• Haberi Oku..

    Kaju aslında meyvesinin sapıdır...

  • Haberi Oku..

    Ananas aslında meyve değildir.

  • Makale

    Çekilen fotolar

  • Makale

    Yıldız sayısı..

  • 31 Ocak 2013 Perşembe

    Cinsel hayatınızdan memnun değilseniz bunun nedeni yatağınızdaki erkek olabilir.

    Sevgiliniz ya da eşiniz misyoner pozisyonundayken tek elle sütyeninizi açmayı öğrendi. Fakat kadınların cinsel birliktelik sırasında tatmin olmasını sağlamak bunlarla bitmiyor.

    Kadınlar seksi sever. Bir çoğu tüm gün akşam geçireceği harika geceyi düşünür. İş yatağa gelince erkeklerinin onları anlamalarını ister. Bir çok kadın yatakta hala erkeğinden istekte bulunacak kadar özgüvene sahip değildir. Bu akşam eve gittiğinizde cinsel hayatınız hakkında konuşun. Sizi ve onu baştan çıkaran şeyleri ortaya çıkarmaya çalışın.

    Unutmayın daha iyi bir cinsel hayata sahip olmak için karşınızdaki dinlemeniz onun ihtiyaçlarına önem vermeniz çok önemlidir.

    Görevi başına değil! 
    Kadınlar iş hayatında ve evde bir çok şeyi üstlenip, altından kalkarlar. Fakat iş yatağa geldiği zaman erkeklerin liderliğinden hoşlanırlar. Karşılarında, deyim yerindeyse adam gibi adam görmek isterler.   Bu noktada görev kadınlara düşüyor. Onun çekingen ve pasif tavrını yenmesi için onu yüreklendirmeniz gerekli.

    Eski olana bağlanmayın!
    Eşiniz bir süredir hep aynı adam. Cinsel hayatınızdan tatmin olmanız için sürekli farklı pozisyonlar denemelisiniz. Kadınlar karşısındaki erkeğin, onu cesaretlendirecek kadar farklı olmasını ve yeni şeyler denemesini ister. Bu akşam eve gittiğinizde eşinizi farklı bir yerde ilişkiye girmek için cesaretlendirin. İnanın bu hareketinizden sonra sizin yeniliklere ne kadar açık olduğunuzu anlayacak ve bundan sonraki yere sizi kendi elleriyle götürecek.

    Sonuca odaklanıyor! 
    Hayat bir yolculuk, bir hedef değil ve bu tamamiyle seks için de geçerli. Siz cinsel birliktelik sırasında kendi doruk noktanıza ulaşmaya çalışırken, bu eşiniz için çok eğlenceli olmayabilir. Sadece hedefe ulaşmak kadınlar için bir hayal kırıklığı yaratır. Cinsel ilişkiniz sırasında onu siz yönlendirin. Yavaşlatın. İsteklerinizi belli edin. Onun da bundan zevk almasını sağlayın. Daha iyi bir skor için sizin isteklerinizi dikkate alacaktır.

    Yeterince seks yapmıyoruz! 
    Erkeklere kalsa haftanın her akşamı cinsel birliktelik yaşanmalı. Fakat bir çoğu ekran karşısında maç izlerken uyuyup kalıyor. Tüm gece birlikte olmak için ısrar edemezsiniz. Bunun için akşam o eve gelmeden ona maçı unutturacak ya da sizinle birlikte olmayı iple çekeceği bir görünümle onu karşılayın. Unutmayın sadece o istediği zaman yatağa girmemelisiniz, sizin de istekleriniz önemli.

    Keşke masaj yapsa! 
    Eve giderken kokulu mumlardan ve sabunlardan alın. O gelmeden önce banyoyu romantik bir şekilde hazırlayın. O geldiğinde banyoda olun ve onu yanınıza çağırın çok yorgun olduğunuzu ve masaj yapmasını istediğinizi söyleyin. Birlikte banyo yapın. Devamı sizin ellerinizde. Böylece siz yorgun olduğunuzu söylediğinizde o bu ortamı kendi hazırlayacaktır.

    Erkeklerin cinsel ilişki süresince yaptıkları 5 hata

    Konu Saati  13:34  |  in  Cinsel Sağlık  |  Devamı»

    Cinsel hayatınızdan memnun değilseniz bunun nedeni yatağınızdaki erkek olabilir.

    Sevgiliniz ya da eşiniz misyoner pozisyonundayken tek elle sütyeninizi açmayı öğrendi. Fakat kadınların cinsel birliktelik sırasında tatmin olmasını sağlamak bunlarla bitmiyor.

    Kadınlar seksi sever. Bir çoğu tüm gün akşam geçireceği harika geceyi düşünür. İş yatağa gelince erkeklerinin onları anlamalarını ister. Bir çok kadın yatakta hala erkeğinden istekte bulunacak kadar özgüvene sahip değildir. Bu akşam eve gittiğinizde cinsel hayatınız hakkında konuşun. Sizi ve onu baştan çıkaran şeyleri ortaya çıkarmaya çalışın.

    Unutmayın daha iyi bir cinsel hayata sahip olmak için karşınızdaki dinlemeniz onun ihtiyaçlarına önem vermeniz çok önemlidir.

    Görevi başına değil! 
    Kadınlar iş hayatında ve evde bir çok şeyi üstlenip, altından kalkarlar. Fakat iş yatağa geldiği zaman erkeklerin liderliğinden hoşlanırlar. Karşılarında, deyim yerindeyse adam gibi adam görmek isterler.   Bu noktada görev kadınlara düşüyor. Onun çekingen ve pasif tavrını yenmesi için onu yüreklendirmeniz gerekli.

    Eski olana bağlanmayın!
    Eşiniz bir süredir hep aynı adam. Cinsel hayatınızdan tatmin olmanız için sürekli farklı pozisyonlar denemelisiniz. Kadınlar karşısındaki erkeğin, onu cesaretlendirecek kadar farklı olmasını ve yeni şeyler denemesini ister. Bu akşam eve gittiğinizde eşinizi farklı bir yerde ilişkiye girmek için cesaretlendirin. İnanın bu hareketinizden sonra sizin yeniliklere ne kadar açık olduğunuzu anlayacak ve bundan sonraki yere sizi kendi elleriyle götürecek.

    Sonuca odaklanıyor! 
    Hayat bir yolculuk, bir hedef değil ve bu tamamiyle seks için de geçerli. Siz cinsel birliktelik sırasında kendi doruk noktanıza ulaşmaya çalışırken, bu eşiniz için çok eğlenceli olmayabilir. Sadece hedefe ulaşmak kadınlar için bir hayal kırıklığı yaratır. Cinsel ilişkiniz sırasında onu siz yönlendirin. Yavaşlatın. İsteklerinizi belli edin. Onun da bundan zevk almasını sağlayın. Daha iyi bir skor için sizin isteklerinizi dikkate alacaktır.

    Yeterince seks yapmıyoruz! 
    Erkeklere kalsa haftanın her akşamı cinsel birliktelik yaşanmalı. Fakat bir çoğu ekran karşısında maç izlerken uyuyup kalıyor. Tüm gece birlikte olmak için ısrar edemezsiniz. Bunun için akşam o eve gelmeden ona maçı unutturacak ya da sizinle birlikte olmayı iple çekeceği bir görünümle onu karşılayın. Unutmayın sadece o istediği zaman yatağa girmemelisiniz, sizin de istekleriniz önemli.

    Keşke masaj yapsa! 
    Eve giderken kokulu mumlardan ve sabunlardan alın. O gelmeden önce banyoyu romantik bir şekilde hazırlayın. O geldiğinde banyoda olun ve onu yanınıza çağırın çok yorgun olduğunuzu ve masaj yapmasını istediğinizi söyleyin. Birlikte banyo yapın. Devamı sizin ellerinizde. Böylece siz yorgun olduğunuzu söylediğinizde o bu ortamı kendi hazırlayacaktır.

    0 yorum:

    BİMcell bile varsa bu ülkede, Posta Telgraf Teşkilatı(PTT)'nın niye bir mobil operatörü olmasın ki? Artık var!


    PTTcell

    Aslında en başta olması gereken PTT'nin bir mobil operatör kanadının da olmasıydı. Çünkü iletişim ağının koca çınarıdır PTT. Haliyle haberleşme ve iletişimde çok daha merkezde olabilirdi eğer on yıl önce bir operatör olarak konumlandırılsaydı. Neyseki artık var ve hala çok geç

    PTTCell Mobil Operatör

    Konu Saati  10:01  |  in  Mobil Operatör  |  Devamı»

    BİMcell bile varsa bu ülkede, Posta Telgraf Teşkilatı(PTT)'nın niye bir mobil operatörü olmasın ki? Artık var!


    PTTcell

    Aslında en başta olması gereken PTT'nin bir mobil operatör kanadının da olmasıydı. Çünkü iletişim ağının koca çınarıdır PTT. Haliyle haberleşme ve iletişimde çok daha merkezde olabilirdi eğer on yıl önce bir operatör olarak konumlandırılsaydı. Neyseki artık var ve hala çok geç

    0 yorum:

    Anne Sütünü Artırma Yolları
    Anne Sütünü Artıran Bitkiler
    Anne Sütünü Artırma Yolları
    Anne Sütünü Artıran,Anne Sütünü Artıran Gıdalar,Anne sütünü Artıran Şeyler,Anne Sütünü Artırma Yolları, Anne Sütünü Arttıran Şeyler,Anne Sütünü Artıran Bitkiler
    Emzirmek dünyanın engüzel duygusu.. Anne ve bebek arasındaki en güçlü bağ.. Ama bazı anneler sütünün az olduğundan şikayet ederler. Eğer siz de sütünüzü artırmak istiyorsanız mutlaka önerilerimize kulak verin deriz.. Sizlere anne sütünü artıran gıdalar hakkında bilgiler veredceğiz..

    Anne Sütünü Artıran,Anne Sütünü Artıran Gıdalar,Anne sütünü Artıran Şeyler,Anne Sütünü Artırma Yolları, Anne Sütünü Arttıran Şeyler,Anne Sütünü Artıran BitkilerBol Sıvı Tüketin : Süt üretimi, annenin tükettiği sıvı ile doğru orantılıdır. Günde 3-3,5 LT sıvı tüketmek süt miktarını ciddi oranda artıracaktır. Sıvı tüketini sadece su ile sınırlı olmamalı, şekersiz bitki çayları,çorba,şekersiz meyve kompostosu gibi sıvı gıdalarda tüketilmelidir.
    Diyet Yapmayın : Hamilelikte alınan kiloları vermek için bir süre daha beklemeniz gerecek. Emzirme döneminde yapacağınız zayıflama diyeti, süt üretimini olumsuz etkiler ve sütün azalmasına neden olur. Ek besine geçinceye kadar diyet yapmayı ertelemenizde fayda var. Yeterli ve dengeli beslenmek, emzirmek zaten kilo vermenize yardımcı olacaktır.
    Karbonhidratı Kesmeyin : Emziren annelerin yaptığı en büyük yanlış, zayıflamak için karbonhidrat ytüketimini kesmeleridir.  Dengeli bir beslenme için mutlaka, ekmek, makarna, pilav gibi karbonhidratları tüketmeniz gerekir.  Tam tahıllı olanları tercih etmeniz sağlık açısından fayda sağlayacaktır.
    Rezene Mucizesi : Eski zamanlardan beri bilinen bir gerçek var ki o da rezenenin anne sütünü artırdığı.. Rezene çayı süt üretiminde çok faydalı ama, aşırı şekilde tüketilmesi de anne sütünü tamamen kesebilir unutmamak gerek. Rezeneyi sadece çay olarak tüketmek zorunda değilsiniz. Suda haşlayarak veya az yağda çevirerek de tüketmeniz mümkün.
    Yulaf Ezmesi Tüketin : Günde 1 kase yulaf ezmesi tüketmek, süt üretimini destekleyebileceği düşünülse de, bu etkisi tam olarak kanıtlanmamıştır. Bilimsel araştırmalar devam ediyor.
    Fesleğen Anne Sütünü Artırır : Fesleğen bitkisinin de düzenli kullanımda anne sütünü arttırabileceği bilinir. Yemeklerinizde fesleğene daha çok yer açın.
    Yeşil Sebzeleri Tüketin :  Koyu yeşil yapraklı sebzelerin anne sütünü arttırmaya yardımcı olduğu bilinmektedir. Salatalarınızda roka, maydanoz gibi yeşilliklere yer açabilir. Semizotu, ıspanak ve pazı gibi sebzeleri de haşlayarak, sebze yemeği şeklinde veya az yağda çok öldürmeden kavurarak tüketebilirsiniz.
    Turuncu Renge Yer Açın : Havuç, bal kabağı, kavun gibi turuncu renkte olan ve beta karotenden zengin olan sebzeler süt üretimini arttırmaya yardımcıdır
    Mutlaka Protein Tüketin : Sütün ana yapısında da yer alan protein, süt veren annelerin beslenmesinde yer alması gereken bir kaynaktır. Emziren anneler, her gün düzenli olarak süt, yoğurt, ayran, peynir, yumurta, et, tavuk, balık gibi kaliteli protein kaynaklarını tüketmelidirler.
    Arpa Mucizesi : Ülkemizde malt içecek olarak bilinen, arpa ile hazırlanmış yiyeceklerin veya çimlenmiş arpa suyunun, anne sütünün verimliliğini ciddi anlamda arttırdığı gözlenmiştir.
    Anne Sütünü Artıran,Anne Sütünü Artıran Gıdalar,Anne sütünü Artıran Şeyler,Anne Sütünü Artırma Yolları, Anne Sütünü Arttıran Şeyler,Anne Sütünü Artıran Bitkiler

    ANNE SÜTÜNÜ ARTIRMA YOLLARI

    Konu Saati  01:31  |  in  Anne Sütünü Arttıran Şeyler  |  Devamı»

    Anne Sütünü Artırma Yolları
    Anne Sütünü Artıran Bitkiler
    Anne Sütünü Artırma Yolları
    Anne Sütünü Artıran,Anne Sütünü Artıran Gıdalar,Anne sütünü Artıran Şeyler,Anne Sütünü Artırma Yolları, Anne Sütünü Arttıran Şeyler,Anne Sütünü Artıran Bitkiler
    Emzirmek dünyanın engüzel duygusu.. Anne ve bebek arasındaki en güçlü bağ.. Ama bazı anneler sütünün az olduğundan şikayet ederler. Eğer siz de sütünüzü artırmak istiyorsanız mutlaka önerilerimize kulak verin deriz.. Sizlere anne sütünü artıran gıdalar hakkında bilgiler veredceğiz..

    Anne Sütünü Artıran,Anne Sütünü Artıran Gıdalar,Anne sütünü Artıran Şeyler,Anne Sütünü Artırma Yolları, Anne Sütünü Arttıran Şeyler,Anne Sütünü Artıran BitkilerBol Sıvı Tüketin : Süt üretimi, annenin tükettiği sıvı ile doğru orantılıdır. Günde 3-3,5 LT sıvı tüketmek süt miktarını ciddi oranda artıracaktır. Sıvı tüketini sadece su ile sınırlı olmamalı, şekersiz bitki çayları,çorba,şekersiz meyve kompostosu gibi sıvı gıdalarda tüketilmelidir.
    Diyet Yapmayın : Hamilelikte alınan kiloları vermek için bir süre daha beklemeniz gerecek. Emzirme döneminde yapacağınız zayıflama diyeti, süt üretimini olumsuz etkiler ve sütün azalmasına neden olur. Ek besine geçinceye kadar diyet yapmayı ertelemenizde fayda var. Yeterli ve dengeli beslenmek, emzirmek zaten kilo vermenize yardımcı olacaktır.
    Karbonhidratı Kesmeyin : Emziren annelerin yaptığı en büyük yanlış, zayıflamak için karbonhidrat ytüketimini kesmeleridir.  Dengeli bir beslenme için mutlaka, ekmek, makarna, pilav gibi karbonhidratları tüketmeniz gerekir.  Tam tahıllı olanları tercih etmeniz sağlık açısından fayda sağlayacaktır.
    Rezene Mucizesi : Eski zamanlardan beri bilinen bir gerçek var ki o da rezenenin anne sütünü artırdığı.. Rezene çayı süt üretiminde çok faydalı ama, aşırı şekilde tüketilmesi de anne sütünü tamamen kesebilir unutmamak gerek. Rezeneyi sadece çay olarak tüketmek zorunda değilsiniz. Suda haşlayarak veya az yağda çevirerek de tüketmeniz mümkün.
    Yulaf Ezmesi Tüketin : Günde 1 kase yulaf ezmesi tüketmek, süt üretimini destekleyebileceği düşünülse de, bu etkisi tam olarak kanıtlanmamıştır. Bilimsel araştırmalar devam ediyor.
    Fesleğen Anne Sütünü Artırır : Fesleğen bitkisinin de düzenli kullanımda anne sütünü arttırabileceği bilinir. Yemeklerinizde fesleğene daha çok yer açın.
    Yeşil Sebzeleri Tüketin :  Koyu yeşil yapraklı sebzelerin anne sütünü arttırmaya yardımcı olduğu bilinmektedir. Salatalarınızda roka, maydanoz gibi yeşilliklere yer açabilir. Semizotu, ıspanak ve pazı gibi sebzeleri de haşlayarak, sebze yemeği şeklinde veya az yağda çok öldürmeden kavurarak tüketebilirsiniz.
    Turuncu Renge Yer Açın : Havuç, bal kabağı, kavun gibi turuncu renkte olan ve beta karotenden zengin olan sebzeler süt üretimini arttırmaya yardımcıdır
    Mutlaka Protein Tüketin : Sütün ana yapısında da yer alan protein, süt veren annelerin beslenmesinde yer alması gereken bir kaynaktır. Emziren anneler, her gün düzenli olarak süt, yoğurt, ayran, peynir, yumurta, et, tavuk, balık gibi kaliteli protein kaynaklarını tüketmelidirler.
    Arpa Mucizesi : Ülkemizde malt içecek olarak bilinen, arpa ile hazırlanmış yiyeceklerin veya çimlenmiş arpa suyunun, anne sütünün verimliliğini ciddi anlamda arttırdığı gözlenmiştir.
    Anne Sütünü Artıran,Anne Sütünü Artıran Gıdalar,Anne sütünü Artıran Şeyler,Anne Sütünü Artırma Yolları, Anne Sütünü Arttıran Şeyler,Anne Sütünü Artıran Bitkiler

    0 yorum:

    30 Ocak 2013 Çarşamba

    Hayat şartları ağır, moraliniz bozuk ve yaşamınızda her şeyin çok kötü gittiğine inanıyorsunuz... Şimdi bunları düşünmekten vazgeçin! Sizin için hazırladığımızı birkaç küçük öneriyle, hayatınızı daha neşeli hale getirebilirsiniz.

    Kendinizi şımartın 
    Hafta içinde kendinize bir gün belirleyin. Bu, işleriniz en az yoğunlukta olduğu bir gün olabilir.  Çocuklarınız okuldayken veya bakıcı evdeyken, kendinize ait bir program yapın. Önce küveti doldurup içine rahatlatıcı losyon veya aroma yağları ilave edin. Ardından, vücudunuz tamamen dinlenene kadar küvette yatın. Hatta bunu yaparken müzik açın, yanınıza içecek ve bir de kitap alın. Bu şekilde hem vücudunuzu, hem de ruhunuzu dinlendirmiş olursunuz. Banyo keyfi bittikten ve iyice durulandıktan sonra vücudunuzun her bölgesini kremlemeyi ihmal etmeyin. Sonra da zamanınız doğrultusunda canınız en çok ne çekiyorsa, onu yapın!

    Doya doya gülün
    Gülmenin psikoloji üzerine terapi etkisi olduğunu biliyor musunuz? Eğer yanıtınız hayırsa, bunu bir yere not edin! Yapılan araştırmalara göre, gülme hem insanın kendini iyi hissetmesini sağlıyor, hem de sağlık üzerine olumlu etkiler yaratıyor. Bu nedenle, içinizden geldiği kadar gülün. Eğer bunu yapamıyorsanız, her fırsatta komik filmler izleyin, eğlenceli ortamlara katılın.

    Hayatınızda değişiklikler yapın
    Hayatınızı rutinlikten kurtarmanın en iyi yollarından biri, bazı radikal değişiklikler yapmaktır. İşe önce saç stilinizi değiştirmekle başlayabilirsiniz. Ardından kendinize değişik bir giyim tarzı oluşturun ve alışverişlerinizi bu doğrultuda yapın. Ayrıca, evinizde de yenilikler yapabilirsiniz. Örneğin, başka bir eve taşınabilir veya sadece dekorasyonu değiştirebilirsiniz.

    Kendinizi ödüllendirin
    Eğer tatlı yemeyi seviyorsanız, kendinizi arada bir çikolata, tatlı veya şekerlemelerle (mümkünse düşük kalorili) ödüllendirebilirsiniz. Ancak miktar konusunda dikkatli olun. Aksi halde sağlığınızı zorlayabilirsiniz. Eğer tatlı yemek yerine başka şeyler tercih ediyorsanız, onları tercih edin. Bunun da ne olduğuna kendiniz karar verin.

    Spor yapın
    Spor yapmak beden ve ruh sağlığı için gerekli. Bu şekilde hem zinde ve sağlıklı kalırsınız, hem de kendinizi moral olarak daha iyi hissedersiniz. Eğer spor salonuna gidemiyorsanız, evde egzersiz yapabilirsiniz. Kısacası, düzenli olarak her gün egzersiz yapmayı alışkanlık haline getirin!

    İnsanları mutlu edin
    İnsanları mutlu etmek, kişinin kendisini de mutlu eder. Bunun için, ya çevrenizde tanıdığınız insanlara ya da tanımadığınız kişilere bazı iyilikler yapabilirsiniz. Örneğin, bir insanın ihtiyacını karşılamak, büyük bir mutluluk kaynağıdır. Üstelik, insanların küçük şeylerden de mutlu olabileceğini unutmayın.

    Günü yaşayın
    Genellikle çoğumuz hayatımızı önceden planlamayı tercih ediyoruz. Bu şekilde de bugünü yeterince farkına vararak yaşayamıyoruz. Bu nedenle hayatınızı arada bir plansız, anlık yaşayın. Göreceksiniz, bu size yaşamdan daha fazla tat almayı sağlayacak.

    Mutluluğun Anahtarı ...

    Konu Saati  13:36  |  in  sağlıklı yaşam  |  Devamı»

    Hayat şartları ağır, moraliniz bozuk ve yaşamınızda her şeyin çok kötü gittiğine inanıyorsunuz... Şimdi bunları düşünmekten vazgeçin! Sizin için hazırladığımızı birkaç küçük öneriyle, hayatınızı daha neşeli hale getirebilirsiniz.

    Kendinizi şımartın 
    Hafta içinde kendinize bir gün belirleyin. Bu, işleriniz en az yoğunlukta olduğu bir gün olabilir.  Çocuklarınız okuldayken veya bakıcı evdeyken, kendinize ait bir program yapın. Önce küveti doldurup içine rahatlatıcı losyon veya aroma yağları ilave edin. Ardından, vücudunuz tamamen dinlenene kadar küvette yatın. Hatta bunu yaparken müzik açın, yanınıza içecek ve bir de kitap alın. Bu şekilde hem vücudunuzu, hem de ruhunuzu dinlendirmiş olursunuz. Banyo keyfi bittikten ve iyice durulandıktan sonra vücudunuzun her bölgesini kremlemeyi ihmal etmeyin. Sonra da zamanınız doğrultusunda canınız en çok ne çekiyorsa, onu yapın!

    Doya doya gülün
    Gülmenin psikoloji üzerine terapi etkisi olduğunu biliyor musunuz? Eğer yanıtınız hayırsa, bunu bir yere not edin! Yapılan araştırmalara göre, gülme hem insanın kendini iyi hissetmesini sağlıyor, hem de sağlık üzerine olumlu etkiler yaratıyor. Bu nedenle, içinizden geldiği kadar gülün. Eğer bunu yapamıyorsanız, her fırsatta komik filmler izleyin, eğlenceli ortamlara katılın.

    Hayatınızda değişiklikler yapın
    Hayatınızı rutinlikten kurtarmanın en iyi yollarından biri, bazı radikal değişiklikler yapmaktır. İşe önce saç stilinizi değiştirmekle başlayabilirsiniz. Ardından kendinize değişik bir giyim tarzı oluşturun ve alışverişlerinizi bu doğrultuda yapın. Ayrıca, evinizde de yenilikler yapabilirsiniz. Örneğin, başka bir eve taşınabilir veya sadece dekorasyonu değiştirebilirsiniz.

    Kendinizi ödüllendirin
    Eğer tatlı yemeyi seviyorsanız, kendinizi arada bir çikolata, tatlı veya şekerlemelerle (mümkünse düşük kalorili) ödüllendirebilirsiniz. Ancak miktar konusunda dikkatli olun. Aksi halde sağlığınızı zorlayabilirsiniz. Eğer tatlı yemek yerine başka şeyler tercih ediyorsanız, onları tercih edin. Bunun da ne olduğuna kendiniz karar verin.

    Spor yapın
    Spor yapmak beden ve ruh sağlığı için gerekli. Bu şekilde hem zinde ve sağlıklı kalırsınız, hem de kendinizi moral olarak daha iyi hissedersiniz. Eğer spor salonuna gidemiyorsanız, evde egzersiz yapabilirsiniz. Kısacası, düzenli olarak her gün egzersiz yapmayı alışkanlık haline getirin!

    İnsanları mutlu edin
    İnsanları mutlu etmek, kişinin kendisini de mutlu eder. Bunun için, ya çevrenizde tanıdığınız insanlara ya da tanımadığınız kişilere bazı iyilikler yapabilirsiniz. Örneğin, bir insanın ihtiyacını karşılamak, büyük bir mutluluk kaynağıdır. Üstelik, insanların küçük şeylerden de mutlu olabileceğini unutmayın.

    Günü yaşayın
    Genellikle çoğumuz hayatımızı önceden planlamayı tercih ediyoruz. Bu şekilde de bugünü yeterince farkına vararak yaşayamıyoruz. Bu nedenle hayatınızı arada bir plansız, anlık yaşayın. Göreceksiniz, bu size yaşamdan daha fazla tat almayı sağlayacak.

    0 yorum:

    Hava sıcaklıklarının gün geçtikçe düşmesi soğuk havalara bağlı hastalıkları da beraberinde getiriyor.

    Hava sıcaklıklarının gün geçtikçe düşmesi soğuk havalara bağlı hastalıkları da beraberinde getiriyor. Soğuk algınlığı, grip ve zatürreden korunmak için kaşkolumuzu sıkı sıkı sarıp, eldivenimizi dahi giyiyoruz ancak bazen yüzümüzü tam olarak kurulamadan ya da saçlarımız ıslakken, başımıza bir kapüşon geçirip sokağa çıkıyoruz. Oysa yüz felci en çok soğuk havayı seviyor ve kendisine dikkat etmeyenleri seçiyor.

    Soğuk hava yüz felci riskini artırıyor
    Yüz felci, ani başlayan yüzün bir tarafındaki kasların felci ile seyreden bir hastalıktır. Beyinden çıkan 7. sinirin fonksiyonunun bozulması ile ortaya çıkar. Hastalanan kişi, yüzün bir tarafında, kaş kaldırma, göz kapatma ve ağız büzme hareketlerini yapmakta zorlandığını veya yapamadığını fark eder. Görülme sıklığı, yaşa ve yaşanılan coğrafyaya göre değişmekle birlikte, yılda 100 bin kişide 15–35 kişidir. Genç ve orta yaşlı yetişkinlerde biraz daha sık görülür. Yüz felcinin vücutta sessiz duran herpes virüsünün tekrar aktif hale gelmesi ile oluştuğuna inanılır. Bu aktifleşme, sinirde enfeksiyon gelişimine, şişmeye, sıkışmaya ve nihayet fonksiyonunu yapamamaya neden olur.

    Laboratuar ve klinik gözlemlerle, herpes virüsünü tekrar aktif hale getiren faktörler belirlenmiştir.

    Bunlar:
    Fiziksel durumlar: Radyasyon, travma, vücutta başka bir enfeksiyonun olması ve soğuk hava.
    Psikolojik durumlar: Sosyal stresler.
    Bağışıklığın etkilendiği durumlar: Kanser, yanık, AIDS, transplantasyon, kemoterapi.

    Soğuk kış aylarında yüz felci, yaz aylarına göre daha sık görülmektedir. Soğuk havaya maruz kalma, yutaktaki yapıları etkileyip, herpes virusunun aktifleşmesine neden olabilir. Gündüz ve gece sıcaklığında büyük değişimler, açık alandaki soğuk havaya uzun süre maruz kalma veya sık sık aniden soğuk alana çıkma, soğuk havada açık pencereli bir arabada seyahat etme veya açık pencere önünde uyuma, yüzdeki damarlarda kasılmaya ve daralmaya neden olarak geçici olarak az kanlanmaya neden olabilir ve sonuçta sinir hücrelerinde herpes virusunun aktifleşmesine neden olabilir.

    Kaşkol ile yüzünüzü koruyun
    Yüz felcinden kısmen korunmak mümkündür. Yüzün ıslak ve nemli kalması soğuğun etkisinin artmasına neden olur. Bu nedenle yüzün ve saçların iyice kurutulması önemlidir. Evde, işyerinde ve nakil araçlarında hava akımı olabilecek yerlerde bulunmaktan kaçınılmalıdır. Aşırı soğuk havaya çıkmak veya o ortamda bulunmak gerekiyorsa, soğuğun etkisini azaltacak kaşkol kullanmak gibi önlemler alınmalıdır.

    Yüz felci genellikle iyileşen bir rahatsızlıktır. İyileşme sürecini hızlandıran kortizon ve anti viral ilaçları erken dönemde kullanmaya başlamak gerekir. Hastalık oluştuktan sonra da soğuktan korunmak, yüzün ve saçların nemli kalmamasına dikkat etmek çok önemlidir.

    Nöroloji Bölümü Uzm. Dr. Abdullah Özkardeş

    Soğuk havada yüzünüzü kurulamadan sokağa çıkmayın!

    Konu Saati  13:35  |  in  sağlıklı yaşam  |  Devamı»

    Hava sıcaklıklarının gün geçtikçe düşmesi soğuk havalara bağlı hastalıkları da beraberinde getiriyor.

    Hava sıcaklıklarının gün geçtikçe düşmesi soğuk havalara bağlı hastalıkları da beraberinde getiriyor. Soğuk algınlığı, grip ve zatürreden korunmak için kaşkolumuzu sıkı sıkı sarıp, eldivenimizi dahi giyiyoruz ancak bazen yüzümüzü tam olarak kurulamadan ya da saçlarımız ıslakken, başımıza bir kapüşon geçirip sokağa çıkıyoruz. Oysa yüz felci en çok soğuk havayı seviyor ve kendisine dikkat etmeyenleri seçiyor.

    Soğuk hava yüz felci riskini artırıyor
    Yüz felci, ani başlayan yüzün bir tarafındaki kasların felci ile seyreden bir hastalıktır. Beyinden çıkan 7. sinirin fonksiyonunun bozulması ile ortaya çıkar. Hastalanan kişi, yüzün bir tarafında, kaş kaldırma, göz kapatma ve ağız büzme hareketlerini yapmakta zorlandığını veya yapamadığını fark eder. Görülme sıklığı, yaşa ve yaşanılan coğrafyaya göre değişmekle birlikte, yılda 100 bin kişide 15–35 kişidir. Genç ve orta yaşlı yetişkinlerde biraz daha sık görülür. Yüz felcinin vücutta sessiz duran herpes virüsünün tekrar aktif hale gelmesi ile oluştuğuna inanılır. Bu aktifleşme, sinirde enfeksiyon gelişimine, şişmeye, sıkışmaya ve nihayet fonksiyonunu yapamamaya neden olur.

    Laboratuar ve klinik gözlemlerle, herpes virüsünü tekrar aktif hale getiren faktörler belirlenmiştir.

    Bunlar:
    Fiziksel durumlar: Radyasyon, travma, vücutta başka bir enfeksiyonun olması ve soğuk hava.
    Psikolojik durumlar: Sosyal stresler.
    Bağışıklığın etkilendiği durumlar: Kanser, yanık, AIDS, transplantasyon, kemoterapi.

    Soğuk kış aylarında yüz felci, yaz aylarına göre daha sık görülmektedir. Soğuk havaya maruz kalma, yutaktaki yapıları etkileyip, herpes virusunun aktifleşmesine neden olabilir. Gündüz ve gece sıcaklığında büyük değişimler, açık alandaki soğuk havaya uzun süre maruz kalma veya sık sık aniden soğuk alana çıkma, soğuk havada açık pencereli bir arabada seyahat etme veya açık pencere önünde uyuma, yüzdeki damarlarda kasılmaya ve daralmaya neden olarak geçici olarak az kanlanmaya neden olabilir ve sonuçta sinir hücrelerinde herpes virusunun aktifleşmesine neden olabilir.

    Kaşkol ile yüzünüzü koruyun
    Yüz felcinden kısmen korunmak mümkündür. Yüzün ıslak ve nemli kalması soğuğun etkisinin artmasına neden olur. Bu nedenle yüzün ve saçların iyice kurutulması önemlidir. Evde, işyerinde ve nakil araçlarında hava akımı olabilecek yerlerde bulunmaktan kaçınılmalıdır. Aşırı soğuk havaya çıkmak veya o ortamda bulunmak gerekiyorsa, soğuğun etkisini azaltacak kaşkol kullanmak gibi önlemler alınmalıdır.

    Yüz felci genellikle iyileşen bir rahatsızlıktır. İyileşme sürecini hızlandıran kortizon ve anti viral ilaçları erken dönemde kullanmaya başlamak gerekir. Hastalık oluştuktan sonra da soğuktan korunmak, yüzün ve saçların nemli kalmamasına dikkat etmek çok önemlidir.

    Nöroloji Bölümü Uzm. Dr. Abdullah Özkardeş

    0 yorum:

    Bebeklerde ani sıçramanın nedeni “epilepsi” olabilir! 

    Epilepsi, en sık çocukluk çağında, özellikle de 0-1 yaş arasındaki bebeklik döneminde ortaya çıkıyor. Sanılanın aksine sadece vücutta kasılma ve çenenin kitlenmesi gibi büyük nöbetlerle değil, gözden kaçabilecek küçük nöbetlerle de gelişebiliyor. Örneğin, bebeklerde ani sıçrama epilepsinin işareti olabiliyor!

    Halk arasında ‘sara’ olarak bilinen epilepsi; ateş ve kafa travması gibi herhangi bir tetikleyici faktör olmadan tekrarlayıcı bilinç kaybı ile bilinçte bozulmanın görüldüğü ataklarla gelişen bir hastalık. En sık çocukluk çağında, özellikle de 0-1 yaş arasında ortaya çıkıyor. Çocukluk çağındaki epilepsi tüm vücutta kasılma/atma, çenenin kitlenmesi ve ağızdan köpük gelmesi gibi belirtilerle seyreden büyük nöbetlerle gerçekleşebileceği gibi; tanınması zor ve kısa süren küçük nöbetlerle de ortaya çıkabiliyor.

    Acıbadem Kozyatağı Hastanesi’nden Nöroloji Uzmanı Dr. Uğur Işık, bebeklerde sadece kollar, bacaklar ve baş bölgesinde ortaya çıkan ani sıçramanın hafife alınmaması gerektiğine dikkat çekerek, “Klasik epilepsi belirtilerinin yanı sıra, bu tür kısa süren küçük nöbetlerin de asla atlanmaması gerekiyor. Çünkü bu küçük nöbetler anne babalar tarafından gözden kaçarsa sorun tedavi edilmediği için büyük nöbetlere dönüşebiliyor” diyor.

    Hangi Nöbetler Gözden Kaçabiliyor?

    • Ani Sıçrama ve Kapanma: Bebeklikte kümeler halinde gelen, kollar, bacaklar ile baş bölgesinde ani sıçrama ve kapanma ile gelişen nöbetler ortaya çıkabiliyor.
    • Gözlerin Sabit Bir Yere Bakması: Çocuklarda kasılma, atma, gözlerin sabit bir yere bakması ve kusma ile gelişebiliyor. Vücudun tek tarafında kasılma veya vücudun tek tarafında anormal his ile de görülebiliyor.
    • Dalma: Absans nöbetlerinde çocuk sadece 5-10 saniye boyunca dalıyor ve çevresine karşı duyarsız oluyor.
    • Gece Uykudan Sık Uyanma: Frontal lob denilen (beynin ön bölgesi) bölgede gelişen nöbetlerde gece uykudan sık uyanma, kasılma ve anlamsız hareketler görülebiliyor. Bu durum çoğunlukla uyku bozukluğu ile karışıyor. Ayrıca çocuk anlamsız yere kendi çevresinde dönme veya koşma şeklinde hareketler sergileyebiliyor.
    • Ani Baş Düşmeleri: Ani baş düşmeleri ve yere kapaklanma şeklinde nöbetler görülebiliyor.
    • Sıçrama: Bazen sadece ani elektrik çarpması benzeri sıçramalar (myokonik nöbetler) ortaya çıkabiliyor.

    Çocuğun Hayat Kalitesini Belirliyor

    Bazı türlerinde nöbetler günde 50-60 kez tekrar ederken, bazılarında ise yılda sadece 1-2 kez ortaya çıkıyor. Epilepsiye neden olan durum hayat kalitesinde en önemli belirleyici faktör oluyor. Çünkü bu faktör hem çocuğun zeka düzeyini ve davranış sorunlarını hem de epilepsinin şiddetini beliyor. Nöbet sayısı ve nöbet kontrolü hayat kalitesini belirlemede önemli bir rol üstleniyor. İlaçlarla kontrol altına alınabilirse çoğu çocuk okul, spor ve hobiler gibi günlük yaşam aktivitelerine devam edebiliyor.

    Bazı Türleri İlaçla Kontrol Altına Alınabiliyor

    Hangi tedavinin uygulanacağında epilepsinin türü çok önem taşıyor. Çocukluk çağının iyi huylu genetik epilepsilerinin yüzde 80-90’ı ergenlikte düzeliyor. Bazen de epilepsiler ergenlik çağında başlıyor, bunların bir kısmı ömür boyu tedavi gerektiriyor. Epilepsilerin bir kısmı ilaç tedavisine çok iyi yanıt veriyor. En az 2 yıl, bazen de ergenlik çağına kadar ilaç kullanmak yeterli gelebiliyor. Ancak altta kafa travması veya menenjit gibi nörolojik bir sorun varsa tedavi edilmesi daha güç olabiliyor. Örneğin hastanın çok uzun yıllar ilaç kullanması gerekiyor.

    Epilepsi Cerrahisinde Başarı Oranı Yüksek

    Tüm epilepsilerin yüzde 20-30’unu dirençli epilepsiler oluşturuyor. Bu durumda ilaç dışında diğer tedavi seçenekleri gündeme geliyor. İlk yöntem de epilepsi cerrahisi oluyor. İyi seçilmiş hastalarda epilepsi cerrahisinin başarısı yüzde 80’lere ulaşıyor. Ancak ne yazık ki her dirençli epilepsisi olan çocuk ameliyat adayı olamıyor. Çocuğun epilepsi cerrahisi adayı olması için nöbetlerinin belli bir bölgeden kaynaklaması ve çıkarılacak bölgenin dil ve görme gibi önemli bir fonksiyonunun olmaması gerekiyor.

    Beyne Takılan Pil Belirgin Düzelme sağlıyor

    Çocuğun cerrahi yönteme uygun olmadığı durumlarda “vagus sinir stimülatörü” denilen beyin pili tedavisi düşünülebiliyor. Göğüs altına yerleştirilen pil, vagus sinirini belli aralıklarla uyarıyor ve bu nöbetlerde azalma sağlayabiliyor.  Beyin pili tedavisiyle nöbetlerin tamamen durması mümkün olmasa da iyi seçilen hastalarda belirgin düzelme sağlanabiliyor.  Diğer bir tedavi seçeneği de ketojenik diyet. Bazı tür epilepsilerde etkili olan bu diyet yağdan çok zengin beslenilmesi prensibine dayanıyor.

    Nedenleri Neler?

    • Kromozom anomalileri,
    • Beyin oluşumundaki yapısal bozukluklar,
    • Beynin oksijensiz kalması veya beyin kanamaları,
    • Tümörler,
    • Kafa travması,
    • Menenjit gibi beyin enfeksiyonları epilepsiye sebep olabiliyor.

    Çocuğunuz Atak Geçirdiğinde… 

    • Nöbet sırasında çocuğunuzu sağ ya da sol tarafına doğru yatay pozisyonda yatırın.
    • Başının altına bir yastık koyun, yakası sıkıysa gevşetin.
    • Sallamayın, üstüne su dökmeyin, ağzına bir şey sokmaya çalışmayın.
    • En yakın sağlık kuruluşuna götürün ya da çocuğunuzu izleyen doktoruyla iletişim kurun.

    'Reflekstir' Deyip Hafife Almayın!

    Konu Saati  13:33  |  in  Anne- bebek  |  Devamı»

    Bebeklerde ani sıçramanın nedeni “epilepsi” olabilir! 

    Epilepsi, en sık çocukluk çağında, özellikle de 0-1 yaş arasındaki bebeklik döneminde ortaya çıkıyor. Sanılanın aksine sadece vücutta kasılma ve çenenin kitlenmesi gibi büyük nöbetlerle değil, gözden kaçabilecek küçük nöbetlerle de gelişebiliyor. Örneğin, bebeklerde ani sıçrama epilepsinin işareti olabiliyor!

    Halk arasında ‘sara’ olarak bilinen epilepsi; ateş ve kafa travması gibi herhangi bir tetikleyici faktör olmadan tekrarlayıcı bilinç kaybı ile bilinçte bozulmanın görüldüğü ataklarla gelişen bir hastalık. En sık çocukluk çağında, özellikle de 0-1 yaş arasında ortaya çıkıyor. Çocukluk çağındaki epilepsi tüm vücutta kasılma/atma, çenenin kitlenmesi ve ağızdan köpük gelmesi gibi belirtilerle seyreden büyük nöbetlerle gerçekleşebileceği gibi; tanınması zor ve kısa süren küçük nöbetlerle de ortaya çıkabiliyor.

    Acıbadem Kozyatağı Hastanesi’nden Nöroloji Uzmanı Dr. Uğur Işık, bebeklerde sadece kollar, bacaklar ve baş bölgesinde ortaya çıkan ani sıçramanın hafife alınmaması gerektiğine dikkat çekerek, “Klasik epilepsi belirtilerinin yanı sıra, bu tür kısa süren küçük nöbetlerin de asla atlanmaması gerekiyor. Çünkü bu küçük nöbetler anne babalar tarafından gözden kaçarsa sorun tedavi edilmediği için büyük nöbetlere dönüşebiliyor” diyor.

    Hangi Nöbetler Gözden Kaçabiliyor?

    • Ani Sıçrama ve Kapanma: Bebeklikte kümeler halinde gelen, kollar, bacaklar ile baş bölgesinde ani sıçrama ve kapanma ile gelişen nöbetler ortaya çıkabiliyor.
    • Gözlerin Sabit Bir Yere Bakması: Çocuklarda kasılma, atma, gözlerin sabit bir yere bakması ve kusma ile gelişebiliyor. Vücudun tek tarafında kasılma veya vücudun tek tarafında anormal his ile de görülebiliyor.
    • Dalma: Absans nöbetlerinde çocuk sadece 5-10 saniye boyunca dalıyor ve çevresine karşı duyarsız oluyor.
    • Gece Uykudan Sık Uyanma: Frontal lob denilen (beynin ön bölgesi) bölgede gelişen nöbetlerde gece uykudan sık uyanma, kasılma ve anlamsız hareketler görülebiliyor. Bu durum çoğunlukla uyku bozukluğu ile karışıyor. Ayrıca çocuk anlamsız yere kendi çevresinde dönme veya koşma şeklinde hareketler sergileyebiliyor.
    • Ani Baş Düşmeleri: Ani baş düşmeleri ve yere kapaklanma şeklinde nöbetler görülebiliyor.
    • Sıçrama: Bazen sadece ani elektrik çarpması benzeri sıçramalar (myokonik nöbetler) ortaya çıkabiliyor.

    Çocuğun Hayat Kalitesini Belirliyor

    Bazı türlerinde nöbetler günde 50-60 kez tekrar ederken, bazılarında ise yılda sadece 1-2 kez ortaya çıkıyor. Epilepsiye neden olan durum hayat kalitesinde en önemli belirleyici faktör oluyor. Çünkü bu faktör hem çocuğun zeka düzeyini ve davranış sorunlarını hem de epilepsinin şiddetini beliyor. Nöbet sayısı ve nöbet kontrolü hayat kalitesini belirlemede önemli bir rol üstleniyor. İlaçlarla kontrol altına alınabilirse çoğu çocuk okul, spor ve hobiler gibi günlük yaşam aktivitelerine devam edebiliyor.

    Bazı Türleri İlaçla Kontrol Altına Alınabiliyor

    Hangi tedavinin uygulanacağında epilepsinin türü çok önem taşıyor. Çocukluk çağının iyi huylu genetik epilepsilerinin yüzde 80-90’ı ergenlikte düzeliyor. Bazen de epilepsiler ergenlik çağında başlıyor, bunların bir kısmı ömür boyu tedavi gerektiriyor. Epilepsilerin bir kısmı ilaç tedavisine çok iyi yanıt veriyor. En az 2 yıl, bazen de ergenlik çağına kadar ilaç kullanmak yeterli gelebiliyor. Ancak altta kafa travması veya menenjit gibi nörolojik bir sorun varsa tedavi edilmesi daha güç olabiliyor. Örneğin hastanın çok uzun yıllar ilaç kullanması gerekiyor.

    Epilepsi Cerrahisinde Başarı Oranı Yüksek

    Tüm epilepsilerin yüzde 20-30’unu dirençli epilepsiler oluşturuyor. Bu durumda ilaç dışında diğer tedavi seçenekleri gündeme geliyor. İlk yöntem de epilepsi cerrahisi oluyor. İyi seçilmiş hastalarda epilepsi cerrahisinin başarısı yüzde 80’lere ulaşıyor. Ancak ne yazık ki her dirençli epilepsisi olan çocuk ameliyat adayı olamıyor. Çocuğun epilepsi cerrahisi adayı olması için nöbetlerinin belli bir bölgeden kaynaklaması ve çıkarılacak bölgenin dil ve görme gibi önemli bir fonksiyonunun olmaması gerekiyor.

    Beyne Takılan Pil Belirgin Düzelme sağlıyor

    Çocuğun cerrahi yönteme uygun olmadığı durumlarda “vagus sinir stimülatörü” denilen beyin pili tedavisi düşünülebiliyor. Göğüs altına yerleştirilen pil, vagus sinirini belli aralıklarla uyarıyor ve bu nöbetlerde azalma sağlayabiliyor.  Beyin pili tedavisiyle nöbetlerin tamamen durması mümkün olmasa da iyi seçilen hastalarda belirgin düzelme sağlanabiliyor.  Diğer bir tedavi seçeneği de ketojenik diyet. Bazı tür epilepsilerde etkili olan bu diyet yağdan çok zengin beslenilmesi prensibine dayanıyor.

    Nedenleri Neler?

    • Kromozom anomalileri,
    • Beyin oluşumundaki yapısal bozukluklar,
    • Beynin oksijensiz kalması veya beyin kanamaları,
    • Tümörler,
    • Kafa travması,
    • Menenjit gibi beyin enfeksiyonları epilepsiye sebep olabiliyor.

    Çocuğunuz Atak Geçirdiğinde… 

    • Nöbet sırasında çocuğunuzu sağ ya da sol tarafına doğru yatay pozisyonda yatırın.
    • Başının altına bir yastık koyun, yakası sıkıysa gevşetin.
    • Sallamayın, üstüne su dökmeyin, ağzına bir şey sokmaya çalışmayın.
    • En yakın sağlık kuruluşuna götürün ya da çocuğunuzu izleyen doktoruyla iletişim kurun.

    0 yorum:

    Hangi Burca Hangi Saç Rengi
    Burçlar ve Saç Renkleri
    Burçlara Göre Saç Renkleri
    Burçlara Göre Saç,Burçlara Göre Saç Renkleri,Hangi Burca Hangi Saç Rengi,Burçlar ve Saç Renkleri,Burçlar ve Saç Rengi,Burçlar ve saç
    Burçların yaşantımıza ve bütün hayatımıza etkileri hep konuşulur. Pek çok insan da burcunun özelliklerini merak eder araştırır. Biz bu gün burçlar ve saç renkleri konusunda bir araştırma yaptık. Bakalım hangi burca hangi saç rengi gider hep bereber görelim.

    Burçlara Göre Saç,Burçlara Göre Saç Renkleri,Hangi Burca Hangi Saç Rengi,Burçlar ve Saç Renkleri,Burçlar ve Saç Rengi,Burçlar ve saç
    Koç Burcu Saç Rengi: Koç kadınına kızılın her tonu yakışır. Alev alev parlayan saçları olabilir.
    Boğa Burcu Saç Rengi : Boğa kadınını, kızılın en açık tonları ve sarılar ifade eder.
    İkizler Burcu Saç Rengi : Çılgın, hareketli ve yerinde duramayan İkizler kadınları için rutinlik sıkıcıdır. Sürekli yeni renkler deneyebilir. En çok yakışan renk ise siyahtır.
    Yengeç Burcu Saç Rengi : Duygusal ve romantik Yengeç kadınına, balköpüğü ve açık kumral saç rengi çok yakışır.
    Aslan Burcu Saç Rengi : Gösterişli Aslanın yelesini andıran gür, parlak ve uzun saçlar için fındık kabuğu saç rengi çok idealdir.
    Başak Burcu Saç Rengi: Her alanda kusursuz görünmek isteyen Başak burcu kadınlarına, platin tonlarında saçlar çok yakışır.
    Terazi Burcu Saç Rengi : Dikkat çekmeyi seven fakat abartıdan uzak duran Terazi kadınları için kumral tonları ideal bir seçim olacaktır.
    Akrep Burcu Saç Rengi: Dikkatleri üzerine çekmeyi seven Akrep kadınları için altın sarısı ya da kuzguni siyah uygun bir seçim olacaktır.
    Yay Burcu Saç Rengi : Dışa dönük, hareketli ve maceracı Yay kadınları için koyu kumral saçlar çok uygundur.
    Oğlak Burcu Saç Rengi : Duygularını ön plânda tutup, fethetmeyi seven Oğlak kadını için toprak tonlarında saç rengi doğru bir tercihtir.
    Kova Burcu Saç Rengi : Sıra dışı zevklere sahip, isyankâr Kova burcu kadınları yoğun ve net kızıllar ile bir bütünlük sağlar.
    Balık Burcu Saç Rengi : Sezgileri güçlü ve romantik Balık burcu kadınlarına toprak renginin tüm tonları yakışır.
    Burçlara Göre Saç,Burçlara Göre Saç Renkleri,Hangi Burca Hangi Saç Rengi,Burçlar ve Saç Renkleri,Burçlar ve Saç Rengi,Burçlar ve saç

    BURÇLARA GÖRE SAÇ RENKLERİ

    Konu Saati  04:39  |  in  Hangi Burca Hangi Saç Rengi  |  Devamı»

    Hangi Burca Hangi Saç Rengi
    Burçlar ve Saç Renkleri
    Burçlara Göre Saç Renkleri
    Burçlara Göre Saç,Burçlara Göre Saç Renkleri,Hangi Burca Hangi Saç Rengi,Burçlar ve Saç Renkleri,Burçlar ve Saç Rengi,Burçlar ve saç
    Burçların yaşantımıza ve bütün hayatımıza etkileri hep konuşulur. Pek çok insan da burcunun özelliklerini merak eder araştırır. Biz bu gün burçlar ve saç renkleri konusunda bir araştırma yaptık. Bakalım hangi burca hangi saç rengi gider hep bereber görelim.

    Burçlara Göre Saç,Burçlara Göre Saç Renkleri,Hangi Burca Hangi Saç Rengi,Burçlar ve Saç Renkleri,Burçlar ve Saç Rengi,Burçlar ve saç
    Koç Burcu Saç Rengi: Koç kadınına kızılın her tonu yakışır. Alev alev parlayan saçları olabilir.
    Boğa Burcu Saç Rengi : Boğa kadınını, kızılın en açık tonları ve sarılar ifade eder.
    İkizler Burcu Saç Rengi : Çılgın, hareketli ve yerinde duramayan İkizler kadınları için rutinlik sıkıcıdır. Sürekli yeni renkler deneyebilir. En çok yakışan renk ise siyahtır.
    Yengeç Burcu Saç Rengi : Duygusal ve romantik Yengeç kadınına, balköpüğü ve açık kumral saç rengi çok yakışır.
    Aslan Burcu Saç Rengi : Gösterişli Aslanın yelesini andıran gür, parlak ve uzun saçlar için fındık kabuğu saç rengi çok idealdir.
    Başak Burcu Saç Rengi: Her alanda kusursuz görünmek isteyen Başak burcu kadınlarına, platin tonlarında saçlar çok yakışır.
    Terazi Burcu Saç Rengi : Dikkat çekmeyi seven fakat abartıdan uzak duran Terazi kadınları için kumral tonları ideal bir seçim olacaktır.
    Akrep Burcu Saç Rengi: Dikkatleri üzerine çekmeyi seven Akrep kadınları için altın sarısı ya da kuzguni siyah uygun bir seçim olacaktır.
    Yay Burcu Saç Rengi : Dışa dönük, hareketli ve maceracı Yay kadınları için koyu kumral saçlar çok uygundur.
    Oğlak Burcu Saç Rengi : Duygularını ön plânda tutup, fethetmeyi seven Oğlak kadını için toprak tonlarında saç rengi doğru bir tercihtir.
    Kova Burcu Saç Rengi : Sıra dışı zevklere sahip, isyankâr Kova burcu kadınları yoğun ve net kızıllar ile bir bütünlük sağlar.
    Balık Burcu Saç Rengi : Sezgileri güçlü ve romantik Balık burcu kadınlarına toprak renginin tüm tonları yakışır.
    Burçlara Göre Saç,Burçlara Göre Saç Renkleri,Hangi Burca Hangi Saç Rengi,Burçlar ve Saç Renkleri,Burçlar ve Saç Rengi,Burçlar ve saç

    0 yorum:

    Zencefilli ve Limonlu Kek
    ZENCEFİLLİ VE LİMONLU KEK |  görsel 1Zencefiili Kek,Zencefilli Kek Tarifi,Zencefilli Limonlu Kek,Zencefilli Limonlu Kek Nasıl Yapılır,Zencefilli Kek Yapılışı
    Kek beş çaylarımızın olmazsa olmazı. Zencefil tohumu ve limon ile zenginleşen çok özel bir keke ne dersiniz? Misafirleriniz için şimdiden kekin tarifini hazırlayın.
    Zencefiili Kek,Zencefilli Kek Tarifi,Zencefilli Limonlu Kek,Zencefilli Limonlu Kek Nasıl Yapılır,Zencefilli Kek Yapılışı

    ZENCEFİLLİ VE LİMONLU KEK

    Konu Saati  01:04  |  in  Zencefilli Limonlu Kek Nasıl Yapılır  |  Devamı»

    Zencefilli ve Limonlu Kek
    ZENCEFİLLİ VE LİMONLU KEK |  görsel 1Zencefiili Kek,Zencefilli Kek Tarifi,Zencefilli Limonlu Kek,Zencefilli Limonlu Kek Nasıl Yapılır,Zencefilli Kek Yapılışı
    Kek beş çaylarımızın olmazsa olmazı. Zencefil tohumu ve limon ile zenginleşen çok özel bir keke ne dersiniz? Misafirleriniz için şimdiden kekin tarifini hazırlayın.
    Zencefiili Kek,Zencefilli Kek Tarifi,Zencefilli Limonlu Kek,Zencefilli Limonlu Kek Nasıl Yapılır,Zencefilli Kek Yapılışı

    0 yorum:

    29 Ocak 2013 Salı

    Sağlıklı saçlara sahip olmak, kadın erkek herkes için çok önemli. Basit tüyolarla saçlara gerekli özen gösterildiğinde sağlıklı saçlara kavuşmak ise çok kolay!

    Saçtaki kırılmalar, matlaşma ve pullanmalar, çevresel faktörlere, beslenme alışkanlıklarına ve yanlış uygulamalara bağlı olarak ortaya çıkabilir. Gerekli özeni gösterirseniz sağlıklı saçlara kavuşmanız ise kısa sürede mümkündür.

    Memorial Hastanesi Dermatoloji Bölümü’nden Uz. Dr. Tuğba Türe, “Saç sağlığının korunması için yapılması gerekenler” hakkında bilgi verdi.

    Sağlıklı beslenme, sağlıklı saçların altın kuralıdır
    Öncelikle saçların kökünden beslendiği unutulmamalıdır. Dışarıdan uygulanan ürünler saçlara sağlık getirmez. Saçlar için gerekli olan vitamin ve mineraller ancak kan yolu ile saç köklerini besleyebilir.

    Demir, çinko, vitamin B12, folik asit ve biotinden zengin beslenmek saç sağlığı için gereklidir. (Kırmızı et, yumurta beyazı, kurubaklagiller…)

    Dengeli ve düzenli beslenmek, antioksidan yiyecekleri (sebze, meyve vb..) gerektiği kadar tüketmek, düzenli uyku ve stresten uzak durmak saç sağlığı için önemlidir. Dermatoloji uzmanına danışmadan saç sağlığı için önerilen ilaçların kullanılması doğru değildir.

    Saç boyası ve jöle saçların zayıflamasına, kırılmasına ve matlaşmasına neden olabilir
    Saç boyası, renk açıcılar, jöle, köpük, sprey gibi kozmetik ürünlerin bilinçsiz kullanımı saçlara zarar verebilir. Saç şekillendirici ürünler sık kullanımda ve saçtan temizlenmediğinde saçta kalıntı oluşturarak saç tellerinde zayıflama ve kırılmalara neden olabilir.

    Hergün yıkamak saça zarar verir
    Saçlar gün aşırı ve ılık su ile yıkanmalıdır. Ayrıca ikisi bir arada ürünler yerine şampuan ve saç kreminin ayrı ayrı uygulanması daha doğru olacaktır. Saç kreminin saç uçlarına sürülmesi yeterlidir.

    Sıcak fön kullanmayın
    Saçların kaba ve sert bir biçimde taranması saçları yıpratabilir. Eğer kuru ve zor taranan saçlara sahipseniz durulanmayan bakım ürünlerini kullanarak saçlarınızı koruyabilirsiniz. Ayrıca saçlar kurutulurken ve şekillendirirken çok sıcak uygulamalardan kaçınılmalıdır.

    Saçınızı sıkı toplamayın
    Özellikle alın bölgesinde bant şeklinde görülen saç dökülmelerinin en sık sebebi sıkı toplanmış saçlardır. Bu tarz uygulamalar, zaman içerisinde kıl köklerinin zarar görmesine ve saç kayıplarına neden olabilir.

    Sağlıklı saçlar için önemli ipuçları

    Konu Saati  13:36  |  in  Kadın Sağlığı  |  Devamı»

    Sağlıklı saçlara sahip olmak, kadın erkek herkes için çok önemli. Basit tüyolarla saçlara gerekli özen gösterildiğinde sağlıklı saçlara kavuşmak ise çok kolay!

    Saçtaki kırılmalar, matlaşma ve pullanmalar, çevresel faktörlere, beslenme alışkanlıklarına ve yanlış uygulamalara bağlı olarak ortaya çıkabilir. Gerekli özeni gösterirseniz sağlıklı saçlara kavuşmanız ise kısa sürede mümkündür.

    Memorial Hastanesi Dermatoloji Bölümü’nden Uz. Dr. Tuğba Türe, “Saç sağlığının korunması için yapılması gerekenler” hakkında bilgi verdi.

    Sağlıklı beslenme, sağlıklı saçların altın kuralıdır
    Öncelikle saçların kökünden beslendiği unutulmamalıdır. Dışarıdan uygulanan ürünler saçlara sağlık getirmez. Saçlar için gerekli olan vitamin ve mineraller ancak kan yolu ile saç köklerini besleyebilir.

    Demir, çinko, vitamin B12, folik asit ve biotinden zengin beslenmek saç sağlığı için gereklidir. (Kırmızı et, yumurta beyazı, kurubaklagiller…)

    Dengeli ve düzenli beslenmek, antioksidan yiyecekleri (sebze, meyve vb..) gerektiği kadar tüketmek, düzenli uyku ve stresten uzak durmak saç sağlığı için önemlidir. Dermatoloji uzmanına danışmadan saç sağlığı için önerilen ilaçların kullanılması doğru değildir.

    Saç boyası ve jöle saçların zayıflamasına, kırılmasına ve matlaşmasına neden olabilir
    Saç boyası, renk açıcılar, jöle, köpük, sprey gibi kozmetik ürünlerin bilinçsiz kullanımı saçlara zarar verebilir. Saç şekillendirici ürünler sık kullanımda ve saçtan temizlenmediğinde saçta kalıntı oluşturarak saç tellerinde zayıflama ve kırılmalara neden olabilir.

    Hergün yıkamak saça zarar verir
    Saçlar gün aşırı ve ılık su ile yıkanmalıdır. Ayrıca ikisi bir arada ürünler yerine şampuan ve saç kreminin ayrı ayrı uygulanması daha doğru olacaktır. Saç kreminin saç uçlarına sürülmesi yeterlidir.

    Sıcak fön kullanmayın
    Saçların kaba ve sert bir biçimde taranması saçları yıpratabilir. Eğer kuru ve zor taranan saçlara sahipseniz durulanmayan bakım ürünlerini kullanarak saçlarınızı koruyabilirsiniz. Ayrıca saçlar kurutulurken ve şekillendirirken çok sıcak uygulamalardan kaçınılmalıdır.

    Saçınızı sıkı toplamayın
    Özellikle alın bölgesinde bant şeklinde görülen saç dökülmelerinin en sık sebebi sıkı toplanmış saçlardır. Bu tarz uygulamalar, zaman içerisinde kıl köklerinin zarar görmesine ve saç kayıplarına neden olabilir.

    0 yorum:

    Günün sonunda yorgun düşüyorsunuz ve bu yorgunluğu atmak, stresinizi yok etmek mi istiyorsunuz? Veya bebeğiniz uyumuyor, sürekli ağlıyor yani kolik mi? O halde bu haber tam size göre demektir.

    Android işletim sistemli akıllı telefonunuzla yorgunluğunuzu çok kolayca atabilirsiniz. Sizin için incelemesini yaptığımız Music Therapy For Sound Sleep ile bu durumları kolayca rahatlayarak aşabilirsiniz.

    Android Telefonunuzla Rahatlayın

    Konu Saati  07:31  |  in  Android Uygulamalar  |  Devamı»

    Günün sonunda yorgun düşüyorsunuz ve bu yorgunluğu atmak, stresinizi yok etmek mi istiyorsunuz? Veya bebeğiniz uyumuyor, sürekli ağlıyor yani kolik mi? O halde bu haber tam size göre demektir.

    Android işletim sistemli akıllı telefonunuzla yorgunluğunuzu çok kolayca atabilirsiniz. Sizin için incelemesini yaptığımız Music Therapy For Sound Sleep ile bu durumları kolayca rahatlayarak aşabilirsiniz.

    0 yorum:

    28 Ocak 2013 Pazartesi

    Çocukluk dönemlerinde çocuklar tarafından sıklıkla yapılan bazı kötü alışkanlıkların olduğunu belirten uzmanlar, anne babalara çocukları bu alışkanlıklardan korumak için çok fazla baskı yapmak yerine farklı yöntemler geliştirme tavsiyesinde bulunuyor.

    İyi niyetli ve anlayışlı aileler bile toplumda “kötü alışkanlık” olarak algılanan bu davranışlar yüzünden sinirlenip, çocuklarını vazgeçirmek için onları azarlama veya cezalandırma yoluna giderler. Fakat bu davranışlar üzerine çok fazla odaklanmak ters tepip, sadece çocuğunuzu daha inatçı yapabilir. Daha da kötüsü, çocuğunuza bu konuda rahat vermemek ve ona sataşmak, onunla bu yüzden alay etmek, kendini cesareti kırılmış ve mutsuz hissetmesine neden olabilir.

    Aslında bilinmesi gereken bu gibi çocukluk alışkanlıklarının genellikle zararsız olduğu ve özellikle üzerine düşülmediği takdirde çocukların kendiliğinden bu alışkanlıklardan vazgeçtiğidir. Eğer çocuğunuza yardımcı olmak istiyorsanız onu eleştirmek yerine evde ve okuldaki stres ve gerginliğinin olası nedenlerini araştırıp, ona kendini daha güvenli ve rahat hissedeceği bir ortam sağlamalısınız.

    1. Burun karıştırma

    Neredeyse bütün çocuklar ara sıra parmaklarını burunlarına sokup, içindekileri çıkartırlar ve çıkarttıklarını ya yerler ya da yakınlarında bulunan bir nesneye sürerler. Böyle bir davranışın toplum içinde yapılması kabul görmeyeceğinden ebeveynler de doğal olarak bu davranışa karşı kayıtsız kalmayıp hemen tepkilerini gösterirler. Bu alışkanlığın tam olarak önüne geçemeseniz de çocuğunuza (genellikle 4-5 yaşlarında) toplum içerisinde burnunu karıştırmaması gerektiğini ve burnunu kağıt mendile silmesinin doğru olduğunu öğretebilirsiniz.

    Burun karıştırmanın neden olduğu sağlık sorunları

    Burun karıştırmak önemsiz burun kanamalarına sebebiyet verebileceği gibi, solunum yolları virüsleri genellikle elden buruna geçtiği için soğuk algınlığı riskini yükseltir. Şayet çocuğunuz burnunu karıştırdıktan sonra gözünü ovuşturursa, mikropların göze geçerek konjüktivit ve bu gibi enfeksiyonlar oluşturmasına sebep olabilir. Çok sık burun karıştırmak, burunun içinde yara ve kabuklar oluşmasına sebep olabilir. Bu da çocuğunuzun burnunu karıştırma dürtüsünü arttırır.

    Burun karıştırmaya karşı ne yapmamalı?

    Çocuğunuzu burnunu karıştırırken gördüğünüzde, “iğrenç” ya da “pis” gibi kelimeler kullanmayın. Küçük çocuklar, onların davranışlarından ve bedensel hareketlerinden iğrendiğinize inanırlarsa, sizin kendisini reddettiğinizi düşünebilirler. Öte yandan özellikle okul öncesi çağındaki çocuklara gereğinden fazla tepki göstermek, onlara sizi sinirlendirebilmek için yeni bir ipucu verdiğinden, daha fazla burun karıştırmalarına neden olabilir.

    Burun karıştırmaya karşı ne yapmalı?

    Çocuğunuza toplum içerisinde burnunu karıştırmaması gerektiğini gerçekçi örnekler vererek öğretin. Ona kağıt mendil kullanmasını önerin ve sık sık ellerini yıkayın. Enfeksiyonları önlemek için de tırnaklarını sık sık kesin. Eğer bu alışkanlığı yüzünden burnunun içi çok fazla tahriş olmuşsa kabukların iyileşmesi ve yumuşaması için odasında nemlendirici cihaz ya da buhar makinası çalıştırabilirsiniz. Ayrıca her gün pamuklu bir çubukla burnun iç kısmına vazelin sürün. Çocuğunuz bu alışkanlığından vazgeçmeyi kendisi de istiyorsa parmağına bir bandaj sarmayı deneyebilirsiniz. Böylece parmağını burnuna sokmaması gerektiğini hatırlayacaktır.

    2. Saç çekme

    Saç çekme genellikle 5 yaşından küçük çocuklarda, bir yandan parmağını emerken bir yandan da saçlarıyla oynaması şeklinde ortaya çıkar. Büyük bir ihtimalle parmağını emmeyi bıraktığında, saçıyla oynamaktan da vazgeçecektir.

    Saç çekmenin neden olduğu sağlık sorunları

    Bazı durumlarda saç çekme alışkanlığı dikkat çekici derecede kel bölgelerin oluşmasına neden olabilir.

    Saç çekmeye karşı ne yapmamalı?

    Çocuğunuz saçıyla oynadığı için cezalandırmayın ya da bunu önlemek için saçlarını kısa kestirmeyin. Ona parmaksız eldivenler giydirerek davranışı önlemeye çalışmak, ya da ona oyuncak ve bu gibi rüşvetler vermek de işe yaramayacaktır.

    Saç çekmeye karşı ne yapmalı?

    Okul öncesi yaşlardaki çocukların saçlarıyla oynamalarını önlemenin en etkili yolu bu davranışı görmemezlikten gelmek ve eğer çocuğunuz vazgeçmeye niyetliyse genellikle bu davranışa eşlik eden parmak emme alışkanlığının üzerine eğilmektir. Eğer çocuğunuzun yaşı daha büyükse ve saçını çekme alışkanlığı varsa bir uzmana danışmak yaralı olacaktır. Bazen böyle yardımlar almak depresyon ve bu gibi hastalıkların başlangıcı olabilecek durumların ortaya çıkmasını sağlar.

    3. Parmak emme

    Bu alışkanlık bebeğin başparmağını keşfetmesi ve onu emmenin ne kadar zevkli olduğunu fark etmesiyle ortaya çıkar. Aslında parmak emme, bebeklerin ve çocukların yorgun, sıkkın veya endişeli olduklarında kendilerini rahatlatmalarına yardımcı olan zararsız bir davranıştır. Çocukların çoğu bu alışkanlıktan 3-4 yaşlarında vazgeçseler de, bazı çocuklar 5 yaşından sonra da devam edebilirler.

    Parmak emmenin neden olduğu sağlık sorunları

    Parmak emen çocuklarının bazen parmaklarında yaralar, nasır ve tırnaklarında enfeksiyon oluşabilir. Eğer çocuğunuz 6 yaşlarındaysa ve kalıcı dişleri çıktığı halde parmaklarını emmeye devam ediyorsa, dişleri tel takmayı gerektirecek şekilde yamuk ve yanlış çıkabilir.

    Parmak emmeye karşı ne yapmamalı?

    Parmak emmek o kadar normal ve zararsız bir davranıştır ki, 4 yaşından küçük bir çocukta bu davranışı durdurmak için hiçbir şey yapmaya gerek yoktur. Çocuğunuzun yaşı daha büyük olsa bile parmağını emmeye devam ettiği takdirde onu küçümsemek, azarlamak veya cezalandırmaktan kaçınmalısınız.

    Parmak emmeye karşı ne yapmalı?

    Okul öncesi yaştaki çocuğunuza güvenli bir ortam sağlamanın yanı sıra ona sıkılmadan yaratıcı oyunlar oynayabilmesi için fırsatlar yaratmalısınız. İki elini de kullanmasını gerektiren oyunlar da parmak emmeyi unutturmak için etkili yöntemlerdir.

    Çocuğunuz 4 yaşından küçükse ve bu alışkanlığından kurtulmak istiyorsa, parmağına acı tadı olan ojeler sürmeyi, parmağını bandajlamayı veya parmağını emmediği zamanları yıldızlarla bir tablo üzerinde işaretleyerek onu motive etmeyi deneyebilirsiniz.

    Çocuğunuz 6 yaşında büyükse dişlerdeki bozulmaları önlemek için diş doktorunuz parmak emmeyi güçleştirecek bir takım fiziksel engeller kullanmanızı tavsiye edebilir. Ancak uzun süreli parmak emme alışkanlığı duygusal stres ve güvensizliğe sebep olabileceğinden bu durumu çocuğunuzun doktoru ile paylaşmanız iyi olacaktır.

    4. Mastürbasyon

    Küçük çocukların cinsel hislerinin olmadığı gibi yanlış bir düşünceye sahip olan ebeveynler, çocuklarını cinsel organlarına dokunurken ya da okşarken gördüklerinde çok şaşırıp kaygılanabilirler. Oysa çocuklar daha bebekliklerinde cinsel organlarını da diğer organlarını öğrendikleri gibi dokunarak keşfederler ve bu organın mutluluk verici duyguların kaynağı olduğunu anlarlar. Duydukları hazzın masum tekrarları ise tamamıyla kendini keşfetmenin ve kendiyle oynamanın normal bir parçasıdır. Yine de birçok ebeveyn bu davranışı onaylamaz. Ancak ebeveynler çocuklarının cinsel keşiflerine aşırı tepki gösterirlerse, çocuklar kendilerinde yanlış bir şeyler olduğu sonucuna varabilirler.

    Neredeyse bütün çocuklar, genellikle 4 yaşlarında ve ergenlik dönemlerinde olmak üzere, ara ara mastürbasyon yaparlar. Okul öncesi yaşlardaki çocuklar genital bölgelerini elleriyle uyararak, bacaklarının baldır kısımlarını birbirine sürterek ya da bir nesneye sürtünerek mastürbasyon yaparlar. Çocuk bunu yaparken çok meşgul görünebilir ya da kızarmış olabilir.

    Kuşkusuz, birçok aile çocuğunu çoğunlukla penisiyle oynarken değil de, parmağını emerken görecektir. Fakat aynı burun karıştırmak gibi bu davranışın kontrol altına alınabilmesi için uygulanırken müdahale edilmesi gerekmektedir. Zaten çocuğunuz bu davranışın toplum içerisinde yapılmasının uygun olmadığını hissettiğinde, sadece yalnızken mastürbasyon yapacak ve dolayısıyla aileler de bu davranıştan daha az haberdar olacak ve daha az endişeleneceklerdir.

    Mastürbasyonun neden olduğu sağlık sorunları

    Birçok söylentinin aksine mastürbasyon yapmanın sağlık açısından hiçbir riski yoktur. En büyük tehlike ebeveynlerin bu durum karşısında gösterecekleri tepkinin altında yatmaktadır. Çocuklar ailelerin kötü ve aşırı tepkileri nedeniyle vücutlarını keşfetmek ve sevmekten dolayı kendilerini suçlu hissedebilir ve bu davranışlarının ahlaksızlık olduğunu düşünerek duygusal zarar görebilirler.

    Mastürbasyona karşı ne yapmamalı?

    Ne kadar şaşırmış olursanız olun, çocuğunuza mastürbasyon yaparken rastladığınızda kesinlikle olumsuz tepkiler vermemeye ve yargılayıcı yorumlarda bulunmamaya çalışın. Böyle bir tepki sadece çocuğunuzun mahcup olmasına yol açar. Diğer davranışlar gibi bu davranışa da aşırı tepki göstermeniz halinde onu daha fazla mastürbasyon yapmaya itmiş olur ve bu yüzden de suçlu olduğunu düşünerek kendisine olan saygısını kaybetmesine neden olursunuz.

    Mastürbasyona karşı ne yapmalı?

    Çocuğunuza vücudunun bölümlerini öğretirken genital bölgelerin gerçek isimlerini kullanın. Okul öncesi yaşlardaki çocuğunuzu mastürbasyon yaparken gördüğünüzde dikkatini başka bir yöne çekmeye çalışın. Anlayabilecek yaşlara yani 4-5 yaşlarına geldiğinde genital bölgelere dokunmanın toplum içinde yapmadığımız bir davranış olduğunu anlatın.

    Eğer çocuğunuzun bakımıyla sizden başka bir kişi de ilgileniyorsa, o kişinin de sizinle aynı yaklaşım içinde olması gerekir. Aksi takdirde sizin bütün çabalarınız ve soğukkanlılığınıza rağmen diğerlerinin verdiği olumsuz tepkiler çocuğunuzun yine kendini suçlu hissetmesine ve kafasının karışmasına neden olabilir.

    Öte yandan çocuğunuz kendini mastürbasyon yapmaktan alıkoyamıyorsa, yapmamasını söylediğiniz halde bu davranışı toplum içerisinde de tekrarlıyor ya da başkalarını da buna zorluyorsa doktoruna başvurmalısınız. Zira böyle bir davranış çocuğunuzun cinsel tacize uğradığının bir göstergesi olabilir.

    5. Tırnak yemek

    Bu alışkanlığın 3 yaşından itibaren başladığı görülmekle beraber çocukların çoğu 10-18 yaşları arasında tırnaklarını yerler. Tırnak yeme alışkanlığı 10 yaşından itibaren erkek çocuklarda kızlara oranla daha fazla görülür.

    Çocuklar tırnaklarını genellikle gergin ve sıkkın olduklarında veya televizyon seyretmek ya da ödev yapmak gibi aktivitelere konsantre olduklarında yerler. Tırnak kırıldığında da bilinçaltından gelen pürüzleri düzeltme isteğiyle tırnaklarını daha sık yemeğe başlarlar. Kuru ve çatlamış ellerde çocukları tırnak yemeye kışkırtan sebeplerdendir. Kurumuş ellerde tırnak etrafındaki ölü deri pürüzlü bir hale gelir ve çocuğu bu derileri çiğneyerek pürüzsüz bir yüzey yaratmaya teşvik eder.

    Tırnak yemenin neden olduğu sağlık sorunları

    Tırnak yemek, tırnak etrafındaki derininin iltihaplanmasına bu da kanama ve enfeksiyona neden olabilir. Bu alışkanlık aynı zamanda özellikle kesici olan ön dişlerin kenarlarında kırılma ve çatlamalara da neden olabilir.

    Tırnak yemeye karşı ne yapmamalı?

    Diğer durumlarda olduğu gibi bu davranışın da üzerinde fazla durmamak ve özellikle çocuğa tırnaklarının çirkin olduğunu söylememek gerekir. Çünkü böyle söyleyerek çocuğunuzun sürekli olarak tırnağının şeklini düşünmesini ve düzeltmek için daha fazla yemesini sağlarsınız.

    Tırnak yemeye karşı ne yapmalı?

    Çocuğunuza günlük tırnak bakımı yapmaya başlayın. Tırnaklarının kurumasını önlemek için bir nemlendirici ve kuvvetlendirmek için bir tırnak sertleştirici kullanın. Tırnakların kenarlarını ve şeytan tırnaklarını bir törpüyle düzeltin. Günde birkaç defa el losyonu sürün. Eğer bir kızınız varsa tırnaklarının daha kuvvetli olması için şeffaf renkli bir parlatıcı da sürebilirsiniz.

    6. Dudak yalama ya da çiğneme

    Dudakları ısırma ya da yalama alışkanlığını çocuğunuz dudakları fazlasıyla kuruduğunda onları hafifçe çiğneyerek ve ısırarak, pürüzlü deriyi kopartmaya ve dudağı nemlendirmeye çalışırken edinir. Çocuğunuz gergin, yorgun ve sıkılmış olduğu durumlarda bu davranış artar ve dudaklar ne kadar çok yalanıp ısırılırsa o kadar pürüzlenecekleri için çocuğunuzda da onları ısırıp pürüzsüz bir hale getirebilmek için karşı konulmaz bir istek oluşacaktır.

    Dudak yalama ya da çiğnemenin neden olduğu sağlık sorunları

    Bu alışkanlık kronikleşirse dudak ve ağız çevresindeki derinin tahriş olmasına ve enfeksiyonlara karşı daha savunmasız hale gelmesine neden olur. Bu da rahatsızlık ve acı veren bir durumdur. Genellikle ağız kenarlarındaki deri kızarır ve tahriş olur.

    Dudak yalama ya da çiğnemeye karşı ne yapmamalı?

    Dudaklarının çevresinde oluşan kırmızılıktan hiç söz etmeyin.

    Dudak yalama ya da çiğnemeye karşı ne yapmalı?

    Çocuğunuza bir dudak nemlendiricisi verin ve bunu gün boyunca kullanmasını sağlayın. Çocuğunuz okul öncesi yaşlardaysa bunu muhtemelen siz yapmak durumunda kalacaksınız. Bu şekilde kurumuş, çatlamış ve pürüzlenmiş dudak ve çevresinin düzelmesini ve çocuğunuzun bu alışkanlıktan vazgeçmesini sağlayabilirsiniz. Çatlakların tekrar açılmasını önlemek için nemlendiriciyi dudak çevresine ovarak sürmek yerine, aşağı yukarı ufak darbelerle sürün. Yatma vakti geldiğinde ise iyileşmeyi hızlandırmak için çocuğunuzun dudaklarına ve dudak çevresine lanolin uygulayın.

    7. Diş gıcırdatma

    Çocukların ve ergenlerin %15’inde uyurken diş gıcırdatma alışkanlığı olduğu görülmektedir. Bu davranışın kesin sebebi bilinmemekle beraber bir teoriye göre korku ve endişenin sebep olduğu sinirsel bir davranıştır. Genel olarak, çocuklar kalıcı dişlerinin tamamı gelinceye kadar diş gıcırdatmaya devam ederler ancak yetişkinlik döneminde bile bu davranıştan vazgeçemeyenler vardır.

    Diş gıcırdatmanın neden olduğu sağlık sorunları

    Bir çocuk gece boyunca dişlerini gıcırdatıyorsa bu, çenesini, gece boyunca, uyanıkken bilinçli olarak yapabileceğinden çok daha kuvvetli olarak sıktığını gösterir. Bunun sık sık tekrarlanması ise çene ağrıları, aşınmış, yıpranmış, ayrık dişler ve baş ağrılarına neden olabilir.

    Diş gıcırdatmaya karşı ne yapmamalı?

    Çocuğunuzu dişlerini gıcırdattığı için eleştirmeyin çünkü o büyük bir ihtimalle dişlerini gıcırdattığının farkında bile değildir. Ayrıca diş gıcırdatmasını engellemek için onu uykusundan uyandırmak da doğru bir davranış olmaz.

    Diş gıcırdatmaya karşı ne yapmalı?

    Diş kontrollerini aksatmayarak çocuğunuzun diş sağlığını düzenli takip etmeye dikkat edin.

    Siz de çocuğunuzda bu problemlerden herhangi biriyle karşılaşıyorsanız ilk olarak onu rahatlatmak, hayatındaki stresi azaltmak için yollar arayın. Endişeli göründüğü zamanlarda ona destek olup derdini anlamaya çalışın. Eğer çocuğunuz sizi memnun etmek için sürekli bir çaba içindeyse, beklentilerinizin onun endişelerinin kaynağı olmamasına dikkat edin ve özellikle yatmadan önce mümkün olduğunca rahatlamış olmasını sağlayın.

    Çocukları kötü alışkanlıklardan nasıl korumalı?

    Konu Saati  13:35  |  in  sağlık  |  Devamı»

    Çocukluk dönemlerinde çocuklar tarafından sıklıkla yapılan bazı kötü alışkanlıkların olduğunu belirten uzmanlar, anne babalara çocukları bu alışkanlıklardan korumak için çok fazla baskı yapmak yerine farklı yöntemler geliştirme tavsiyesinde bulunuyor.

    İyi niyetli ve anlayışlı aileler bile toplumda “kötü alışkanlık” olarak algılanan bu davranışlar yüzünden sinirlenip, çocuklarını vazgeçirmek için onları azarlama veya cezalandırma yoluna giderler. Fakat bu davranışlar üzerine çok fazla odaklanmak ters tepip, sadece çocuğunuzu daha inatçı yapabilir. Daha da kötüsü, çocuğunuza bu konuda rahat vermemek ve ona sataşmak, onunla bu yüzden alay etmek, kendini cesareti kırılmış ve mutsuz hissetmesine neden olabilir.

    Aslında bilinmesi gereken bu gibi çocukluk alışkanlıklarının genellikle zararsız olduğu ve özellikle üzerine düşülmediği takdirde çocukların kendiliğinden bu alışkanlıklardan vazgeçtiğidir. Eğer çocuğunuza yardımcı olmak istiyorsanız onu eleştirmek yerine evde ve okuldaki stres ve gerginliğinin olası nedenlerini araştırıp, ona kendini daha güvenli ve rahat hissedeceği bir ortam sağlamalısınız.

    1. Burun karıştırma

    Neredeyse bütün çocuklar ara sıra parmaklarını burunlarına sokup, içindekileri çıkartırlar ve çıkarttıklarını ya yerler ya da yakınlarında bulunan bir nesneye sürerler. Böyle bir davranışın toplum içinde yapılması kabul görmeyeceğinden ebeveynler de doğal olarak bu davranışa karşı kayıtsız kalmayıp hemen tepkilerini gösterirler. Bu alışkanlığın tam olarak önüne geçemeseniz de çocuğunuza (genellikle 4-5 yaşlarında) toplum içerisinde burnunu karıştırmaması gerektiğini ve burnunu kağıt mendile silmesinin doğru olduğunu öğretebilirsiniz.

    Burun karıştırmanın neden olduğu sağlık sorunları

    Burun karıştırmak önemsiz burun kanamalarına sebebiyet verebileceği gibi, solunum yolları virüsleri genellikle elden buruna geçtiği için soğuk algınlığı riskini yükseltir. Şayet çocuğunuz burnunu karıştırdıktan sonra gözünü ovuşturursa, mikropların göze geçerek konjüktivit ve bu gibi enfeksiyonlar oluşturmasına sebep olabilir. Çok sık burun karıştırmak, burunun içinde yara ve kabuklar oluşmasına sebep olabilir. Bu da çocuğunuzun burnunu karıştırma dürtüsünü arttırır.

    Burun karıştırmaya karşı ne yapmamalı?

    Çocuğunuzu burnunu karıştırırken gördüğünüzde, “iğrenç” ya da “pis” gibi kelimeler kullanmayın. Küçük çocuklar, onların davranışlarından ve bedensel hareketlerinden iğrendiğinize inanırlarsa, sizin kendisini reddettiğinizi düşünebilirler. Öte yandan özellikle okul öncesi çağındaki çocuklara gereğinden fazla tepki göstermek, onlara sizi sinirlendirebilmek için yeni bir ipucu verdiğinden, daha fazla burun karıştırmalarına neden olabilir.

    Burun karıştırmaya karşı ne yapmalı?

    Çocuğunuza toplum içerisinde burnunu karıştırmaması gerektiğini gerçekçi örnekler vererek öğretin. Ona kağıt mendil kullanmasını önerin ve sık sık ellerini yıkayın. Enfeksiyonları önlemek için de tırnaklarını sık sık kesin. Eğer bu alışkanlığı yüzünden burnunun içi çok fazla tahriş olmuşsa kabukların iyileşmesi ve yumuşaması için odasında nemlendirici cihaz ya da buhar makinası çalıştırabilirsiniz. Ayrıca her gün pamuklu bir çubukla burnun iç kısmına vazelin sürün. Çocuğunuz bu alışkanlığından vazgeçmeyi kendisi de istiyorsa parmağına bir bandaj sarmayı deneyebilirsiniz. Böylece parmağını burnuna sokmaması gerektiğini hatırlayacaktır.

    2. Saç çekme

    Saç çekme genellikle 5 yaşından küçük çocuklarda, bir yandan parmağını emerken bir yandan da saçlarıyla oynaması şeklinde ortaya çıkar. Büyük bir ihtimalle parmağını emmeyi bıraktığında, saçıyla oynamaktan da vazgeçecektir.

    Saç çekmenin neden olduğu sağlık sorunları

    Bazı durumlarda saç çekme alışkanlığı dikkat çekici derecede kel bölgelerin oluşmasına neden olabilir.

    Saç çekmeye karşı ne yapmamalı?

    Çocuğunuz saçıyla oynadığı için cezalandırmayın ya da bunu önlemek için saçlarını kısa kestirmeyin. Ona parmaksız eldivenler giydirerek davranışı önlemeye çalışmak, ya da ona oyuncak ve bu gibi rüşvetler vermek de işe yaramayacaktır.

    Saç çekmeye karşı ne yapmalı?

    Okul öncesi yaşlardaki çocukların saçlarıyla oynamalarını önlemenin en etkili yolu bu davranışı görmemezlikten gelmek ve eğer çocuğunuz vazgeçmeye niyetliyse genellikle bu davranışa eşlik eden parmak emme alışkanlığının üzerine eğilmektir. Eğer çocuğunuzun yaşı daha büyükse ve saçını çekme alışkanlığı varsa bir uzmana danışmak yaralı olacaktır. Bazen böyle yardımlar almak depresyon ve bu gibi hastalıkların başlangıcı olabilecek durumların ortaya çıkmasını sağlar.

    3. Parmak emme

    Bu alışkanlık bebeğin başparmağını keşfetmesi ve onu emmenin ne kadar zevkli olduğunu fark etmesiyle ortaya çıkar. Aslında parmak emme, bebeklerin ve çocukların yorgun, sıkkın veya endişeli olduklarında kendilerini rahatlatmalarına yardımcı olan zararsız bir davranıştır. Çocukların çoğu bu alışkanlıktan 3-4 yaşlarında vazgeçseler de, bazı çocuklar 5 yaşından sonra da devam edebilirler.

    Parmak emmenin neden olduğu sağlık sorunları

    Parmak emen çocuklarının bazen parmaklarında yaralar, nasır ve tırnaklarında enfeksiyon oluşabilir. Eğer çocuğunuz 6 yaşlarındaysa ve kalıcı dişleri çıktığı halde parmaklarını emmeye devam ediyorsa, dişleri tel takmayı gerektirecek şekilde yamuk ve yanlış çıkabilir.

    Parmak emmeye karşı ne yapmamalı?

    Parmak emmek o kadar normal ve zararsız bir davranıştır ki, 4 yaşından küçük bir çocukta bu davranışı durdurmak için hiçbir şey yapmaya gerek yoktur. Çocuğunuzun yaşı daha büyük olsa bile parmağını emmeye devam ettiği takdirde onu küçümsemek, azarlamak veya cezalandırmaktan kaçınmalısınız.

    Parmak emmeye karşı ne yapmalı?

    Okul öncesi yaştaki çocuğunuza güvenli bir ortam sağlamanın yanı sıra ona sıkılmadan yaratıcı oyunlar oynayabilmesi için fırsatlar yaratmalısınız. İki elini de kullanmasını gerektiren oyunlar da parmak emmeyi unutturmak için etkili yöntemlerdir.

    Çocuğunuz 4 yaşından küçükse ve bu alışkanlığından kurtulmak istiyorsa, parmağına acı tadı olan ojeler sürmeyi, parmağını bandajlamayı veya parmağını emmediği zamanları yıldızlarla bir tablo üzerinde işaretleyerek onu motive etmeyi deneyebilirsiniz.

    Çocuğunuz 6 yaşında büyükse dişlerdeki bozulmaları önlemek için diş doktorunuz parmak emmeyi güçleştirecek bir takım fiziksel engeller kullanmanızı tavsiye edebilir. Ancak uzun süreli parmak emme alışkanlığı duygusal stres ve güvensizliğe sebep olabileceğinden bu durumu çocuğunuzun doktoru ile paylaşmanız iyi olacaktır.

    4. Mastürbasyon

    Küçük çocukların cinsel hislerinin olmadığı gibi yanlış bir düşünceye sahip olan ebeveynler, çocuklarını cinsel organlarına dokunurken ya da okşarken gördüklerinde çok şaşırıp kaygılanabilirler. Oysa çocuklar daha bebekliklerinde cinsel organlarını da diğer organlarını öğrendikleri gibi dokunarak keşfederler ve bu organın mutluluk verici duyguların kaynağı olduğunu anlarlar. Duydukları hazzın masum tekrarları ise tamamıyla kendini keşfetmenin ve kendiyle oynamanın normal bir parçasıdır. Yine de birçok ebeveyn bu davranışı onaylamaz. Ancak ebeveynler çocuklarının cinsel keşiflerine aşırı tepki gösterirlerse, çocuklar kendilerinde yanlış bir şeyler olduğu sonucuna varabilirler.

    Neredeyse bütün çocuklar, genellikle 4 yaşlarında ve ergenlik dönemlerinde olmak üzere, ara ara mastürbasyon yaparlar. Okul öncesi yaşlardaki çocuklar genital bölgelerini elleriyle uyararak, bacaklarının baldır kısımlarını birbirine sürterek ya da bir nesneye sürtünerek mastürbasyon yaparlar. Çocuk bunu yaparken çok meşgul görünebilir ya da kızarmış olabilir.

    Kuşkusuz, birçok aile çocuğunu çoğunlukla penisiyle oynarken değil de, parmağını emerken görecektir. Fakat aynı burun karıştırmak gibi bu davranışın kontrol altına alınabilmesi için uygulanırken müdahale edilmesi gerekmektedir. Zaten çocuğunuz bu davranışın toplum içerisinde yapılmasının uygun olmadığını hissettiğinde, sadece yalnızken mastürbasyon yapacak ve dolayısıyla aileler de bu davranıştan daha az haberdar olacak ve daha az endişeleneceklerdir.

    Mastürbasyonun neden olduğu sağlık sorunları

    Birçok söylentinin aksine mastürbasyon yapmanın sağlık açısından hiçbir riski yoktur. En büyük tehlike ebeveynlerin bu durum karşısında gösterecekleri tepkinin altında yatmaktadır. Çocuklar ailelerin kötü ve aşırı tepkileri nedeniyle vücutlarını keşfetmek ve sevmekten dolayı kendilerini suçlu hissedebilir ve bu davranışlarının ahlaksızlık olduğunu düşünerek duygusal zarar görebilirler.

    Mastürbasyona karşı ne yapmamalı?

    Ne kadar şaşırmış olursanız olun, çocuğunuza mastürbasyon yaparken rastladığınızda kesinlikle olumsuz tepkiler vermemeye ve yargılayıcı yorumlarda bulunmamaya çalışın. Böyle bir tepki sadece çocuğunuzun mahcup olmasına yol açar. Diğer davranışlar gibi bu davranışa da aşırı tepki göstermeniz halinde onu daha fazla mastürbasyon yapmaya itmiş olur ve bu yüzden de suçlu olduğunu düşünerek kendisine olan saygısını kaybetmesine neden olursunuz.

    Mastürbasyona karşı ne yapmalı?

    Çocuğunuza vücudunun bölümlerini öğretirken genital bölgelerin gerçek isimlerini kullanın. Okul öncesi yaşlardaki çocuğunuzu mastürbasyon yaparken gördüğünüzde dikkatini başka bir yöne çekmeye çalışın. Anlayabilecek yaşlara yani 4-5 yaşlarına geldiğinde genital bölgelere dokunmanın toplum içinde yapmadığımız bir davranış olduğunu anlatın.

    Eğer çocuğunuzun bakımıyla sizden başka bir kişi de ilgileniyorsa, o kişinin de sizinle aynı yaklaşım içinde olması gerekir. Aksi takdirde sizin bütün çabalarınız ve soğukkanlılığınıza rağmen diğerlerinin verdiği olumsuz tepkiler çocuğunuzun yine kendini suçlu hissetmesine ve kafasının karışmasına neden olabilir.

    Öte yandan çocuğunuz kendini mastürbasyon yapmaktan alıkoyamıyorsa, yapmamasını söylediğiniz halde bu davranışı toplum içerisinde de tekrarlıyor ya da başkalarını da buna zorluyorsa doktoruna başvurmalısınız. Zira böyle bir davranış çocuğunuzun cinsel tacize uğradığının bir göstergesi olabilir.

    5. Tırnak yemek

    Bu alışkanlığın 3 yaşından itibaren başladığı görülmekle beraber çocukların çoğu 10-18 yaşları arasında tırnaklarını yerler. Tırnak yeme alışkanlığı 10 yaşından itibaren erkek çocuklarda kızlara oranla daha fazla görülür.

    Çocuklar tırnaklarını genellikle gergin ve sıkkın olduklarında veya televizyon seyretmek ya da ödev yapmak gibi aktivitelere konsantre olduklarında yerler. Tırnak kırıldığında da bilinçaltından gelen pürüzleri düzeltme isteğiyle tırnaklarını daha sık yemeğe başlarlar. Kuru ve çatlamış ellerde çocukları tırnak yemeye kışkırtan sebeplerdendir. Kurumuş ellerde tırnak etrafındaki ölü deri pürüzlü bir hale gelir ve çocuğu bu derileri çiğneyerek pürüzsüz bir yüzey yaratmaya teşvik eder.

    Tırnak yemenin neden olduğu sağlık sorunları

    Tırnak yemek, tırnak etrafındaki derininin iltihaplanmasına bu da kanama ve enfeksiyona neden olabilir. Bu alışkanlık aynı zamanda özellikle kesici olan ön dişlerin kenarlarında kırılma ve çatlamalara da neden olabilir.

    Tırnak yemeye karşı ne yapmamalı?

    Diğer durumlarda olduğu gibi bu davranışın da üzerinde fazla durmamak ve özellikle çocuğa tırnaklarının çirkin olduğunu söylememek gerekir. Çünkü böyle söyleyerek çocuğunuzun sürekli olarak tırnağının şeklini düşünmesini ve düzeltmek için daha fazla yemesini sağlarsınız.

    Tırnak yemeye karşı ne yapmalı?

    Çocuğunuza günlük tırnak bakımı yapmaya başlayın. Tırnaklarının kurumasını önlemek için bir nemlendirici ve kuvvetlendirmek için bir tırnak sertleştirici kullanın. Tırnakların kenarlarını ve şeytan tırnaklarını bir törpüyle düzeltin. Günde birkaç defa el losyonu sürün. Eğer bir kızınız varsa tırnaklarının daha kuvvetli olması için şeffaf renkli bir parlatıcı da sürebilirsiniz.

    6. Dudak yalama ya da çiğneme

    Dudakları ısırma ya da yalama alışkanlığını çocuğunuz dudakları fazlasıyla kuruduğunda onları hafifçe çiğneyerek ve ısırarak, pürüzlü deriyi kopartmaya ve dudağı nemlendirmeye çalışırken edinir. Çocuğunuz gergin, yorgun ve sıkılmış olduğu durumlarda bu davranış artar ve dudaklar ne kadar çok yalanıp ısırılırsa o kadar pürüzlenecekleri için çocuğunuzda da onları ısırıp pürüzsüz bir hale getirebilmek için karşı konulmaz bir istek oluşacaktır.

    Dudak yalama ya da çiğnemenin neden olduğu sağlık sorunları

    Bu alışkanlık kronikleşirse dudak ve ağız çevresindeki derinin tahriş olmasına ve enfeksiyonlara karşı daha savunmasız hale gelmesine neden olur. Bu da rahatsızlık ve acı veren bir durumdur. Genellikle ağız kenarlarındaki deri kızarır ve tahriş olur.

    Dudak yalama ya da çiğnemeye karşı ne yapmamalı?

    Dudaklarının çevresinde oluşan kırmızılıktan hiç söz etmeyin.

    Dudak yalama ya da çiğnemeye karşı ne yapmalı?

    Çocuğunuza bir dudak nemlendiricisi verin ve bunu gün boyunca kullanmasını sağlayın. Çocuğunuz okul öncesi yaşlardaysa bunu muhtemelen siz yapmak durumunda kalacaksınız. Bu şekilde kurumuş, çatlamış ve pürüzlenmiş dudak ve çevresinin düzelmesini ve çocuğunuzun bu alışkanlıktan vazgeçmesini sağlayabilirsiniz. Çatlakların tekrar açılmasını önlemek için nemlendiriciyi dudak çevresine ovarak sürmek yerine, aşağı yukarı ufak darbelerle sürün. Yatma vakti geldiğinde ise iyileşmeyi hızlandırmak için çocuğunuzun dudaklarına ve dudak çevresine lanolin uygulayın.

    7. Diş gıcırdatma

    Çocukların ve ergenlerin %15’inde uyurken diş gıcırdatma alışkanlığı olduğu görülmektedir. Bu davranışın kesin sebebi bilinmemekle beraber bir teoriye göre korku ve endişenin sebep olduğu sinirsel bir davranıştır. Genel olarak, çocuklar kalıcı dişlerinin tamamı gelinceye kadar diş gıcırdatmaya devam ederler ancak yetişkinlik döneminde bile bu davranıştan vazgeçemeyenler vardır.

    Diş gıcırdatmanın neden olduğu sağlık sorunları

    Bir çocuk gece boyunca dişlerini gıcırdatıyorsa bu, çenesini, gece boyunca, uyanıkken bilinçli olarak yapabileceğinden çok daha kuvvetli olarak sıktığını gösterir. Bunun sık sık tekrarlanması ise çene ağrıları, aşınmış, yıpranmış, ayrık dişler ve baş ağrılarına neden olabilir.

    Diş gıcırdatmaya karşı ne yapmamalı?

    Çocuğunuzu dişlerini gıcırdattığı için eleştirmeyin çünkü o büyük bir ihtimalle dişlerini gıcırdattığının farkında bile değildir. Ayrıca diş gıcırdatmasını engellemek için onu uykusundan uyandırmak da doğru bir davranış olmaz.

    Diş gıcırdatmaya karşı ne yapmalı?

    Diş kontrollerini aksatmayarak çocuğunuzun diş sağlığını düzenli takip etmeye dikkat edin.

    Siz de çocuğunuzda bu problemlerden herhangi biriyle karşılaşıyorsanız ilk olarak onu rahatlatmak, hayatındaki stresi azaltmak için yollar arayın. Endişeli göründüğü zamanlarda ona destek olup derdini anlamaya çalışın. Eğer çocuğunuz sizi memnun etmek için sürekli bir çaba içindeyse, beklentilerinizin onun endişelerinin kaynağı olmamasına dikkat edin ve özellikle yatmadan önce mümkün olduğunca rahatlamış olmasını sağlayın.

    0 yorum:

    Kadınlar, kıyafet seçimi yaparken genellikle şık görünme kaygısı içine girerler. Oysa rahatlık ve kendine güven hissi de şık görünmek kadar önemlidir. İşte size hem harika görünmenizi sağlayacak hem de performansınızı ve kendinize güveninizi artıracak öneriler…

    Teknolojik kumaşları tercih edin
    Şaşırtıcı bir gerçek ama spor salonlarında görülen en yaygın kıyafet kombinasyonu hâlâ sıradan bir penye tişört ve tayt… Oysa günümüzde kumaş teknolojisindeki yenilikler sayesinde performansı artıran, yapılan sporu kolaylaştıran birçok farklı özellikte giysi üretiliyor. Ancak beyinlerde hâlâ “sentetik” giysilere karşı bir önyargı var. Aslında bu son teknoloji ürünü kumaşlar hem daha fazla nefes alma özelliğine sahip, çok daha rahat ve spor yaparken diğer doğal kumaşların aksine şekillerini koruyabiliyorlar. Pamuklu kumaşlar ise hem teri gösteriyor hem de kurumaları zor olduğundan ıslak kalarak ciltte sürtünme sonucunda bazı rahatsızlıklara neden olabiliyorlar. Spor yaparken giyeceğiniz giysileri seçerken nefes alabilme özelliği olan sentetik ürünleri tercih edebilirsiniz.

    İç çamaşırı seçimini doğru yapın
    Sporcu sutyenleri, sıradan sutyenlerin aksine egzersiz sırasında göğüslere ekstra destek vermek ve rahat bir şekilde hareket edebilmeyi sağlamak için özel olarak dizayn ediliyor. Yanlış sutyen seçimi göğüslerde sarkmaya ve sırt ağrılarına neden olabiliyor. Öte yandan herhangi bir spor sutyeni 6 aylık düzenli bir kullanımdan sonra elastikiyetini kaybetmeye başlıyor. Ancak birçok kadın bu sutyenleri uzun yıllar boyunca kullanma yolunu seçiyor. Oysa yıkama ve kullanmanın etkisiyle özelliklerini yitiren sutyenler göğüsleri yeterince desteklemiyor. Ayrıca sutyen seçerken yapılan sporun ağırlık derecesini de göz önünde bulundurmalı. Örneğin koşu, basketbol, voleybol, binicilik gibi sporlar için yüksek korumalı sporcu sutyenleri kullanmak seçmek gerekiyor.

    Kıyafetlerinizi alırken test edin
    Spor yaparken eğilirsiniz, zıplarsınız, çömelirsiniz… O yüzden kıyafet seçiminde biraz tedbirli olmakta yarar var. Harika bir vücudunuz bile olsa spor salonlarında abartılı dekolte kıyafetler giymekten kaçının ve hareket ederken üstünüzdekilerin nasıl göründüğünü önceden test edin. Egzersize başlamadan önce soyunma odasındaki aynanın önünde birkaç esneme hareketi yaparak göbeğinizin, kalçanızın, göğüslerinizin nasıl göründüğünü kontrol edin. Böylece “Aman bir yerim açıldı mı, göründü mü?” kaygılarından uzak egzersizinizi rahatça yapabilirsiniz.

    Taytların ağ kısmına dikkat edin
    Eğer dar bir eşofman altı ya da tayt giyiyorsanız bel ile pantolon ağı arasının yeterli uzunlukta olup olmadığını kontrol edin. Çünkü taytınızı yukarı doğru gereğinden fazla çekiştirirseniz ağ kısmında istenmeyen bir görüntüye neden olabilirsiniz. Böylesine bir frikikten kaçınmak için bu tip ürünler alırken her zaman bel kısmının nerede durması gerektiğini satıcıya sorun.

    Spor güneş gözlüğü alın
    Eğer sıklıkla açık havada spor yapıyorsanız bir çift spor güneş gözlüğüne yatırım yapmanızda yarar var. Çünkü sıradan gözlüklerin aksine bu gözlükler son derece hafif, hareket ettiğinizde kaymıyor ve bir darbeyle karşılaştıklarında kırılarak tehlikeye yol açmıyor.

    G-stringden uzak durun
    İncecik bir ip parçasının normal günlerde kullanımının bile ne kadar sağlıklı olduğu tartışılırken, onu egzersiz sırasında kullanmak pek de doğru bir yaklaşım olmasa gerek. G-string iç çamaşırları egzersiz sırasında teri emmiyor ve tahrişe neden oluyor, bakterilerin dolaşımını kolaylaştırarak sistit gibi rahatsızlıklara neden oluyor. Bir de herkesin bildiği üzere pantolondan dışarı çıkarak nahoş bir görüntüye neden olmak gibi bir alışkanlıkları var! Bunun yerine, izsiz, nefes alan ve teri emen bir iç çamaşırı kullanın.

    Ayakkabı alışverişine çıkın
    Dansa gittiğiniz ayakkabılarla aynı zamanda koşuyor, incecik tabanlı babetlerinizle uzun yürüyüşlere mi çıkıyorsunuz? Ayaklarınızı yaptığınız spora uygun bir ayakkabı ile desteklemezseniz ayak sağlığınıza zarar verir ve kalça-diz eklemlerinde problemlere yol açarsınız.

    Hanımlara şık görünme tüyoları

    Konu Saati  13:34  |  in  Yaşam  |  Devamı»

    Kadınlar, kıyafet seçimi yaparken genellikle şık görünme kaygısı içine girerler. Oysa rahatlık ve kendine güven hissi de şık görünmek kadar önemlidir. İşte size hem harika görünmenizi sağlayacak hem de performansınızı ve kendinize güveninizi artıracak öneriler…

    Teknolojik kumaşları tercih edin
    Şaşırtıcı bir gerçek ama spor salonlarında görülen en yaygın kıyafet kombinasyonu hâlâ sıradan bir penye tişört ve tayt… Oysa günümüzde kumaş teknolojisindeki yenilikler sayesinde performansı artıran, yapılan sporu kolaylaştıran birçok farklı özellikte giysi üretiliyor. Ancak beyinlerde hâlâ “sentetik” giysilere karşı bir önyargı var. Aslında bu son teknoloji ürünü kumaşlar hem daha fazla nefes alma özelliğine sahip, çok daha rahat ve spor yaparken diğer doğal kumaşların aksine şekillerini koruyabiliyorlar. Pamuklu kumaşlar ise hem teri gösteriyor hem de kurumaları zor olduğundan ıslak kalarak ciltte sürtünme sonucunda bazı rahatsızlıklara neden olabiliyorlar. Spor yaparken giyeceğiniz giysileri seçerken nefes alabilme özelliği olan sentetik ürünleri tercih edebilirsiniz.

    İç çamaşırı seçimini doğru yapın
    Sporcu sutyenleri, sıradan sutyenlerin aksine egzersiz sırasında göğüslere ekstra destek vermek ve rahat bir şekilde hareket edebilmeyi sağlamak için özel olarak dizayn ediliyor. Yanlış sutyen seçimi göğüslerde sarkmaya ve sırt ağrılarına neden olabiliyor. Öte yandan herhangi bir spor sutyeni 6 aylık düzenli bir kullanımdan sonra elastikiyetini kaybetmeye başlıyor. Ancak birçok kadın bu sutyenleri uzun yıllar boyunca kullanma yolunu seçiyor. Oysa yıkama ve kullanmanın etkisiyle özelliklerini yitiren sutyenler göğüsleri yeterince desteklemiyor. Ayrıca sutyen seçerken yapılan sporun ağırlık derecesini de göz önünde bulundurmalı. Örneğin koşu, basketbol, voleybol, binicilik gibi sporlar için yüksek korumalı sporcu sutyenleri kullanmak seçmek gerekiyor.

    Kıyafetlerinizi alırken test edin
    Spor yaparken eğilirsiniz, zıplarsınız, çömelirsiniz… O yüzden kıyafet seçiminde biraz tedbirli olmakta yarar var. Harika bir vücudunuz bile olsa spor salonlarında abartılı dekolte kıyafetler giymekten kaçının ve hareket ederken üstünüzdekilerin nasıl göründüğünü önceden test edin. Egzersize başlamadan önce soyunma odasındaki aynanın önünde birkaç esneme hareketi yaparak göbeğinizin, kalçanızın, göğüslerinizin nasıl göründüğünü kontrol edin. Böylece “Aman bir yerim açıldı mı, göründü mü?” kaygılarından uzak egzersizinizi rahatça yapabilirsiniz.

    Taytların ağ kısmına dikkat edin
    Eğer dar bir eşofman altı ya da tayt giyiyorsanız bel ile pantolon ağı arasının yeterli uzunlukta olup olmadığını kontrol edin. Çünkü taytınızı yukarı doğru gereğinden fazla çekiştirirseniz ağ kısmında istenmeyen bir görüntüye neden olabilirsiniz. Böylesine bir frikikten kaçınmak için bu tip ürünler alırken her zaman bel kısmının nerede durması gerektiğini satıcıya sorun.

    Spor güneş gözlüğü alın
    Eğer sıklıkla açık havada spor yapıyorsanız bir çift spor güneş gözlüğüne yatırım yapmanızda yarar var. Çünkü sıradan gözlüklerin aksine bu gözlükler son derece hafif, hareket ettiğinizde kaymıyor ve bir darbeyle karşılaştıklarında kırılarak tehlikeye yol açmıyor.

    G-stringden uzak durun
    İncecik bir ip parçasının normal günlerde kullanımının bile ne kadar sağlıklı olduğu tartışılırken, onu egzersiz sırasında kullanmak pek de doğru bir yaklaşım olmasa gerek. G-string iç çamaşırları egzersiz sırasında teri emmiyor ve tahrişe neden oluyor, bakterilerin dolaşımını kolaylaştırarak sistit gibi rahatsızlıklara neden oluyor. Bir de herkesin bildiği üzere pantolondan dışarı çıkarak nahoş bir görüntüye neden olmak gibi bir alışkanlıkları var! Bunun yerine, izsiz, nefes alan ve teri emen bir iç çamaşırı kullanın.

    Ayakkabı alışverişine çıkın
    Dansa gittiğiniz ayakkabılarla aynı zamanda koşuyor, incecik tabanlı babetlerinizle uzun yürüyüşlere mi çıkıyorsunuz? Ayaklarınızı yaptığınız spora uygun bir ayakkabı ile desteklemezseniz ayak sağlığınıza zarar verir ve kalça-diz eklemlerinde problemlere yol açarsınız.

    0 yorum:

    Sertleşme sorunu yaşayan hastaların tedavisi var. İlaç ve protez uygulayarak tedavi edilebiliyor.

    Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Faruk Usta, sertleşme sorunu nedeniyle cinsel yaşamları son bulan erkeklerin artık bahaneleri nin kalmadığını belirterek, 'Sertleşme sorununuz var ise mutlaka tedavi ediyoruz' dedi.

    Prof. Dr. Mustafa Faruk Usta, sertleşme sorunu yaşayan erkeklerin yüzde 86’sının bunu kimseyle konuşmadığını, yüzde 77’sinin ise tedavi için hiçbir şey yapmayıp kaderine razı olduğunu söyledi. Prof. Dr. Usta, "Günümüzde sertleşme sorunu sık rastlanan bir hastalık. 40 yaş üzeri erkeklerin yüzde 52’si belirli bir derecede sertleşme sorunu yaşamaktadır" dedi. Erkeklerin cinsel fonksiyon bozukluklarının ikiye ayrıldığını söyleyen Prof. Dr. Usta, "Yaşları 40 ile 70 yaş arasındaki erkeklerin 69.2’si erken boşalma ve sertleşme sorunu yaşamaktadır. Sertleşme sorunu yaşayan hastaların tedavisi var. İlaç ve protez uygulayarak tedavi edilen hastalar, mutlu bir şekilde yaşamlarını sürdürüyor" diye konuştu.

    3 TEDAVİ YÖNTEMİ

    Sertleşme sorununun nedeninin ortaya çıkartılmasının ardından mutlak tedavi edilebildiğini belirten Prof. Dr. Usta şunları söyledi:

    "Ağızdan alınan ilaç, penisin içine enjeksiyon tedavisi, ya da penis protezleri hastaların imdadına yetişiyor. Ağızdan alınan ilaçlarla başarı oranı yüzde 50- 70 arasında değişiyor. Enjeksiyon uygulamasında zorluklar olmasına karşın başarı oranı yüzde 50. Penis protezinde ise başarı oranı yüzde 100. Bu yöntemle hastanın cinsel organı ve yumurtalıklarına cerrahi müdahale ile protez yerleştiriliyor. Böylece hastaya mutlu bir yaşam imkanı sunuluyor."

    'PROTEZ HER YAŞA TAKILABİLİYOR'

    Penis protezinin, gerekli ve uygun durumda her yaştaki hastaya takılabildiğini kaydeden Prof. Dr. Mustafa Usta, "Genel durumu seks için uygun olan her hastaya protez ameliyatı yapılmasında sakınca yok. Hiçbir parçası dışarıdan görülmez ve tamamı vücut içindedir. 24 saat içinde işlem biter. Hasta evine döner. Ömür boyu kullanılır. Hasta orgazm olabilir. Meni boşalması olur" dedi.

    Sertleşme sorunundan korkmayın

    Konu Saati  13:33  |  in  Cinsel Sağlık  |  Devamı»

    Sertleşme sorunu yaşayan hastaların tedavisi var. İlaç ve protez uygulayarak tedavi edilebiliyor.

    Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Faruk Usta, sertleşme sorunu nedeniyle cinsel yaşamları son bulan erkeklerin artık bahaneleri nin kalmadığını belirterek, 'Sertleşme sorununuz var ise mutlaka tedavi ediyoruz' dedi.

    Prof. Dr. Mustafa Faruk Usta, sertleşme sorunu yaşayan erkeklerin yüzde 86’sının bunu kimseyle konuşmadığını, yüzde 77’sinin ise tedavi için hiçbir şey yapmayıp kaderine razı olduğunu söyledi. Prof. Dr. Usta, "Günümüzde sertleşme sorunu sık rastlanan bir hastalık. 40 yaş üzeri erkeklerin yüzde 52’si belirli bir derecede sertleşme sorunu yaşamaktadır" dedi. Erkeklerin cinsel fonksiyon bozukluklarının ikiye ayrıldığını söyleyen Prof. Dr. Usta, "Yaşları 40 ile 70 yaş arasındaki erkeklerin 69.2’si erken boşalma ve sertleşme sorunu yaşamaktadır. Sertleşme sorunu yaşayan hastaların tedavisi var. İlaç ve protez uygulayarak tedavi edilen hastalar, mutlu bir şekilde yaşamlarını sürdürüyor" diye konuştu.

    3 TEDAVİ YÖNTEMİ

    Sertleşme sorununun nedeninin ortaya çıkartılmasının ardından mutlak tedavi edilebildiğini belirten Prof. Dr. Usta şunları söyledi:

    "Ağızdan alınan ilaç, penisin içine enjeksiyon tedavisi, ya da penis protezleri hastaların imdadına yetişiyor. Ağızdan alınan ilaçlarla başarı oranı yüzde 50- 70 arasında değişiyor. Enjeksiyon uygulamasında zorluklar olmasına karşın başarı oranı yüzde 50. Penis protezinde ise başarı oranı yüzde 100. Bu yöntemle hastanın cinsel organı ve yumurtalıklarına cerrahi müdahale ile protez yerleştiriliyor. Böylece hastaya mutlu bir yaşam imkanı sunuluyor."

    'PROTEZ HER YAŞA TAKILABİLİYOR'

    Penis protezinin, gerekli ve uygun durumda her yaştaki hastaya takılabildiğini kaydeden Prof. Dr. Mustafa Usta, "Genel durumu seks için uygun olan her hastaya protez ameliyatı yapılmasında sakınca yok. Hiçbir parçası dışarıdan görülmez ve tamamı vücut içindedir. 24 saat içinde işlem biter. Hasta evine döner. Ömür boyu kullanılır. Hasta orgazm olabilir. Meni boşalması olur" dedi.

    0 yorum:

    Hyundai tablet piyasasında şansını denemeye devam etmek istiyor olmalı ki Apple'ın iPad Mini'si, Google'ın Nexus 7'si ve Amazon'un Kindle Fire serisine rakip olacak bir tableti çıkardı. 7 inç tablet kervanına Hyundai de katılmış oluyor.



    Hyundai-T7 Tablet PC




    Nexus 7'ye göre bir HDMI portunun olacak olması ve microSD kart desteğinin de bulunması T7 tableti daha cazip kılıyor.
    Ancak Android

    Hyundai'den T7 Tablet PC

    Konu Saati  03:46  |  in  Tablet PC  |  Devamı»

    Hyundai tablet piyasasında şansını denemeye devam etmek istiyor olmalı ki Apple'ın iPad Mini'si, Google'ın Nexus 7'si ve Amazon'un Kindle Fire serisine rakip olacak bir tableti çıkardı. 7 inç tablet kervanına Hyundai de katılmış oluyor.



    Hyundai-T7 Tablet PC




    Nexus 7'ye göre bir HDMI portunun olacak olması ve microSD kart desteğinin de bulunması T7 tableti daha cazip kılıyor.
    Ancak Android

    0 yorum:

    27 Ocak 2013 Pazar

    Pasta ve kekler size kendinizi iyi mi hissettiriyor? Düşünce şeklinizi değiştirdiğinizde bir daha asla bu yiyecekleri yerken iyi hissedemeyeceksiniz… Uzmanlar hayatınızı değiştirerek nasıl zayıflayacağınız hakkında birçok ipucu veriyor.

    Araştırmalara göre olumsuz düşünceler yüzde yüz yemeğe yönlendiriyor. Bu nedenle ilk olarak her mutsuz olduğunuzda yememek için kendinize dışarıdan bakın. Beliniz ya da kalçalarınız giderek kalınlaşıyor mu? Bu sizi daha da mutsuz etmiyor mu? Burada yiyerek rahatlamayı bırakmak için beyin detoksuna ihtiyacınız olacak.

    Aklınızdaki ağırlıklardan kurtulun
    Ağırlıkları değiştirmek için gerçekten yapacak birşeyiniz yok mu? Kendi kendinize olmanız gereken kilonun çok üzerinde olduğunuzu söyleyin. Araştırmalar insanın inandığı şeyi tekrarlamasının motivasyon için çok önemli olduğunu belirtiyor. Yani kilolu olmanın kaderiniz olduğunu düşünüyorsanız kesinlikle öyle olacak.

    Vücudunuzla ilgili aşağıdaki düşünceler defalarca aklınızdan geçebilir. Bunları aklınızdan çıkarın ve tam tersini düşünmeye ve en az 10 kez söylemeye başlayın.

    1. Kolayca zayıflayamam
    2. Metabolizmam yavaş
    3. Kilo vermek için çok çalışmam gerek
    4. Benim için kilo vermek imkânsız
    5. Bu benim doğal halim

    Belirtilenlerden en çok hangisi sizi anlatıyor? Unutmayın, bu tür negatif düşünceler sizi zayıflatmaz.

    Aşırı yemeyi bırakın
    İlk adımda negatif düşüncelerinizden kurtuldunuz. İkinci olarak yiyerek rahatlamanızın gerçek sebebini keşfedin. 5 dakikanızı ayırarak hayatınızda sizi en çok üzen şeyin ne olduğunu keşfedin. Ne olduğu, kaç yaşında olduğunuz hiç önemli değil sadece en çok üzüldüğünüz anları yazın.

    Şimdi size en çok kilo aldıran sebebi belirleyin. O zamanlar nasıl hissettiğinizi düşünün ve bunun gibi bir cümle ile durumu özetleyin: “Büyükannemsiz korunmasız hissettim” ya da “Ali tarafından istenmediğimi hissettim”. Bu neden yiyerek rahatlamaya başladığınızı bulmanızı sağlar.

    Yanlış alışkanlıklarınızı bırakın
    Yiyerek rahatlama alışkanlığınıza sonsuza kadar veda edebilirsiniz. Nasıl mı? Duygularınızla yüzleştiniz ve bu alışkanlıktan kurtulmak için yolun yarısına geldiniz. Olumsuz anılarınızı geride bıraktınız buna rağmen bu 5 dakikalık ödevi de yapın. Aşağıdaki cümleyi tamamlayın.

    Yeme alışkanlıklarımı kontrol edemiyorum çünkü…………………………..

    (sizi mutsuz eden sebepten başlayarak düşüncelerinizi yazabilirsiniz ya da acı veren bir anınızdan yola çıkarak duygularınızı anlatabilirsiniz.)

    Daha sonra yazdıklarınızı yüksek sesle okuyun ve ne kadar mutsuz olduğunuzu puanlayın.

    “Bu sebepten mutsuzluğum 10 üzerinden………………………….. Ancak daha önce bu şekilde hissetmiş olsam bile kendimi çok seviyorum ve olduğum gibi kabul ediyorum” diye düşünün.

    Sandy ve Amanda bunu defalarca yapmanızı öneriyor ve bunun sizi negatif düşüncelerinizden arındıracağını belirtiyor.

    İnce düşünmeye başlayın
    Şimdi artıl pozitif ve başarabileceklerinizi düşünmenizin zamanı geldi. Kendinizi çok sevin. Bedeninizin sağlıklı olması için yapmanız gerekenleri yapın. Kalorilerinize dikkat edin, düşük yağlı beslenin. Sizin formda kalmanızı sağlayacak “Mutlu, sağlıklı, aşk dolu, eğlenceli, yaratıcı, kibar, akıllı, anne, arkadaş, eş, koca, aşık, dinleyici, öğretmen..im.” gibi cümleler kurun.

    “Kendini seven, motive eden, sonuca ulaşan, gülen, sağlıklı bir yaşam süren biri olmak istiyorum” cümlesini her gün, fırsat bulduğunuz her zaman yüksek sesle söyleyin. Bu sizi forma sokarken, formda kalmanızı, motive olmanızı sağlayacak.

    Diyeti önce beyninizde yapın

    Konu Saati  13:38  |  in  Diyet zayıflama  |  Devamı»

    Pasta ve kekler size kendinizi iyi mi hissettiriyor? Düşünce şeklinizi değiştirdiğinizde bir daha asla bu yiyecekleri yerken iyi hissedemeyeceksiniz… Uzmanlar hayatınızı değiştirerek nasıl zayıflayacağınız hakkında birçok ipucu veriyor.

    Araştırmalara göre olumsuz düşünceler yüzde yüz yemeğe yönlendiriyor. Bu nedenle ilk olarak her mutsuz olduğunuzda yememek için kendinize dışarıdan bakın. Beliniz ya da kalçalarınız giderek kalınlaşıyor mu? Bu sizi daha da mutsuz etmiyor mu? Burada yiyerek rahatlamayı bırakmak için beyin detoksuna ihtiyacınız olacak.

    Aklınızdaki ağırlıklardan kurtulun
    Ağırlıkları değiştirmek için gerçekten yapacak birşeyiniz yok mu? Kendi kendinize olmanız gereken kilonun çok üzerinde olduğunuzu söyleyin. Araştırmalar insanın inandığı şeyi tekrarlamasının motivasyon için çok önemli olduğunu belirtiyor. Yani kilolu olmanın kaderiniz olduğunu düşünüyorsanız kesinlikle öyle olacak.

    Vücudunuzla ilgili aşağıdaki düşünceler defalarca aklınızdan geçebilir. Bunları aklınızdan çıkarın ve tam tersini düşünmeye ve en az 10 kez söylemeye başlayın.

    1. Kolayca zayıflayamam
    2. Metabolizmam yavaş
    3. Kilo vermek için çok çalışmam gerek
    4. Benim için kilo vermek imkânsız
    5. Bu benim doğal halim

    Belirtilenlerden en çok hangisi sizi anlatıyor? Unutmayın, bu tür negatif düşünceler sizi zayıflatmaz.

    Aşırı yemeyi bırakın
    İlk adımda negatif düşüncelerinizden kurtuldunuz. İkinci olarak yiyerek rahatlamanızın gerçek sebebini keşfedin. 5 dakikanızı ayırarak hayatınızda sizi en çok üzen şeyin ne olduğunu keşfedin. Ne olduğu, kaç yaşında olduğunuz hiç önemli değil sadece en çok üzüldüğünüz anları yazın.

    Şimdi size en çok kilo aldıran sebebi belirleyin. O zamanlar nasıl hissettiğinizi düşünün ve bunun gibi bir cümle ile durumu özetleyin: “Büyükannemsiz korunmasız hissettim” ya da “Ali tarafından istenmediğimi hissettim”. Bu neden yiyerek rahatlamaya başladığınızı bulmanızı sağlar.

    Yanlış alışkanlıklarınızı bırakın
    Yiyerek rahatlama alışkanlığınıza sonsuza kadar veda edebilirsiniz. Nasıl mı? Duygularınızla yüzleştiniz ve bu alışkanlıktan kurtulmak için yolun yarısına geldiniz. Olumsuz anılarınızı geride bıraktınız buna rağmen bu 5 dakikalık ödevi de yapın. Aşağıdaki cümleyi tamamlayın.

    Yeme alışkanlıklarımı kontrol edemiyorum çünkü…………………………..

    (sizi mutsuz eden sebepten başlayarak düşüncelerinizi yazabilirsiniz ya da acı veren bir anınızdan yola çıkarak duygularınızı anlatabilirsiniz.)

    Daha sonra yazdıklarınızı yüksek sesle okuyun ve ne kadar mutsuz olduğunuzu puanlayın.

    “Bu sebepten mutsuzluğum 10 üzerinden………………………….. Ancak daha önce bu şekilde hissetmiş olsam bile kendimi çok seviyorum ve olduğum gibi kabul ediyorum” diye düşünün.

    Sandy ve Amanda bunu defalarca yapmanızı öneriyor ve bunun sizi negatif düşüncelerinizden arındıracağını belirtiyor.

    İnce düşünmeye başlayın
    Şimdi artıl pozitif ve başarabileceklerinizi düşünmenizin zamanı geldi. Kendinizi çok sevin. Bedeninizin sağlıklı olması için yapmanız gerekenleri yapın. Kalorilerinize dikkat edin, düşük yağlı beslenin. Sizin formda kalmanızı sağlayacak “Mutlu, sağlıklı, aşk dolu, eğlenceli, yaratıcı, kibar, akıllı, anne, arkadaş, eş, koca, aşık, dinleyici, öğretmen..im.” gibi cümleler kurun.

    “Kendini seven, motive eden, sonuca ulaşan, gülen, sağlıklı bir yaşam süren biri olmak istiyorum” cümlesini her gün, fırsat bulduğunuz her zaman yüksek sesle söyleyin. Bu sizi forma sokarken, formda kalmanızı, motive olmanızı sağlayacak.

    0 yorum:

    Ailesinde şeker hastalığı olanlar, kilolu olanlar, hareketsiz yaşayanlar ve yüksek tansiyon hastalarının diyabet riski yüksek. Peki diyabetten korunmak mümkün mü?...

    Medical Park Acarkent Sağlık Söyleşileri’nin ikincisi Diyabet Haftası’nda Prof. Dr. Ziya Mocan tarafından gerçekleşti. Prof. Dr. Mocan, çağımızın hastalığı haline gelen ve ülkemizde 10 milyon kişinin mücadele ettiği diyabet hastalığının tedavisindeki yeni yöntemler ve korunma yolları hakkında Acarkentlileri bilgilendirdi. Acarkent Coliseum’da “Şeker Hastalığı ve Tedavisinde Yeni Yöntemler” başlığıyla gerçekleşen söyleşide, katılımcıların şekerleri de ölçüldü.

    Kimler Risk Grubunda?

    Prof. Dr. Mocan, “Ailesinde şeker hastalığı olanlar, vücut ağırlığı fazla olanlar, hareketsiz yaşantı sürenler, hamileliği süresince kan şekeri yükselmesi yaşayanlar ve yüksek tansiyon hastaları diyabete daha yatkın” dedi. Diyabet hastalığının belirtilerine de değinen Prof. Dr.  Mocan, “Çok susuyorsanız, çok sık idrara çıkıyorsanız, çok acıkıyorsanız, kilo kaybı yaşıyorsanız, yorgunluk çekiyorsunuz mutlaka şekerinize baktırın. Bunlar diyabet hastalığının en önemli belirtileri” diye açıkladı.

    Diyabetten Korunmak İçin 10 Öneri

    Prof. Dr. Ziya Mocan, Medical Park Acarkent Söyleşileri’nde 21. yüzyılın getirdiği yeni yaşam şekli dolayısıyla çağımızda hızla artan diyabet hastalığından korunmak için 10 öneri açıkladı:

    1) Sağlıklı ve dengeli beslenin.
    2) Düzenli spor ve egzersiz yapın.
    3) Posalı gıdalar tüketin.
    4) Fazla kilolardan kurtulun.
    5) Sigarayı bırakın.
    6) Bebekleri en az 6 ay emzirin.
    7) Düzenli uyuyun.
    8) Katı yağlardan uzak durun.
    9) Kırmızı et tüketimini azaltın, özellikle balık tüketimini artırın.
    10) Karbonhidrat alımını azaltın.

    Diyabetten Korunmak İçin 10 Tüyo

    Konu Saati  13:34  |  in  sağlık  |  Devamı»

    Ailesinde şeker hastalığı olanlar, kilolu olanlar, hareketsiz yaşayanlar ve yüksek tansiyon hastalarının diyabet riski yüksek. Peki diyabetten korunmak mümkün mü?...

    Medical Park Acarkent Sağlık Söyleşileri’nin ikincisi Diyabet Haftası’nda Prof. Dr. Ziya Mocan tarafından gerçekleşti. Prof. Dr. Mocan, çağımızın hastalığı haline gelen ve ülkemizde 10 milyon kişinin mücadele ettiği diyabet hastalığının tedavisindeki yeni yöntemler ve korunma yolları hakkında Acarkentlileri bilgilendirdi. Acarkent Coliseum’da “Şeker Hastalığı ve Tedavisinde Yeni Yöntemler” başlığıyla gerçekleşen söyleşide, katılımcıların şekerleri de ölçüldü.

    Kimler Risk Grubunda?

    Prof. Dr. Mocan, “Ailesinde şeker hastalığı olanlar, vücut ağırlığı fazla olanlar, hareketsiz yaşantı sürenler, hamileliği süresince kan şekeri yükselmesi yaşayanlar ve yüksek tansiyon hastaları diyabete daha yatkın” dedi. Diyabet hastalığının belirtilerine de değinen Prof. Dr.  Mocan, “Çok susuyorsanız, çok sık idrara çıkıyorsanız, çok acıkıyorsanız, kilo kaybı yaşıyorsanız, yorgunluk çekiyorsunuz mutlaka şekerinize baktırın. Bunlar diyabet hastalığının en önemli belirtileri” diye açıkladı.

    Diyabetten Korunmak İçin 10 Öneri

    Prof. Dr. Ziya Mocan, Medical Park Acarkent Söyleşileri’nde 21. yüzyılın getirdiği yeni yaşam şekli dolayısıyla çağımızda hızla artan diyabet hastalığından korunmak için 10 öneri açıkladı:

    1) Sağlıklı ve dengeli beslenin.
    2) Düzenli spor ve egzersiz yapın.
    3) Posalı gıdalar tüketin.
    4) Fazla kilolardan kurtulun.
    5) Sigarayı bırakın.
    6) Bebekleri en az 6 ay emzirin.
    7) Düzenli uyuyun.
    8) Katı yağlardan uzak durun.
    9) Kırmızı et tüketimini azaltın, özellikle balık tüketimini artırın.
    10) Karbonhidrat alımını azaltın.

    0 yorum:

    İlişki uzmanları erkeklerin tutumlarını 'kadınsal' bir düzeyde inceledi ve işinize çok yarayacak bir ilişki önerileri listesine çevirdi.

    Komik olun

    Kadınlar kendilerini güldüren erkeklerden hoşlanıyorsa, erkekler kendilerini güldüren kadınlara hemen aşık oluyor! Üstelik espri yapabilme yeteneği zekanın en büyük göstergesidir. Yani bir anda onun gözünde zeki ve komik kadın ünvanına kavuşmuş olursunuz.

    Bu konuda erkekler arkadaşlarından çok etkilenirler. Kalabalık bir ortamda dikkatleri üzerinize toplayıp ortamın neşe kaynağı olduğunuz anda size vurulacaktır.

    Cesur olun

    Bir erkek sizinle ilgilendiğinde kendini geri çekmeye çalışmıyor, öyle değil mi? Siz neden öyle olmaktan kaçıyorsunuz? Cesur olmak ürkütücü görünse de ilişkinin başlangıcını kolaylaştırır. Karşınızdakine kendini rahat hissettirir, böylece onu çok daha açık, yalın, samimi ve hızlı bir şekilde tanımaya başlayabilirsiniz.

    Çok 'atak' davranışlar karşınızdakini ürkütebilir. Bu yüzden öncelikle emin olmalısınız. Onun size yaklaşımını doğru analiz etmelisiniz. Emin mi, değil mi? Bazen de 'kitabına göre' oynamak ve kendinizi geri çekmeniz gerekir.

    Özgüvenli olun

    Bunu her fırsatta söylüyoruz. Hayatta istediğiniz her şeyi öncelikle kendinize inanarak başarabilirsiniz. Bazıları bunu ukalalıkla karıştırıyor. Hayır, kendinizi övmenizden bahsetmiyoruz. Bir örnekle açıklayalım: Size iltifat edildiğinde "Yok canım, abartıyorsun" gibi bir cevap vermek yerine sadece samimiyetle gülümseyin ve teşekkür edin. Bu 'evet güzel olduğumu biliyorum ve bunu senden duymak benim için çok önemli' demektir.

    Oyuncu olun

    Bu ne demektir? Onunla beraber eğlenebilmek demektir. İlkokulda sizden hoşlandığını saçınızı çekerek gösteren bir erkeğin büyüyünce çok değişeceğini zannetmeyin. Yukarıdaki üç maddeyi birleştirin ve yaratıcılığınızı gösterin. Belki hemen ona flörtöz bir cep telefonu mesajı çekmeyi deneyebilirsiniz.

    Erkeklerden kadınlara flört taktikleri

    Konu Saati  13:32  |  in  Yaşam  |  Devamı»

    İlişki uzmanları erkeklerin tutumlarını 'kadınsal' bir düzeyde inceledi ve işinize çok yarayacak bir ilişki önerileri listesine çevirdi.

    Komik olun

    Kadınlar kendilerini güldüren erkeklerden hoşlanıyorsa, erkekler kendilerini güldüren kadınlara hemen aşık oluyor! Üstelik espri yapabilme yeteneği zekanın en büyük göstergesidir. Yani bir anda onun gözünde zeki ve komik kadın ünvanına kavuşmuş olursunuz.

    Bu konuda erkekler arkadaşlarından çok etkilenirler. Kalabalık bir ortamda dikkatleri üzerinize toplayıp ortamın neşe kaynağı olduğunuz anda size vurulacaktır.

    Cesur olun

    Bir erkek sizinle ilgilendiğinde kendini geri çekmeye çalışmıyor, öyle değil mi? Siz neden öyle olmaktan kaçıyorsunuz? Cesur olmak ürkütücü görünse de ilişkinin başlangıcını kolaylaştırır. Karşınızdakine kendini rahat hissettirir, böylece onu çok daha açık, yalın, samimi ve hızlı bir şekilde tanımaya başlayabilirsiniz.

    Çok 'atak' davranışlar karşınızdakini ürkütebilir. Bu yüzden öncelikle emin olmalısınız. Onun size yaklaşımını doğru analiz etmelisiniz. Emin mi, değil mi? Bazen de 'kitabına göre' oynamak ve kendinizi geri çekmeniz gerekir.

    Özgüvenli olun

    Bunu her fırsatta söylüyoruz. Hayatta istediğiniz her şeyi öncelikle kendinize inanarak başarabilirsiniz. Bazıları bunu ukalalıkla karıştırıyor. Hayır, kendinizi övmenizden bahsetmiyoruz. Bir örnekle açıklayalım: Size iltifat edildiğinde "Yok canım, abartıyorsun" gibi bir cevap vermek yerine sadece samimiyetle gülümseyin ve teşekkür edin. Bu 'evet güzel olduğumu biliyorum ve bunu senden duymak benim için çok önemli' demektir.

    Oyuncu olun

    Bu ne demektir? Onunla beraber eğlenebilmek demektir. İlkokulda sizden hoşlandığını saçınızı çekerek gösteren bir erkeğin büyüyünce çok değişeceğini zannetmeyin. Yukarıdaki üç maddeyi birleştirin ve yaratıcılığınızı gösterin. Belki hemen ona flörtöz bir cep telefonu mesajı çekmeyi deneyebilirsiniz.

    0 yorum:

    Autodesk'in CAD (Bilgisayar Destekli Çizim) programlarındaki başarısı ve her zaman gelişiyor olması şüphesiz ki tartışılmazdır.
    Autuodesk'in en önemli ve bilinen programlarından olan Autocad ve 3DS Max ise neredeyse rakipsizdirler. Ancak bu denli başarılı programların son kullanıcı açısından en çok sorun teşkil ettiği nokta kuşkusuz o programların fiyatları oluyor.



    Bazen insan "keşke rekabet

    Autodesk 3ds Max Alternatifi: Blender

    Konu Saati  11:40  |  in  Programlar  |  Devamı»

    Autodesk'in CAD (Bilgisayar Destekli Çizim) programlarındaki başarısı ve her zaman gelişiyor olması şüphesiz ki tartışılmazdır.
    Autuodesk'in en önemli ve bilinen programlarından olan Autocad ve 3DS Max ise neredeyse rakipsizdirler. Ancak bu denli başarılı programların son kullanıcı açısından en çok sorun teşkil ettiği nokta kuşkusuz o programların fiyatları oluyor.



    Bazen insan "keşke rekabet

    0 yorum:

    26 Ocak 2013 Cumartesi

    Panik atak nedir, nasıl anlaşılır? Panik atak olduğunuzu nasıl anlarsınız...

    Panik bozukluk neden giderek daha yaygın hale geliyor? Bunun biyopsikososyal nedenleri nelerdir? Kişinin sürekli öleceği, kalp krizi geçireceği gibi korkularla yaşaması başkaları tarafından nasıl anlaşılabilir?  Aile ve yakın çevre ataklar geçiren kişiye karşı doğru davranışı nasıl geliştirebilir? Panik atakla ilgili tüm bilinmeyenleri Üsküdar Üniversitesi Feneryolu Sağlık Uygulama Araştırma Merkezi'nden Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Orhan Doğan cevapladı...

    -Panik bozukluğu nedir? Nasıl ortaya çıkar?
    Panik bozukluğu, aniden ortaya çıkan panik nöbetleri ve nöbetler dışındaki zamanda beklenti anksiyetesinin olmasıyla belirli bir bozukluktur. Panik nöbeti, aniden ortaya çıkan şiddetli anksiyete, onun fizyolojik ve bilişsel belirtilerinin yaşandığı, belirtilerin 10 dakika gibi bir sürede en üst düzeye ulaştığı ve sonra şiddetinin giderek azaldığı bir nöbettir.

    -Panik bozukluk ile panik atak arasındaki fark nedir?
    Panik bozukluğunda panik nöbeti vardır, ancak kişi bir kez panik nöbeti geçirip başka nöbet geçirmez ve beklenti anksiyetesi olmazsa, panik bozukluğu tanısı konmaz. Panik bozukluğu olan kişide işlev bozukluğu ortaya çıkar.

    -Panik bozukluğun temelinde korku nasıl bir yere sahip?
    Panik bozukluğunun temel belirtisi ani, beklenmedik ve şiddetli anksiyete duygusunun fizyolojik belirtiler de dahil şekilde yaşanmasıdır. Anksiyete görünür bir neden olmadan ortaya çıkabilirken, bazı gerçek veya hayali korkulu durumlarla karşılaşmayla da ilgili olabilir. Burada kişinin tehdit veya tehlike algısı önemlidir, gerçekten bir tehdit veya tehlike olması gerekmez. Panik bozukluğu olan kişilerde korku, anksiyetenin fizyolojik belirtilerinin yanlış yorumlanmasıyla ilgilidir. Burada stres kavramından da söz etmek uygun olur. Stres yaratan durumlarda insan kendisini bir tehdit veya tehlike altında hisseder. Strese verilen en temel yanıt "kaç veya savaş" tepkisidir. Anksiyete, korku gibi duygusal tepkiler strese karşı verilen uyuma yönelik tepkilerdir.

    -Panik hastalarında en çok yaşanan korkular nelerdir?
    Panik bozukluğunda nöbet sırasında en sık görülen korkular denetimini kaybetme, delirme/çıldırma, ölüm, kalp krizi geçireceği korkularıdır. Temel olarak kişinin beden duyumlarını algılaması ve değerlendirmesindeki bozukluk korkuya neden olur. Zamanla korkudan korkmaya kadar ilerleyebilir. Panik bozukluğu agorafobiyle birlikteyse, yalnız başına dışarıya çıkmaktan da korkabilir.

     -Panik bozukluğun bir ön evresi var mı?
    Panik bozukluğunda anksiyete aniden ortaya çıkar. Bir ön evreden söz edemeyiz, fakat nöbetler arasında beklenti anksiyetesi sürekli vardır.

    -Panik bozukluğun başlama yaşı nedir?
    Panik bozukluğu genellikle gençlik ve genç erişkinlik dönemlerinde başlar. Bu dönemlerle kastedilen yaşlar yirmili yaşların hemen öncesi ve sonrasıdır. Çocukluk ve erişkinlik dönemlerinde de başlayabilir, yaşlılık döneminde çok nadirdir.

    -Panik atakları ile panik nöbetleri aynı şey midir?
    Evet, eşanlamlı olarak ikisi de kullanılmaktadır.

    -Nöbetleri önceden fark etmek mümkün müdür?
    Genel olarak panik nöbetlerinin ne zaman, nerede geleceği belli değildir ve tanım gereği aniden başlar.

    -Yüksek kaygı ve panik arasında nasıl bir bağlantı kurulabilir?
    Anksiyete terimi Türkçede kaygı olarak da kullanılır. Bu açıdan bakarsak, yüksek kaygı ile panik birbiriyle yakından ilişkilidir. Panik duygusu aniden ortaya çıkan şiddetli düzeydeki anksiyete anlamına gelir. Panik nöbeti geçirmeyen, fakat genel olarak kaygı düzeyi yüksek olan kişilerde panik bozukluğunun ortaya çıkma olasılığı diğer kişilerden daha yüksektir. Bir başka deyişle, kaygı düzeyinin yüksek olması panik bozukluğu için bir risk etkenidir.

    -Cinsiyet farklılıkları açısından değerlendirir misiniz?
    Panik bozukluğu tüm çalışmalarda ve tüm toplumlarda kadınlarda erkeklerden daha yüksek oranda görülmektedir. Çalışmaların çoğunda kadın/erkek oranı 2 civarında bulunmuştur.

    -Panik bozukluğunda öğrenilmişlik söz konusu mudur?
    Panik bozukluğunda öğrenmenin rolü konusunda hayvan deneyleri yapılmış olmakla birlikte, insanlardaki rolü konusunda fazla bilgimiz yok. Kaygı düzeyi yüksek olan anne-babaların çocuklarında panik bozukluğunun daha yüksek oranda görüldüğü saptanmakla birlikte, bu durum daha çok genetik etkenlere bağlanmıştır.

    -Panik bozukluğu yaşayanlarda intihar eğilimleri görülüyor mu?
    Panik bozukluğu olanlarda intihar eğilimi olabilmekle birlikte, intihar girişimleri çok düşük orandadır. Bunlar önceden planlanmayan girişimlerdir.

    -Panik ataklarında yaşanan fiziksel durumlarda var değil mi? Kişide ataklar sırasında ne gibi değişiklikler gözlenir?
    Panik nöbeti sırasında duygusal belirtilere anksiyetenin fizyolojik belirtileri de eşlik eder. Bunlar çarpıntı veya nabızda artma, nefes darlığı veya hava açlığı, titreme, uyuşma, terleme, bulantı, sıcak-soğuk basması, denge bozukluğu, baygınlık hissidir. Davranışsal olarak nöbet sırasında kişi ne yapacağını bilemez, amaçsızca dolaşabilir.

    -Fizyolojik belirtileri aldık. Panik atakların psikolojik belirtilerini de alabilir miyiz?
    Tabi. Panik nöbeti sırasında kişi yoğun bir sıkıntı, denetimini yitirme korkusu, delirme/çıldırma korkusu yaşanır. Fiziksel belirtilerle ilgili endişe, kalp krizi veya inme geçireceği gibi korkular, kendini ve çevresini farklı algılama, ölüm korkusu gibi belirtiler yaşayabilir. Bu belirtilerle birlikte çaresizlik, ne yapacağını bilememe duygusu da vardır.

    -Atakların geldiği yerler kişiye göre farklılık gösteriyor mu?
    Panik nöbetlerinin ortaya çıkma yeri agorafobi olup olmamasına göre değişir. Agorafobisiz panik bozukluğunda nöbet herhangi bir yerde gelebilir. Agorafobili panik bozukluğunda ise, nöbet kişinin kolayca kaçamayacağı veya yardım alamayacağı yerlerde örneğin, aşırı kalabalık ortamlar, uçak, açık alan, kapalı alan gibi yerlerde ortaya çıkar.

    -Alkol ve maddenin panik bozuklukta yeri nedir? Başı çektiği söylenebilir mi?
    Bağımlılık yapan maddeler panik bozukluğunun başlamasından çok, panik bozukluğuyla birlikte görülme açısından önemlidir. Aşırı kafein alma panik nöbetini ortaya çıkarabilmektedir.

    -Atağı başlayan kişi neler yapmalıdır?
    Panik nöbeti sırasında kişi mantıklı olarak düşünemez. Tedaviyle kişiler ne yapabileceklerini ve yoğun anksiyeteyi denetim altına alabilmektedir. Bozukluğun yeni başladığı kişiler güvenli buldukları bir yere oturup gevşeme ve solunum egzersizi yapabilir.

    -Panik hastalarının temel karakteristik özellikleri nelerdir?
    Panik bozukluğu olanlarda nöbetler dışında en belirgin özellik beklenti anksiyetesinin olmasıdır. Bu durum onların sürekli olarak normalden biraz daha anksiyeteli ve gergin olmalarına neden olur. Bazıları yalnız olarak evden dışarıya çıkamaz, bazıları çalışmıyorlarsa veya izindeler ise, en güvenli buldukları yer olarak hastanede zaman geçirebilir.

    -Panik sorunlarında stres ne kadar önemli bir etkendir? 
    Panik bozukluğunda stres hem bozukluğu başlatıcı, hem de bozukluğu sürdürücü olarak rol oynayabilir. Bu açıdan önemli bir etkendir.

    -Kişilik ne kadar önemli burada? Panik bozukluğuna kişilik yatkınlığından bahsedilebilir mi? Hangi kişilik tiplerinde daha çok görülür?
    Panik bozukluğuna yatkınlığı gösteren özgül bir kişilik bozukluğu yoktur. Bazı kişilik özellikleri panik bozukluğu açısından önemlidir. Bunlar anksiyete duyarlılığı, davranışsal engellenme, stresle baş etme yetersizliğidir. Bu özelliklerin genetik ve yetiştirilme biçimiyle ilgisi vardır.

    -Biraz da ipuçları almak istiyorum şimdi sizden. Panik bozukluğu yaşayanlar bastırmak için ne gibi şeylere yönelirler?
    Panik nöbeti sırasında yaşanan en önemli duygulardan biri çaresizliktir. Hastalar o anda hiç bir şey yapamayacak, düşünemeyecek gibi olduklarını belirtir. Panik bozukluğunun gidişi sırasında ise, kendi kendine telkin, öğrendikleri solunum egzersizi ve bilişsel tedavi tekniklerini uygulamaya çalışırlar. Bazıları olumsuzu duygu ve yaşantılardan kurtulmak için bazı maddeler kullanmaya başlayabilir. Bazıları çaresizlik içinde teslim olmuş gibidir.

    -Başarı günümüzün temel kaygılarından birisi… Sürekli başarı beklentisini yüksek tutan bir ailenin hassas çocuğunu risk altında sayabilir miyiz?
    Çocukta genetik bir temel varsa birinci derece akrabalarında panik bozukluğunun olması, bu durum riski artırabilir. Genetik temel yoksa, herhangi bir stres etkeni kadar önemli olabilir; tek başına önemli bir risk etkeni olarak düşünmek doğru olmaz.

    -Sık duyduğumuz egzersizleri sormak istiyorum. Panik atağı yaşayanlarda nefes egzersizleri önemli bir yere sahip herhalde?
    Solunum egzersizleri herkeste hem bedensel, hem de zihinsel bir gevşeme sağlar. Panik bozukluğu olanlarda solunum egzersizleriyle birlikte, diğer gevşeme tekniklerinin uygulanması yararlıdır.

    -Seyri hakkında neler söyleyebilir siniz? Panik bozukluğunun gidişi ve sonlanması nasıldır?
    Panik bozukluğu genel olarak inişli-çıkışlı bir gidiş gösterir. Hastaların yarıya yakını tam olarak düzelirken, geriye kalanlarda kronik bir gidiş görülebilir.

     -Tedavide neler yapılıyor?
    Panik bozukluğunun tedavisinde en temel yaklaşımlar ilaç tedavisi ve bilişsel-davranışçı tedavilerdir. Bunlarla iyi sonuç alınabilmektedir. Bunların dışında özellikle anksiyetenin fizyolojik belirtilerine yönelik olarak biofeedback uygulanabilir.

    Panikteyim panikte!

    Konu Saati  10:59  |  in  Ruh Sağlığı  |  Devamı»

    Panik atak nedir, nasıl anlaşılır? Panik atak olduğunuzu nasıl anlarsınız...

    Panik bozukluk neden giderek daha yaygın hale geliyor? Bunun biyopsikososyal nedenleri nelerdir? Kişinin sürekli öleceği, kalp krizi geçireceği gibi korkularla yaşaması başkaları tarafından nasıl anlaşılabilir?  Aile ve yakın çevre ataklar geçiren kişiye karşı doğru davranışı nasıl geliştirebilir? Panik atakla ilgili tüm bilinmeyenleri Üsküdar Üniversitesi Feneryolu Sağlık Uygulama Araştırma Merkezi'nden Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Orhan Doğan cevapladı...

    -Panik bozukluğu nedir? Nasıl ortaya çıkar?
    Panik bozukluğu, aniden ortaya çıkan panik nöbetleri ve nöbetler dışındaki zamanda beklenti anksiyetesinin olmasıyla belirli bir bozukluktur. Panik nöbeti, aniden ortaya çıkan şiddetli anksiyete, onun fizyolojik ve bilişsel belirtilerinin yaşandığı, belirtilerin 10 dakika gibi bir sürede en üst düzeye ulaştığı ve sonra şiddetinin giderek azaldığı bir nöbettir.

    -Panik bozukluk ile panik atak arasındaki fark nedir?
    Panik bozukluğunda panik nöbeti vardır, ancak kişi bir kez panik nöbeti geçirip başka nöbet geçirmez ve beklenti anksiyetesi olmazsa, panik bozukluğu tanısı konmaz. Panik bozukluğu olan kişide işlev bozukluğu ortaya çıkar.

    -Panik bozukluğun temelinde korku nasıl bir yere sahip?
    Panik bozukluğunun temel belirtisi ani, beklenmedik ve şiddetli anksiyete duygusunun fizyolojik belirtiler de dahil şekilde yaşanmasıdır. Anksiyete görünür bir neden olmadan ortaya çıkabilirken, bazı gerçek veya hayali korkulu durumlarla karşılaşmayla da ilgili olabilir. Burada kişinin tehdit veya tehlike algısı önemlidir, gerçekten bir tehdit veya tehlike olması gerekmez. Panik bozukluğu olan kişilerde korku, anksiyetenin fizyolojik belirtilerinin yanlış yorumlanmasıyla ilgilidir. Burada stres kavramından da söz etmek uygun olur. Stres yaratan durumlarda insan kendisini bir tehdit veya tehlike altında hisseder. Strese verilen en temel yanıt "kaç veya savaş" tepkisidir. Anksiyete, korku gibi duygusal tepkiler strese karşı verilen uyuma yönelik tepkilerdir.

    -Panik hastalarında en çok yaşanan korkular nelerdir?
    Panik bozukluğunda nöbet sırasında en sık görülen korkular denetimini kaybetme, delirme/çıldırma, ölüm, kalp krizi geçireceği korkularıdır. Temel olarak kişinin beden duyumlarını algılaması ve değerlendirmesindeki bozukluk korkuya neden olur. Zamanla korkudan korkmaya kadar ilerleyebilir. Panik bozukluğu agorafobiyle birlikteyse, yalnız başına dışarıya çıkmaktan da korkabilir.

     -Panik bozukluğun bir ön evresi var mı?
    Panik bozukluğunda anksiyete aniden ortaya çıkar. Bir ön evreden söz edemeyiz, fakat nöbetler arasında beklenti anksiyetesi sürekli vardır.

    -Panik bozukluğun başlama yaşı nedir?
    Panik bozukluğu genellikle gençlik ve genç erişkinlik dönemlerinde başlar. Bu dönemlerle kastedilen yaşlar yirmili yaşların hemen öncesi ve sonrasıdır. Çocukluk ve erişkinlik dönemlerinde de başlayabilir, yaşlılık döneminde çok nadirdir.

    -Panik atakları ile panik nöbetleri aynı şey midir?
    Evet, eşanlamlı olarak ikisi de kullanılmaktadır.

    -Nöbetleri önceden fark etmek mümkün müdür?
    Genel olarak panik nöbetlerinin ne zaman, nerede geleceği belli değildir ve tanım gereği aniden başlar.

    -Yüksek kaygı ve panik arasında nasıl bir bağlantı kurulabilir?
    Anksiyete terimi Türkçede kaygı olarak da kullanılır. Bu açıdan bakarsak, yüksek kaygı ile panik birbiriyle yakından ilişkilidir. Panik duygusu aniden ortaya çıkan şiddetli düzeydeki anksiyete anlamına gelir. Panik nöbeti geçirmeyen, fakat genel olarak kaygı düzeyi yüksek olan kişilerde panik bozukluğunun ortaya çıkma olasılığı diğer kişilerden daha yüksektir. Bir başka deyişle, kaygı düzeyinin yüksek olması panik bozukluğu için bir risk etkenidir.

    -Cinsiyet farklılıkları açısından değerlendirir misiniz?
    Panik bozukluğu tüm çalışmalarda ve tüm toplumlarda kadınlarda erkeklerden daha yüksek oranda görülmektedir. Çalışmaların çoğunda kadın/erkek oranı 2 civarında bulunmuştur.

    -Panik bozukluğunda öğrenilmişlik söz konusu mudur?
    Panik bozukluğunda öğrenmenin rolü konusunda hayvan deneyleri yapılmış olmakla birlikte, insanlardaki rolü konusunda fazla bilgimiz yok. Kaygı düzeyi yüksek olan anne-babaların çocuklarında panik bozukluğunun daha yüksek oranda görüldüğü saptanmakla birlikte, bu durum daha çok genetik etkenlere bağlanmıştır.

    -Panik bozukluğu yaşayanlarda intihar eğilimleri görülüyor mu?
    Panik bozukluğu olanlarda intihar eğilimi olabilmekle birlikte, intihar girişimleri çok düşük orandadır. Bunlar önceden planlanmayan girişimlerdir.

    -Panik ataklarında yaşanan fiziksel durumlarda var değil mi? Kişide ataklar sırasında ne gibi değişiklikler gözlenir?
    Panik nöbeti sırasında duygusal belirtilere anksiyetenin fizyolojik belirtileri de eşlik eder. Bunlar çarpıntı veya nabızda artma, nefes darlığı veya hava açlığı, titreme, uyuşma, terleme, bulantı, sıcak-soğuk basması, denge bozukluğu, baygınlık hissidir. Davranışsal olarak nöbet sırasında kişi ne yapacağını bilemez, amaçsızca dolaşabilir.

    -Fizyolojik belirtileri aldık. Panik atakların psikolojik belirtilerini de alabilir miyiz?
    Tabi. Panik nöbeti sırasında kişi yoğun bir sıkıntı, denetimini yitirme korkusu, delirme/çıldırma korkusu yaşanır. Fiziksel belirtilerle ilgili endişe, kalp krizi veya inme geçireceği gibi korkular, kendini ve çevresini farklı algılama, ölüm korkusu gibi belirtiler yaşayabilir. Bu belirtilerle birlikte çaresizlik, ne yapacağını bilememe duygusu da vardır.

    -Atakların geldiği yerler kişiye göre farklılık gösteriyor mu?
    Panik nöbetlerinin ortaya çıkma yeri agorafobi olup olmamasına göre değişir. Agorafobisiz panik bozukluğunda nöbet herhangi bir yerde gelebilir. Agorafobili panik bozukluğunda ise, nöbet kişinin kolayca kaçamayacağı veya yardım alamayacağı yerlerde örneğin, aşırı kalabalık ortamlar, uçak, açık alan, kapalı alan gibi yerlerde ortaya çıkar.

    -Alkol ve maddenin panik bozuklukta yeri nedir? Başı çektiği söylenebilir mi?
    Bağımlılık yapan maddeler panik bozukluğunun başlamasından çok, panik bozukluğuyla birlikte görülme açısından önemlidir. Aşırı kafein alma panik nöbetini ortaya çıkarabilmektedir.

    -Atağı başlayan kişi neler yapmalıdır?
    Panik nöbeti sırasında kişi mantıklı olarak düşünemez. Tedaviyle kişiler ne yapabileceklerini ve yoğun anksiyeteyi denetim altına alabilmektedir. Bozukluğun yeni başladığı kişiler güvenli buldukları bir yere oturup gevşeme ve solunum egzersizi yapabilir.

    -Panik hastalarının temel karakteristik özellikleri nelerdir?
    Panik bozukluğu olanlarda nöbetler dışında en belirgin özellik beklenti anksiyetesinin olmasıdır. Bu durum onların sürekli olarak normalden biraz daha anksiyeteli ve gergin olmalarına neden olur. Bazıları yalnız olarak evden dışarıya çıkamaz, bazıları çalışmıyorlarsa veya izindeler ise, en güvenli buldukları yer olarak hastanede zaman geçirebilir.

    -Panik sorunlarında stres ne kadar önemli bir etkendir? 
    Panik bozukluğunda stres hem bozukluğu başlatıcı, hem de bozukluğu sürdürücü olarak rol oynayabilir. Bu açıdan önemli bir etkendir.

    -Kişilik ne kadar önemli burada? Panik bozukluğuna kişilik yatkınlığından bahsedilebilir mi? Hangi kişilik tiplerinde daha çok görülür?
    Panik bozukluğuna yatkınlığı gösteren özgül bir kişilik bozukluğu yoktur. Bazı kişilik özellikleri panik bozukluğu açısından önemlidir. Bunlar anksiyete duyarlılığı, davranışsal engellenme, stresle baş etme yetersizliğidir. Bu özelliklerin genetik ve yetiştirilme biçimiyle ilgisi vardır.

    -Biraz da ipuçları almak istiyorum şimdi sizden. Panik bozukluğu yaşayanlar bastırmak için ne gibi şeylere yönelirler?
    Panik nöbeti sırasında yaşanan en önemli duygulardan biri çaresizliktir. Hastalar o anda hiç bir şey yapamayacak, düşünemeyecek gibi olduklarını belirtir. Panik bozukluğunun gidişi sırasında ise, kendi kendine telkin, öğrendikleri solunum egzersizi ve bilişsel tedavi tekniklerini uygulamaya çalışırlar. Bazıları olumsuzu duygu ve yaşantılardan kurtulmak için bazı maddeler kullanmaya başlayabilir. Bazıları çaresizlik içinde teslim olmuş gibidir.

    -Başarı günümüzün temel kaygılarından birisi… Sürekli başarı beklentisini yüksek tutan bir ailenin hassas çocuğunu risk altında sayabilir miyiz?
    Çocukta genetik bir temel varsa birinci derece akrabalarında panik bozukluğunun olması, bu durum riski artırabilir. Genetik temel yoksa, herhangi bir stres etkeni kadar önemli olabilir; tek başına önemli bir risk etkeni olarak düşünmek doğru olmaz.

    -Sık duyduğumuz egzersizleri sormak istiyorum. Panik atağı yaşayanlarda nefes egzersizleri önemli bir yere sahip herhalde?
    Solunum egzersizleri herkeste hem bedensel, hem de zihinsel bir gevşeme sağlar. Panik bozukluğu olanlarda solunum egzersizleriyle birlikte, diğer gevşeme tekniklerinin uygulanması yararlıdır.

    -Seyri hakkında neler söyleyebilir siniz? Panik bozukluğunun gidişi ve sonlanması nasıldır?
    Panik bozukluğu genel olarak inişli-çıkışlı bir gidiş gösterir. Hastaların yarıya yakını tam olarak düzelirken, geriye kalanlarda kronik bir gidiş görülebilir.

     -Tedavide neler yapılıyor?
    Panik bozukluğunun tedavisinde en temel yaklaşımlar ilaç tedavisi ve bilişsel-davranışçı tedavilerdir. Bunlarla iyi sonuç alınabilmektedir. Bunların dışında özellikle anksiyetenin fizyolojik belirtilerine yönelik olarak biofeedback uygulanabilir.

    0 yorum:

    Kocanızın size ihanet ettiğini öğrendiniz. Elbette bu durum her kadın için bir yıkımdır. Ancak sakın hayata küsmeyin ve sadece ne yapacağınıza karar verin.

    Geç saatlere kadar uzayan toplantılar, cep telefonlarına gelen gizli saklı çağrılar, birden değişen alışkanlıklar… Tüm bunlar bir bunalımın işareti mi, yoksa ilişkinizde bir üçüncü kişi mi var? Hiç kimse kabul etmek istemese de, birçok kişi aldatan veya aldatılan olarak, ihanetin bir tarafında yer alır. Eğer aldatılan kadın tarafındaysanız, bunu hayatın gerçeklerinden biri olarak kabul etmeyi öğrenmeniz gerekiyor. Bunu kabullenmek istemezseniz, başına geldiğinde uzun süre acı çekmeye mahkûmsunuz demek.

    Son olarak derin bir nefret
    İhanete uğradığını öğrenen kadınlar genelde benzer tepkiler verir. Önce büyük bir öfke, ardından hayal kırıklığı ve son olarak derin bir nefret hisseder. Çoğu zaman diğer kadının tanıdık olması, eşinin ilişkisinin herkes tarafından biliniyor olması ya da uzun süredir devam etmesi, durumu ağırlaştıran faktörlerdir. Yaşananlar ne kadar acı olsa da, önemli olan artık karar vermeniz gerektiği gerçeğidir. Ya ilişki sürecek, ya da bitecek. Seçim hangisinden yana yapılırsa yapılsın, öncelikle sakin davranmalı ve çözüme yönelik çareler aranmalı.

    Kesinlikle baskı yapmayın
    Ayrılmak istemiyorsanız, partnerinizin ve kendinizin hatalarını gözden geçirin. İleride neyi daha iyi yapabileceğinizi konuşun. Tüm süreç boyunca sakin kalmaya çalışın. Eşinizle yakın olmaya özen gösterin. Onu hala sevdiğinizi ve ona ihtiyacınız olduğunu bilmesine izin verin. Ona baskı yapmayın. Dostu olduğunuzu ve geçmişte yaşanan güzel günlere geri dönebileceğinizi ona hissettirin.

    Kadınlar neden ayrılmaz?
    Birçok kadın eşinin ihanetine rağmen ilişkisini sürdürmeyi tercih ediyor. Özellikle maddi bağımlılık, çoğu zaman kadınların boşanmamalarının en önemli nedenleri. Bunun dışında etkili olan sebepler ise:
    - Çocukların geleceği ile ilgili kaygılar.
    - Eşinden bağımsız bir kişiliğe sahip olamama.
    - Sosyal statüyü kaybetmeme isteği.
    - Aile veya çevre baskısı.
    - Her erkek yapar düşüncesi.

    Tehdit etmek çok yanlış
    Barışmak niyetinde olan birçok kadın, öfkesine yenik düşüp, duyduğu kızgınlıkla eşini çeşitli araçlar kullanarak tehdit eder. Bunların başında çocuklar gelir. “Çocukları bir daha göremezsin” gibi tehditler size dönmek isteyen bir erkeği daha çok uzaklaştırabilir. Çocuklarınızı veya çevrenizi eşinize karşı kışkırtmayın. Bu durum hem eşinizin dönmesini zorlaştırır hem de ileride ilişkiniz düzeldikten sonra sizi rahatsız eder. Kendinizi biraz geri çekin. Kartlarınızı açık oynayın ama gizemli bir yanınızın kalmasına dikkat edin. Erkekler meraklıdır ve keşfetmeye bayılır. Geçmişe, sevginize veya çocuklara rağmen kararınız ayrılmaktan yana ise, mal paylaşımı ve varsa çocukların velayeti konusunda anlaşmaya çalışın.

    Bahaneler var, açıklama yok
    Psikiyatri uzmanlarına göre ilişkinin kötü gitmesi aldatma nedenlerinden sadece biri. Çünkü erkekler mutlu oldukları halde ihanet edebilirler.
    - Erkek hiperseksüel olabilir ve bundan dolayı sürekli eş değiştiriyordur.
    - Bağımlılık yaratan maddelerle sıkıntılarını aşmaya çalışanların yanı sıra, bunu çapkınlıkla da yapanlar var.
    - Hayatının genelinde başarısız olan kişiler, eşlerini aldatarak kendilerini bu şekilde avutmaya çalışabilir.
    - Manik hastalıklar cinsel istek üzerinde etkili olup, aktif davranışlara itebilir.
    - Başkalarına duyulan özenti ihanete neden olabilir.
    - Yaşın ilerlemesi ile birlikte andropoz döneminde aldatmaya meyil artabilir.

    İhanete uğrayınca hayata küsmek yanlış

    Konu Saati  10:56  |  in  Yaşam  |  Devamı»

    Kocanızın size ihanet ettiğini öğrendiniz. Elbette bu durum her kadın için bir yıkımdır. Ancak sakın hayata küsmeyin ve sadece ne yapacağınıza karar verin.

    Geç saatlere kadar uzayan toplantılar, cep telefonlarına gelen gizli saklı çağrılar, birden değişen alışkanlıklar… Tüm bunlar bir bunalımın işareti mi, yoksa ilişkinizde bir üçüncü kişi mi var? Hiç kimse kabul etmek istemese de, birçok kişi aldatan veya aldatılan olarak, ihanetin bir tarafında yer alır. Eğer aldatılan kadın tarafındaysanız, bunu hayatın gerçeklerinden biri olarak kabul etmeyi öğrenmeniz gerekiyor. Bunu kabullenmek istemezseniz, başına geldiğinde uzun süre acı çekmeye mahkûmsunuz demek.

    Son olarak derin bir nefret
    İhanete uğradığını öğrenen kadınlar genelde benzer tepkiler verir. Önce büyük bir öfke, ardından hayal kırıklığı ve son olarak derin bir nefret hisseder. Çoğu zaman diğer kadının tanıdık olması, eşinin ilişkisinin herkes tarafından biliniyor olması ya da uzun süredir devam etmesi, durumu ağırlaştıran faktörlerdir. Yaşananlar ne kadar acı olsa da, önemli olan artık karar vermeniz gerektiği gerçeğidir. Ya ilişki sürecek, ya da bitecek. Seçim hangisinden yana yapılırsa yapılsın, öncelikle sakin davranmalı ve çözüme yönelik çareler aranmalı.

    Kesinlikle baskı yapmayın
    Ayrılmak istemiyorsanız, partnerinizin ve kendinizin hatalarını gözden geçirin. İleride neyi daha iyi yapabileceğinizi konuşun. Tüm süreç boyunca sakin kalmaya çalışın. Eşinizle yakın olmaya özen gösterin. Onu hala sevdiğinizi ve ona ihtiyacınız olduğunu bilmesine izin verin. Ona baskı yapmayın. Dostu olduğunuzu ve geçmişte yaşanan güzel günlere geri dönebileceğinizi ona hissettirin.

    Kadınlar neden ayrılmaz?
    Birçok kadın eşinin ihanetine rağmen ilişkisini sürdürmeyi tercih ediyor. Özellikle maddi bağımlılık, çoğu zaman kadınların boşanmamalarının en önemli nedenleri. Bunun dışında etkili olan sebepler ise:
    - Çocukların geleceği ile ilgili kaygılar.
    - Eşinden bağımsız bir kişiliğe sahip olamama.
    - Sosyal statüyü kaybetmeme isteği.
    - Aile veya çevre baskısı.
    - Her erkek yapar düşüncesi.

    Tehdit etmek çok yanlış
    Barışmak niyetinde olan birçok kadın, öfkesine yenik düşüp, duyduğu kızgınlıkla eşini çeşitli araçlar kullanarak tehdit eder. Bunların başında çocuklar gelir. “Çocukları bir daha göremezsin” gibi tehditler size dönmek isteyen bir erkeği daha çok uzaklaştırabilir. Çocuklarınızı veya çevrenizi eşinize karşı kışkırtmayın. Bu durum hem eşinizin dönmesini zorlaştırır hem de ileride ilişkiniz düzeldikten sonra sizi rahatsız eder. Kendinizi biraz geri çekin. Kartlarınızı açık oynayın ama gizemli bir yanınızın kalmasına dikkat edin. Erkekler meraklıdır ve keşfetmeye bayılır. Geçmişe, sevginize veya çocuklara rağmen kararınız ayrılmaktan yana ise, mal paylaşımı ve varsa çocukların velayeti konusunda anlaşmaya çalışın.

    Bahaneler var, açıklama yok
    Psikiyatri uzmanlarına göre ilişkinin kötü gitmesi aldatma nedenlerinden sadece biri. Çünkü erkekler mutlu oldukları halde ihanet edebilirler.
    - Erkek hiperseksüel olabilir ve bundan dolayı sürekli eş değiştiriyordur.
    - Bağımlılık yaratan maddelerle sıkıntılarını aşmaya çalışanların yanı sıra, bunu çapkınlıkla da yapanlar var.
    - Hayatının genelinde başarısız olan kişiler, eşlerini aldatarak kendilerini bu şekilde avutmaya çalışabilir.
    - Manik hastalıklar cinsel istek üzerinde etkili olup, aktif davranışlara itebilir.
    - Başkalarına duyulan özenti ihanete neden olabilir.
    - Yaşın ilerlemesi ile birlikte andropoz döneminde aldatmaya meyil artabilir.

    0 yorum:

    Biz kadınlar neden bazen partnerlerimizi daha az çekici buluruz? Partnerin fiziksel görünümündeki değişiklikten mi, yoksa seksteki başarısızlıktan mı? Peki ya sağlık sorunları ya da ilişkideki sorunlar? Hangisi arzuyu azaltır?

    Dünyanın önde gelen kadın cinselliği araştırmacılarından Cindy M. Meston ve evrim psikolojisi alanının kurucularından David M. Buss, ortaklaşa kaleme aldıkları “Kadınlar Neden Seks Yapar?” adlı kitapta, araştırmalardan yola çıkarak, kadınlarda cinsel arzuyu söndüren psikolojik davranışları açıklıyorlar. İşte, o kitaptan derlediğimiz, kadınlarda cinsel isteği azaltan 8 psikolojik neden..

    Fiziksel değişim
    Çoğu kişi cinsel olarak çekici bulduğu fiziksel özellikler konusunda güçlü bir tercihe sahiptir. İlişkinin seyri sırasında partnerin fiziksel görünümü değişirse erkekler için olduğu kadar kadınlar için de cinsel çekicilik azabilir. İnsanlarda yaşlandıkça en sık görülen fiziksel değişiklik kilo almaktır. Bu durum bazen çekim düzeyini etkilemez ama partnerinin önemli oranda kilo alması birçok kadına cinsel açıdan itici gelebilir.

    Kötü hijyen
    Kötü hijyen pek çok kadın için cinsel arzuyu söndüren bir etmendir. Kişi sürekli olarak terliyse, kirliyse, kokuyorsa, tıraşsız ve hırpaniyse, sigara kokusu üstüne sinmişse ya da ağzı kokuyorsa, seks yapacak kadar yanına yaklaşmayı kim ister?

    Statü değişikliği
    Statü ve zenginlik de pek çok kadın için cinsel çekim kaynaklarıdır ve zamanla partnerin statü ya da zenginliğinin azalması durumunda kadının ona duyduğu çekim azalabilir.

    Sekste başarısızlık
    Cinsel beceriden yoksun ya da zaman içinde öğrenmeye isteksiz bir partnerle birlikte olmaz bıkkınlık yaratabilir ve seks yapma arzusunu azaltabilir. Kimi erkekler hemen işe girişip şevkle kadının klitorisini uyarmaya başlamakla en özverili aşık olunacağını sanırlar. Ama çoğu kadın için ön sevişme, asıl sevişmeden çok önce başlar.

    Rutin seks
    Uzun süreli bir ilişki yaşayan kadınların en çok yakındıkları şeylerden biri de seksin rutin, tahmin edilebilir ve daha az zevkli hale gelmesidir.

    Yaşlı partner
    İleri yaşta bir erkekle evlenme ya da uzun süreli ilişkiye girme söz konusuysa yaşlanan partnerlerinin cinsel ve diğer sağlık sorunlarına, kendileri aynı sorunlarla yüz yüze gelmeden önce uyum sağlamak zorunda kalıyorlar. Partnerin cinsel işlevlerindeki değişimler kadının seks yapma arzusunu birçok açıdan azaltabilir.

    Örneğin, partnerinde erken boşalma sorunu başlamışsa ve cinsel birleşme öncesinde ya da hemen sonrasında boşalıyorsa, kadın bu durumun yarattığı bıkkınlık yüzünden sekse olan ilgisini kaybedebilir. Aynı şekilde erkekte sertleşme ya da sert kalamama sorunu başlamışsa, kadının onunla seks yapma arzusu sönebilir.

    Çatışmalı ilişki
    Partnerle kavga etmek bazen cinsel uyarılmayı artırıp çiftin yeniden bağ kurmasına yardımcı olabilir. Ama bitmek bilmez kavga ve tartışmalar pek çok çifti zaman içinde yıpratır. Çoğu zaman nedenle sonucu birbirinden ayırmak zordur: Cinsel ilginin azalması mı bitmeyen kavgalara neden olmuştur, yoksa kavgalar mı cinsel ilginin azalmasına? Çoğunlukla ikisi de doğrudur.

    Kimi zaman kavga kendi başına seksin değil, cinsel olmayan yakınlık gereksinimindeki farklılıkların etrafında döner. Birçok kadın partneriyle seks yapmayı istemek için kendini onun yanında iyi ve ona yakın hissetmesi gerektiğini söylüyor. Yakın hissetmek için de yalnızca ön sevişmeye değil, samimi sohbetlere ya da birlikte kaliteli zaman geçirmeye gerek duyulabilir.

    Farklı cinsel yönelim
    Pek sık olmasa da kadının erkek partneriyle seks yapma arzusu farklı cinsiyetten kişileri daha çekici bulduğunu fark etmesiyle azalabilir. Ya da belki cinsel yöneliminin partnerininkiyle uyumlu olmadığını baştan beri bildiği halde, ilişki ilerleyene dek bunu bildirmek istememiş ya da bilinmesinden korkmuş olabilir.

    Kaynak: pudra

    Kadınlarda cinsel arzuyu söndüren 8 psikolojik neden

    Konu Saati  10:54  |  in  Kadın Sağlığı  |  Devamı»

    Biz kadınlar neden bazen partnerlerimizi daha az çekici buluruz? Partnerin fiziksel görünümündeki değişiklikten mi, yoksa seksteki başarısızlıktan mı? Peki ya sağlık sorunları ya da ilişkideki sorunlar? Hangisi arzuyu azaltır?

    Dünyanın önde gelen kadın cinselliği araştırmacılarından Cindy M. Meston ve evrim psikolojisi alanının kurucularından David M. Buss, ortaklaşa kaleme aldıkları “Kadınlar Neden Seks Yapar?” adlı kitapta, araştırmalardan yola çıkarak, kadınlarda cinsel arzuyu söndüren psikolojik davranışları açıklıyorlar. İşte, o kitaptan derlediğimiz, kadınlarda cinsel isteği azaltan 8 psikolojik neden..

    Fiziksel değişim
    Çoğu kişi cinsel olarak çekici bulduğu fiziksel özellikler konusunda güçlü bir tercihe sahiptir. İlişkinin seyri sırasında partnerin fiziksel görünümü değişirse erkekler için olduğu kadar kadınlar için de cinsel çekicilik azabilir. İnsanlarda yaşlandıkça en sık görülen fiziksel değişiklik kilo almaktır. Bu durum bazen çekim düzeyini etkilemez ama partnerinin önemli oranda kilo alması birçok kadına cinsel açıdan itici gelebilir.

    Kötü hijyen
    Kötü hijyen pek çok kadın için cinsel arzuyu söndüren bir etmendir. Kişi sürekli olarak terliyse, kirliyse, kokuyorsa, tıraşsız ve hırpaniyse, sigara kokusu üstüne sinmişse ya da ağzı kokuyorsa, seks yapacak kadar yanına yaklaşmayı kim ister?

    Statü değişikliği
    Statü ve zenginlik de pek çok kadın için cinsel çekim kaynaklarıdır ve zamanla partnerin statü ya da zenginliğinin azalması durumunda kadının ona duyduğu çekim azalabilir.

    Sekste başarısızlık
    Cinsel beceriden yoksun ya da zaman içinde öğrenmeye isteksiz bir partnerle birlikte olmaz bıkkınlık yaratabilir ve seks yapma arzusunu azaltabilir. Kimi erkekler hemen işe girişip şevkle kadının klitorisini uyarmaya başlamakla en özverili aşık olunacağını sanırlar. Ama çoğu kadın için ön sevişme, asıl sevişmeden çok önce başlar.

    Rutin seks
    Uzun süreli bir ilişki yaşayan kadınların en çok yakındıkları şeylerden biri de seksin rutin, tahmin edilebilir ve daha az zevkli hale gelmesidir.

    Yaşlı partner
    İleri yaşta bir erkekle evlenme ya da uzun süreli ilişkiye girme söz konusuysa yaşlanan partnerlerinin cinsel ve diğer sağlık sorunlarına, kendileri aynı sorunlarla yüz yüze gelmeden önce uyum sağlamak zorunda kalıyorlar. Partnerin cinsel işlevlerindeki değişimler kadının seks yapma arzusunu birçok açıdan azaltabilir.

    Örneğin, partnerinde erken boşalma sorunu başlamışsa ve cinsel birleşme öncesinde ya da hemen sonrasında boşalıyorsa, kadın bu durumun yarattığı bıkkınlık yüzünden sekse olan ilgisini kaybedebilir. Aynı şekilde erkekte sertleşme ya da sert kalamama sorunu başlamışsa, kadının onunla seks yapma arzusu sönebilir.

    Çatışmalı ilişki
    Partnerle kavga etmek bazen cinsel uyarılmayı artırıp çiftin yeniden bağ kurmasına yardımcı olabilir. Ama bitmek bilmez kavga ve tartışmalar pek çok çifti zaman içinde yıpratır. Çoğu zaman nedenle sonucu birbirinden ayırmak zordur: Cinsel ilginin azalması mı bitmeyen kavgalara neden olmuştur, yoksa kavgalar mı cinsel ilginin azalmasına? Çoğunlukla ikisi de doğrudur.

    Kimi zaman kavga kendi başına seksin değil, cinsel olmayan yakınlık gereksinimindeki farklılıkların etrafında döner. Birçok kadın partneriyle seks yapmayı istemek için kendini onun yanında iyi ve ona yakın hissetmesi gerektiğini söylüyor. Yakın hissetmek için de yalnızca ön sevişmeye değil, samimi sohbetlere ya da birlikte kaliteli zaman geçirmeye gerek duyulabilir.

    Farklı cinsel yönelim
    Pek sık olmasa da kadının erkek partneriyle seks yapma arzusu farklı cinsiyetten kişileri daha çekici bulduğunu fark etmesiyle azalabilir. Ya da belki cinsel yöneliminin partnerininkiyle uyumlu olmadığını baştan beri bildiği halde, ilişki ilerleyene dek bunu bildirmek istememiş ya da bilinmesinden korkmuş olabilir.

    Kaynak: pudra

    0 yorum:

    25 Ocak 2013 Cuma

    Bazıları açıkça istediklerini söyler, bazılarının istekleri gizlidir! Erkeklerin içlerinden geçenleri araştırdık.

    Erkekler kendi kendini tahrik edebilen kadın ister

    Bunun bir aktivite ya da zorunluluk olması gerekmiyor. Ateşli ve arzulu bir kadın bir erkeği anında canlandırabilir! Seks kimliğini tanıyan, kendi arzularının farkında olan ve orgazmı yaşamaya kararlı bir kadın bir erkeğin hayalidir.

    Erkek seksin eğlenceli olmasını ister

    Cosmopolitan dergisinin yaptığı bir araştırmada bir erkeği en çok tahrik eden şeylerin başında seks sırasında gülen bir kadın olduğunu biliyor muydunuz? Seksi hayatın bir parçası olarak kabul ederek yatak dünyasını eğlenceli hale getirmek gerekiyor. Oyunlar oynayın, birbirinize dokunurken şakalar yapın. Ona komik ve seksi mesajlar çekin.

    Erkek yardım ister

    Ona ne istediğinizi anlatın. Bunu yaparken de ateşli olun. 'Beni böyle öpmene bayılıyorum' gibi ipuçları verin. Bazen de onu siz yönlendirin. Seks çift taraflı bir aşk oyunudur. Onun zevki kadar sizinki de önemlidir. Bunu ona da hissettirin.

    Erkek izlemek ister

    Ondan kaçmayın. En seksi özellik özgüvenli olmaktır. Vücudunuzu yatakta gizlemeyin. Sizi seyredebilmesi için imkan tanıyın. Örneğin iç çamaşırlarınızla mutfağa gidin, sonra yatağa, onun yanına gelin. Örtülere değil, ona sarılın.

    Erkek hareketli kadın ister

    Erkekler genelde baskın taraf olmak istese de , yatakta 'işi' kendilerine bırakmayan kadınlara da bayılırlar. Arzulu tavırlarınız ve onu yönlendirmenizden büyük zevk alabilirler. Öneriler sunun, onu bir yatak oyunu hazırlayarak şaşırtın. Hatta eşiniz için striptiz ya da kucak dansı yapmaktan çekinmeyin. Seks hayatınızı böyle renklendirebilirsiniz.

    Erkek 'Bu da neydi?' demek ister

    Bir önceki maddeyi hatırlayın. Erkeği şaşırtan bir cinsel deneyim asla unutulmayacaklar arasına girer. Örneğin tam sizi istediği anda ondan kaçabilirsiniz, beklemediği bir anda bu kez siz ona gidebilirsiniz. Ya da öpmek yerine vücudunu dudak ve dilinizin ucuyla gezebilir, artık ikiniz de sabırsızlanmaya başlayınca ilk hamleyi siz yapabilirsiniz. Partnerinizi siz tanıyorsunuz, yaratıcı olun!

    Erkek aynı anda birkaç şey ister

    Bir pozisyon denemekten vazgeçin. Yeniliklere açık olun ve sınırlarınızı keşfedin. Romantizm ve erotizmi birleştirin. Hem fiziksel, hem d eruhsal bir doygunluk için bu çok önemlidir. Sevişirken kulağına bir şeyler fısıldayın. Aynı anda da onu ne kadar istediğinizi gösteren bir hamlede bulunun.

    Erkek sıkıntı değil, seks ister

    İlişki Uzmanı Joel Block, "Bir erkeği sıkıntılı bir zamanında seksle kendine getiren kadın gibisi yoktur", diyor. Elbette sizinle konuşmak ya da yalnız kalmak isteyeceği durumlar olabilir. Ama ona yeniden enerji veren ve özgüvenini tazeleyen bir kadın dokuşu da bazen çok etkili olabilir. Bunun için cinsel birleşmeye bile gerek yok! Sevdiği tarzda bir gecelikle karşısına çıkıp uyurken ona sarılmanız bile yeterli olacaktır.

    Erkek sahiplenmek ister

    Bu erkeklerin çocukluklarından gelen ve asla değişmeyen bir özelliktir. Erkek beğendiği her şeyi sahiplenmek ve 'benim' demek ister. Ona 'onun' olduğunuzu hissettirin. İlginizle, sözlerinizle bunu hissettirebilirsiniz. Arada bir kıskançlık oyunları oynamak zararlı değildir, fakat sınırı bilmek gerekiyor.

    Bazen erkek hiçbir şey yapmak istemez

    Bu gerçek bir erkek fantazisidir. Daha önce bahsettiğimiz gibi egemen olmak isteyen erkekler konu seks olduğunda 'bazen' tembelliği tercih edebiliyor. Sadece uzandığı yerden onun için deli olan güzel bir kadını izlemek ve o zevki sadece kadının hamleleriyle yaşamayı her erkek ister. Enerjinizi topladığınız bir gün denemeye ne dersiniz?

    Her erkeğin istediği gizli 10'lu

    Konu Saati  10:59  |  in  Erkek Sağlığı  |  Devamı»

    Bazıları açıkça istediklerini söyler, bazılarının istekleri gizlidir! Erkeklerin içlerinden geçenleri araştırdık.

    Erkekler kendi kendini tahrik edebilen kadın ister

    Bunun bir aktivite ya da zorunluluk olması gerekmiyor. Ateşli ve arzulu bir kadın bir erkeği anında canlandırabilir! Seks kimliğini tanıyan, kendi arzularının farkında olan ve orgazmı yaşamaya kararlı bir kadın bir erkeğin hayalidir.

    Erkek seksin eğlenceli olmasını ister

    Cosmopolitan dergisinin yaptığı bir araştırmada bir erkeği en çok tahrik eden şeylerin başında seks sırasında gülen bir kadın olduğunu biliyor muydunuz? Seksi hayatın bir parçası olarak kabul ederek yatak dünyasını eğlenceli hale getirmek gerekiyor. Oyunlar oynayın, birbirinize dokunurken şakalar yapın. Ona komik ve seksi mesajlar çekin.

    Erkek yardım ister

    Ona ne istediğinizi anlatın. Bunu yaparken de ateşli olun. 'Beni böyle öpmene bayılıyorum' gibi ipuçları verin. Bazen de onu siz yönlendirin. Seks çift taraflı bir aşk oyunudur. Onun zevki kadar sizinki de önemlidir. Bunu ona da hissettirin.

    Erkek izlemek ister

    Ondan kaçmayın. En seksi özellik özgüvenli olmaktır. Vücudunuzu yatakta gizlemeyin. Sizi seyredebilmesi için imkan tanıyın. Örneğin iç çamaşırlarınızla mutfağa gidin, sonra yatağa, onun yanına gelin. Örtülere değil, ona sarılın.

    Erkek hareketli kadın ister

    Erkekler genelde baskın taraf olmak istese de , yatakta 'işi' kendilerine bırakmayan kadınlara da bayılırlar. Arzulu tavırlarınız ve onu yönlendirmenizden büyük zevk alabilirler. Öneriler sunun, onu bir yatak oyunu hazırlayarak şaşırtın. Hatta eşiniz için striptiz ya da kucak dansı yapmaktan çekinmeyin. Seks hayatınızı böyle renklendirebilirsiniz.

    Erkek 'Bu da neydi?' demek ister

    Bir önceki maddeyi hatırlayın. Erkeği şaşırtan bir cinsel deneyim asla unutulmayacaklar arasına girer. Örneğin tam sizi istediği anda ondan kaçabilirsiniz, beklemediği bir anda bu kez siz ona gidebilirsiniz. Ya da öpmek yerine vücudunu dudak ve dilinizin ucuyla gezebilir, artık ikiniz de sabırsızlanmaya başlayınca ilk hamleyi siz yapabilirsiniz. Partnerinizi siz tanıyorsunuz, yaratıcı olun!

    Erkek aynı anda birkaç şey ister

    Bir pozisyon denemekten vazgeçin. Yeniliklere açık olun ve sınırlarınızı keşfedin. Romantizm ve erotizmi birleştirin. Hem fiziksel, hem d eruhsal bir doygunluk için bu çok önemlidir. Sevişirken kulağına bir şeyler fısıldayın. Aynı anda da onu ne kadar istediğinizi gösteren bir hamlede bulunun.

    Erkek sıkıntı değil, seks ister

    İlişki Uzmanı Joel Block, "Bir erkeği sıkıntılı bir zamanında seksle kendine getiren kadın gibisi yoktur", diyor. Elbette sizinle konuşmak ya da yalnız kalmak isteyeceği durumlar olabilir. Ama ona yeniden enerji veren ve özgüvenini tazeleyen bir kadın dokuşu da bazen çok etkili olabilir. Bunun için cinsel birleşmeye bile gerek yok! Sevdiği tarzda bir gecelikle karşısına çıkıp uyurken ona sarılmanız bile yeterli olacaktır.

    Erkek sahiplenmek ister

    Bu erkeklerin çocukluklarından gelen ve asla değişmeyen bir özelliktir. Erkek beğendiği her şeyi sahiplenmek ve 'benim' demek ister. Ona 'onun' olduğunuzu hissettirin. İlginizle, sözlerinizle bunu hissettirebilirsiniz. Arada bir kıskançlık oyunları oynamak zararlı değildir, fakat sınırı bilmek gerekiyor.

    Bazen erkek hiçbir şey yapmak istemez

    Bu gerçek bir erkek fantazisidir. Daha önce bahsettiğimiz gibi egemen olmak isteyen erkekler konu seks olduğunda 'bazen' tembelliği tercih edebiliyor. Sadece uzandığı yerden onun için deli olan güzel bir kadını izlemek ve o zevki sadece kadının hamleleriyle yaşamayı her erkek ister. Enerjinizi topladığınız bir gün denemeye ne dersiniz?

    0 yorum:

    Ergenlik sivilceleri, kız ve erkeklerde buluğ çağında hormon dengesinin bozulduğu yıllarda görülür. 

    Yine bu yaşlarda ve ileriki yaşlarda, bağırsak bozukluğuna, karaciğer sorununa, cinsel hormon bozukluğuna ve buna benzer birçok sebebe bağlı olarak sivilceler oluşur.

    Ergenlik sivilcelerinin oluşumunda, beslenme alışkanlıklarının da etkisi vardır. Bol sebze ve meyve tüketen kimselerde sivilce görülmez. Görülse bile derin izler bırakmaz.

    Ergenlik sivilceleri buluğ çağına girince 1-2 yıl içinde geçse de bazı kimselerde 30 yaşa kadar geçmez. Sivilceler genellikle toplu iğne başı gibi veya nohut büyüklüğüne kadar olabilir. Kaşıntı yapabilir, kızarık ve ağrılı olabilir.

    Ergenlik sivilceleri daha çok alın, boyun, çene ve zaman zaman sırt bölgesinde görülür. Bu gibi durumlarda bol sebze ve meyve tüketilmelidir.

    Ergenlik sivilceleri için alınabilecek önlemler şunlar:

    - Protein ihtiyacı yumurta, süt ve süt ürünleri ile karşılanmalı, et ve hayvani gıdalar az tüketilmelidir.

    - Soğan, şalgam, tere, sarımsak bolca tüketilmeli.

    - Taze üzümün, mevsimine göre kürü yapılmalı. Sabahları beyaz üzüm suyu içilmeli. (İki bardak)

    - Kabızlık da sivilceye neden olabilir.

    - Cilt her zaman temiz tutulmalıdır.

    - Karaciğer rahatsızlığı varsa hemen bir uzman doktora görünmeli ve bu rahatsızlık tedavi edilmeli.

    - Sabahları kahvaltıdan önce 1 bardak sıcak suya 1 tatlı kaşığı menekşe yaprağı konulup 10-15 dakika demlenip içilmeli. Akşamları da 1 bardak suya 3 tatlı kaşığı kuşdili koyup 10 dakika demlenip içilmelidir. Bu iki çay kanı temizler ve karaciğeri çalıştırır.

    Doğal yollarla ergenlik sivilcesi tedavisi

    Konu Saati  10:55  |  in  güzellik  |  Devamı»

    Ergenlik sivilceleri, kız ve erkeklerde buluğ çağında hormon dengesinin bozulduğu yıllarda görülür. 

    Yine bu yaşlarda ve ileriki yaşlarda, bağırsak bozukluğuna, karaciğer sorununa, cinsel hormon bozukluğuna ve buna benzer birçok sebebe bağlı olarak sivilceler oluşur.

    Ergenlik sivilcelerinin oluşumunda, beslenme alışkanlıklarının da etkisi vardır. Bol sebze ve meyve tüketen kimselerde sivilce görülmez. Görülse bile derin izler bırakmaz.

    Ergenlik sivilceleri buluğ çağına girince 1-2 yıl içinde geçse de bazı kimselerde 30 yaşa kadar geçmez. Sivilceler genellikle toplu iğne başı gibi veya nohut büyüklüğüne kadar olabilir. Kaşıntı yapabilir, kızarık ve ağrılı olabilir.

    Ergenlik sivilceleri daha çok alın, boyun, çene ve zaman zaman sırt bölgesinde görülür. Bu gibi durumlarda bol sebze ve meyve tüketilmelidir.

    Ergenlik sivilceleri için alınabilecek önlemler şunlar:

    - Protein ihtiyacı yumurta, süt ve süt ürünleri ile karşılanmalı, et ve hayvani gıdalar az tüketilmelidir.

    - Soğan, şalgam, tere, sarımsak bolca tüketilmeli.

    - Taze üzümün, mevsimine göre kürü yapılmalı. Sabahları beyaz üzüm suyu içilmeli. (İki bardak)

    - Kabızlık da sivilceye neden olabilir.

    - Cilt her zaman temiz tutulmalıdır.

    - Karaciğer rahatsızlığı varsa hemen bir uzman doktora görünmeli ve bu rahatsızlık tedavi edilmeli.

    - Sabahları kahvaltıdan önce 1 bardak sıcak suya 1 tatlı kaşığı menekşe yaprağı konulup 10-15 dakika demlenip içilmeli. Akşamları da 1 bardak suya 3 tatlı kaşığı kuşdili koyup 10 dakika demlenip içilmelidir. Bu iki çay kanı temizler ve karaciğeri çalıştırır.

    0 yorum:

    Tamirci çağırmak gerer insanı. Çünkü tamirciler, çocukken evde bozulan her elektronik alet karşısında “sen mi oynadın len bununla?” diye kükreyen baba edasıyla insana kendini suçlu hissettirirler!.. 

    “Nasıl bozdunuz bunu?.. Zıttırı vıttırısıyla oynamışsınız bunun!.. Uhuu uuu, komple değişmesi lazım!.. Motorunu yakmışsınız! masraftan kaçarsanız böyle olur...” Klozetin başına çökmüş, suratınıza “Nassıl becerdiniz bunu beah?!” diyen gözlerle bakan tesisatçıya “çocuklar ne attıysa artık, yaramazlar... keh, keh, o kadar da porçöz attık, kusura bakmayın...” demek ömürden ömür götürür... Zaten genelde de, ‘yahu iki vida sıkamayacak mıyım, yaparım ben onu, ne gerek var bir sürü para vermeye şimdi’ zihniyeti hakimdir.

    Kendi işini ‘kendi’ halletmeyi seven Türk insanının pratik zekâsı ve ‘ver oradan iki tornavida bir pense, portakal sandığından bilgisayar yapayım!’ özgüveni kendi tamir tekniklerini geliştirmesine yol açmıştır... İlk akla gelen tamir tekniği, üflemektir. Çok eskilerden gelen bir huydur. Tokatlamadan bir önceki evredir. Kaynağı okuyup üflemek midir bilinmez ama işe yaramaktadır. Aletin parçaları sökülür... üflenir... takılır...

    Tüm parçaları söküp tekrar takmak bilgisayar, çamaşır makinesi, elektrikli süpürge her alette işe yarar. Muhakkak parça artar, onlar da etrafa saçılır, bakıp bakıp ‘onlarsız da çalıştırabildim’ diye sevinilir, hava atılır.

    Yirmi birici yüzyılda dahi popülerliğini yitirmeyen diğer bir tamir yöntemi; temassızlığı aleti tokatlayarak gidermektir. Karıncalı gösteren televizyonun tokatlanmasıyla başlamıştır. Alet edevatın aklı başına gelir, toparlanır düzelir. Yeşilçam filmlerinde de ilişkiyi tamir etmede kullanılan yöntemdir. “Seviyorum huleyn seni! Şrakkk!”

    Kapatıp açmak. Elimizdeki en iyi tamir yöntemlerinden bir tanesidir kapatıp açmak, ya da bir süre kendi haline bırakmak ve daha sonra tekrar denemek...

    Çalışmayan uzaktan kumandayı önce hafiften silkelemek, olmadıysa dize tıklatmak, olmuyorsa, pil ve pil yuvası kurcalamak, hâlâ olmadıysa diğer elin desteği ile şiddetli vuruşlarla kumanda dağılana kadar uğraşmak.

    Anahtar dürtmek. Her derde devadır anahtar. Parça sıkışmış; anahtar, televizyonun düğmesi bozulmuş; anahtar, bankamatik kartı yuttu; aha sana anahtar...

    Televizyona çatal, kaşık, bıçakla anten yapmak. Arabanın kopan motor kayışını kadın çorabıyla bağlamak... Laçkalaşmış pil kapağını, paket lastiğiyle tutturmak. Topallayan eşyanın ayakları altına gazete kağıdı sıkıştırmak. Ve... Ağızda sigara ile tüpün havasını almak. Bambaşka olmak, pırıl pırıl kalmak!..

    * Halime Gürbüz 

    © Copyright, Sağlık TV özel haberidir, izinsiz kullanılamaz.

    Ben hallederim...

    Konu Saati  10:55  |  in  Yaşam  |  Devamı»

    Tamirci çağırmak gerer insanı. Çünkü tamirciler, çocukken evde bozulan her elektronik alet karşısında “sen mi oynadın len bununla?” diye kükreyen baba edasıyla insana kendini suçlu hissettirirler!.. 

    “Nasıl bozdunuz bunu?.. Zıttırı vıttırısıyla oynamışsınız bunun!.. Uhuu uuu, komple değişmesi lazım!.. Motorunu yakmışsınız! masraftan kaçarsanız böyle olur...” Klozetin başına çökmüş, suratınıza “Nassıl becerdiniz bunu beah?!” diyen gözlerle bakan tesisatçıya “çocuklar ne attıysa artık, yaramazlar... keh, keh, o kadar da porçöz attık, kusura bakmayın...” demek ömürden ömür götürür... Zaten genelde de, ‘yahu iki vida sıkamayacak mıyım, yaparım ben onu, ne gerek var bir sürü para vermeye şimdi’ zihniyeti hakimdir.

    Kendi işini ‘kendi’ halletmeyi seven Türk insanının pratik zekâsı ve ‘ver oradan iki tornavida bir pense, portakal sandığından bilgisayar yapayım!’ özgüveni kendi tamir tekniklerini geliştirmesine yol açmıştır... İlk akla gelen tamir tekniği, üflemektir. Çok eskilerden gelen bir huydur. Tokatlamadan bir önceki evredir. Kaynağı okuyup üflemek midir bilinmez ama işe yaramaktadır. Aletin parçaları sökülür... üflenir... takılır...

    Tüm parçaları söküp tekrar takmak bilgisayar, çamaşır makinesi, elektrikli süpürge her alette işe yarar. Muhakkak parça artar, onlar da etrafa saçılır, bakıp bakıp ‘onlarsız da çalıştırabildim’ diye sevinilir, hava atılır.

    Yirmi birici yüzyılda dahi popülerliğini yitirmeyen diğer bir tamir yöntemi; temassızlığı aleti tokatlayarak gidermektir. Karıncalı gösteren televizyonun tokatlanmasıyla başlamıştır. Alet edevatın aklı başına gelir, toparlanır düzelir. Yeşilçam filmlerinde de ilişkiyi tamir etmede kullanılan yöntemdir. “Seviyorum huleyn seni! Şrakkk!”

    Kapatıp açmak. Elimizdeki en iyi tamir yöntemlerinden bir tanesidir kapatıp açmak, ya da bir süre kendi haline bırakmak ve daha sonra tekrar denemek...

    Çalışmayan uzaktan kumandayı önce hafiften silkelemek, olmadıysa dize tıklatmak, olmuyorsa, pil ve pil yuvası kurcalamak, hâlâ olmadıysa diğer elin desteği ile şiddetli vuruşlarla kumanda dağılana kadar uğraşmak.

    Anahtar dürtmek. Her derde devadır anahtar. Parça sıkışmış; anahtar, televizyonun düğmesi bozulmuş; anahtar, bankamatik kartı yuttu; aha sana anahtar...

    Televizyona çatal, kaşık, bıçakla anten yapmak. Arabanın kopan motor kayışını kadın çorabıyla bağlamak... Laçkalaşmış pil kapağını, paket lastiğiyle tutturmak. Topallayan eşyanın ayakları altına gazete kağıdı sıkıştırmak. Ve... Ağızda sigara ile tüpün havasını almak. Bambaşka olmak, pırıl pırıl kalmak!..

    * Halime Gürbüz 

    © Copyright, Sağlık TV özel haberidir, izinsiz kullanılamaz.

    0 yorum:

    Etiketler

    Hakkımızda-Gizlilik-İletişim
    Copyright © 2013 Develi Kayseri. by Her Telden
    By Seven Blogcu.
    back to top