buna bağlı olarak saplantılı davranış biçimleri gelişebilir. Örneğin annesi çok titiz olan bir çocuk ileride temizlik hastalığına yakalanabilir. Aynı zamanda yakın bir dönemde yaşadığı acı bir olay da takıntılara sebep verebilir. Örneğin vefat, iflas, boşanma gibi yaşanan zor süreçlerden sonra Obsesif Kompulsif düşünceler ve eylemler görülebilir.

    Kendilerine Zarar Veriyorlar

    - Takıntılı kişilik durumları yaşamı nasıl etkiler?
    Öncelikle kişinin sosyal ve iş yaşantısı bozulur. Aşırı temizlik tutkusundan ötürü çevresindeki arkadaşları evine gelmek istemeyebilir. Kendisini bu durum karşısında mutsuz hisseder. Aynı zamanda bu tarz hastalıklarda kişi en çok kendisine zarar verir. Zamanın çoğunu temizliğe ayırdığı için zaman kaybı yaşar diğer yapması gereken hiçbir şeye konsantre olamaz. Gerek ev ve sosyal çevresiyle gerekse iş ortamı ile ilişkileri bozulur. İş performansı önemli derecede olumsuz etkilenir. Evli ise eşi ve çocuğu ile iletişim bozukluğu yaşar. Kendisini temizlik yaparak sürekli hırpalar, günün sonunda yorgun ve bitkin düşer. Bir dönem sonra kişi bedensel olarak da belirli rahatsızlıklara zemin hazırlamış olur. Örneğin bel, kas eklem ağrıları bu dönemde ortaya çıkabilir. Aynı şekilde zamanında tedavi olunmazsa bireyde depresyon gibi psikolojik birçok rahatsızlık da ortaya çıkabilir.

    Simetri ve Kontrol Takıntısı...

    - Diğer obsesisif kompulsif bozukluklar nelerdir?
    Sürekli kontrol etme “ütünün fişini çekmiş miydim, kapıyı kilitlemiş miydim, ocağı kapatmış mıydım” gibi sorular sürekli sorulur. Kişide emin olamama durumu, simetrik olarak nesnelerin düzenli durmasını istemek, ihtiyaç olur düşüncesi ile eşya ve giysileri biriktirmek, günah işlemekten korkma gibi nitelendirilen birçok takıntılı davranış bozukluğu sıralanabilir.

    - Obsesif kompulsif kişilik ile takıntılı kişilik arasındaki farklar nelerdir?
    Toplum arasında Obsesif olarak adlandırılan her kişi takıntılı kişilik bozukluğu yaşıyor olarak değerlendirilmez. Takıntılı kişilikte birey tutucu, titiz, garantici, sorgulayıcı tavırlar gösterebilir fakat bu durumdan şikâyetçi değildir. Bunu diğer kişilerden daha üstün bir özellik olarak adlandırabilir. Hatta bu kişiler çalıştıkları iş yerlerinde denetleyici özellikleri iyi olduğu için şef, müdür gibi konumlara getirilirler. Onlar davranışlarından şikâyet etmeyebilir fakat çevresindekiler bu özelliklerinden dolayı onlardan rahatsız olabilir.
    Obsesif Kompulsif bozukluklarda ise tam tersi bir durum söz konusudur. Kişi kendisinde oluşan aşırı şüphecilik ve saplantılı davranışlarından rahatsız ve mutsuzdur.

    Takıntılarından Dolayı Suçlamayın

    - Nasıl tedavi edilir?
    Bazı araştırmacılar bu hastalarda beynin ön kısmı olan frontal kortex ile içyapılardan bazal ganglionlar arasında iletişim kopukluğu olduğunu ileri sürmektedir.  Tedavide amaç öncelikle var olan hastalığı tedavi etmek sonra da hastalığın tekrarlamasını önlemektir. Bu amaçla üç tedavi yöntemi kullanılmaktadır. Seçici serotonin geri alım inhibitörleri kullanmak. (Antidepresan ilaçlar) Bilişsel davranışçı terapi uygulamaları TMS (Transkranial Manyetik Stimülasyon) tedavide kullanılabilir.

    OKB’de tedavi oldukça zor ve uzun solukludur. Genellikle ilaçlar nispeten daha yüksek dozda ya da birkaç ilaç kombine şeklinde uygulanır. OKB, tedavisi zor olan bir süreçtir. Ancak yine de üstesinden gelinemeyecek bir hastalık değildir. Son zamanlarda ilaç tedavisi ile birlikte uygulanan, TMS tedavisinin oldukça etkili olduğu görülmektedir. TMS, sağladığı manyetik vurular ile bir nevi resetleme yaparak, frontal korteks ile bazal ganglionlar arasında ki uyumsuzluğu ortadan kaldırabilir ve böylece çok etkili ve çarpıcı sonuçlar verebilir.
    Ayrıca, Obsesif Kompulsif bozukluklar kaygı hastalığı olduğu için “Davranışçı Tedavi” olarak adlandırılan eğitimsel terapi yöntemleri fayda sağlayabilir. Hastanın kirli olduğunu düşündüğü nesne ile temas etmesi sağlanır.

    Obsesif Kompulsif bozukluklar inatçı hastalıklardır. Yenilemeler ve gerilemeler görülebilir. Terapi, ilaç tedavisi birlikte uygulandığında daha iyi sonuçlar verebilir. Ailenin davranış şekli bu konuda çok önemlidir. Aile takıntılarından dolayı kişiyi suçlamamalı, bunun bir hastalık olduğunun bilincine vararak, kişiyi en kısa zamanda tedavi ettirmelidir.

    0 yorum:

    Uzmanlara göre çiftler cinsel sorunlar nedeniyle cinsel ilişkiye ilgilerini kaybedip, cinsel hayatlarında keyifsizlik yaşıyorlar. İşte ilişkiyi çıkmaza sokan ve cinsel hayatı keyifsizleştiren nedenlerden bazıları...

    İltihap ve Tahriş

    Vajina girişindeki ve içindeki iltihaplar, vajinanın kayganlığını sağlayan bezlerin iltihabı ciddi ağrılara yol açıyor ve cinsel ilişkiyle bu ağrı artıyor. Travmatik faktörler, düşmeye bağlı tahriş cinsel ilişkide ağrıya neden oluyor. Kadınlarda vajinal sıvı yeterli olmayabilir ve bu ilişkiyi ağrılı hale getirebilir. Bazı kadınlar cinsel olarak uyarılmayabilirler (frijidite).

    Ağrılı Cinsel İlişki

    Alt karın bölgesinde rahmi ve rahmin arka boşluğunu ve tüpleri etkileyen hastalıklar nedeniyle ortaya çıkabilir. Enfeksiyonlar, daha önce karın içinde geçirilen ameliyatlara bağlı karın içi yarıklar da ağrı nedenidir. Yumurtalıklardaki kistler, rahimdeki saplı miyomlar, karın zarı altındaki miyomlar da derin ağrıya neden olur. Cinsel ilişkinin başlangıcında ağrı olmasa bile ilişkinin ritmine bağlı olarak ağrı artar. Rahim boynundaki ve vajinaya doğru uzanan miyomlar ise cinsel ilişki sırasında kanamaya yol açar. Rahim boynundaki kanserlerde de cinsel ilişkide kanama meydana gelir. Bu yüzden ağrılı cinsel ilişki doktora başvurulması için çok önemli faktördür. Nedeninin kesinlikle belirlenmesi gereklidir. Historektomi, apandist ameliyatları ağrılı cinsel ilişkiye neden olmazlar. Ancak ameliyatın kalitesiyle ilgili bir sorun söz konusuysa, ameliyattan sonra yara izi kalmışsa cinsel ilişkide ağrı olabilir.

    Bulaşıcı Hastalıklar

    Genital herpes, bel soğukluğu, AIDS… Bu hastalıkların tedavi edilmediği takdirde kısırlıktan iç organ iltihabına, erken doğumdan anne karnındaki bebeğin ölümüne kadar pek çok ciddi sorun doğuruyor. Üstelik bazıları sadece cinsel ilişkiyle değil, yakın beden teması, öpüşmeyle bile geçebiliyor. Kimi hastalıklar ağrı, akıntı, idrar yaparken yanma gibi belirtiler verirken, kimileri ise sinsi sinsi ilerliyor. Bu hastalıkların fiziksel şikayetleri cinsel yaşamı da keyifsiz hatta imkansız kılıyor.

    Kullanılan İlaçlar

    Erkek cinselliğini etkileyen nedenlerin başında fiziksel olanlar geliyor. Özellikle belli bir yaştan sonra kalp sorunları için kullanılan birçok ilaç cinsel isteği ve performansı etkiliyor. Bu ilaçlar arasında: Hipertansiyon ilaçları; idrar söktürücü ilaçlar; Trankilizanlar; antidepressanlar ve göğüs ağrısı ya da düzensiz kalp atışı için kullanılan bazı ilaçlar. Bu tür ilaçlar cinsel dürtüyü ve normal cinsel fonksiyonu etkileyebiliyor. Erkeklerin cinsel yaşamını keyifsiz kılan sorunlar arasında ereksiyon olamama ya da ereksiyonu

    Psikolojik Faktörler

    Psikolojik faktörler cinsel ilişkiye yönelik ilgi ve kapasitenin azalmasında önemli rol oynuyor. Depresif, üzgün ruh hali, uyumada güçlük çekmek ya da çok uyumak, normalden daha çok ya da az yemek yemek, aşırı kilo ya da aşırı zayıflık bunlar arasında yer alıyor. Uzmanlar özellikle işte yaşanan stresin altını çiziyor ile stres ve yorgunluğun faturası cinsel isteksizlik olarak çıkar uyarısında bulunuyor.

    Cinsel Yaşamı Yok Eden Faktörler

    Konu Saati  03:59  |  in  Cinsel Sağlık  |  Devamı»

    Uzmanlara göre çiftler cinsel sorunlar nedeniyle cinsel ilişkiye ilgilerini kaybedip, cinsel hayatlarında keyifsizlik yaşıyorlar. İşte ilişkiyi çıkmaza sokan ve cinsel hayatı keyifsizleştiren nedenlerden bazıları...

    İltihap ve Tahriş

    Vajina girişindeki ve içindeki iltihaplar, vajinanın kayganlığını sağlayan bezlerin iltihabı ciddi ağrılara yol açıyor ve cinsel ilişkiyle bu ağrı artıyor. Travmatik faktörler, düşmeye bağlı tahriş cinsel ilişkide ağrıya neden oluyor. Kadınlarda vajinal sıvı yeterli olmayabilir ve bu ilişkiyi ağrılı hale getirebilir. Bazı kadınlar cinsel olarak uyarılmayabilirler (frijidite).

    Ağrılı Cinsel İlişki

    Alt karın bölgesinde rahmi ve rahmin arka boşluğunu ve tüpleri etkileyen hastalıklar nedeniyle ortaya çıkabilir. Enfeksiyonlar, daha önce karın içinde geçirilen ameliyatlara bağlı karın içi yarıklar da ağrı nedenidir. Yumurtalıklardaki kistler, rahimdeki saplı miyomlar, karın zarı altındaki miyomlar da derin ağrıya neden olur. Cinsel ilişkinin başlangıcında ağrı olmasa bile ilişkinin ritmine bağlı olarak ağrı artar. Rahim boynundaki ve vajinaya doğru uzanan miyomlar ise cinsel ilişki sırasında kanamaya yol açar. Rahim boynundaki kanserlerde de cinsel ilişkide kanama meydana gelir. Bu yüzden ağrılı cinsel ilişki doktora başvurulması için çok önemli faktördür. Nedeninin kesinlikle belirlenmesi gereklidir. Historektomi, apandist ameliyatları ağrılı cinsel ilişkiye neden olmazlar. Ancak ameliyatın kalitesiyle ilgili bir sorun söz konusuysa, ameliyattan sonra yara izi kalmışsa cinsel ilişkide ağrı olabilir.

    Bulaşıcı Hastalıklar

    Genital herpes, bel soğukluğu, AIDS… Bu hastalıkların tedavi edilmediği takdirde kısırlıktan iç organ iltihabına, erken doğumdan anne karnındaki bebeğin ölümüne kadar pek çok ciddi sorun doğuruyor. Üstelik bazıları sadece cinsel ilişkiyle değil, yakın beden teması, öpüşmeyle bile geçebiliyor. Kimi hastalıklar ağrı, akıntı, idrar yaparken yanma gibi belirtiler verirken, kimileri ise sinsi sinsi ilerliyor. Bu hastalıkların fiziksel şikayetleri cinsel yaşamı da keyifsiz hatta imkansız kılıyor.

    Kullanılan İlaçlar

    Erkek cinselliğini etkileyen nedenlerin başında fiziksel olanlar geliyor. Özellikle belli bir yaştan sonra kalp sorunları için kullanılan birçok ilaç cinsel isteği ve performansı etkiliyor. Bu ilaçlar arasında: Hipertansiyon ilaçları; idrar söktürücü ilaçlar; Trankilizanlar; antidepressanlar ve göğüs ağrısı ya da düzensiz kalp atışı için kullanılan bazı ilaçlar. Bu tür ilaçlar cinsel dürtüyü ve normal cinsel fonksiyonu etkileyebiliyor. Erkeklerin cinsel yaşamını keyifsiz kılan sorunlar arasında ereksiyon olamama ya da ereksiyonu

    Psikolojik Faktörler

    Psikolojik faktörler cinsel ilişkiye yönelik ilgi ve kapasitenin azalmasında önemli rol oynuyor. Depresif, üzgün ruh hali, uyumada güçlük çekmek ya da çok uyumak, normalden daha çok ya da az yemek yemek, aşırı kilo ya da aşırı zayıflık bunlar arasında yer alıyor. Uzmanlar özellikle işte yaşanan stresin altını çiziyor ile stres ve yorgunluğun faturası cinsel isteksizlik olarak çıkar uyarısında bulunuyor.

    0 yorum:

    Aşk, belki de insanoğlunun en çok peşinde koştuğu duygu. Ama aşktan aşka da fark var; kimi kısa zamanda başlayıp saman alevi gibi yaşanıp bitiyor, kimi uzun yıllar sürüp gidiyor. Peki sizin aşkınız hangisi?

    Acıbadem Eskişehir Hastanesi’nden psikolog Orhan Öztürk aşkın 7 tipi olduğunu söylüyor.

    Tarih boyunca romancılar, şairler, düşünürler, sanatçılar aşk konusundan ilham almış, aşk hakkında sayısız eser yarattılar ve yaratmaya devam ediyorlar. Ama aşk yalnızca sanatçıların konusu değil. bilim insanları da son 50 yıldır sistematik şekilde inceliyorlar. Psikologlar aşık olmanın insan duygu, düşünce ve davranışındaki etkilerini daha iyi anlamak için modeller geliştirirken; sinirbilimciler aşkın psikobiyolojik kökenini keşfetmek adına önemli deneyler yapıyor ve karşılaştırmalı metodlarla insanlarla hayvanları kıyaslayarak hangi organik süreçler aşkın doğasını idare ediyor sorusuna yanıtlar vermeye çalışıyorlar. Artık günümüzde aşk bilimi üzerine kitaplar yazıyor, sempozyumlar düzenliyor hale geldik. “Aşkın 7 hali” ise yüzlerce aşk kuramından yalnızca biri...

    Platonik aşklar, patolojik (hastalıklı) aşklar, karasevda gibi durumlar haricinde aşk, iki kişi arasında yaşanan ortak bir süreç. Aynı aşıklar gibi aşklar da doğuyor, büyüyor, şekil değiştiriyor ve ölüyor. Bu aşklarda üç farklı özellik ve bu özelliklerin birbiriyle ilişkisi 7 aşk tipini ortaya çıkarıyor. Bu üç özellik şöyle sıralanıyor: “Yakınlık, Tutku ve Bağlılık”. 7 aşk tipini daha iyi anlayabilmek için bu üç temel özelliğin daha detaylı bilinmesi gerekiyor.

    Yakınlık: Taraflar arasında kurulan karşılıklı duygusal bağ olarak ifade edilebiliyor. Yakınlık özelliği sayesinde ilişkide sıcaklık, samimiyet, duygusal destek, iletişim, anlayış, huzur, beraber geçirilen zamandan keyif alma durumları gelişiyor.

    Tutku: Tutku aşkın psikofizyolojik boyutu olarak tarif ediliyor. Heyecanlanma, sevgilinin yanında olunca soluğun kesilmesi, kalp çarpıntısı, genel bir uyarılmışlık hali, enerji artışı, erotizm, fiziksel çekicilik, dikkatin sevgiliye odaklanması ve takıntılı şekilde sevgiliyi düşünme gibi özelliklerle kendini belli ediyor.

    Bağlılık: Çiftler arasındaki karşılıklı bağımlılık, her şeye rağmen birlikte olmayı isteme, ortak bir hayat hedefi oluşturma ve sürdürme özelliği olarak açıklanıyor.

    Bu üç temel özellikten her birinin tek başına veya diğer özelliklerle birlikte bulunması durumlarında 7 farklı aşk tipi oluşuyor:

    1) Sadece “bağlılık” (Boş aşk): Tutku ve yakınlığın olmadığı, sadece hayat birlikteliğinin olduğu birliktelikler. Bu durum özellikle görücü usulü ile evlenme ve beşik kertmeliğinin yaygın oluğu toplumlarda (ve tabii ki ülkemizde) sıklıkla görülüyor. Bu tip boş aşk´lar ilerleyen dönemlerde diğer özelliklerin etkilenmesiyle şekil değiştirebiliyor; aynı şekil dolu aşklar da zamanla tutku ve yakınlık boyutunu yitirip boş aşk’a dönüşebiliyor.

    2) Sadece “tutku” (deli dolu aşk): Genelde çoğu aşığın ilk planda ve en heyecanlı hissettiği, cicim aylarının deli dolu yaşandığı, desteğini erotizm ve cinsellikten alan aşk. Yakınlık özelliği de geliştiğinde bu deli dolu aşklar romantik aşklara evrimleşiyor; aksi taktirde yakınlığın ve bağlılığın olmadığı durumlarda genellikle kısa sürüyor. Bu kişiler birkaç gün veya hafta evli kalıp hemen boşanma davası açabiliyor ya da 40´lı yaşlarında beşinci eşinden de ayrılabiliyorlar.

    3) Sadece “yakınlık” (arkadaşça aşk): Yakınlık ve hoşlanma dışında tutku içermeyen, uzun süreli olmayan aşklar. Bu tip aşkta taraflar genellikle partnerlerine ilişkin cinsel çekim hissetmezler. Arkadaşça aşklarda kısa süreli iyi anlaşma, “kardeş gibi sevme”, geçici heves, bittiğinde hemen unutma ama hatırlandığında saygı duyma gibi hallere sıklıkla rastlanıyor.

    4) “Yakınlık” ve “tutku” (romantik aşk): Hem fiziksel çekimin hem de ruhani çekimin yoğun hissedildiği aşklar. Romantik aşklarda duygu yoğunluğu ve sevilen kişinin arzulanması ilişkinin dolu dolu hissedilmesine sebep oluyor. Geçmişteki unutulmayan aşk deneyimleri genellikle bu tip aşklardan kaynaklanıyor. Ancak ne fiziksel çekicilik ne de yakınlık hissi, ilişkinin kalıcı olması açısından tek başına yeterli olmuyor.

    5) “Yakınlık” ve “bağlılık” (dostluğun paylaşıldığı aşk): Çiftlerin birbirine yoğun yakınlık hissettiği, saygı ve sevgi çerçevesi içinde her türlü duygusal ve düşünsel paylaşımın engellenmeden yaşandığı, ancak fiziksel çekimin olmadığı aşklar. Uzun yıllar evli kalıp hiç münakaşa etmeyen, dışardan bakıldığında resmiyet görünümünün belirleyici olduğu, dengeli ve tutarlı birliktelikler sıklıkla bu tip birlikteliklerde görülüyor. Zamanla arzu ve fiziksel çekimin azaldığını hisseden çiftler de dostluğun paylaşıldığı aşk evrenine geçiş yapabiliyor. Bu tip durumlarda sadakatsizliklere de sıklıkla rastlanıyor. “Eşimi çok seviyorum ama artık bir şey hissetmiyorum” veya “30 sene beraberlikten sonra artık çekim hissedemiyorum” tarzı ifadelerin bulunduğu bu aşklar kimi zaman aşırı kıskançlıklara da gebedir.

    6) “Bağlılık” ve “tutku” (arzu dolu aşk): Beraberliği ve evliliği uzun süre devam ettirmenin altındaki temel dürtünün arzu olduğu aşklar. Yakınlık faktörünün olmaması bu tip ilişkilerde ihtilafların ve tartışmaların belirgin olmasına yol açıyor, çünkü taraflar genellikle anlayışsız, bencil, yapıcı iletişim becerilerinden yoksun ve sabırsız oluyorlar.

    7) “Tutku”, “yakınlık” ve “bağlılık” (eksiksiz aşk): Her üç boyutun da tamam olduğu, ideal aşklar. “Mükemmel çift, ruh ikizi, hayatımın aşkı” ve benzeri tanımlamaların yapılabilmesi için tutku, yakınlık ve bağlılık boyutlarının eksiksiz şekilde beraber bulunması zorunlu sayılıyor. Eksiksiz aşk, aşıklara müthiş bir ilişki deneyimi sunuyor. Eksiksiz aşkı elde etmenin zor, ancak devam ettirmen daha da zor olduğu biliniyor. İlişkiyi canlı tutmak için çaba sarfetmek, özverili olmak, etkili ve empatik iletişim sağlamak, sürprizlere açık olmak, cinsel açıdan aktif olmak, saygı ve anlayışı her şeyden üstün tutmak gerekiyor.

    Siz hangi aşıklardansınız?

    Konu Saati  03:59  |  in  Yaşam  |  Devamı»

    Aşk, belki de insanoğlunun en çok peşinde koştuğu duygu. Ama aşktan aşka da fark var; kimi kısa zamanda başlayıp saman alevi gibi yaşanıp bitiyor, kimi uzun yıllar sürüp gidiyor. Peki sizin aşkınız hangisi?

    Acıbadem Eskişehir Hastanesi’nden psikolog Orhan Öztürk aşkın 7 tipi olduğunu söylüyor.

    Tarih boyunca romancılar, şairler, düşünürler, sanatçılar aşk konusundan ilham almış, aşk hakkında sayısız eser yarattılar ve yaratmaya devam ediyorlar. Ama aşk yalnızca sanatçıların konusu değil. bilim insanları da son 50 yıldır sistematik şekilde inceliyorlar. Psikologlar aşık olmanın insan duygu, düşünce ve davranışındaki etkilerini daha iyi anlamak için modeller geliştirirken; sinirbilimciler aşkın psikobiyolojik kökenini keşfetmek adına önemli deneyler yapıyor ve karşılaştırmalı metodlarla insanlarla hayvanları kıyaslayarak hangi organik süreçler aşkın doğasını idare ediyor sorusuna yanıtlar vermeye çalışıyorlar. Artık günümüzde aşk bilimi üzerine kitaplar yazıyor, sempozyumlar düzenliyor hale geldik. “Aşkın 7 hali” ise yüzlerce aşk kuramından yalnızca biri...

    Platonik aşklar, patolojik (hastalıklı) aşklar, karasevda gibi durumlar haricinde aşk, iki kişi arasında yaşanan ortak bir süreç. Aynı aşıklar gibi aşklar da doğuyor, büyüyor, şekil değiştiriyor ve ölüyor. Bu aşklarda üç farklı özellik ve bu özelliklerin birbiriyle ilişkisi 7 aşk tipini ortaya çıkarıyor. Bu üç özellik şöyle sıralanıyor: “Yakınlık, Tutku ve Bağlılık”. 7 aşk tipini daha iyi anlayabilmek için bu üç temel özelliğin daha detaylı bilinmesi gerekiyor.

    Yakınlık: Taraflar arasında kurulan karşılıklı duygusal bağ olarak ifade edilebiliyor. Yakınlık özelliği sayesinde ilişkide sıcaklık, samimiyet, duygusal destek, iletişim, anlayış, huzur, beraber geçirilen zamandan keyif alma durumları gelişiyor.

    Tutku: Tutku aşkın psikofizyolojik boyutu olarak tarif ediliyor. Heyecanlanma, sevgilinin yanında olunca soluğun kesilmesi, kalp çarpıntısı, genel bir uyarılmışlık hali, enerji artışı, erotizm, fiziksel çekicilik, dikkatin sevgiliye odaklanması ve takıntılı şekilde sevgiliyi düşünme gibi özelliklerle kendini belli ediyor.

    Bağlılık: Çiftler arasındaki karşılıklı bağımlılık, her şeye rağmen birlikte olmayı isteme, ortak bir hayat hedefi oluşturma ve sürdürme özelliği olarak açıklanıyor.

    Bu üç temel özellikten her birinin tek başına veya diğer özelliklerle birlikte bulunması durumlarında 7 farklı aşk tipi oluşuyor:

    1) Sadece “bağlılık” (Boş aşk): Tutku ve yakınlığın olmadığı, sadece hayat birlikteliğinin olduğu birliktelikler. Bu durum özellikle görücü usulü ile evlenme ve beşik kertmeliğinin yaygın oluğu toplumlarda (ve tabii ki ülkemizde) sıklıkla görülüyor. Bu tip boş aşk´lar ilerleyen dönemlerde diğer özelliklerin etkilenmesiyle şekil değiştirebiliyor; aynı şekil dolu aşklar da zamanla tutku ve yakınlık boyutunu yitirip boş aşk’a dönüşebiliyor.

    2) Sadece “tutku” (deli dolu aşk): Genelde çoğu aşığın ilk planda ve en heyecanlı hissettiği, cicim aylarının deli dolu yaşandığı, desteğini erotizm ve cinsellikten alan aşk. Yakınlık özelliği de geliştiğinde bu deli dolu aşklar romantik aşklara evrimleşiyor; aksi taktirde yakınlığın ve bağlılığın olmadığı durumlarda genellikle kısa sürüyor. Bu kişiler birkaç gün veya hafta evli kalıp hemen boşanma davası açabiliyor ya da 40´lı yaşlarında beşinci eşinden de ayrılabiliyorlar.

    3) Sadece “yakınlık” (arkadaşça aşk): Yakınlık ve hoşlanma dışında tutku içermeyen, uzun süreli olmayan aşklar. Bu tip aşkta taraflar genellikle partnerlerine ilişkin cinsel çekim hissetmezler. Arkadaşça aşklarda kısa süreli iyi anlaşma, “kardeş gibi sevme”, geçici heves, bittiğinde hemen unutma ama hatırlandığında saygı duyma gibi hallere sıklıkla rastlanıyor.

    4) “Yakınlık” ve “tutku” (romantik aşk): Hem fiziksel çekimin hem de ruhani çekimin yoğun hissedildiği aşklar. Romantik aşklarda duygu yoğunluğu ve sevilen kişinin arzulanması ilişkinin dolu dolu hissedilmesine sebep oluyor. Geçmişteki unutulmayan aşk deneyimleri genellikle bu tip aşklardan kaynaklanıyor. Ancak ne fiziksel çekicilik ne de yakınlık hissi, ilişkinin kalıcı olması açısından tek başına yeterli olmuyor.

    5) “Yakınlık” ve “bağlılık” (dostluğun paylaşıldığı aşk): Çiftlerin birbirine yoğun yakınlık hissettiği, saygı ve sevgi çerçevesi içinde her türlü duygusal ve düşünsel paylaşımın engellenmeden yaşandığı, ancak fiziksel çekimin olmadığı aşklar. Uzun yıllar evli kalıp hiç münakaşa etmeyen, dışardan bakıldığında resmiyet görünümünün belirleyici olduğu, dengeli ve tutarlı birliktelikler sıklıkla bu tip birlikteliklerde görülüyor. Zamanla arzu ve fiziksel çekimin azaldığını hisseden çiftler de dostluğun paylaşıldığı aşk evrenine geçiş yapabiliyor. Bu tip durumlarda sadakatsizliklere de sıklıkla rastlanıyor. “Eşimi çok seviyorum ama artık bir şey hissetmiyorum” veya “30 sene beraberlikten sonra artık çekim hissedemiyorum” tarzı ifadelerin bulunduğu bu aşklar kimi zaman aşırı kıskançlıklara da gebedir.

    6) “Bağlılık” ve “tutku” (arzu dolu aşk): Beraberliği ve evliliği uzun süre devam ettirmenin altındaki temel dürtünün arzu olduğu aşklar. Yakınlık faktörünün olmaması bu tip ilişkilerde ihtilafların ve tartışmaların belirgin olmasına yol açıyor, çünkü taraflar genellikle anlayışsız, bencil, yapıcı iletişim becerilerinden yoksun ve sabırsız oluyorlar.

    7) “Tutku”, “yakınlık” ve “bağlılık” (eksiksiz aşk): Her üç boyutun da tamam olduğu, ideal aşklar. “Mükemmel çift, ruh ikizi, hayatımın aşkı” ve benzeri tanımlamaların yapılabilmesi için tutku, yakınlık ve bağlılık boyutlarının eksiksiz şekilde beraber bulunması zorunlu sayılıyor. Eksiksiz aşk, aşıklara müthiş bir ilişki deneyimi sunuyor. Eksiksiz aşkı elde etmenin zor, ancak devam ettirmen daha da zor olduğu biliniyor. İlişkiyi canlı tutmak için çaba sarfetmek, özverili olmak, etkili ve empatik iletişim sağlamak, sürprizlere açık olmak, cinsel açıdan aktif olmak, saygı ve anlayışı her şeyden üstün tutmak gerekiyor.

    0 yorum:

    21 Mayıs 2013 Salı

    Gözleri Büyük Gösterme
    Gözleri Büyük Gösteren Makyaj
    Gözleri Büyük Gösteren Makyaj Teknikleri
    Gözleri Büyük Gösteren Makyaj Nasıl yapılır,Gözleri Büyük Gösteren Makyaj,Gözleri Büyük Gösterme,Gözleri Büyük Gösteren M akyaj Teknikleri
    Makyaj Yapmak öyle bir sanat ki.. Kişiyi istediği şekle sokabilir. İnce dıdakları kalın ve dolgun göstermekü, burunu küçük göstermek, gözleri büyük göstermek en sık kullanılan makyaj hilelerinde bazıları.. Bu gün sizlere, gözleri büyük gösteren makyaj hileleri konusunda bilgiler vereceğiz..

    Gözleri Büyük Gösteren Makyaj Nasıl yapılır,Gözleri Büyük Gösteren Makyaj,Gözleri Büyük Gösterme,Gözleri Büyük Gösteren M akyaj Teknikleri
    Koyu Renk Göz Farı Kullanmak : Siyah,koyu füme,kırmızı renkteki koyu ton farlar, gözleri büyük göstermek için idealdir.. Ama miktarı çok iyi ayarlamanız gerekir.
    Renk Karışımları Gözleri İri Göstermek İçin İdeladir : Bir kaç farklı rengi kullanarak, istediğiniz koyulukta renk elde ederken, bu tonlarla gözlerinizi de iri gösterebilirsiniz..
    Koyu Renk Eyeliner Kullanmak : Koyu siyah tonlarda eyeliner kullanmak gözleri büyük gösterir. Zaten konunun en başında da belirtmiştik. Koyu tonlar gözerli iri gösterir diye...
    Mutlaka Rimel Kullanın : Far ve eyeline tamam, ama rimel kullanmazsanız istediğiniz sonucu elde edemezsiniz.. Bol miktarda kirpiklere rimel uygulayın..
    Koyu Renk Kenarlıklar : Göz farı ve göz kalemi sürdükten sonra, göz kapaklarınızın etrafına ve kenarına koyu renk uygulayın. Bu uygulamayı, ince bir fırça yardımı ile yapabilirsiniz..Bu işleme göz çevresinde karartma etkisi denir. Çok işinize yarayacak emin olun..
    Gözleri Büyük Gösteren Makyaj Nasıl yapılır,Gözleri Büyük Gösteren Makyaj,Gözleri Büyük Gösterme,Gözleri Büyük Gösteren M akyaj Teknikleri

    GÖZLERİ BÜYÜK GÖSTERMEK İÇİN MAKYAJ TEKNİKLERİ

    Konu Saati  22:00  |  in  Gözleri Büyük Gösterme  |  Devamı»

    Gözleri Büyük Gösterme
    Gözleri Büyük Gösteren Makyaj
    Gözleri Büyük Gösteren Makyaj Teknikleri
    Gözleri Büyük Gösteren Makyaj Nasıl yapılır,Gözleri Büyük Gösteren Makyaj,Gözleri Büyük Gösterme,Gözleri Büyük Gösteren M akyaj Teknikleri
    Makyaj Yapmak öyle bir sanat ki.. Kişiyi istediği şekle sokabilir. İnce dıdakları kalın ve dolgun göstermekü, burunu küçük göstermek, gözleri büyük göstermek en sık kullanılan makyaj hilelerinde bazıları.. Bu gün sizlere, gözleri büyük gösteren makyaj hileleri konusunda bilgiler vereceğiz..

    Gözleri Büyük Gösteren Makyaj Nasıl yapılır,Gözleri Büyük Gösteren Makyaj,Gözleri Büyük Gösterme,Gözleri Büyük Gösteren M akyaj Teknikleri
    Koyu Renk Göz Farı Kullanmak : Siyah,koyu füme,kırmızı renkteki koyu ton farlar, gözleri büyük göstermek için idealdir.. Ama miktarı çok iyi ayarlamanız gerekir.
    Renk Karışımları Gözleri İri Göstermek İçin İdeladir : Bir kaç farklı rengi kullanarak, istediğiniz koyulukta renk elde ederken, bu tonlarla gözlerinizi de iri gösterebilirsiniz..
    Koyu Renk Eyeliner Kullanmak : Koyu siyah tonlarda eyeliner kullanmak gözleri büyük gösterir. Zaten konunun en başında da belirtmiştik. Koyu tonlar gözerli iri gösterir diye...
    Mutlaka Rimel Kullanın : Far ve eyeline tamam, ama rimel kullanmazsanız istediğiniz sonucu elde edemezsiniz.. Bol miktarda kirpiklere rimel uygulayın..
    Koyu Renk Kenarlıklar : Göz farı ve göz kalemi sürdükten sonra, göz kapaklarınızın etrafına ve kenarına koyu renk uygulayın. Bu uygulamayı, ince bir fırça yardımı ile yapabilirsiniz..Bu işleme göz çevresinde karartma etkisi denir. Çok işinize yarayacak emin olun..
    Gözleri Büyük Gösteren Makyaj Nasıl yapılır,Gözleri Büyük Gösteren Makyaj,Gözleri Büyük Gösterme,Gözleri Büyük Gösteren M akyaj Teknikleri

    0 yorum:

    20 Mayıs 2013 Pazartesi

    Petibör Pasta Tarifi,Petibör Pasta Yapılışı
    Petibör Pasta
    Petibör Pasta Tarifi
    Petibör Pasta Nasıl Yapılır,Petibör Pasta Yapımı,Petibör Pasta,Petibör Pasta Tarifi,Petibör Pasta Yapılışı
    Sizlere nefis ve nefis olduğu kadar da kolay bir petibör pasta tarifi vermek istiyoruz. Hemen bir çırpıda yapabileceğimiz petibör pasta yapımı için;

    Gerekli Malzemeler ;
    * 1 paket sade petibör bisküvi,
    * 1 paket kakolu petibör bisküvi
    * 1 paket çikolatalı puding
    * 3,5 su bardağı süt,
    Çikolatalı sos için;
    * 2 yemek kaşığı buğday nişastası,
    * 1 su bardağı toz şeker,
    * 2 yumurtanın sarısı,
    * 3-4 yemek kaşığı kakao
    * Yarım paket vanilya,
    * 2,5 su bardağı süt,
    Süslemek için;
    Taze yada dondurulmuş meyve
    Petibör Pasta Nasıl Yapılır,Petibör Pasta Yapımı,Petibör Pasta,Petibör Pasta Tarifi,Petibör Pasta Yapılışı
    Pudingi süt ile karıştırıp, kısık ateşte koyulaşana kadar pişirin. Kare bir borcama önce bisküvilerin tabanlarının ıslanınca yapışmaması için pudra şekerini serpin. Üzerine 1 sıra sade petibör dizin ve pudingden biraz dökün , tüm bisküvi katına yayın. Her kata aynı işlemi uygulayarak 2 kat sade, 2 kat kakaolu şeklinde tüm bisküviler bitene kadar devamedin. Son kalan pudingi büsküilerin üzerine düzgüce yayın ve borcamı streç filmle kaplayarak buzdolabına kaldırın. Çikolatalı sos yapılışı: Tüm sos malzemesini soğukken tencereye alın ve aynı pastacı kreması gibi koyulaşana kadar karıştırarak pişirin ve ocaktan alın. Servis yapmadan hemen önce, üzerine süzgeçle türk kahvesi serpin ve çikolatı sos dökün ve meyveler ile süsleyerek servis yapın.
    Petibör Pasta Nasıl Yapılır,Petibör Pasta Yapımı,Petibör Pasta,Petibör Pasta Tarifi,Petibör Pasta Yapılışı

    PETİBÖR PASTA TARİFİ

    Konu Saati  22:00  |  in  Petibör Pasta Yapımı  |  Devamı»

    Petibör Pasta Tarifi,Petibör Pasta Yapılışı
    Petibör Pasta
    Petibör Pasta Tarifi
    Petibör Pasta Nasıl Yapılır,Petibör Pasta Yapımı,Petibör Pasta,Petibör Pasta Tarifi,Petibör Pasta Yapılışı
    Sizlere nefis ve nefis olduğu kadar da kolay bir petibör pasta tarifi vermek istiyoruz. Hemen bir çırpıda yapabileceğimiz petibör pasta yapımı için;

    Gerekli Malzemeler ;
    * 1 paket sade petibör bisküvi,
    * 1 paket kakolu petibör bisküvi
    * 1 paket çikolatalı puding
    * 3,5 su bardağı süt,
    Çikolatalı sos için;
    * 2 yemek kaşığı buğday nişastası,
    * 1 su bardağı toz şeker,
    * 2 yumurtanın sarısı,
    * 3-4 yemek kaşığı kakao
    * Yarım paket vanilya,
    * 2,5 su bardağı süt,
    Süslemek için;
    Taze yada dondurulmuş meyve
    Petibör Pasta Nasıl Yapılır,Petibör Pasta Yapımı,Petibör Pasta,Petibör Pasta Tarifi,Petibör Pasta Yapılışı
    Pudingi süt ile karıştırıp, kısık ateşte koyulaşana kadar pişirin. Kare bir borcama önce bisküvilerin tabanlarının ıslanınca yapışmaması için pudra şekerini serpin. Üzerine 1 sıra sade petibör dizin ve pudingden biraz dökün , tüm bisküvi katına yayın. Her kata aynı işlemi uygulayarak 2 kat sade, 2 kat kakaolu şeklinde tüm bisküviler bitene kadar devamedin. Son kalan pudingi büsküilerin üzerine düzgüce yayın ve borcamı streç filmle kaplayarak buzdolabına kaldırın. Çikolatalı sos yapılışı: Tüm sos malzemesini soğukken tencereye alın ve aynı pastacı kreması gibi koyulaşana kadar karıştırarak pişirin ve ocaktan alın. Servis yapmadan hemen önce, üzerine süzgeçle türk kahvesi serpin ve çikolatı sos dökün ve meyveler ile süsleyerek servis yapın.
    Petibör Pasta Nasıl Yapılır,Petibör Pasta Yapımı,Petibör Pasta,Petibör Pasta Tarifi,Petibör Pasta Yapılışı

    0 yorum:

    Yıpranmış Saçlara Maske, Yıpranmış Saçlara Çözüm
    Yanmış ve Yıpranmış Saçlar İçin
    Yanmış ve Yıpranmış Saçlar İçin Doğal Saç Maskesi
    Yanmış Saçlara Çözüm,Yanmış Saçlar İçin Maske,Yanmış Saçlar İçin,Yıpranmış Saçlara Maske, Yıpranmış Saçlara Çözüm, Yıpranmış Saçlar İçin Maske
    Saçlar sadece uzamaktan dolayı değil, pek çok dış etken nedeni ile yıpranır. Bir de yapılan kimyasal işlemler nedeni ile saçlar yanar. Saç yanıklarının en bilinen nedenlerini başında oreal ve perma işlemeleri gelir.
    Eğer sizinde saçlarınızın yapılan işlemlerden yıpranmış veya uçları yanmış ise, size çok iyi gelecek doğal saç bakım maskesi önermek istiyoruz..
    Yanmış ve Yıpranmış Saçlar İçin Doğal Saç Maskesinde Kullanılacak Malzemeler ;
    * 2 çay kaşığı aloe vera jeli,
    * 2 çay kaşığı bitkisel gliserin,
    * 4 yemek kaşığı avokado yağı
    Yanmış Saçlara Çözüm,Yanmış Saçlar İçin Maske,Yanmış Saçlar İçin,Yıpranmış Saçlara Maske, Yıpranmış Saçlara Çözüm, Yıpranmış Saçlar İçin Maske
    Verilen malzemelerin hepsini karıştırın. Karışımı Saçlarınızın tamamına uygulayıp 20 dakika bekleyin. Bekleme süresinin sonunsa saçlarınızı ve ılık su ile iyice durulayın. Saçlarınız istediğiniz hale gelinceye kadar haftada 1 defa uygulayın.. Saçlarınız harika görünecek..
    Yanmış Saçlara Çözüm,Yanmış Saçlar İçin Maske,Yanmış Saçlar İçin,Yıpranmış Saçlara Maske, Yıpranmış Saçlara Çözüm, Yıpranmış Saçlar İçin Maske

    YANMIŞ VE YIPRANMIŞ SAÇLAR İÇİN DOĞAL MASKE

    Konu Saati  04:59  |  in  Yıpranmış Saçlara Maske  |  Devamı»

    Yıpranmış Saçlara Maske, Yıpranmış Saçlara Çözüm
    Yanmış ve Yıpranmış Saçlar İçin
    Yanmış ve Yıpranmış Saçlar İçin Doğal Saç Maskesi
    Yanmış Saçlara Çözüm,Yanmış Saçlar İçin Maske,Yanmış Saçlar İçin,Yıpranmış Saçlara Maske, Yıpranmış Saçlara Çözüm, Yıpranmış Saçlar İçin Maske
    Saçlar sadece uzamaktan dolayı değil, pek çok dış etken nedeni ile yıpranır. Bir de yapılan kimyasal işlemler nedeni ile saçlar yanar. Saç yanıklarının en bilinen nedenlerini başında oreal ve perma işlemeleri gelir.
    Eğer sizinde saçlarınızın yapılan işlemlerden yıpranmış veya uçları yanmış ise, size çok iyi gelecek doğal saç bakım maskesi önermek istiyoruz..
    Yanmış ve Yıpranmış Saçlar İçin Doğal Saç Maskesinde Kullanılacak Malzemeler ;
    * 2 çay kaşığı aloe vera jeli,
    * 2 çay kaşığı bitkisel gliserin,
    * 4 yemek kaşığı avokado yağı
    Yanmış Saçlara Çözüm,Yanmış Saçlar İçin Maske,Yanmış Saçlar İçin,Yıpranmış Saçlara Maske, Yıpranmış Saçlara Çözüm, Yıpranmış Saçlar İçin Maske
    Verilen malzemelerin hepsini karıştırın. Karışımı Saçlarınızın tamamına uygulayıp 20 dakika bekleyin. Bekleme süresinin sonunsa saçlarınızı ve ılık su ile iyice durulayın. Saçlarınız istediğiniz hale gelinceye kadar haftada 1 defa uygulayın.. Saçlarınız harika görünecek..
    Yanmış Saçlara Çözüm,Yanmış Saçlar İçin Maske,Yanmış Saçlar İçin,Yıpranmış Saçlara Maske, Yıpranmış Saçlara Çözüm, Yıpranmış Saçlar İçin Maske

    0 yorum:

    17 Mayıs 2013 Cuma

    Karite Yağı Shea Butter Nedir
    Karite Yağı ve Faydaları
    Karite Yağı,Shea Butter,Shea Butter Nedir,Karite Yağı Nedir, Karite Yağı Faydaları,Karite Yağı Saç,Karite Yağı Cilt,Karite Yağının Saça Faydaları,Karite Yağının Cilde Faydaları
    Son dönemlerde şifalı yağların cilt ve saç bakımında sıklıkla kullanıldığını biliyoruz. Bir önceki makalemizde argan yağından bahsetmiştik sizlere.. Bu gün ise Afrikadan gelen karite yağı ve faydaları hakkında sizleri bilgilendirmek istiyoruz..


    Shea butter olarak da bilinen karite yağı, tüm cilde ve saçlara iyi geliyor.Afrika'da, özellikle de Burkina Faso'da yetişen karite ağaçları, kadınların tüm cilt bakım ihtiyacını karşılıyor. Karite Yağı, bilinen en güçlü nemlendiricidir.. Öncelikle sie karite yağı nedir konusunu anlatalım. Ardından da Karite Yağının faydaları hakkında bilgi verelim..
    Karite Yağı,Karite Yağı Nedir ?
    Shea butter, yani karite yağı bilinen en etkili doğal nemlendiricilerden. İşte bu yüzden, L'Occitane gibi büyük ve kaliteli markaların bakım ürünlerinde kendini gösteriyor. Karite yağı, Afrika'da yetişen karite ağacından elde ediliyor ve bizi güzelleştirmek için ayağımıza kadar geliyor. 
    Karite Yağı,Shea Butter,Shea Butter Nedir,Karite Yağı Nedir,Karite Yağı Faydaları,Karite Yağı Saç,Karite Yağı Cilt,Karite Yağının Saça Faydaları,Karite Yağının Cilde Faydaları
    *Cildimizin ihtiyacı olan neredeyse tüm vitaminleri içinde bulunduruyor.
    *Barındırdığı A ve D vitaminleriyle cildin canlanmasını, E vitaminiyle kendini yenilemesini ve F vitaminiyle elastikiyetini korumasını sağlıyor.
    *Nemlendirici özelliğiyle, rüzgar, güneş, soğuk gibi dış etkenlerden cildi koruyor.
    *Egzama, kızarıklık, yanık gibi cilt problemlerini tedavide kullanılıyor.
    *Yıpranmış, kurumuş ve kırılmış saçları canlandırmada etkili rol oynuyor.
    *Cilt tarafından kolay emiliyor, gözenekleri tıkamıyor
    *Diz, dirsek, topuk ve tırnak diplerini yumaştıyor.
    Karite Yağı,Shea Butter,Shea Butter Nedir,Karite Yağı Nedir,Karite Yağı Faydaları,Karite Yağı Saç,Karite Yağı Cilt,Karite Yağının Saça Faydaları,Karite Yağının Cilde Faydaları

    KARİTE YAĞI (SHEA BUTTER) VE FAYDALARI

    Konu Saati  07:05  |  in  Shea Butter Nedir  |  Devamı»

    Karite Yağı Shea Butter Nedir
    Karite Yağı ve Faydaları
    Karite Yağı,Shea Butter,Shea Butter Nedir,Karite Yağı Nedir, Karite Yağı Faydaları,Karite Yağı Saç,Karite Yağı Cilt,Karite Yağının Saça Faydaları,Karite Yağının Cilde Faydaları
    Son dönemlerde şifalı yağların cilt ve saç bakımında sıklıkla kullanıldığını biliyoruz. Bir önceki makalemizde argan yağından bahsetmiştik sizlere.. Bu gün ise Afrikadan gelen karite yağı ve faydaları hakkında sizleri bilgilendirmek istiyoruz..


    Shea butter olarak da bilinen karite yağı, tüm cilde ve saçlara iyi geliyor.Afrika'da, özellikle de Burkina Faso'da yetişen karite ağaçları, kadınların tüm cilt bakım ihtiyacını karşılıyor. Karite Yağı, bilinen en güçlü nemlendiricidir.. Öncelikle sie karite yağı nedir konusunu anlatalım. Ardından da Karite Yağının faydaları hakkında bilgi verelim..
    Karite Yağı,Karite Yağı Nedir ?
    Shea butter, yani karite yağı bilinen en etkili doğal nemlendiricilerden. İşte bu yüzden, L'Occitane gibi büyük ve kaliteli markaların bakım ürünlerinde kendini gösteriyor. Karite yağı, Afrika'da yetişen karite ağacından elde ediliyor ve bizi güzelleştirmek için ayağımıza kadar geliyor. 
    Karite Yağı,Shea Butter,Shea Butter Nedir,Karite Yağı Nedir,Karite Yağı Faydaları,Karite Yağı Saç,Karite Yağı Cilt,Karite Yağının Saça Faydaları,Karite Yağının Cilde Faydaları
    *Cildimizin ihtiyacı olan neredeyse tüm vitaminleri içinde bulunduruyor.
    *Barındırdığı A ve D vitaminleriyle cildin canlanmasını, E vitaminiyle kendini yenilemesini ve F vitaminiyle elastikiyetini korumasını sağlıyor.
    *Nemlendirici özelliğiyle, rüzgar, güneş, soğuk gibi dış etkenlerden cildi koruyor.
    *Egzama, kızarıklık, yanık gibi cilt problemlerini tedavide kullanılıyor.
    *Yıpranmış, kurumuş ve kırılmış saçları canlandırmada etkili rol oynuyor.
    *Cilt tarafından kolay emiliyor, gözenekleri tıkamıyor
    *Diz, dirsek, topuk ve tırnak diplerini yumaştıyor.
    Karite Yağı,Shea Butter,Shea Butter Nedir,Karite Yağı Nedir,Karite Yağı Faydaları,Karite Yağı Saç,Karite Yağı Cilt,Karite Yağının Saça Faydaları,Karite Yağının Cilde Faydaları

    0 yorum:

    16 Mayıs 2013 Perşembe

    Göğsünüzden süt geliyorsa, adet düzensizliğiniz varsa bunu mutlaka önemsemelisiniz!

    Meme uçlarından gelen uygunsuz sıvılar; kadınlık hormonu östrojen fazlalığından, ilaçlardan, stresten, beyin lezyonlarından, tiroid hormonu azlığından, kısırlığa sebep olan hipofiz adenomu gibi patolojik sebeplerden kaynaklanabiliyor. Göğüsten gelen bu sıvı genelde beyaz ya da renksiz olabildiği gibi bazı durumlarda sarı veya yeşil renkte olabiliyor ve bu durum kısırlığa neden oluyor.

    Süt Üretim Hormonunuzun Seviyesini Biliyor musunuz?

    Avrupa Tüp Bebek ve Kadın Sağlığı Merkezi Doktorlarından Op. Dr. Serhat Partalcı, daha çok süt üretiminden sorumlu olan prolaktin hormonunun fazlalığının kadınların üçte birinde adet gecikmesine, 1/3'ünde de memelerden süt gelmesine sebep olduğunu belirtiyor.

    Bu durumun yumurtlama bozuklukları yaratarak kısırlığa neden olduğunu vurgulayan Dr. Partalcı, görme problemleri ve devamlı baş ağrısının yanı sıra, kadınlarda adet düzensizliği, göğüsten süt gelmesi ve gebe kalamama, erkeklerde ise sertleşme problemi ve cinsel istekte azalma şikâyeti olduğunda, prolaktin seviyesine baktırmanın çok önemli olduğunun altını çiziyor. Op. Dr. Serhat Partalcı; prolaktin yüksek olsa bile seviyesinin önemli olduğunu, kadınların yüzde  33’ünde adet görememe problemi yarattığından ve rahim iç yapısını değiştirdiğinden kısırlık oluşturduğunu aktarıyor.

    Depresyon İlaçları Süt Üretim Hormonunuzu Yükseltebilir

    Gebeliğin prolaktin seviyesini doğal olarak yükselttiğini belirten Op. Dr. Serhat Partalcı; normalin dışında aşırı egzersiz, göğüs travması, stres, böbrek yetmezliği, epilepsi krizi sonrası, hipotroidi, kullanılan ilaçlar ve özellikle depresyon ve estrojen ilaçlarının prolaktin seviyesini yükselttiğini kaydediyor.

    Op. Dr. Serhat Partalcı; öncelikle prolatin yüksekliğinin sebebinin bulunması gerektiğini belirtiyor. Bu sebep hipotiroididen kaynaklanıyorsa bu hastalık iyileştiğinde kendiliğinden sorunun çözüleceğini söylen Op. Dr. Serhat Partalcı; ilaç tedavisine cevap vermeyen büyük adenom (beyin sapı selim tümörü) durumlarda cerrahi müdahaleye başvurulabildiğini sözlerine ekliyor.

    Göğsünüzden Süt Geliyorsa Dikkat!

    Konu Saati  07:17  |  in  sağlıklı yaşam  |  Devamı»

    Göğsünüzden süt geliyorsa, adet düzensizliğiniz varsa bunu mutlaka önemsemelisiniz!

    Meme uçlarından gelen uygunsuz sıvılar; kadınlık hormonu östrojen fazlalığından, ilaçlardan, stresten, beyin lezyonlarından, tiroid hormonu azlığından, kısırlığa sebep olan hipofiz adenomu gibi patolojik sebeplerden kaynaklanabiliyor. Göğüsten gelen bu sıvı genelde beyaz ya da renksiz olabildiği gibi bazı durumlarda sarı veya yeşil renkte olabiliyor ve bu durum kısırlığa neden oluyor.

    Süt Üretim Hormonunuzun Seviyesini Biliyor musunuz?

    Avrupa Tüp Bebek ve Kadın Sağlığı Merkezi Doktorlarından Op. Dr. Serhat Partalcı, daha çok süt üretiminden sorumlu olan prolaktin hormonunun fazlalığının kadınların üçte birinde adet gecikmesine, 1/3'ünde de memelerden süt gelmesine sebep olduğunu belirtiyor.

    Bu durumun yumurtlama bozuklukları yaratarak kısırlığa neden olduğunu vurgulayan Dr. Partalcı, görme problemleri ve devamlı baş ağrısının yanı sıra, kadınlarda adet düzensizliği, göğüsten süt gelmesi ve gebe kalamama, erkeklerde ise sertleşme problemi ve cinsel istekte azalma şikâyeti olduğunda, prolaktin seviyesine baktırmanın çok önemli olduğunun altını çiziyor. Op. Dr. Serhat Partalcı; prolaktin yüksek olsa bile seviyesinin önemli olduğunu, kadınların yüzde  33’ünde adet görememe problemi yarattığından ve rahim iç yapısını değiştirdiğinden kısırlık oluşturduğunu aktarıyor.

    Depresyon İlaçları Süt Üretim Hormonunuzu Yükseltebilir

    Gebeliğin prolaktin seviyesini doğal olarak yükselttiğini belirten Op. Dr. Serhat Partalcı; normalin dışında aşırı egzersiz, göğüs travması, stres, böbrek yetmezliği, epilepsi krizi sonrası, hipotroidi, kullanılan ilaçlar ve özellikle depresyon ve estrojen ilaçlarının prolaktin seviyesini yükselttiğini kaydediyor.

    Op. Dr. Serhat Partalcı; öncelikle prolatin yüksekliğinin sebebinin bulunması gerektiğini belirtiyor. Bu sebep hipotiroididen kaynaklanıyorsa bu hastalık iyileştiğinde kendiliğinden sorunun çözüleceğini söylen Op. Dr. Serhat Partalcı; ilaç tedavisine cevap vermeyen büyük adenom (beyin sapı selim tümörü) durumlarda cerrahi müdahaleye başvurulabildiğini sözlerine ekliyor.

    0 yorum:

    Makyajın en önemli kısmı, gözü etkileyici bir şekilde öne çıkartmaktır. Makyaj artisti Eve Pearl deneyimleri sonucu elde ettiği püf noktalarını göz farı teknikleri için şöyle derliyor…

    1. Göz kapağına fondöten uygulayın

    Fondöten göz kapağında baz gibi duracak ve farı gün boyu tutacaktır. Farı sürdükten sonra da kalıcılığı için üzerine sabitleyici bir pudra sürmek makyajın dayanıklılığını artırır.

    2. Göz kapağına eyeliner uygulayın

    Likit eyelinerlar tercih sebebi. Eyelinerı uygularken kalem gibi tutmayın. Göze paralel bir şekilde tutup çizgi çizin. Göz kapağının tamamını çizmemeye özen gösterin. Aksi takdirde göz düşük görünecektir.

    3. Buğulu gözler

    2. aşamadaki eyeliner uygulaması sırasında oluşan hataları her zaman düzeltmek mümkün. Kahverengi ve yeşil renkteki göz farlarını karıştırıp eyelinerın üzerine sürün. Bu iki rengin karışımı her zaman harikalar yaratıyor.

    4. Belirgin yapmak için

    Buğulu efektinin üzerine gözleri daha belirgin hale getirmek için göz kapağının hemen yanından yan “V” harfi çizilir. V harfinin ucu dışarıya bakmak suretiyle koyu renk farlar kullanılır. Daha sonra bu V harfini içeri doğru dağıtmak lazım. Yaz ayları için V harfini şeftali ve bronz tonlarda seçebilirsiniz.

    5. Temizlemek için

    Açık renkleri, uyguladığınız farı düzeltmek için kullanabilirsiniz. Önerim, içinde bir sürü renk olan bir göz farı paletiyle çalışmanız. Böylece istediğiniz her rengi karıştırıp farklı tonlar elde edebilirsiniz. Göz farı uygulamasında gözün altına bulaşan farları nemlendirici kreminizi sürerek de temizleyebilirsiniz.

    6. Rimel

    Gözün altına kahve ya da siyah eyeliner uygulayabilirsiniz. Yine buğu efekti için pırıltılı altın sarısı ya da şeftali uygun olacaktır. Ardından göz makyajınızı rimel ile tamamlayabilirsiniz.

    Kusursuz makyaj için uzman önerileri

    Konu Saati  07:16  |  in  Yaşam  |  Devamı»

    Makyajın en önemli kısmı, gözü etkileyici bir şekilde öne çıkartmaktır. Makyaj artisti Eve Pearl deneyimleri sonucu elde ettiği püf noktalarını göz farı teknikleri için şöyle derliyor…

    1. Göz kapağına fondöten uygulayın

    Fondöten göz kapağında baz gibi duracak ve farı gün boyu tutacaktır. Farı sürdükten sonra da kalıcılığı için üzerine sabitleyici bir pudra sürmek makyajın dayanıklılığını artırır.

    2. Göz kapağına eyeliner uygulayın

    Likit eyelinerlar tercih sebebi. Eyelinerı uygularken kalem gibi tutmayın. Göze paralel bir şekilde tutup çizgi çizin. Göz kapağının tamamını çizmemeye özen gösterin. Aksi takdirde göz düşük görünecektir.

    3. Buğulu gözler

    2. aşamadaki eyeliner uygulaması sırasında oluşan hataları her zaman düzeltmek mümkün. Kahverengi ve yeşil renkteki göz farlarını karıştırıp eyelinerın üzerine sürün. Bu iki rengin karışımı her zaman harikalar yaratıyor.

    4. Belirgin yapmak için

    Buğulu efektinin üzerine gözleri daha belirgin hale getirmek için göz kapağının hemen yanından yan “V” harfi çizilir. V harfinin ucu dışarıya bakmak suretiyle koyu renk farlar kullanılır. Daha sonra bu V harfini içeri doğru dağıtmak lazım. Yaz ayları için V harfini şeftali ve bronz tonlarda seçebilirsiniz.

    5. Temizlemek için

    Açık renkleri, uyguladığınız farı düzeltmek için kullanabilirsiniz. Önerim, içinde bir sürü renk olan bir göz farı paletiyle çalışmanız. Böylece istediğiniz her rengi karıştırıp farklı tonlar elde edebilirsiniz. Göz farı uygulamasında gözün altına bulaşan farları nemlendirici kreminizi sürerek de temizleyebilirsiniz.

    6. Rimel

    Gözün altına kahve ya da siyah eyeliner uygulayabilirsiniz. Yine buğu efekti için pırıltılı altın sarısı ya da şeftali uygun olacaktır. Ardından göz makyajınızı rimel ile tamamlayabilirsiniz.

    0 yorum:

    Kalp krizi geçirmek, pekçok insanın ortak kaygısıdır. Kişinin ailesinde veya çevresinde kalp krizi geçirenler varsa bu korku daha da artar...

    Modern cihazlarla, ilaçsız ve çok kısa sürede yapılabilen kalsiyum skorlaması, dört yıl içerisinde kalp krizi geçirme riskinin derecesini ortaya çıkarıyor. Kalsiyum skorlaması buzdağının görünen yüzünü değil; suyun altını da gösterdiği için uyarıcı önem taşıyor.

    Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de ölüm nedenlerinin başında gelen kalp ve damar hastalıklarının önceden fark edilmesini sağlayacak testler hayat kurtarıyor. Derin bir nefes alma süresinde yapılabilen kalsiyum skorlaması, kalp damarlarındaki kireçlenme miktarını ve buna bağlı olan koroner arter hastalığı riskini ortaya çıkarıyor. Kalsiyum skorlaması sonuçları, kişinin gelecek yıllarına ilişkin bilgi veriyor.

    Kalp krizi riskinin önceden belirlenebilmesini sağlayan yöntemler arasında ilk akla gelenin anjiyo olduğunu söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi Kardiyoloji Uzmanı Dr. Gürsel Ateş, anjiyo ile kalsiyum skorlamasının birbirinden farklı iki yöntem olduğunu vurgulayarak şu bilgileri veriyor: “Anjiyoda kişinin varolan şartları belirlenip, tedaviye gereksinim duyup duymadığına karar veriliyor. Kalsiyum skorlamasında ise kişinin damarındaki gelişmeleri görmek amaçlanıyor. Böylece, ilerleyen yıllarda kalp krizi geçirme riskinin daha iyi belirlenmesi sağlanıyor.”

    40'lı Yaşlara Dikkat!

    Belirgin herhangi bir şikayet olmamasına karşın ailede kalp hastalıkları görülüyorsa kişinin kalsiyum skorlaması yaptırması öneriliyor. Dr. Gürsel Ateş, “Koroner arter hastalıkları, 40’lı yaşlardan itibaren giderek artan bir seyir izliyor. Aile öyküsü olan kişilerde, genç yaşlarda da kalp krizi riski olasılığı var. Araştırmalar, damarlarında kalsiyum birikmesine rastlanmayan kişilerin dört yıl boyunca kalp krizi geçirme riskinin çok düşük olduğunu gösteriyor” diyor.

    Kalsiyum skorlamasında istenen, sonucun sıfır olması. Sonuç sıfır değilse, damardaki kalsiyum birikiminin miktarına göre kişide düşük, orta ya da yüksek derecede kalp damar hastalığı riski olduğu düşünülüyor ve çıkan sonuca göre ilaçla tedaviye başlanıyor. Ciddi bir damar tıkanıklığı saptananlara ise koroner anjiyografi uygulanıyor.

    Kalsiyum Skorlaması Nasıl Yapılıyor?

    Hastaya ağızdan veya damardan hiçbir ilaç verilmeden, bilgisayarlı tomografi ile sadece bir tutumluk nefes süresinde yapılan kalsiyum skorlaması, hekimlere göre en önemli tarama testlerinden biri. Modern cihazlarla yapılan ölçüm ile daha az radyasyon alınıyor.

    Kalp-Damar Hastalıkları Açısından Riskli Gruplar

    • Sigara kullananlar
    • Trigliserid ve HDL düzeyi yüksek kişiler
    • Diyabet ve hipertansiyon hastaları
    • Kilo fazlası olanlar
    • Metabolik hastalıkları bulunanlar
    • Bel çevresi erkeklerde 102,  kadınlarda ise 96 santimetreyi geçenler

    Kalp Krizi Riskini Öğrenmenin En Kolay Yolu...

    Konu Saati  07:16  |  in  sağlıklı yaşam  |  Devamı»

    Kalp krizi geçirmek, pekçok insanın ortak kaygısıdır. Kişinin ailesinde veya çevresinde kalp krizi geçirenler varsa bu korku daha da artar...

    Modern cihazlarla, ilaçsız ve çok kısa sürede yapılabilen kalsiyum skorlaması, dört yıl içerisinde kalp krizi geçirme riskinin derecesini ortaya çıkarıyor. Kalsiyum skorlaması buzdağının görünen yüzünü değil; suyun altını da gösterdiği için uyarıcı önem taşıyor.

    Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de ölüm nedenlerinin başında gelen kalp ve damar hastalıklarının önceden fark edilmesini sağlayacak testler hayat kurtarıyor. Derin bir nefes alma süresinde yapılabilen kalsiyum skorlaması, kalp damarlarındaki kireçlenme miktarını ve buna bağlı olan koroner arter hastalığı riskini ortaya çıkarıyor. Kalsiyum skorlaması sonuçları, kişinin gelecek yıllarına ilişkin bilgi veriyor.

    Kalp krizi riskinin önceden belirlenebilmesini sağlayan yöntemler arasında ilk akla gelenin anjiyo olduğunu söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi Kardiyoloji Uzmanı Dr. Gürsel Ateş, anjiyo ile kalsiyum skorlamasının birbirinden farklı iki yöntem olduğunu vurgulayarak şu bilgileri veriyor: “Anjiyoda kişinin varolan şartları belirlenip, tedaviye gereksinim duyup duymadığına karar veriliyor. Kalsiyum skorlamasında ise kişinin damarındaki gelişmeleri görmek amaçlanıyor. Böylece, ilerleyen yıllarda kalp krizi geçirme riskinin daha iyi belirlenmesi sağlanıyor.”

    40'lı Yaşlara Dikkat!

    Belirgin herhangi bir şikayet olmamasına karşın ailede kalp hastalıkları görülüyorsa kişinin kalsiyum skorlaması yaptırması öneriliyor. Dr. Gürsel Ateş, “Koroner arter hastalıkları, 40’lı yaşlardan itibaren giderek artan bir seyir izliyor. Aile öyküsü olan kişilerde, genç yaşlarda da kalp krizi riski olasılığı var. Araştırmalar, damarlarında kalsiyum birikmesine rastlanmayan kişilerin dört yıl boyunca kalp krizi geçirme riskinin çok düşük olduğunu gösteriyor” diyor.

    Kalsiyum skorlamasında istenen, sonucun sıfır olması. Sonuç sıfır değilse, damardaki kalsiyum birikiminin miktarına göre kişide düşük, orta ya da yüksek derecede kalp damar hastalığı riski olduğu düşünülüyor ve çıkan sonuca göre ilaçla tedaviye başlanıyor. Ciddi bir damar tıkanıklığı saptananlara ise koroner anjiyografi uygulanıyor.

    Kalsiyum Skorlaması Nasıl Yapılıyor?

    Hastaya ağızdan veya damardan hiçbir ilaç verilmeden, bilgisayarlı tomografi ile sadece bir tutumluk nefes süresinde yapılan kalsiyum skorlaması, hekimlere göre en önemli tarama testlerinden biri. Modern cihazlarla yapılan ölçüm ile daha az radyasyon alınıyor.

    Kalp-Damar Hastalıkları Açısından Riskli Gruplar

    • Sigara kullananlar
    • Trigliserid ve HDL düzeyi yüksek kişiler
    • Diyabet ve hipertansiyon hastaları
    • Kilo fazlası olanlar
    • Metabolik hastalıkları bulunanlar
    • Bel çevresi erkeklerde 102,  kadınlarda ise 96 santimetreyi geçenler

    0 yorum:

     Argan Yağı Nedir, Argan Yağı Fiyatı
    Argan Yağı Nedir Ne İşe Yarar
    Argan Yağı Nedir Ne İşe Yarar ?

    Argan Yağı,Argan Oil,Argan Yağı Faydaları,Argan Yağı Ne İşe Yarar,Argan yağı yararları, Argan Yağı Nedir, Argan Yağı Fiyatı
    Sıvı altın olarak bilinen Argan Yağı, bitkisel tedavi araçları arasında önemli bir yere sahip. Üretimi oldukça zahmetli olan Argan Yağının faydaları arasında cinsel sorunlara ve cilt güzelliğine sağladığı etkiler bulunuyor.
    Birçok kimse tarafından çok fazla duyulmamış olsa da argan yağı bitkisel tedavi araçları arasında önemli bir yere sahip. Üretimi oldukça zahmetli olan argan ağının bilinen faydaları arasında cinsel sorunlara ve cilt güzelliğine sağladığı etkiler bulunuyor.

    Argan yağı bize yabancı gelebilir. Bunun nedeni Fiyatı oldukça pahalı olan argan yağının elde ediliş şekli ve üretim aşamaları oldukça zahmetlidir. Fiyatının bu denli pahalı olmasının nedenlerinden biri de budur.
    Argan Yağı,Argan Oil,Argan Yağı Faydaları,Argan Yağı Ne İşe Yarar,Argan yağı yararları, Argan Yağı Nedir, Argan Yağı Fiyatı
    Argan Yağı Faydaları
    * Cildinizi beslenmesine ve cilt hücrelerinin yenilenmesine yardımcı olur.
    * Çok güçlü bir antioksidandır.
    * Anti-aging özelliği kırışıkların giderilmesinde yardımcı olur.
    * Akne ve sivilcelerin giderilmesine yardımcıdır.
    * Ciltte,kaza ve ameliyat sonrası kalmış izlerin giderilmesinde yardımcıdır.
    * Ciltteki pütürlü yaraları yumuşatarak iyileşmesine yardımcı olur.
    * Güneşin zararlı UV ışınlarına karşı filtre görevi görür.
    * Antiseptiktir. Bakterilere karşı koruma içeren doğal yapısı vardır.
    * Sedef ve egzema hastalıklarının tedavisininde yardımcı görevi görür.
    * Cildin iltihaplanmamasına karşı yardım eder ve doğal bir kalkan görevi görür.
    * İçindeki etken proteinleri sayesinde,cilde ani ve etkili sıkıştırma yaparak selülit tedavisine yardım eder.
    * Stresten, sigaradan,hava kirliliğinden yıpranmış ciltlerin yenilenmesine yardım eder.
    * Tırnakların güçlenmesi için yardımcıdır.
    * Saçların beslenmesinde son derece etkilidir. Kırıkları giderilmesine, saçlarınızın nemlenmesine ve canlanlı görünümüne yardım eder.
    * Romatizmal, eklem ve kas ağrılarının giderilmesinde yardımcı görevi görür.
    Argan Bitkisi
    Argan bitkisi-ağacı(Argania Spinosa) sadece Fas’ta yetişen bir ağacın meyvelerinden elde edilmektedir. Argan yağının yapılış aşaması çok ilginç ve keçiler bu aşamada çok önemli rolleri bulunuyor. 10 metreye kadar uzayabilme özelliğine sahip olan argan ağacının meyvesi keçiler tarafından sindirilmeden çıkarılıyor. Üreticiler bu çıkarılan meyveyi ikiye ayırıp içindeki çekirdeği çıkarıyorlar. Ardından bu çekirdek kavrulup öğütülüyor. Suyla karıştırılarak öğütülen çekirdeğin yağı çıkartılıyor.
    Argan yağı üretim işlemi ortalama 2 gün süresince devam ediyor. Ardından çıkarılan yağ miktarı ise en fazla 1 litre olmaktadır.
    Argan Yağı Fiyatı-Argan Yağı Fiyatları-Argan Yağı Fiyat
    Argan Yağı genellikle cilt bakım serumları şeklinde satılmaktadır. Fiyatı 100 ml 105 TL civarında satılıyor.
    Argan Yağı,Argan Oil,Argan Yağı Faydaları,Argan Yağı Ne İşe Yarar,Argan yağı yararları, Argan Yağı Nedir, Argan Yağı Fiyatı

    ARGAN YAĞI NEDİR NE İŞE YARAR ?

    Konu Saati  07:08  |  in  Argan yağı yararları  |  Devamı»

     Argan Yağı Nedir, Argan Yağı Fiyatı
    Argan Yağı Nedir Ne İşe Yarar
    Argan Yağı Nedir Ne İşe Yarar ?

    Argan Yağı,Argan Oil,Argan Yağı Faydaları,Argan Yağı Ne İşe Yarar,Argan yağı yararları, Argan Yağı Nedir, Argan Yağı Fiyatı
    Sıvı altın olarak bilinen Argan Yağı, bitkisel tedavi araçları arasında önemli bir yere sahip. Üretimi oldukça zahmetli olan Argan Yağının faydaları arasında cinsel sorunlara ve cilt güzelliğine sağladığı etkiler bulunuyor.
    Birçok kimse tarafından çok fazla duyulmamış olsa da argan yağı bitkisel tedavi araçları arasında önemli bir yere sahip. Üretimi oldukça zahmetli olan argan ağının bilinen faydaları arasında cinsel sorunlara ve cilt güzelliğine sağladığı etkiler bulunuyor.

    Argan yağı bize yabancı gelebilir. Bunun nedeni Fiyatı oldukça pahalı olan argan yağının elde ediliş şekli ve üretim aşamaları oldukça zahmetlidir. Fiyatının bu denli pahalı olmasının nedenlerinden biri de budur.
    Argan Yağı,Argan Oil,Argan Yağı Faydaları,Argan Yağı Ne İşe Yarar,Argan yağı yararları, Argan Yağı Nedir, Argan Yağı Fiyatı
    Argan Yağı Faydaları
    * Cildinizi beslenmesine ve cilt hücrelerinin yenilenmesine yardımcı olur.
    * Çok güçlü bir antioksidandır.
    * Anti-aging özelliği kırışıkların giderilmesinde yardımcı olur.
    * Akne ve sivilcelerin giderilmesine yardımcıdır.
    * Ciltte,kaza ve ameliyat sonrası kalmış izlerin giderilmesinde yardımcıdır.
    * Ciltteki pütürlü yaraları yumuşatarak iyileşmesine yardımcı olur.
    * Güneşin zararlı UV ışınlarına karşı filtre görevi görür.
    * Antiseptiktir. Bakterilere karşı koruma içeren doğal yapısı vardır.
    * Sedef ve egzema hastalıklarının tedavisininde yardımcı görevi görür.
    * Cildin iltihaplanmamasına karşı yardım eder ve doğal bir kalkan görevi görür.
    * İçindeki etken proteinleri sayesinde,cilde ani ve etkili sıkıştırma yaparak selülit tedavisine yardım eder.
    * Stresten, sigaradan,hava kirliliğinden yıpranmış ciltlerin yenilenmesine yardım eder.
    * Tırnakların güçlenmesi için yardımcıdır.
    * Saçların beslenmesinde son derece etkilidir. Kırıkları giderilmesine, saçlarınızın nemlenmesine ve canlanlı görünümüne yardım eder.
    * Romatizmal, eklem ve kas ağrılarının giderilmesinde yardımcı görevi görür.
    Argan Bitkisi
    Argan bitkisi-ağacı(Argania Spinosa) sadece Fas’ta yetişen bir ağacın meyvelerinden elde edilmektedir. Argan yağının yapılış aşaması çok ilginç ve keçiler bu aşamada çok önemli rolleri bulunuyor. 10 metreye kadar uzayabilme özelliğine sahip olan argan ağacının meyvesi keçiler tarafından sindirilmeden çıkarılıyor. Üreticiler bu çıkarılan meyveyi ikiye ayırıp içindeki çekirdeği çıkarıyorlar. Ardından bu çekirdek kavrulup öğütülüyor. Suyla karıştırılarak öğütülen çekirdeğin yağı çıkartılıyor.
    Argan yağı üretim işlemi ortalama 2 gün süresince devam ediyor. Ardından çıkarılan yağ miktarı ise en fazla 1 litre olmaktadır.
    Argan Yağı Fiyatı-Argan Yağı Fiyatları-Argan Yağı Fiyat
    Argan Yağı genellikle cilt bakım serumları şeklinde satılmaktadır. Fiyatı 100 ml 105 TL civarında satılıyor.
    Argan Yağı,Argan Oil,Argan Yağı Faydaları,Argan Yağı Ne İşe Yarar,Argan yağı yararları, Argan Yağı Nedir, Argan Yağı Fiyatı

    0 yorum:

    13 Mayıs 2013 Pazartesi

    Evde Gebelik Testi Ne Zaman Yapılır
    Evde Gebelik Testi
    Evde Gebelik Testi Nasıl Yapılır ?
    Evde Gebelik Testi En Erken Ne Zaman Yapılır,Gebelik Testleri,Evde Gebelik Testi, Evde Gebelik Testi Nasıl Yapılır, Evde Gebelik Testi Ne Zaman Yapılır,HCG Testi,BEta HCG testi Nedir
    Hamile olup olmadığınızı anlamanın yolu gebelik testi yaptırmaktır. 4 günlük döllenmiş yumurta HCG adı verilen bir hormon salgılamaya başlar. Bu hormon vücut suyunda vücudun dokularına yayılır. Öncelikle kanda sonra da idrarda gebeliğin tespit edilmesini sağlayan HCG hormonu, gebelik testleri ile yükselişinie göre takip edilir ve kadının gebe olup olmadığı anlaşılır...

    Pek çok kadın adet döneminin gecikmesi nedeni ile evde gebelik testi yapar.. Evdeki gebelik testleri idrar ile bakılır. kartuşa damlatılan bir kaç damla idrar ile eğer, HCG hormonunda yeterli derecede yükselme olmuş ise, idrar testi pozitif çıkabilir. Bazı durumlarda hormonun yeteri kadar yükselmemesi sonucu gebelik var ise bile, test negatif çıkar ve kadın gebe olmadığını düşünür.. Bu gibi durumlardai eğer net emin olunamıyor ise, mutlaka Beta HCG denilen kanda gebelik testi bakılmalıdır.. En eksin sonucu kan testi belirler.
    Gebelik testleri
    çoğunlukla, kan örneğinden daha kolay alınan idrar örneği ile yapılır.hCG nin varlığını tespit etmek için birçok idrar tahlili tipi kullanılır.
    Çoğu, hCG ile bir hCG antikoru arasındaki bir reaksiyona dayanır. İlk reaksiyonun gerçekleşip gerçekleşmediğini belirlemek için ikinci bir reaksiyona ihtiyaç vardır. Bu genellikle bir renk değişimidir. Bazı kadınlar evde  gebelik testi yaparak gebe olup olmadıklarını öğrenmeye çalışır. Bu test paketleri çoğu eczaneden alınabilir. Çoğu, bir test tübünde idrarla karıştırılan bir solüsyon içerir. Belirli bir süre ( teste göre değişmek üzere ) birkaç dakikadan birkaç saate kadar geçtikten sonra, hamileyseniz koyu bir halka oluşur. Bazı markalarda, bir renk değişimi gebeliği belirtir.
    Evde Gebelik Testi Nasıl Yapılır
    Evde Gebelik testi yapmaya karar verdiyseniz, talimatları dikkatle izleyin. Ayrıca ister evde ister laborutuvarda yapılsın, günün ilk idrarını kullanırsanız gebelik testi daha doğru olur.
    İdrar testlerinin doğruluğu: Doğrulukları, karmaşık olabilecek talimatları ne kadar iyi izlediğinize çok bağlıdır. İlk kez kullananların ya da deneyimsiz kullanıcıların doğru bir test sonucuna ulaşmaları daha küçük bir olasılıktır ve hiçbir test kusursuz değildir. Ayrıca gebelik testleri, özellikle gebeliğin ilk günlerinde uygulandıklarında, hamile olduğunuz halde olmadığınızı gösterebilirler. Bunun nedeni, gebeliğin ilk zamanlarında hCG düzeylerinin düşük olması ve teşhis edilememesidir. Bu nedenle, herhangi bir gebelik testinin negatif sonuçları, pozitif bir sonuçtan daha az güvenilirdir.Evde yapılan gebelik testleri tarama testleri olarak kabul edilmelidir. Test sonucu negatifse ama gebelik belirtileri gösteriyorsanız, doktorunuza başvurun. Sonuç pozitifse, onaylaması ve doğum öncesi bakım için doktorunuza gidin.
    Evde Gebelik Testi Ne Zaman Yapılır,Evde Gebelik Testi En Erken Ne Zaman Yapılır ?
    Evde gebelik testi için en uygun zaman adetinizin 4-5 gün geçmiş olduğu zamandır. Ama, bazı kadınlarda gebelik hormonu idrara daha geç yansıdığından gebe olsanız bile sonuç negatif çıkabilir. Adetiniz 2 hafta geciktiyse, doğruluk oranı yüzde 100 e yaklaşır. Evde yapılan gebelik testlerinin sonuçları, adetin gecikmesinden 10 gün sonra yapıldıklarında yüzde 95 oranında doğrudur.İdrara dayalı gebelik testleri en sık olarak kullanılmaktadır, ama bazı durumlarda, daha kesin olduğu ve hamileliği daha erken teşhis edebildiği için bir kan testi de uygulanabilir.
    Dış gebelik yumurtanın fallop tüpünde ya da rahim dışında bir yerde gelişmeye başladığı gebelik durumunda, idrara dayalı gebelik testlerinin negatif sonuçlarına karşın, kadında tüm gebelik belirtileri görülebilir. Bunun nedeni, yumurta rahimde olmadığı zaman HCG düzeylerinin yüksek olmamasıdır. Ancak kan testi daha hassastır ve gebeliği teşhis edebilir. Dış gebelik potansiyel olarak yaşamı tehdit eden bir durum olduğu için, bu bilgi annenin hayatının kurtulmasına yardımcı olabilir.
    Evde Gebelik Testi En Erken Ne Zaman Yapılır,Gebelik Testleri,Evde Gebelik Testi, Evde Gebelik Testi Nasıl Yapılır,Evde Gebelik Testi Ne Zaman Yapılır,HCG Testi,BEta HCG testi Nedir

    EVDE GEBELİK TESTİ NASIL YAPILIR ?

    Konu Saati  22:00  |  in  HCG Testi  |  Devamı»

    Evde Gebelik Testi Ne Zaman Yapılır
    Evde Gebelik Testi
    Evde Gebelik Testi Nasıl Yapılır ?
    Evde Gebelik Testi En Erken Ne Zaman Yapılır,Gebelik Testleri,Evde Gebelik Testi, Evde Gebelik Testi Nasıl Yapılır, Evde Gebelik Testi Ne Zaman Yapılır,HCG Testi,BEta HCG testi Nedir
    Hamile olup olmadığınızı anlamanın yolu gebelik testi yaptırmaktır. 4 günlük döllenmiş yumurta HCG adı verilen bir hormon salgılamaya başlar. Bu hormon vücut suyunda vücudun dokularına yayılır. Öncelikle kanda sonra da idrarda gebeliğin tespit edilmesini sağlayan HCG hormonu, gebelik testleri ile yükselişinie göre takip edilir ve kadının gebe olup olmadığı anlaşılır...

    Pek çok kadın adet döneminin gecikmesi nedeni ile evde gebelik testi yapar.. Evdeki gebelik testleri idrar ile bakılır. kartuşa damlatılan bir kaç damla idrar ile eğer, HCG hormonunda yeterli derecede yükselme olmuş ise, idrar testi pozitif çıkabilir. Bazı durumlarda hormonun yeteri kadar yükselmemesi sonucu gebelik var ise bile, test negatif çıkar ve kadın gebe olmadığını düşünür.. Bu gibi durumlardai eğer net emin olunamıyor ise, mutlaka Beta HCG denilen kanda gebelik testi bakılmalıdır.. En eksin sonucu kan testi belirler.
    Gebelik testleri
    çoğunlukla, kan örneğinden daha kolay alınan idrar örneği ile yapılır.hCG nin varlığını tespit etmek için birçok idrar tahlili tipi kullanılır.
    Çoğu, hCG ile bir hCG antikoru arasındaki bir reaksiyona dayanır. İlk reaksiyonun gerçekleşip gerçekleşmediğini belirlemek için ikinci bir reaksiyona ihtiyaç vardır. Bu genellikle bir renk değişimidir. Bazı kadınlar evde  gebelik testi yaparak gebe olup olmadıklarını öğrenmeye çalışır. Bu test paketleri çoğu eczaneden alınabilir. Çoğu, bir test tübünde idrarla karıştırılan bir solüsyon içerir. Belirli bir süre ( teste göre değişmek üzere ) birkaç dakikadan birkaç saate kadar geçtikten sonra, hamileyseniz koyu bir halka oluşur. Bazı markalarda, bir renk değişimi gebeliği belirtir.
    Evde Gebelik Testi Nasıl Yapılır
    Evde Gebelik testi yapmaya karar verdiyseniz, talimatları dikkatle izleyin. Ayrıca ister evde ister laborutuvarda yapılsın, günün ilk idrarını kullanırsanız gebelik testi daha doğru olur.
    İdrar testlerinin doğruluğu: Doğrulukları, karmaşık olabilecek talimatları ne kadar iyi izlediğinize çok bağlıdır. İlk kez kullananların ya da deneyimsiz kullanıcıların doğru bir test sonucuna ulaşmaları daha küçük bir olasılıktır ve hiçbir test kusursuz değildir. Ayrıca gebelik testleri, özellikle gebeliğin ilk günlerinde uygulandıklarında, hamile olduğunuz halde olmadığınızı gösterebilirler. Bunun nedeni, gebeliğin ilk zamanlarında hCG düzeylerinin düşük olması ve teşhis edilememesidir. Bu nedenle, herhangi bir gebelik testinin negatif sonuçları, pozitif bir sonuçtan daha az güvenilirdir.Evde yapılan gebelik testleri tarama testleri olarak kabul edilmelidir. Test sonucu negatifse ama gebelik belirtileri gösteriyorsanız, doktorunuza başvurun. Sonuç pozitifse, onaylaması ve doğum öncesi bakım için doktorunuza gidin.
    Evde Gebelik Testi Ne Zaman Yapılır,Evde Gebelik Testi En Erken Ne Zaman Yapılır ?
    Evde gebelik testi için en uygun zaman adetinizin 4-5 gün geçmiş olduğu zamandır. Ama, bazı kadınlarda gebelik hormonu idrara daha geç yansıdığından gebe olsanız bile sonuç negatif çıkabilir. Adetiniz 2 hafta geciktiyse, doğruluk oranı yüzde 100 e yaklaşır. Evde yapılan gebelik testlerinin sonuçları, adetin gecikmesinden 10 gün sonra yapıldıklarında yüzde 95 oranında doğrudur.İdrara dayalı gebelik testleri en sık olarak kullanılmaktadır, ama bazı durumlarda, daha kesin olduğu ve hamileliği daha erken teşhis edebildiği için bir kan testi de uygulanabilir.
    Dış gebelik yumurtanın fallop tüpünde ya da rahim dışında bir yerde gelişmeye başladığı gebelik durumunda, idrara dayalı gebelik testlerinin negatif sonuçlarına karşın, kadında tüm gebelik belirtileri görülebilir. Bunun nedeni, yumurta rahimde olmadığı zaman HCG düzeylerinin yüksek olmamasıdır. Ancak kan testi daha hassastır ve gebeliği teşhis edebilir. Dış gebelik potansiyel olarak yaşamı tehdit eden bir durum olduğu için, bu bilgi annenin hayatının kurtulmasına yardımcı olabilir.
    Evde Gebelik Testi En Erken Ne Zaman Yapılır,Gebelik Testleri,Evde Gebelik Testi, Evde Gebelik Testi Nasıl Yapılır,Evde Gebelik Testi Ne Zaman Yapılır,HCG Testi,BEta HCG testi Nedir

    0 yorum:

    Sarımsak Çayı İle Zayıflayanlar, Sarımsak Çayı Tarifi
    Zencefilli Sarımsak Çayı
    Zencefilli Sarımsak Çayı İle Zayıflama
    Zencefilli Sarımsak Çayı,Sarımsak Çayı,Sarımsak Çayı diyeti, Sarımsak Çayı İle Zayıflayanlar, Sarımsak Çayı Tarifi, Zencefilli Sarımsaklı Çay,Sarımsaklı Zencefil Çayı,Ender Saraç Sarımsak Çayı
    Evet hanımlar yaz geliyor. Siz de yaza diyet sıkıntısını çok fazla yaşamadan, fit bir görüntü ile girmek ister misiniz ? Eğer cevabınız evet ise; Zencefilli Sarımsaklı çay sayesinde kilo vermek, düşündüğünüz kadar da zor olmayacak.. Sarımsak Çayı sayesinde, Hem sindirim sistemi Problemlerini çözecek, hem vücunuzdaki fazla yağı yakacak, hem de fazla ödemlerin atılmasını sağlayacaksınız. Bu sayede, sağlıklı ve istikrarlı Kiilo verebileceksiniz.

    Sarımsak Çayı ile zayıflayanlar arasında, en ünlü isim Angeline Jolie. Doğum Sonrası kilolarını sarımsak çayı ile verdi. Ve uzunca bir süre adından bahsettirdi. Bu yazımızda Ender Saraç Sarımsak Çayı Tarifi vereceğiz.
    Ender Saraç Sarımsak çayı
    Zencefilli Sarımsak Çayı,Sarımsak Çayı,Sarımsak Çayı diyeti,Sarımsak Çayı İle Zayıflayanlar, Sarımsak Çayı Tarifi,Zencefilli Sarımsaklı Çay,Sarımsaklı Zencefil Çayı,Ender Saraç Sarımsak ÇayıZencefilli Sarımsak Çayı Tarifi İçin Gerekli Malzemeler ;
    * 3 adet taze kök zencefil,
    * 4 diş sarımsak,
    * 1/2 tatlı kaşığı Limon suyu,
    Sarımsak Çayı Tarifi : Kök zencefilleri ince ince doğrayın. Veya rendeleyin. 1 litre suyun içerisinde kaynatın. İyice kaynamaya başladığında, Ezilmiş sarımsakları suyun içerisine ilave edin. Altını kapatın ve 5-6 dakika demlendirin. Hazırlamış olduğunuz sarımsak çayında, sabah ve öğlen birer büyük fincan dolusu için. İsterseniz, uygulamayı sabah ve akşam olarak yapabilirsiniz.  Çayınızı içmeden önce, içerisine yarım tatlı kaşığı limon suyu ekleyin. İçerisine tatlandırıcı veya şeker kesinlikle kullanmayın. Dilediğiniz kiloya gelinceye kadar içmeye devam edin.
    Zencefilli Sarımsak Çayı,Sarımsak Çayı,Sarımsak Çayı diyeti,Sarımsak Çayı İle Zayıflayanlar, Sarımsak Çayı Tarifi,Zencefilli Sarımsaklı Çay,Sarımsaklı Zencefil Çayı,Ender Saraç Sarımsak Çayı

    ZENCEFİLLİ SARIMSAK ÇAYI İLE ZAYIFLAMA

    Konu Saati  05:34  |  in  Zencefilli Sarımsaklı Çay  |  Devamı»

    Sarımsak Çayı İle Zayıflayanlar, Sarımsak Çayı Tarifi
    Zencefilli Sarımsak Çayı
    Zencefilli Sarımsak Çayı İle Zayıflama
    Zencefilli Sarımsak Çayı,Sarımsak Çayı,Sarımsak Çayı diyeti, Sarımsak Çayı İle Zayıflayanlar, Sarımsak Çayı Tarifi, Zencefilli Sarımsaklı Çay,Sarımsaklı Zencefil Çayı,Ender Saraç Sarımsak Çayı
    Evet hanımlar yaz geliyor. Siz de yaza diyet sıkıntısını çok fazla yaşamadan, fit bir görüntü ile girmek ister misiniz ? Eğer cevabınız evet ise; Zencefilli Sarımsaklı çay sayesinde kilo vermek, düşündüğünüz kadar da zor olmayacak.. Sarımsak Çayı sayesinde, Hem sindirim sistemi Problemlerini çözecek, hem vücunuzdaki fazla yağı yakacak, hem de fazla ödemlerin atılmasını sağlayacaksınız. Bu sayede, sağlıklı ve istikrarlı Kiilo verebileceksiniz.

    Sarımsak Çayı ile zayıflayanlar arasında, en ünlü isim Angeline Jolie. Doğum Sonrası kilolarını sarımsak çayı ile verdi. Ve uzunca bir süre adından bahsettirdi. Bu yazımızda Ender Saraç Sarımsak Çayı Tarifi vereceğiz.
    Ender Saraç Sarımsak çayı
    Zencefilli Sarımsak Çayı,Sarımsak Çayı,Sarımsak Çayı diyeti,Sarımsak Çayı İle Zayıflayanlar, Sarımsak Çayı Tarifi,Zencefilli Sarımsaklı Çay,Sarımsaklı Zencefil Çayı,Ender Saraç Sarımsak ÇayıZencefilli Sarımsak Çayı Tarifi İçin Gerekli Malzemeler ;
    * 3 adet taze kök zencefil,
    * 4 diş sarımsak,
    * 1/2 tatlı kaşığı Limon suyu,
    Sarımsak Çayı Tarifi : Kök zencefilleri ince ince doğrayın. Veya rendeleyin. 1 litre suyun içerisinde kaynatın. İyice kaynamaya başladığında, Ezilmiş sarımsakları suyun içerisine ilave edin. Altını kapatın ve 5-6 dakika demlendirin. Hazırlamış olduğunuz sarımsak çayında, sabah ve öğlen birer büyük fincan dolusu için. İsterseniz, uygulamayı sabah ve akşam olarak yapabilirsiniz.  Çayınızı içmeden önce, içerisine yarım tatlı kaşığı limon suyu ekleyin. İçerisine tatlandırıcı veya şeker kesinlikle kullanmayın. Dilediğiniz kiloya gelinceye kadar içmeye devam edin.
    Zencefilli Sarımsak Çayı,Sarımsak Çayı,Sarımsak Çayı diyeti,Sarımsak Çayı İle Zayıflayanlar, Sarımsak Çayı Tarifi,Zencefilli Sarımsaklı Çay,Sarımsaklı Zencefil Çayı,Ender Saraç Sarımsak Çayı

    0 yorum:

    8 Mayıs 2013 Çarşamba

    Cildimin nefes almasını önlediği ve yüzümde bir ağırlık hissi bıraktığı için fondöten, pudra gibi kapatıcıları oldum olası sevemedim. Günlük makyajım için kullandığım göz altı kapatıcısını ve allığı genellikle yeterli buluyorum. Ancak cildimde renk farklılıkları olduğunu da kabul etmem gerekiyor... Çoğumuzun alnı, burnu, çene ve yanakları aynı renk tonunda değil. Ton farklılığına ek olarak solgun renkte bir cilt zaman zaman kendimizi kötü hissetmemize sebep oluyor...

    Son bir yıldır kullandığımız kozmetik ürünleri listesine iddialı bir giriş yapan BB Kremler, cildi yormayan hafif yapılarıyla renk eşitleyici ürünlere güzel bir alternatif oldular. Hal böyleyken, ben de solgun görünen cildime uygun olan ama aynı zamanda diğerlerinden farklı bir BB Krem arayışına girdim ve Vichy Idealia BB Krem ile tanıştım.

    Hassas bir cildim olduğundan, Vichy Idealia BB Krem'in benim için en önemli özelliği gelişmiş UV Filtre Sistemi ve Paraben içermemesi.. Tüm cilt tipleri ve yaş grupları için uygun olan Idealia BB Krem, açık ve orta olmak üzere iki ideal renk seçeneği sunuyor. Ben cilt rengim sebebiyle açık tonunu tercih ettim.

    40 ml tüp ambalaja sahip Vichy Idealia BB Krem'i uygulaması çok kolay. Tam kıvamındaki krem cilde kolaylıkla sürülüyor. Bu yüzden kremi elimle yüzüme uygulamayı tercih ettim. Vichy Idelia BB Krem'in şahane kokusu kremi sürerken büyük bir keyif veriyor. Kremi uyguladıktan sonra solgun cildimin doğal ve sağlıklı bir parıltıya kavuştuğunu söylemekten mutluluk duyuyorum! Bana huzursuzluk veren bir kaç sivilce lekesinin de arada kaynadığını söylemek isterim :)

    24 saat nemlendirme özelliği olan Vichy Idealia BB Krem'i nemlendirici sürmediğim cildime uyguladım. Yüzümde kaldığı süre içerisinde cildimi nemlendirmeye devam ettiğini hissettim. Yüzümdeki mimik kırışıklıklarının görümünde de gözle görülür bir azalma oldu. Kırışıklık demişken, BB Krem'in içeriğindeki Kambucha ile geliştirilmiş özel formülü kırışıklık ve leke görüntüsünün azalmasına yardımcı oluyor.

    Yukarıda anlattıklarımı toparlarsam ,Vichy Idealia BB Krem cildin 6 farklı ihtiyacını karşılamış oluyor:

    1- Cilde ışıltı veriyor.
    2- 24 saat nemlendiriyor.
    3- Kırışıklık görünümünü azaltıyor.
    4- Cilt dokusunu düzeltiyor.
    5- Koyu leke görünümünü azaltıyor
    6- UVA/B ışınlarına karşı koruyor.

    Vichy Idealia BB Krem isminin hakkını veren, gerçekten de "ideal" bir BB Krem.
    Solgun görüntüsüne veda etmek isteyenlere kesinlikle tavsiye ediyorum.
    40 ml Vichy Idealia BB Krem’in tavsiye edilen tüketici satış fiyatı ise 49.90 TL.

    https://www.facebook.com/VichyTurkiye
    https://twitter.com/VichyTurkiye

    İçerik: www.gardropkedisi.com

    Bir bumads advertorial içeriğidir.

    1 Krem 6 Etki: Vichy Idealia BB Krem

    Konu Saati  10:23  |  in  Kadın Sağlığı  |  Devamı»

    Cildimin nefes almasını önlediği ve yüzümde bir ağırlık hissi bıraktığı için fondöten, pudra gibi kapatıcıları oldum olası sevemedim. Günlük makyajım için kullandığım göz altı kapatıcısını ve allığı genellikle yeterli buluyorum. Ancak cildimde renk farklılıkları olduğunu da kabul etmem gerekiyor... Çoğumuzun alnı, burnu, çene ve yanakları aynı renk tonunda değil. Ton farklılığına ek olarak solgun renkte bir cilt zaman zaman kendimizi kötü hissetmemize sebep oluyor...

    Son bir yıldır kullandığımız kozmetik ürünleri listesine iddialı bir giriş yapan BB Kremler, cildi yormayan hafif yapılarıyla renk eşitleyici ürünlere güzel bir alternatif oldular. Hal böyleyken, ben de solgun görünen cildime uygun olan ama aynı zamanda diğerlerinden farklı bir BB Krem arayışına girdim ve Vichy Idealia BB Krem ile tanıştım.

    Hassas bir cildim olduğundan, Vichy Idealia BB Krem'in benim için en önemli özelliği gelişmiş UV Filtre Sistemi ve Paraben içermemesi.. Tüm cilt tipleri ve yaş grupları için uygun olan Idealia BB Krem, açık ve orta olmak üzere iki ideal renk seçeneği sunuyor. Ben cilt rengim sebebiyle açık tonunu tercih ettim.

    40 ml tüp ambalaja sahip Vichy Idealia BB Krem'i uygulaması çok kolay. Tam kıvamındaki krem cilde kolaylıkla sürülüyor. Bu yüzden kremi elimle yüzüme uygulamayı tercih ettim. Vichy Idelia BB Krem'in şahane kokusu kremi sürerken büyük bir keyif veriyor. Kremi uyguladıktan sonra solgun cildimin doğal ve sağlıklı bir parıltıya kavuştuğunu söylemekten mutluluk duyuyorum! Bana huzursuzluk veren bir kaç sivilce lekesinin de arada kaynadığını söylemek isterim :)

    24 saat nemlendirme özelliği olan Vichy Idealia BB Krem'i nemlendirici sürmediğim cildime uyguladım. Yüzümde kaldığı süre içerisinde cildimi nemlendirmeye devam ettiğini hissettim. Yüzümdeki mimik kırışıklıklarının görümünde de gözle görülür bir azalma oldu. Kırışıklık demişken, BB Krem'in içeriğindeki Kambucha ile geliştirilmiş özel formülü kırışıklık ve leke görüntüsünün azalmasına yardımcı oluyor.

    Yukarıda anlattıklarımı toparlarsam ,Vichy Idealia BB Krem cildin 6 farklı ihtiyacını karşılamış oluyor:

    1- Cilde ışıltı veriyor.
    2- 24 saat nemlendiriyor.
    3- Kırışıklık görünümünü azaltıyor.
    4- Cilt dokusunu düzeltiyor.
    5- Koyu leke görünümünü azaltıyor
    6- UVA/B ışınlarına karşı koruyor.

    Vichy Idealia BB Krem isminin hakkını veren, gerçekten de "ideal" bir BB Krem.
    Solgun görüntüsüne veda etmek isteyenlere kesinlikle tavsiye ediyorum.
    40 ml Vichy Idealia BB Krem’in tavsiye edilen tüketici satış fiyatı ise 49.90 TL.

    https://www.facebook.com/VichyTurkiye
    https://twitter.com/VichyTurkiye

    İçerik: www.gardropkedisi.com

    Bir bumads advertorial içeriğidir.

    0 yorum:

    7 Mayıs 2013 Salı


    Simülasyon oyunlarının baş tacı olan ve milyonlarca tutkulu oyuncusu da bulunan Will Wright'ın oyun dünyasına kattığı Sims oyunun 4. serisi duyuruldu.

    Windows ve Mac platformlarında çıkacağı kesin olan The Sims 4'ün konsollara ve Steam'ın Linux'e gelmesi sonrası Linux platformlarına da gelip gelmeyeceği henüz belirsiz.


    En son Sims oyunu olan Sims 3 çıkalı tam 4 yıl geçti ve gelişen bilgisayar

    The Sims 4 Ne Zaman Çıkacak

    Konu Saati  00:17  |  in  PC Oyun  |  Devamı»


    Simülasyon oyunlarının baş tacı olan ve milyonlarca tutkulu oyuncusu da bulunan Will Wright'ın oyun dünyasına kattığı Sims oyunun 4. serisi duyuruldu.

    Windows ve Mac platformlarında çıkacağı kesin olan The Sims 4'ün konsollara ve Steam'ın Linux'e gelmesi sonrası Linux platformlarına da gelip gelmeyeceği henüz belirsiz.


    En son Sims oyunu olan Sims 3 çıkalı tam 4 yıl geçti ve gelişen bilgisayar

    0 yorum:

    6 Mayıs 2013 Pazartesi

    Çocuk Odasının Dekorasyonu
    Çocuk Odası Dekorasyonu
    Çocuk Odası Nasıl Olmalı ?
    Çocuk Odası,Çocuk Odası Nasıl Olmalı,Çocuk Odası Dekoru,Çocuk Odasının Dekorasyonu, Çocuk Odası Nasıl Döşenir,Çoğumun Odası,Çocuk Odası Dekorasyonu
    Çocuğunuzun odasını ayırma vakti geldiği zaman, çocuk odası dekorasyonu size aitmiş gibi gelir. ama çocuk biraz büyüdüğünde, kendi odası için kendisi de bazı isteklerde bulunacaktır. Bu zaman da tahmin ettiğinizden çok daha yakındır. Çocuk 3 yaşına geldiği zaman kendi zevkine göre, odasını şekillendirmek isteyecektir. Peki çocuk odası dekorasyonu nasıl olmalı ?

    Çocuk Odası,Çocuk Odası Nasıl Olmalı,Çocuk Odası Dekoru,Çocuk Odasının Dekorasyonu, Çocuk Odası Nasıl Döşenir,Çoğumun Odası,Çocuk Odası Dekorasyonu
    *Öncelikle çocuğunuz 3 yaş ve üstünde ise, odasının rengi konusunda ç.ocuğunda fikrini almanız gerekkir.
    * Duvarda çizgifilm karakterleri hoş ve keyifli bir ambians yaratacaktır.Ancak odayı da İdsneyland a çevirmeye gerek yok. Az miktarda, odaya eğlence katmak amacıyla çizgifil karakterleri kullanmanız yeterli.
    * Birkaç oyuncak, kitap, elbiseler olabilir. Duvar, tekstil ve aksesuarlarda uygulamak, odada karmaşa yaratmaktan başka işe yaramaz.
    * Doğru çözülmüş ve iyi tasarlanmış mobilyalar, hem zamana karşı dayanıklıdır, hem çocuğunuzun tasarım yönünü güçlendirir. Yatak olabilen kanepe gibi, her mekana uyum sağlayan mobilyalar seçmek iyi olacaktır.
    * Çocuğunuzun odasına, düz hatlı bir şifonyer seçerseniz, çocuk odasında şık duracaktıri. İhtiyaca göre daha ilerleyen zamanlarda başka amaçlı da kullabilme imkanınız olur.
    * Çocuğun gelişimi için okul öncesi dönem çok önemlidir. Ona ödev yapma alışkanlı kazandırmak için, odasında rahatça resim yapabileceği ya da harflerle oynayabileceği bir çalışma alanı yaratmalısınız. Bir okuma köşesi oluşturabilirsiniz. Bunun için renkli yer minderleri, yumuşak dokulu bir örtü ve alanı ayıran bir halı şık olabilir.
    * Çocuğunuzun odası sıcak bir yuvayı çağrıştırmalıdır. Özellikle onun sağlığını tehdit etmeyen ve gelişimi için doğayla dost seçimler yapmak önemlidir. Uçucu ve latex esaslı boyalar, masif ahşap mobilyalar ve keteni pamuk dokumalı tekstili tercih etmelisiniz.
    * Oda zemininde halı gibi toz, alerjen, küf ve bakteri üreten kaplamalar yerine, toz tutmayan, ahşap veya parke gibi sert zemin malzemeleri tercih etmelisiniz. Son yıllarda doğayla dost ahşap zemin kaplamaları çok gelişti. Üstelik modası hiç geçmiyor. Diğer seçenekler ise, bambu, mantar ve lioleurn.
    Çocuk Odası,Çocuk Odası Nasıl Olmalı,Çocuk Odası Dekoru,Çocuk Odasının Dekorasyonu, Çocuk Odası Nasıl Döşenir,Çoğumun Odası,Çocuk Odası Dekorasyonu

    ÇOCUK ODASI NASIL OLMALI ?

    Konu Saati  03:43  |  in  Çoğumun Odası  |  Devamı»

    Çocuk Odasının Dekorasyonu
    Çocuk Odası Dekorasyonu
    Çocuk Odası Nasıl Olmalı ?
    Çocuk Odası,Çocuk Odası Nasıl Olmalı,Çocuk Odası Dekoru,Çocuk Odasının Dekorasyonu, Çocuk Odası Nasıl Döşenir,Çoğumun Odası,Çocuk Odası Dekorasyonu
    Çocuğunuzun odasını ayırma vakti geldiği zaman, çocuk odası dekorasyonu size aitmiş gibi gelir. ama çocuk biraz büyüdüğünde, kendi odası için kendisi de bazı isteklerde bulunacaktır. Bu zaman da tahmin ettiğinizden çok daha yakındır. Çocuk 3 yaşına geldiği zaman kendi zevkine göre, odasını şekillendirmek isteyecektir. Peki çocuk odası dekorasyonu nasıl olmalı ?

    Çocuk Odası,Çocuk Odası Nasıl Olmalı,Çocuk Odası Dekoru,Çocuk Odasının Dekorasyonu, Çocuk Odası Nasıl Döşenir,Çoğumun Odası,Çocuk Odası Dekorasyonu
    *Öncelikle çocuğunuz 3 yaş ve üstünde ise, odasının rengi konusunda ç.ocuğunda fikrini almanız gerekkir.
    * Duvarda çizgifilm karakterleri hoş ve keyifli bir ambians yaratacaktır.Ancak odayı da İdsneyland a çevirmeye gerek yok. Az miktarda, odaya eğlence katmak amacıyla çizgifil karakterleri kullanmanız yeterli.
    * Birkaç oyuncak, kitap, elbiseler olabilir. Duvar, tekstil ve aksesuarlarda uygulamak, odada karmaşa yaratmaktan başka işe yaramaz.
    * Doğru çözülmüş ve iyi tasarlanmış mobilyalar, hem zamana karşı dayanıklıdır, hem çocuğunuzun tasarım yönünü güçlendirir. Yatak olabilen kanepe gibi, her mekana uyum sağlayan mobilyalar seçmek iyi olacaktır.
    * Çocuğunuzun odasına, düz hatlı bir şifonyer seçerseniz, çocuk odasında şık duracaktıri. İhtiyaca göre daha ilerleyen zamanlarda başka amaçlı da kullabilme imkanınız olur.
    * Çocuğun gelişimi için okul öncesi dönem çok önemlidir. Ona ödev yapma alışkanlı kazandırmak için, odasında rahatça resim yapabileceği ya da harflerle oynayabileceği bir çalışma alanı yaratmalısınız. Bir okuma köşesi oluşturabilirsiniz. Bunun için renkli yer minderleri, yumuşak dokulu bir örtü ve alanı ayıran bir halı şık olabilir.
    * Çocuğunuzun odası sıcak bir yuvayı çağrıştırmalıdır. Özellikle onun sağlığını tehdit etmeyen ve gelişimi için doğayla dost seçimler yapmak önemlidir. Uçucu ve latex esaslı boyalar, masif ahşap mobilyalar ve keteni pamuk dokumalı tekstili tercih etmelisiniz.
    * Oda zemininde halı gibi toz, alerjen, küf ve bakteri üreten kaplamalar yerine, toz tutmayan, ahşap veya parke gibi sert zemin malzemeleri tercih etmelisiniz. Son yıllarda doğayla dost ahşap zemin kaplamaları çok gelişti. Üstelik modası hiç geçmiyor. Diğer seçenekler ise, bambu, mantar ve lioleurn.
    Çocuk Odası,Çocuk Odası Nasıl Olmalı,Çocuk Odası Dekoru,Çocuk Odasının Dekorasyonu, Çocuk Odası Nasıl Döşenir,Çoğumun Odası,Çocuk Odası Dekorasyonu

    0 yorum:

    4 Mayıs 2013 Cumartesi


    Kickstarter isimli siteyi bilenler ne denli üretken ve farklı fikirlerin destek ve fon alabilmek adına bu sitede yer aldığını bilirler. O projelerden birisi daha..




    Merdiven Projesi: Modern Bir Mit İnşa Etmek

    Bu projede bir Kickstarter projesiydi ancak 22 Nisan tarihli hedef bütçeye ulaşılamadığı için proje başarısız kategoriye indirgendi yalnız içerik olarak değil fonlama açısından hedefe

    Mimari İllüzyon: Escherian Merdivenleri

    Konu Saati  05:47  |  in  İlginçlikler  |  Devamı»


    Kickstarter isimli siteyi bilenler ne denli üretken ve farklı fikirlerin destek ve fon alabilmek adına bu sitede yer aldığını bilirler. O projelerden birisi daha..




    Merdiven Projesi: Modern Bir Mit İnşa Etmek

    Bu projede bir Kickstarter projesiydi ancak 22 Nisan tarihli hedef bütçeye ulaşılamadığı için proje başarısız kategoriye indirgendi yalnız içerik olarak değil fonlama açısından hedefe

    0 yorum:

    Güzellik uzmanları, yiyecek ve içeceklerden destek alarak, dar pantolonlar giymeyerek, tuzu az kullanarak birçok kadının güzelliğinin baş düşmanı olan portakal görünümünden yani selülitlerden kurtulabileceğinizi söylüyor. İşte, selülitle mücadelenizi kolaylaştıracak 10 pratik öneri…

    Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Öğretim Üyesi Diyetisyen Esra Güneş, selülitlere son vermenin 10 yolunu anlattı…

    1. Günde 5-6 porsiyon sebze-meyve tüketin.

    2. Tuzu az kullanın. Özellikle tuz içeriği yüksek salam, sosis gibi gıdalardan uzak durun. Tuz dokularda çok su tutar. Ayrıca iştah açarak diyet yapmayı güçleştirir.

    3. En az 2 litre (yazın 3) su için. Su, böbreklerinizin zehirli atıkları vücuttan uzaklaştırmasını sağlar. Yeterince su içmek selülitli dokuları temizleyerek bu dokulardaki tuzu atar.

    4. Unlu, şekerli, baharatlı, salçalı yiyeceklerden, kola, kahve gibi kafeinli içeceklerden, alkol ve sigaradan uzak durun.

    5. Et, peynir gibi besinlerin az yağlısını tercih edin.

    6. Hiç mayonez kullanmayın. Soslardan uzak durun.

    7. Margarin, tereyağı gibi katı yağlardan kaçının. Yemeklerinizde bitkisel yağ tercih edin. Etsiz pişirdiğiniz yemeklere ve salatalara zeytinyağı koyun. 1 kilo sebze pişiriyorsanız 2 yemek kaşığı yağı geçmeyin.

    8. Abur cubur ve fast food’tan (hazır yiyecek) uzak durun.

    9. Kan dolaşımınızı hızlandırmak için egzersizi hayatınızda alışkanlık haline getirin. Bol bol yürüyüş yapın.

    10. Çok sıkı iş çamaşırı, pantolon, çorap gibi giysileri kullanmayın. Dar giysiler topardamarları sıkıştırarak düzenli kan dolaşımını engeller.

    Selülitlerden kurtulmanın 10 yolu

    Konu Saati  05:09  |  in  Kadın Sağlığı  |  Devamı»

    Güzellik uzmanları, yiyecek ve içeceklerden destek alarak, dar pantolonlar giymeyerek, tuzu az kullanarak birçok kadının güzelliğinin baş düşmanı olan portakal görünümünden yani selülitlerden kurtulabileceğinizi söylüyor. İşte, selülitle mücadelenizi kolaylaştıracak 10 pratik öneri…

    Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Öğretim Üyesi Diyetisyen Esra Güneş, selülitlere son vermenin 10 yolunu anlattı…

    1. Günde 5-6 porsiyon sebze-meyve tüketin.

    2. Tuzu az kullanın. Özellikle tuz içeriği yüksek salam, sosis gibi gıdalardan uzak durun. Tuz dokularda çok su tutar. Ayrıca iştah açarak diyet yapmayı güçleştirir.

    3. En az 2 litre (yazın 3) su için. Su, böbreklerinizin zehirli atıkları vücuttan uzaklaştırmasını sağlar. Yeterince su içmek selülitli dokuları temizleyerek bu dokulardaki tuzu atar.

    4. Unlu, şekerli, baharatlı, salçalı yiyeceklerden, kola, kahve gibi kafeinli içeceklerden, alkol ve sigaradan uzak durun.

    5. Et, peynir gibi besinlerin az yağlısını tercih edin.

    6. Hiç mayonez kullanmayın. Soslardan uzak durun.

    7. Margarin, tereyağı gibi katı yağlardan kaçının. Yemeklerinizde bitkisel yağ tercih edin. Etsiz pişirdiğiniz yemeklere ve salatalara zeytinyağı koyun. 1 kilo sebze pişiriyorsanız 2 yemek kaşığı yağı geçmeyin.

    8. Abur cubur ve fast food’tan (hazır yiyecek) uzak durun.

    9. Kan dolaşımınızı hızlandırmak için egzersizi hayatınızda alışkanlık haline getirin. Bol bol yürüyüş yapın.

    10. Çok sıkı iş çamaşırı, pantolon, çorap gibi giysileri kullanmayın. Dar giysiler topardamarları sıkıştırarak düzenli kan dolaşımını engeller.

    0 yorum:

    Etiketler

    Hakkımızda-Gizlilik-İletişim
    Copyright © 2013 Develi Kayseri. by Her Telden
    By Seven Blogcu.
    back to top