• Haberi Oku..

    Kaju aslında meyvesinin sapıdır...

  • Haberi Oku..

    Ananas aslında meyve değildir.

  • Makale

    Çekilen fotolar

  • Makale

    Yıldız sayısı..

  • 7 Mart 2017 Salı



    Erciyes Kayak Merkezi, Kayseri şehir merkezine 25 km mesafede, 3916 m yüksekliğindeki Erciyes Dağı'nda kurulu kayak tesisidir. Kayak tesislerinin yüksekliği 2150-3400 m'dir. Pistlerin eğimleri %10 ile %50 arasında değişmektedir.

    Erciyes Kayak Merkezinde Bir Pazar

    Konu Saati  12:16  |  in  Erciyes  |  Devamı»



    Erciyes Kayak Merkezi, Kayseri şehir merkezine 25 km mesafede, 3916 m yüksekliğindeki Erciyes Dağı'nda kurulu kayak tesisidir. Kayak tesislerinin yüksekliği 2150-3400 m'dir. Pistlerin eğimleri %10 ile %50 arasında değişmektedir.

    24 Şubat 2017 Cuma

    CIVIKLININ TARİHÇESİ

    İlçemizde fırıncılık mesleğinin tarihçesi, Hititlere kadar dayanmaktadır. Şöyle ki; ilçemiz, Kızık Köyü yakınlarında olan Ahmet Pınarı mevkiinde, Hititlere ait olduğu bilinen fırın yeri ve kül dökmek için yapılmış özel bölmelerin olduğu yer bundan yaklaşık 25 yıl öncesine kadar mevcut iken Kızık köyüne içme suyu getirme çalışmaları esnasında tamamen kaybolmuştur.

    (İlçemiz, Kızık köyüne ait Karakuyu yaylasına ait Deliklitaş mevkiinde halen eski değirmen taşı mevcuttur. Bu taş yine aynı bölgeye yakın olan Ahmet Pınarındaki fırına yakındır)

    Yine Roma Dönemi zamanında ilçemizde kurulmuş olan GEREME şehrinde de fırın yerleri ve kalıntıları mevcut iken, çeşitli doğal afet bilinçsizce define avcıları tarafından yapılan kazılar esnasında mevcut olan fırın ve fırın yerleri de kaybolmuştur.

    CIVIKLI adı ise tüm parça etin çift bıçak altında kıyılarak kıyma yapılması sonucu etin yağının da çift bıçak darbeleri ile erimesi sonucu cıvıdığından CIVIKLI adını almıştır.  


    MEŞHUR DEVELİ CIVIKLISI FERMANI

    "Cıvıklı yapılacak et bir gün evvelden alına terbiye edile. Koyunun bel ve kaburga etlerinin sinirleri alındıktan sonra çift bıçak ile elde doğranıla, bir günlük beklemeye bırakıla. Bir gün sonra hazır et içine ince kıyılmış soğan katıla. Şayet arzı edilirse domates ve biberde ince ince doğranıp cıvıklı eti ile karıştırılıp harman edile. 15-20 dakika bekletile ve hamur üzerine serilmeye hazır edile.

    Cıvıklı hamuru: Buğday unundan hazırlanan mayalı hamur yaklaşık 200 gram olarak kesilip pasalarda 15-20 dakika bekletile. Ustalık mahareti ile ince bir şekilde açılan hamur, üzerine bekletilen cıvıklı serile, fırına atıla.

    Cıvıklı fırını: 2x2 m. ebadında, 1 m. yüksekliğinde üzeri çamur ile örülen kasnak içine 100 batman çekilmiş kaya tuzu ufalanmış cam parçaları ince Kızılırmak kumu (ısı muhafazası için) konula. Tuz üzerine Erciyes dağındaki kartın tepesinde bulunan ateşe dayanıklı ot taşlarından 30x50x20 ebadında tıraşlanmış taşlar konula.

    Fırının yan duvarları ve kubbesi ateş tuğlası ile örüle, kubbe üzerine yine ısı muhafazası için 50 batman çekilmiş kaya tuzu ufalanmış cam parçaları ince Kızılırmak kumu konularak üzeri kapatıla.

    Fırında yakacak olarak isi olmayan odun cinsinden meşe ve kızılçam yakıla. Fırın ateşi cıvıklı pişirileceği zaman fazla harlı olmaya. Cıvıklının pişmesi: 5 dakikada pişen cıvıklı fırın çıkışında önceden ince doğranmış maydanozlar atılarak tabaklara servis yapıla.Cıvıklı yanında içecek olarak Erciyes dağından gelen soğuk aksu veya ayran üzerine tatlı olarak tel kadayıfı yenile?

    Yiyenlere afiyet ola, şifa bula,
    Yiyemeyenlere nasip ola,
    Cıvıklısı ile Develi nam bula,
    Bizlere bu güzel nimeti veren Allah'a Hamd ola?

    İş bu ferman meşhur Develi Cıvıklısı için çıkarıla?"

    Develi Cıvıklısı

    Konu Saati  11:24  |  in  Develi  |  Devamı»

    CIVIKLININ TARİHÇESİ

    İlçemizde fırıncılık mesleğinin tarihçesi, Hititlere kadar dayanmaktadır. Şöyle ki; ilçemiz, Kızık Köyü yakınlarında olan Ahmet Pınarı mevkiinde, Hititlere ait olduğu bilinen fırın yeri ve kül dökmek için yapılmış özel bölmelerin olduğu yer bundan yaklaşık 25 yıl öncesine kadar mevcut iken Kızık köyüne içme suyu getirme çalışmaları esnasında tamamen kaybolmuştur.

    (İlçemiz, Kızık köyüne ait Karakuyu yaylasına ait Deliklitaş mevkiinde halen eski değirmen taşı mevcuttur. Bu taş yine aynı bölgeye yakın olan Ahmet Pınarındaki fırına yakındır)

    Yine Roma Dönemi zamanında ilçemizde kurulmuş olan GEREME şehrinde de fırın yerleri ve kalıntıları mevcut iken, çeşitli doğal afet bilinçsizce define avcıları tarafından yapılan kazılar esnasında mevcut olan fırın ve fırın yerleri de kaybolmuştur.

    CIVIKLI adı ise tüm parça etin çift bıçak altında kıyılarak kıyma yapılması sonucu etin yağının da çift bıçak darbeleri ile erimesi sonucu cıvıdığından CIVIKLI adını almıştır.  


    MEŞHUR DEVELİ CIVIKLISI FERMANI

    "Cıvıklı yapılacak et bir gün evvelden alına terbiye edile. Koyunun bel ve kaburga etlerinin sinirleri alındıktan sonra çift bıçak ile elde doğranıla, bir günlük beklemeye bırakıla. Bir gün sonra hazır et içine ince kıyılmış soğan katıla. Şayet arzı edilirse domates ve biberde ince ince doğranıp cıvıklı eti ile karıştırılıp harman edile. 15-20 dakika bekletile ve hamur üzerine serilmeye hazır edile.

    Cıvıklı hamuru: Buğday unundan hazırlanan mayalı hamur yaklaşık 200 gram olarak kesilip pasalarda 15-20 dakika bekletile. Ustalık mahareti ile ince bir şekilde açılan hamur, üzerine bekletilen cıvıklı serile, fırına atıla.

    Cıvıklı fırını: 2x2 m. ebadında, 1 m. yüksekliğinde üzeri çamur ile örülen kasnak içine 100 batman çekilmiş kaya tuzu ufalanmış cam parçaları ince Kızılırmak kumu (ısı muhafazası için) konula. Tuz üzerine Erciyes dağındaki kartın tepesinde bulunan ateşe dayanıklı ot taşlarından 30x50x20 ebadında tıraşlanmış taşlar konula.

    Fırının yan duvarları ve kubbesi ateş tuğlası ile örüle, kubbe üzerine yine ısı muhafazası için 50 batman çekilmiş kaya tuzu ufalanmış cam parçaları ince Kızılırmak kumu konularak üzeri kapatıla.

    Fırında yakacak olarak isi olmayan odun cinsinden meşe ve kızılçam yakıla. Fırın ateşi cıvıklı pişirileceği zaman fazla harlı olmaya. Cıvıklının pişmesi: 5 dakikada pişen cıvıklı fırın çıkışında önceden ince doğranmış maydanozlar atılarak tabaklara servis yapıla.Cıvıklı yanında içecek olarak Erciyes dağından gelen soğuk aksu veya ayran üzerine tatlı olarak tel kadayıfı yenile?

    Yiyenlere afiyet ola, şifa bula,
    Yiyemeyenlere nasip ola,
    Cıvıklısı ile Develi nam bula,
    Bizlere bu güzel nimeti veren Allah'a Hamd ola?

    İş bu ferman meşhur Develi Cıvıklısı için çıkarıla?"

    11 Aralık 2014 Perşembe



    Develi'den Kış Manzaraları Develi, Kayseri ilinin il merkezinden sonraki en büyük yerleşim yeri olup, İç Anadolu Bölgesi'nin Orta Kızılırmak bölümünde bulunmaktadir. Eski adı Everek'tir. Erciyes Dağı’nın 6 km güneyinde kurulmuştur. Bugünkü sınırları; doğusunda Tomarza İlçesi ve Adana ilinin Tufanbeyli İlçesi, güneyinde Yahyalı İlçesi ile Adana ilinin Saimbeyli ve Feke İlçeleri, batısında Yeşilhisar İlçesi, kuzeybatisinda İncesu İlçesi yer alır. 1926'ya Kadar Kozan'a Bağlı Olan Develi Kozan İlinin 1926'da İlçeye Dönüştürülmesiyle Kayseri'ye Bağlanmıştır İlçe, Tekir Yaylası güzergâhından Kayseri’ye 45 km İncesu güzergâhından 86 km uzaklıkta olup, Kayseri'nin en büyük ilçesidir. Yüzölçümü 1887 km² olup, deniz seviyesinden yüksekliği 1150 metredir. En büyük dağı Kayseri'nin sembolü durumundaki Erciyes Dağı, Karasivri Dağı, Büyük Kartın (Peri Kartın), Göktepe (Yeşil Tepe), Sümengen (Süvegen) ve Bakır Dağı’dır. En önemli akarsuları Seyhan Nehri'nin en büyük kolu olan Zamantı Irmağı, Develi Çayı (Fenese Suyu), Elbiz ve Köşkpınarı’dır. En önemli gölleri Kurbağa Gölü ile Sultan Sazlığı’dır. Tarih Kasabanın tarihi adı Everek olup, Ermenice Averak (ören, harabe).[kaynak belirtilmeli] On dördüncü asırda yasayan tarihçi, coğrafyacı Mustawfi kasabının ismini Davalu olarak verir.[3] Ona göre orta ölçekli bir şehirdi ve surlarını Selçuklu Sultanı Alâeddin yeniden inşa ettirmişti.[3] On yedinci yüzyılda yazılmış Cihannüma adlı eserde kasaba ismi Davahlu olarak geçer.[3] Tarihi kaynaklara göre Develi M.Ö.2500-2000 yıllarında yaşayan uygarlıkların kültür izlerine rastlanmıştır.Bakır Çağı,Bronz Çağı ile Selçuklu Dönemi arasındaki tarihi süreç içerisinde birçok uygarlığı içinde barındıran Develi'de,halen bilimsel araştırmalara ihtiyaç vardır. 1071 yılında Türklerin Anadolu'ya girmesiyle Oğuz boylarından Develioğulları Obasının bölgeye yerleştiği bilinmektedir.Selçuklu Sultanı Alparslan'ın yeğeni DEVALİ'nin şimdiki develi bölgesini fethetmesiyle Selçuklu topraklarına eklenmiş olup, beldenin adı DEVELİ olarak kalmıştır. Halen Devali'nin türbesi bulunmaktadır. Develi Köyler; Ayşepınar,Ayvazhacı,Büyükkünye,Çataloluk,Çadıryeri,Çayırözü,Çaylıca,Çomaklı,Çöten,Çukuryurt,Derebaşı,Dereşimli,Epçe,Eşelik,Gömedi,Gümüşören,Havadan,Hoşça,Hüseyinli,İncesu,Kabaklı,Kale,Karacaviran,Kılıçkaya,Kızık,Kozluca,Köseler,Kulpak,Küçükkünye,Milidere,Öksüt,Saraycık,Sarıca,Sarıkaya,Satı,Soysallı,Şahmelik,Taşçı,Tombak,Yaylacık,Yazıbaşı,Yenice,Yenihayat,Yeniköy,Yeşilyurt Develi WEB Sitesi: http://www.develim.com/

    Develi'den Kış Manzaraları

    Konu Saati  04:27  |  in  Develiden Kış Manzaraları  |  Devamı»



    Develi'den Kış Manzaraları Develi, Kayseri ilinin il merkezinden sonraki en büyük yerleşim yeri olup, İç Anadolu Bölgesi'nin Orta Kızılırmak bölümünde bulunmaktadir. Eski adı Everek'tir. Erciyes Dağı’nın 6 km güneyinde kurulmuştur. Bugünkü sınırları; doğusunda Tomarza İlçesi ve Adana ilinin Tufanbeyli İlçesi, güneyinde Yahyalı İlçesi ile Adana ilinin Saimbeyli ve Feke İlçeleri, batısında Yeşilhisar İlçesi, kuzeybatisinda İncesu İlçesi yer alır. 1926'ya Kadar Kozan'a Bağlı Olan Develi Kozan İlinin 1926'da İlçeye Dönüştürülmesiyle Kayseri'ye Bağlanmıştır İlçe, Tekir Yaylası güzergâhından Kayseri’ye 45 km İncesu güzergâhından 86 km uzaklıkta olup, Kayseri'nin en büyük ilçesidir. Yüzölçümü 1887 km² olup, deniz seviyesinden yüksekliği 1150 metredir. En büyük dağı Kayseri'nin sembolü durumundaki Erciyes Dağı, Karasivri Dağı, Büyük Kartın (Peri Kartın), Göktepe (Yeşil Tepe), Sümengen (Süvegen) ve Bakır Dağı’dır. En önemli akarsuları Seyhan Nehri'nin en büyük kolu olan Zamantı Irmağı, Develi Çayı (Fenese Suyu), Elbiz ve Köşkpınarı’dır. En önemli gölleri Kurbağa Gölü ile Sultan Sazlığı’dır. Tarih Kasabanın tarihi adı Everek olup, Ermenice Averak (ören, harabe).[kaynak belirtilmeli] On dördüncü asırda yasayan tarihçi, coğrafyacı Mustawfi kasabının ismini Davalu olarak verir.[3] Ona göre orta ölçekli bir şehirdi ve surlarını Selçuklu Sultanı Alâeddin yeniden inşa ettirmişti.[3] On yedinci yüzyılda yazılmış Cihannüma adlı eserde kasaba ismi Davahlu olarak geçer.[3] Tarihi kaynaklara göre Develi M.Ö.2500-2000 yıllarında yaşayan uygarlıkların kültür izlerine rastlanmıştır.Bakır Çağı,Bronz Çağı ile Selçuklu Dönemi arasındaki tarihi süreç içerisinde birçok uygarlığı içinde barındıran Develi'de,halen bilimsel araştırmalara ihtiyaç vardır. 1071 yılında Türklerin Anadolu'ya girmesiyle Oğuz boylarından Develioğulları Obasının bölgeye yerleştiği bilinmektedir.Selçuklu Sultanı Alparslan'ın yeğeni DEVALİ'nin şimdiki develi bölgesini fethetmesiyle Selçuklu topraklarına eklenmiş olup, beldenin adı DEVELİ olarak kalmıştır. Halen Devali'nin türbesi bulunmaktadır. Develi Köyler; Ayşepınar,Ayvazhacı,Büyükkünye,Çataloluk,Çadıryeri,Çayırözü,Çaylıca,Çomaklı,Çöten,Çukuryurt,Derebaşı,Dereşimli,Epçe,Eşelik,Gömedi,Gümüşören,Havadan,Hoşça,Hüseyinli,İncesu,Kabaklı,Kale,Karacaviran,Kılıçkaya,Kızık,Kozluca,Köseler,Kulpak,Küçükkünye,Milidere,Öksüt,Saraycık,Sarıca,Sarıkaya,Satı,Soysallı,Şahmelik,Taşçı,Tombak,Yaylacık,Yazıbaşı,Yenice,Yenihayat,Yeniköy,Yeşilyurt Develi WEB Sitesi: http://www.develim.com/

    8 Aralık 2014 Pazartesi



    Develinin Şen Adamları Develi, Kayseri ilinin il merkezinden sonraki en büyük yerleşim yeri olup, İç Anadolu Bölgesi'nin Orta Kızılırmak bölümünde bulunmaktadir. Eski adı Everek'tir. Erciyes Dağı’nın 6 km güneyinde kurulmuştur. Bugünkü sınırları; doğusunda Tomarza İlçesi ve Adana ilinin Tufanbeyli İlçesi, güneyinde Yahyalı İlçesi ile Adana ilinin Saimbeyli ve Feke İlçeleri, batısında Yeşilhisar İlçesi, kuzeybatisinda İncesu İlçesi yer alır. 1926'ya Kadar Kozan'a Bağlı Olan Develi Kozan İlinin 1926'da İlçeye Dönüştürülmesiyle Kayseri'ye Bağlanmıştır İlçe, Tekir Yaylası güzergâhından Kayseri’ye 45 km İncesu güzergâhından 86 km uzaklıkta olup, Kayseri'nin en büyük ilçesidir. Yüzölçümü 1887 km² olup, deniz seviyesinden yüksekliği 1150 metredir. En büyük dağı Kayseri'nin sembolü durumundaki Erciyes Dağı, Karasivri Dağı, Büyük Kartın (Peri Kartın), Göktepe (Yeşil Tepe), Sümengen (Süvegen) ve Bakır Dağı’dır. En önemli akarsuları Seyhan Nehri'nin en büyük kolu olan Zamantı Irmağı, Develi Çayı (Fenese Suyu), Elbiz ve Köşkpınarı’dır. En önemli gölleri Kurbağa Gölü ile Sultan Sazlığı’dır. Tarih Kasabanın tarihi adı Everek olup, Ermenice Averak (ören, harabe).[kaynak belirtilmeli] On dördüncü asırda yasayan tarihçi, coğrafyacı Mustawfi kasabının ismini Davalu olarak verir.[3] Ona göre orta ölçekli bir şehirdi ve surlarını Selçuklu Sultanı Alâeddin yeniden inşa ettirmişti.[3] On yedinci yüzyılda yazılmış Cihannüma adlı eserde kasaba ismi Davahlu olarak geçer.[3] Tarihi kaynaklara göre Develi M.Ö.2500-2000 yıllarında yaşayan uygarlıkların kültür izlerine rastlanmıştır.Bakır Çağı,Bronz Çağı ile Selçuklu Dönemi arasındaki tarihi süreç içerisinde birçok uygarlığı içinde barındıran Develi'de,halen bilimsel araştırmalara ihtiyaç vardır. 1071 yılında Türklerin Anadolu'ya girmesiyle Oğuz boylarından Develioğulları Obasının bölgeye yerleştiği bilinmektedir.Selçuklu Sultanı Alparslan'ın yeğeni DEVALİ'nin şimdiki develi bölgesini fethetmesiyle Selçuklu topraklarına eklenmiş olup, beldenin adı DEVELİ olarak kalmıştır. Halen Devali'nin türbesi bulunmaktadır. Develi Köyler; Ayşepınar,Ayvazhacı,Büyükkünye,Çataloluk,Çadıryeri,Çayırözü,Çaylıca,Çomaklı,Çöten,Çukuryurt,Derebaşı,Dereşimli,Epçe,Eşelik,Gömedi,Gümüşören,Havadan,Hoşça,Hüseyinli,İncesu,Kabaklı,Kale,Karacaviran,Kılıçkaya,Kızık,Kozluca,Köseler,Kulpak,Küçükkünye,Milidere,Öksüt,Saraycık,Sarıca,Sarıkaya,Satı,Soysallı,Şahmelik,Taşçı,Tombak,Yaylacık,Yazıbaşı,Yenice,Yenihayat,Yeniköy,Yeşilyurt Develi WEB Sitesi: http://www.develim.com/

    Develinin Şen Adamları

    Konu Saati  11:21  |  in  Develinin Şen Adamları  |  Devamı»



    Develinin Şen Adamları Develi, Kayseri ilinin il merkezinden sonraki en büyük yerleşim yeri olup, İç Anadolu Bölgesi'nin Orta Kızılırmak bölümünde bulunmaktadir. Eski adı Everek'tir. Erciyes Dağı’nın 6 km güneyinde kurulmuştur. Bugünkü sınırları; doğusunda Tomarza İlçesi ve Adana ilinin Tufanbeyli İlçesi, güneyinde Yahyalı İlçesi ile Adana ilinin Saimbeyli ve Feke İlçeleri, batısında Yeşilhisar İlçesi, kuzeybatisinda İncesu İlçesi yer alır. 1926'ya Kadar Kozan'a Bağlı Olan Develi Kozan İlinin 1926'da İlçeye Dönüştürülmesiyle Kayseri'ye Bağlanmıştır İlçe, Tekir Yaylası güzergâhından Kayseri’ye 45 km İncesu güzergâhından 86 km uzaklıkta olup, Kayseri'nin en büyük ilçesidir. Yüzölçümü 1887 km² olup, deniz seviyesinden yüksekliği 1150 metredir. En büyük dağı Kayseri'nin sembolü durumundaki Erciyes Dağı, Karasivri Dağı, Büyük Kartın (Peri Kartın), Göktepe (Yeşil Tepe), Sümengen (Süvegen) ve Bakır Dağı’dır. En önemli akarsuları Seyhan Nehri'nin en büyük kolu olan Zamantı Irmağı, Develi Çayı (Fenese Suyu), Elbiz ve Köşkpınarı’dır. En önemli gölleri Kurbağa Gölü ile Sultan Sazlığı’dır. Tarih Kasabanın tarihi adı Everek olup, Ermenice Averak (ören, harabe).[kaynak belirtilmeli] On dördüncü asırda yasayan tarihçi, coğrafyacı Mustawfi kasabının ismini Davalu olarak verir.[3] Ona göre orta ölçekli bir şehirdi ve surlarını Selçuklu Sultanı Alâeddin yeniden inşa ettirmişti.[3] On yedinci yüzyılda yazılmış Cihannüma adlı eserde kasaba ismi Davahlu olarak geçer.[3] Tarihi kaynaklara göre Develi M.Ö.2500-2000 yıllarında yaşayan uygarlıkların kültür izlerine rastlanmıştır.Bakır Çağı,Bronz Çağı ile Selçuklu Dönemi arasındaki tarihi süreç içerisinde birçok uygarlığı içinde barındıran Develi'de,halen bilimsel araştırmalara ihtiyaç vardır. 1071 yılında Türklerin Anadolu'ya girmesiyle Oğuz boylarından Develioğulları Obasının bölgeye yerleştiği bilinmektedir.Selçuklu Sultanı Alparslan'ın yeğeni DEVALİ'nin şimdiki develi bölgesini fethetmesiyle Selçuklu topraklarına eklenmiş olup, beldenin adı DEVELİ olarak kalmıştır. Halen Devali'nin türbesi bulunmaktadır. Develi Köyler; Ayşepınar,Ayvazhacı,Büyükkünye,Çataloluk,Çadıryeri,Çayırözü,Çaylıca,Çomaklı,Çöten,Çukuryurt,Derebaşı,Dereşimli,Epçe,Eşelik,Gömedi,Gümüşören,Havadan,Hoşça,Hüseyinli,İncesu,Kabaklı,Kale,Karacaviran,Kılıçkaya,Kızık,Kozluca,Köseler,Kulpak,Küçükkünye,Milidere,Öksüt,Saraycık,Sarıca,Sarıkaya,Satı,Soysallı,Şahmelik,Taşçı,Tombak,Yaylacık,Yazıbaşı,Yenice,Yenihayat,Yeniköy,Yeşilyurt Develi WEB Sitesi: http://www.develim.com/

    5 Aralık 2014 Cuma

    Bu galeride karşılaşacağınız bilgiler gerçekten sizleri çok şaşırtacak. Özellikle de atari döneminde çocuk olanlar için  ''Süper Mario'' ve ''Duck Hunt'' oyunları ile ilgili bilgiler zamanında bilinseydi çok faydalı olabilirlerdi. Fakat moral bozmaya gerek yok geç de olsa artık biliyoruz. İyi eğlenceler...
    Kaynak: http://www.buzzfeed.com/daves4/77-facts-...

    1. Kaju olarak bildiğimiz çerez aslında kaju meyvesinin sapıdır.

    Kaju olarak bildiğimiz çerez aslında kaju meyvesinin sapıdır.

    2. Ananas aslında meyve değildir ve tarlada bu şekilde büyür.

    Ananas aslında meyve değildir ve tarlada bu şekilde büyür.

    3. Su aygırının sütü pembe renklidir.

    Su aygırının sütü pembe renklidir.

    4. Mavi balinaların kalbi o kadar büyüktür ki bir insan atardamarları içerisinde rahatlıkla yüzebilir.

    Mavi balinaların kalbi o kadar büyüktür ki bir insan atardamarları içerisinde rahatlıkla yüzebilir.

    5. Kuzey Kore ile Finlandiya'yı ayıran tek ülke Rusya'dır.

    Kuzey Kore ile Finlandiya'yı ayıran tek ülke Rusya'dır.

    6. 'Duck Hunt' aslında iki kişilik bir oyundur. İkinci oyuncu ördeği kontrol eder.

    'Duck Hunt' aslında iki kişilik bir oyundur. İkinci oyuncu ördeği kontrol eder.
    Denemesi bedava

    7. Plüton keşfedildiği tarihten itibaren bir kez bile güneşin etrafında tam tur dönmemiştir. Bu yüzden artık bir gezegen olarak kabul edilmiyor.

    Plüton keşfedildiği tarihten itibaren bir kez bile güneşin etrafında tam tur dönmemiştir. Bu yüzden artık bir gezegen olarak kabul edilmiyor.

    8. Bal güneş görmediği sürece asla bozulmaz.

    Bal güneş görmediği sürece asla bozulmaz.

    9. Mario blokları eliyle kırar, kafasıyla değil.

    Mario blokları eliyle kırar, kafasıyla değil.

    10. Eğer Jüpiter, dünyamıza ay kadar yakın olsaydı bu şekilde görünecekti.

    Eğer Jüpiter, dünyamıza ay kadar yakın olsaydı bu şekilde görünecekti.

    11. Kum taneleri mikroskop altında böyle görünür.

    Kum taneleri mikroskop altında böyle görünür.

    12. 19. yüzyıldaki tüm insanlar, şuan 2 dakikada çekilen fotoğraflar kadar fotoğraf çekememişti.

    19. yüzyıldaki tüm insanlar, şuan 2 dakikada çekilen fotoğraflar kadar fotoğraf çekememişti.

    13. Yer fıstığı aslında bir baklagildir ve toprağın altında büyür.

    Yer fıstığı aslında bir baklagildir ve toprağın altında büyür.

    14. Her 5000 bebekten birisi anüsü olmadan (imperforate anus) doğuyor ve hastane ortamında anüs yapılması gerekiyor.

    Her 5000 bebekten birisi anüsü olmadan (imperforate anus) doğuyor ve hastane ortamında anüs yapılması gerekiyor.

    15. Gökyüzündeki yıldız sayısı dünya üzerindeki tüm plajlardaki kum tanesi sayısından fazladır.

    Gökyüzündeki yıldız sayısı dünya üzerindeki tüm plajlardaki kum tanesi sayısından fazladır.

    16. Bin saniye yaklaşık 16 dakika, bir milyon saniye yaklaşık 11 gün, bir milyar saniye yaklaşık 32 yıl ve bir trilyon saniye yaklaşık 32.000 yıl eder.

    Bin saniye yaklaşık 16 dakika, bir milyon saniye yaklaşık 11 gün, bir milyar saniye yaklaşık 32 yıl ve bir trilyon saniye yaklaşık 32.000 yıl eder.

    17. İnsan DNA'sı %50 oranında muz DNA'sı ile aynıdır.

    İnsan DNA'sı %50 oranında muz DNA'sı ile aynıdır.

    18. İlk 'Star Wars' Filmi yayınlandığında ( 25 Mayıs 1977) Fransa'da hala giyotin ile idam yasaldı.

    İlk 'Star Wars' Filmi yayınlandığında ( 25 Mayıs 1977) Fransa'da hala giyotin ile idam yasaldı.

    19. Rusya, Pluto'dan daha büyük bir yüzölçümüne sahiptir.

    Rusya, Pluto'dan daha büyük bir yüzölçümüne sahiptir.

    20. Ahtapotların üç tane kalbi vardır.

    Ahtapotların üç tane kalbi vardır.

    İlginç Gerçekler

    Konu Saati  15:19  |  in  Medya  |  Devamı»

    Bu galeride karşılaşacağınız bilgiler gerçekten sizleri çok şaşırtacak. Özellikle de atari döneminde çocuk olanlar için  ''Süper Mario'' ve ''Duck Hunt'' oyunları ile ilgili bilgiler zamanında bilinseydi çok faydalı olabilirlerdi. Fakat moral bozmaya gerek yok geç de olsa artık biliyoruz. İyi eğlenceler...
    Kaynak: http://www.buzzfeed.com/daves4/77-facts-...

    1. Kaju olarak bildiğimiz çerez aslında kaju meyvesinin sapıdır.

    Kaju olarak bildiğimiz çerez aslında kaju meyvesinin sapıdır.

    2. Ananas aslında meyve değildir ve tarlada bu şekilde büyür.

    Ananas aslında meyve değildir ve tarlada bu şekilde büyür.

    3. Su aygırının sütü pembe renklidir.

    Su aygırının sütü pembe renklidir.

    4. Mavi balinaların kalbi o kadar büyüktür ki bir insan atardamarları içerisinde rahatlıkla yüzebilir.

    Mavi balinaların kalbi o kadar büyüktür ki bir insan atardamarları içerisinde rahatlıkla yüzebilir.

    5. Kuzey Kore ile Finlandiya'yı ayıran tek ülke Rusya'dır.

    Kuzey Kore ile Finlandiya'yı ayıran tek ülke Rusya'dır.

    6. 'Duck Hunt' aslında iki kişilik bir oyundur. İkinci oyuncu ördeği kontrol eder.

    'Duck Hunt' aslında iki kişilik bir oyundur. İkinci oyuncu ördeği kontrol eder.
    Denemesi bedava

    7. Plüton keşfedildiği tarihten itibaren bir kez bile güneşin etrafında tam tur dönmemiştir. Bu yüzden artık bir gezegen olarak kabul edilmiyor.

    Plüton keşfedildiği tarihten itibaren bir kez bile güneşin etrafında tam tur dönmemiştir. Bu yüzden artık bir gezegen olarak kabul edilmiyor.

    8. Bal güneş görmediği sürece asla bozulmaz.

    Bal güneş görmediği sürece asla bozulmaz.

    9. Mario blokları eliyle kırar, kafasıyla değil.

    Mario blokları eliyle kırar, kafasıyla değil.

    10. Eğer Jüpiter, dünyamıza ay kadar yakın olsaydı bu şekilde görünecekti.

    Eğer Jüpiter, dünyamıza ay kadar yakın olsaydı bu şekilde görünecekti.

    11. Kum taneleri mikroskop altında böyle görünür.

    Kum taneleri mikroskop altında böyle görünür.

    12. 19. yüzyıldaki tüm insanlar, şuan 2 dakikada çekilen fotoğraflar kadar fotoğraf çekememişti.

    19. yüzyıldaki tüm insanlar, şuan 2 dakikada çekilen fotoğraflar kadar fotoğraf çekememişti.

    13. Yer fıstığı aslında bir baklagildir ve toprağın altında büyür.

    Yer fıstığı aslında bir baklagildir ve toprağın altında büyür.

    14. Her 5000 bebekten birisi anüsü olmadan (imperforate anus) doğuyor ve hastane ortamında anüs yapılması gerekiyor.

    Her 5000 bebekten birisi anüsü olmadan (imperforate anus) doğuyor ve hastane ortamında anüs yapılması gerekiyor.

    15. Gökyüzündeki yıldız sayısı dünya üzerindeki tüm plajlardaki kum tanesi sayısından fazladır.

    Gökyüzündeki yıldız sayısı dünya üzerindeki tüm plajlardaki kum tanesi sayısından fazladır.

    16. Bin saniye yaklaşık 16 dakika, bir milyon saniye yaklaşık 11 gün, bir milyar saniye yaklaşık 32 yıl ve bir trilyon saniye yaklaşık 32.000 yıl eder.

    Bin saniye yaklaşık 16 dakika, bir milyon saniye yaklaşık 11 gün, bir milyar saniye yaklaşık 32 yıl ve bir trilyon saniye yaklaşık 32.000 yıl eder.

    17. İnsan DNA'sı %50 oranında muz DNA'sı ile aynıdır.

    İnsan DNA'sı %50 oranında muz DNA'sı ile aynıdır.

    18. İlk 'Star Wars' Filmi yayınlandığında ( 25 Mayıs 1977) Fransa'da hala giyotin ile idam yasaldı.

    İlk 'Star Wars' Filmi yayınlandığında ( 25 Mayıs 1977) Fransa'da hala giyotin ile idam yasaldı.

    19. Rusya, Pluto'dan daha büyük bir yüzölçümüne sahiptir.

    Rusya, Pluto'dan daha büyük bir yüzölçümüne sahiptir.

    20. Ahtapotların üç tane kalbi vardır.

    Ahtapotların üç tane kalbi vardır.





    Artık herşeyi internetten araştırıyoruz.. 

    Türkiyede internet kullanımının artmasıyla hertürlü bilgiye çok kısa bir sürede ulaşıyoruz. 


    Bloklarımızda yer alan bilgiler araştırmalarımız sonucu yayına girmektedir. Sosyal medya,eposta grupları ve forumlar araştırılarak size sunulmaktadır. 


    Bazı otomatik giren yayınlar gördüğünüzde lütfen bize bildiriniz.


    Hakkımızda

    Konu Saati  15:08  |  in  Youtube  |  Devamı»





    Artık herşeyi internetten araştırıyoruz.. 

    Türkiyede internet kullanımının artmasıyla hertürlü bilgiye çok kısa bir sürede ulaşıyoruz. 


    Bloklarımızda yer alan bilgiler araştırmalarımız sonucu yayına girmektedir. Sosyal medya,eposta grupları ve forumlar araştırılarak size sunulmaktadır. 


    Bazı otomatik giren yayınlar gördüğünüzde lütfen bize bildiriniz.


    30 Nisan 2014 Çarşamba


    Dünyanın kendi döngüsünü sürdürebilmek için yer kabuğunda oluşturduğu hareketlere yani depremlere kabus gözüyle bakan biz insanoğlunun çok büyük depremlerle ve de doğanın gücüyle şu an ki bilgi birikimi ve imkanlarıyla baş edebilmesi pek mümkün değil.












    Yüksek teknolojinin kullanıldığı Japon kentlerinde bile yakın tarihte deprem ve depreme bağlı gerçekleşen tusunamilerde yüzlerce

    Azerbaycan Depremi Önceden Bilecek Teknoloji Geliştirdi

    Konu Saati  02:53  |  in  İcat  |  Devamı»


    Dünyanın kendi döngüsünü sürdürebilmek için yer kabuğunda oluşturduğu hareketlere yani depremlere kabus gözüyle bakan biz insanoğlunun çok büyük depremlerle ve de doğanın gücüyle şu an ki bilgi birikimi ve imkanlarıyla baş edebilmesi pek mümkün değil.












    Yüksek teknolojinin kullanıldığı Japon kentlerinde bile yakın tarihte deprem ve depreme bağlı gerçekleşen tusunamilerde yüzlerce

    28 Nisan 2014 Pazartesi


    Apple, iPhone 5 için yeni bir duyuru yayınlandı. Bir çok iPhone 5 sahibini ilgilendiren bu yeni habere göre Apple müşterilerinin canını sıkan bir sorun yüzünden iPhone 5'leri geri toplayacak.






    Uyut/Uyandır tuşu sorunlu olan iPhone 5'leri geri toplayacağını duyuran Apple bu sorundan muzdarip olan müşterilerine değişim programı uygulayacak. Uygulama ise 2 Mayıs 2014 tarihinde başlayacak.




    iPhone 5 Geri Toplanıyor

    Konu Saati  09:58  |  in  iPhone  |  Devamı»


    Apple, iPhone 5 için yeni bir duyuru yayınlandı. Bir çok iPhone 5 sahibini ilgilendiren bu yeni habere göre Apple müşterilerinin canını sıkan bir sorun yüzünden iPhone 5'leri geri toplayacak.






    Uyut/Uyandır tuşu sorunlu olan iPhone 5'leri geri toplayacağını duyuran Apple bu sorundan muzdarip olan müşterilerine değişim programı uygulayacak. Uygulama ise 2 Mayıs 2014 tarihinde başlayacak.






    Hayatımıza yeni yeni girmeye başlayan giyilebilir teknolojilerin dünyada en çok adından söz ettiren bileşenlerinden birisi olan Google Glass çok zekice tiye alındı.

       

       + Tavsiye Yazı: Google Glass Nedir?



    FirstBank'ın YouTube üzerinden dünya ile paylaştığı "Get Back to the Real World" (Gerçek Dünyaya Geri Dönelim) isimli parodi reklam filmi giyilebilir teknolojilerin hayatlarımızı nasıl

    Google Glass İle Fena Dalga Geçtiler

    Konu Saati  08:04  |  in  İlginçlikler  |  Devamı»



    Hayatımıza yeni yeni girmeye başlayan giyilebilir teknolojilerin dünyada en çok adından söz ettiren bileşenlerinden birisi olan Google Glass çok zekice tiye alındı.

       

       + Tavsiye Yazı: Google Glass Nedir?



    FirstBank'ın YouTube üzerinden dünya ile paylaştığı "Get Back to the Real World" (Gerçek Dünyaya Geri Dönelim) isimli parodi reklam filmi giyilebilir teknolojilerin hayatlarımızı nasıl

    Soğuk havaların yerini güneşe bıraktığı ve doğanın uyanmaya başladığı bu bahar günleri, aşkı da beraberinde getiriyor...  

    Günler uzarken güneşin de daha fazla kendini gösterdiği bahar aylarında hormonlarda yaşanan değişiklik aşık olma duygusunu artırıyor...

    Kışın soğuk ve güneşsiz hali yavaşça yerini yazın sıcak ve sevimli yüzüne bırakırken vücudu canlandıran hormonlarda da artış gözleniyor. Baharın ılık ve güneşli havası doğanın uyanıp, canlanmasını sağlarken insan sağlığı için de bazı mevsimsel riskleri beraberinde getiriyor. Isınan havaların etkisi ruh sağlığından cilt sağlığına, kalp-damar sisteminden  sindirim sistemine kadar pek çok alanda kendini gösteriyor.

    Aşık Olma Duygusu Artıyor

    Baharın gelmesiyle birlikte günler uzarken güneşte daha fazla kendini göstermeye başlıyor. Bu dönem kişilerin fizyolojik yapısını etkilediği kadar psikolojik yapısını da yakından etkiliyor.

    Vücudun normal çalışabilmesi için ışığa ihtiyacı olduğunu belirten Memorial Hastanesi’nden Uzman Psikolog Aslıhan Tokgöz Tozlu, güneş ışınlarının artmasıyla hormonlardaki değişiklerin de gözlenmeye başladığı söylüyor. Bu durumun kişinin psikolojisinde değişikliklere yol açtığını aktaran Tozlu, baharla birlikte aşık olma duygusunun da arttığını vurguluyor.

    Sosyal İlişkiler Canlanıyor

    Baharın gelmesiyle birlikte hormonlarda yaşanan uyanışın sosyal ilişkileri olumlu etkilediğinin altını çizen Uz. Psikolog Tozlu şu bilgileri veriyor:

    “Baharla birlikte hormonlar uyanışa geçer, beynin kimyasında değişiklik olur. Güneş ışınlarından, uzun günlerden ve ılık havadan kaynaklı olarak adrenalin, endorfin ve bazı nörotransmiterlerde artma yaşanır. Dolayısıyla insan fiziksel olarak daha aktif olur ve kendini daha iyi hisseder. Bu duygu  aşık olunduğundaki hislere benzer bir duygudur. Hareketsiz ve soğuk geçen kışın ardından vücut harekete hazırdır adrenalin salgılanır ve beyin daha çabuk reaksiyon gösterir. Bu da duyguların daha yoğun daha olumlu ve de daha hızlı yaşanmasını sağlar.”

    Şimdi AŞK zamanı!...

    Konu Saati  01:15  |  in  Yaşam  |  Devamı»

    Soğuk havaların yerini güneşe bıraktığı ve doğanın uyanmaya başladığı bu bahar günleri, aşkı da beraberinde getiriyor...  

    Günler uzarken güneşin de daha fazla kendini gösterdiği bahar aylarında hormonlarda yaşanan değişiklik aşık olma duygusunu artırıyor...

    Kışın soğuk ve güneşsiz hali yavaşça yerini yazın sıcak ve sevimli yüzüne bırakırken vücudu canlandıran hormonlarda da artış gözleniyor. Baharın ılık ve güneşli havası doğanın uyanıp, canlanmasını sağlarken insan sağlığı için de bazı mevsimsel riskleri beraberinde getiriyor. Isınan havaların etkisi ruh sağlığından cilt sağlığına, kalp-damar sisteminden  sindirim sistemine kadar pek çok alanda kendini gösteriyor.

    Aşık Olma Duygusu Artıyor

    Baharın gelmesiyle birlikte günler uzarken güneşte daha fazla kendini göstermeye başlıyor. Bu dönem kişilerin fizyolojik yapısını etkilediği kadar psikolojik yapısını da yakından etkiliyor.

    Vücudun normal çalışabilmesi için ışığa ihtiyacı olduğunu belirten Memorial Hastanesi’nden Uzman Psikolog Aslıhan Tokgöz Tozlu, güneş ışınlarının artmasıyla hormonlardaki değişiklerin de gözlenmeye başladığı söylüyor. Bu durumun kişinin psikolojisinde değişikliklere yol açtığını aktaran Tozlu, baharla birlikte aşık olma duygusunun da arttığını vurguluyor.

    Sosyal İlişkiler Canlanıyor

    Baharın gelmesiyle birlikte hormonlarda yaşanan uyanışın sosyal ilişkileri olumlu etkilediğinin altını çizen Uz. Psikolog Tozlu şu bilgileri veriyor:

    “Baharla birlikte hormonlar uyanışa geçer, beynin kimyasında değişiklik olur. Güneş ışınlarından, uzun günlerden ve ılık havadan kaynaklı olarak adrenalin, endorfin ve bazı nörotransmiterlerde artma yaşanır. Dolayısıyla insan fiziksel olarak daha aktif olur ve kendini daha iyi hisseder. Bu duygu  aşık olunduğundaki hislere benzer bir duygudur. Hareketsiz ve soğuk geçen kışın ardından vücut harekete hazırdır adrenalin salgılanır ve beyin daha çabuk reaksiyon gösterir. Bu da duyguların daha yoğun daha olumlu ve de daha hızlı yaşanmasını sağlar.”

    24 Nisan 2014 Perşembe

    Bazen moda diye giyindiğiniz şeylerin aslında büyük bir hata olduğunu ancak çevrenizdekiler sizi uyarınca anlıyorsanız modanın hatalarından ders almalısınız.

    Ünlü isimlerin yaptığı moda hatalarını gerek dergilerden gerekse televizyonlardan öğrenebiliyorsunuz. Peki ya sizin yaptığınız hatalar? Onları nereden öğrenmeyi düşünüyorsunuz? Siz bu sorunun cevabını düşünürken biz de sizlere modanın çok sık rastlanan hatalarını göstermeyi bir borç biliyoruz.

    YANLIŞ DURUŞ


    Anneniz belki de sizi genç kızlığınızdan beri uyarıyor, fakat siz bir türlü doğru şekilde durmayı başaramıyorsunuz. Oysa bir elbiseyi doğru şekilde taşımak istiyorsanız işe dik durarak başlamalısınız. Dik durmak sizi en azından 1 ya da 2 kilo daha zayıf gösterecektir. Dik durmak derken mutlaka kafanızda kitap taşır gibi yürüyün demiyoruz, fakat en azından omuzlarınızı dik tutmalısınız.

    İÇ ÇAMAŞIRI


    Dışınızın güzel görünmesi sizin için ne kadar önemliyse içiniz de o kadar önemlidir. Örneğin dar bir pantolon altına giyeceğiniz lastikleri kalın bir iç çamaşırı kalçanızı çok çirkin gösterecektir. Bunun yerine kalçayı kaldıran ve izleri belli olmayan bir iç çamaşırı seçebilirsiniz. Aynı şey sutyen seçiminde de geçerlidir. Bazen yanlış sutyen seçimi nedeniyle göğüsleriniz sarkık, büyük ya da olduğundan küçük görünebilir. Bu nedenle iç çamaşırı konusunda hassas davranmalısınız.

    FARKLILIK


    Alışverişe gittiğinizde her zaman aynı tür şeylerden almaktan vazgeçmelisiniz. Çünkü aynı şeyleri giymek modayı takip etmenizi engeller. Mutlaka en yeni modelleri giyinmeniz gerekmiyor, fakat zaman zaman kendinize yakışan farklı şeyleri almaktan da çekinmemelisiniz. Eski bir eteğinizle yeni moda bir bluzu kombine edebilir, farklı bir tarz yaratabilirsiniz.

    MODA KURBANI


    Modayı takip etmek demek her şeyi giyebileceğiniz anlamına gelmiyor. Örneğin; dar elbiseler moda olabilir, fakat kilolu biriyseniz bu dar elbiselerden giyinmek mecburiyetinde değilsiniz. Çünkü olduğunuzdan daha kilolu görünebilirsiniz. Yaşınıza, vücut şeklinize ve yaşam tarzınıza uygun seçimler yapmaya dikkat etmelisiniz.
     

    Acaba ben rüküş müyüm?

    Konu Saati  06:59  |  in  Yaşam  |  Devamı»

    Bazen moda diye giyindiğiniz şeylerin aslında büyük bir hata olduğunu ancak çevrenizdekiler sizi uyarınca anlıyorsanız modanın hatalarından ders almalısınız.

    Ünlü isimlerin yaptığı moda hatalarını gerek dergilerden gerekse televizyonlardan öğrenebiliyorsunuz. Peki ya sizin yaptığınız hatalar? Onları nereden öğrenmeyi düşünüyorsunuz? Siz bu sorunun cevabını düşünürken biz de sizlere modanın çok sık rastlanan hatalarını göstermeyi bir borç biliyoruz.

    YANLIŞ DURUŞ


    Anneniz belki de sizi genç kızlığınızdan beri uyarıyor, fakat siz bir türlü doğru şekilde durmayı başaramıyorsunuz. Oysa bir elbiseyi doğru şekilde taşımak istiyorsanız işe dik durarak başlamalısınız. Dik durmak sizi en azından 1 ya da 2 kilo daha zayıf gösterecektir. Dik durmak derken mutlaka kafanızda kitap taşır gibi yürüyün demiyoruz, fakat en azından omuzlarınızı dik tutmalısınız.

    İÇ ÇAMAŞIRI


    Dışınızın güzel görünmesi sizin için ne kadar önemliyse içiniz de o kadar önemlidir. Örneğin dar bir pantolon altına giyeceğiniz lastikleri kalın bir iç çamaşırı kalçanızı çok çirkin gösterecektir. Bunun yerine kalçayı kaldıran ve izleri belli olmayan bir iç çamaşırı seçebilirsiniz. Aynı şey sutyen seçiminde de geçerlidir. Bazen yanlış sutyen seçimi nedeniyle göğüsleriniz sarkık, büyük ya da olduğundan küçük görünebilir. Bu nedenle iç çamaşırı konusunda hassas davranmalısınız.

    FARKLILIK


    Alışverişe gittiğinizde her zaman aynı tür şeylerden almaktan vazgeçmelisiniz. Çünkü aynı şeyleri giymek modayı takip etmenizi engeller. Mutlaka en yeni modelleri giyinmeniz gerekmiyor, fakat zaman zaman kendinize yakışan farklı şeyleri almaktan da çekinmemelisiniz. Eski bir eteğinizle yeni moda bir bluzu kombine edebilir, farklı bir tarz yaratabilirsiniz.

    MODA KURBANI


    Modayı takip etmek demek her şeyi giyebileceğiniz anlamına gelmiyor. Örneğin; dar elbiseler moda olabilir, fakat kilolu biriyseniz bu dar elbiselerden giyinmek mecburiyetinde değilsiniz. Çünkü olduğunuzdan daha kilolu görünebilirsiniz. Yaşınıza, vücut şeklinize ve yaşam tarzınıza uygun seçimler yapmaya dikkat etmelisiniz.
     

    Hamilelikte diş eti iltihabının bebeğin sağlığını olumsuz yönde etkileyebileceğini biliyor muydunuz?

    Hamileliğin sürmesi için büyük önem taşıyan östrojen ve progesteron gibi hormonların düzeyi hamilelik boyunca vücutta önemli ölçüde artmaktadır. Buna bağlı olarak, özellikle ikinci ve sekizinci aylar arasında diş eti dokularında meydana gelen plak oluşumu, kolaylıkla kanayan şişmiş diş etlerine yol açmaktadır. Bu durum gebelik gingivitisi olarak da bilinir.

    Gebelik gingivitisi ise hem gingiva inflamasyonu hem de prostaglandinlerin oluşumunu arttırmaktadır. Gebelik gingiviti nedeniyle yükselmiş olan prostaglandin E2 (PGE2) düzeyi erken doğumu tetikleyerek düşük doğuma yol açabilir. Ayrıca hamileliğin üçüncü aylarında görülen diş eti bakteriyemi bebeğin organ gelişimini olumsuz yönde etkileyebilmektedir.

    Hamilelikte Diş Bakımı Nasıl Olmalı?

    Merkezi İsviçre’de bulunan Toothfriendly International Derneği’nin Türkiye’deki yerel kuruluşu olan Diş Dostu Derneği, anne adaylarını hamilelik süresince diş hekimlerini ziyaret etmelerini öneriyor ve hamilelikte ağız ve diş sağlığının korunmasıyla ilgili şunları ekliyor:

    • Öncelikle ağız sağlığınızın tespiti için doktorunuzla bir randevu ayarlayın.
    • Günde en az iki kez, flor ihtiva eden bir macun ile dişlerinizi yeterli sürede fırçalayın.
    • Günde en az bir kez diş ipi ile dişlerinizin arasını temizleyin ve flor içeren gargaralar ile bu temizliği destekleyin.
    • Diyetinizdeki karbonhidrat ve asitli içeceklerin miktarını düzenleyin.
    • Kusma atakları sonrası ağzınızı bol su veya bir çay kaşığı yemek sodasını bir bardak ılık suda çözerek hazırladığınız gargara ile çalkalayın.
    • Yılda en az bir kez diş etlerinizi kontrol ettirin ve profesyonel temizliğini yaptırın.

    İnsandan İnsana Bulaşıyor

    Diş eti rahatsızlıklarının hamilelerde görülmesinin bir diğer yaygın sebebi ise insandan insana bulaşabilen bakterilerdir.

    Toplumda koruyucu diş hekimliği, beslenme alışkanlıkları ve diş bakımının ağız ve beden sağlığında ki önemini kavramış bilinçli bireylerin sayısını arttırmayı vizyon edinen Diş dostu Derneği diş kliniklerinde gerekli sterilizasyonun sağlandığını ve “koruyucu diş hekimliği” uygulamalarının gerçekleştirildiğini belgelemek amacıyla ”Diş Dostu Klinik” Projesi’ni başlattı. 2011 yılı Kasım ayında başlatılan projeye dahil olan klinikler çeşitli denetim aşamalarından geçerek gerekli hijyen koşullarını sağladıklarını hastalarına belgeleyebiliyorlar.

    Toplumda süre gelen hamilelik esnasında diş tedavisinin yapılamayacağı anlayışıyla ilgili Diş Dostu Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mıgır Gülezyan şöyle konuştu: ” Hamilelik dönemi, diş tedavilerinizin yapılmasına engel değildir. Aksine bu dönemde ağız enfeksiyonlarının kontrolü ve tedavisi bebeğe bakteri geçiş riskini azaltmaktadır. Birçok çalışma ileri derecede diş eti iltihabı olan bireylerin düşük kiloda veya erken doğum yapma olasılığının daha yüksek olduğunu vurgulamaktadır. Yapılan rutin kontrol ve tedavilerle yaşam kaliteniz yükselir ve sorunsuz bir hamilelik geçirme şansınız artar.”

    Hamilelikte Diş Eti İltihabı Bebeği Etkiliyor!

    Konu Saati  06:59  |  in  Kadın Sağlığı  |  Devamı»

    Hamilelikte diş eti iltihabının bebeğin sağlığını olumsuz yönde etkileyebileceğini biliyor muydunuz?

    Hamileliğin sürmesi için büyük önem taşıyan östrojen ve progesteron gibi hormonların düzeyi hamilelik boyunca vücutta önemli ölçüde artmaktadır. Buna bağlı olarak, özellikle ikinci ve sekizinci aylar arasında diş eti dokularında meydana gelen plak oluşumu, kolaylıkla kanayan şişmiş diş etlerine yol açmaktadır. Bu durum gebelik gingivitisi olarak da bilinir.

    Gebelik gingivitisi ise hem gingiva inflamasyonu hem de prostaglandinlerin oluşumunu arttırmaktadır. Gebelik gingiviti nedeniyle yükselmiş olan prostaglandin E2 (PGE2) düzeyi erken doğumu tetikleyerek düşük doğuma yol açabilir. Ayrıca hamileliğin üçüncü aylarında görülen diş eti bakteriyemi bebeğin organ gelişimini olumsuz yönde etkileyebilmektedir.

    Hamilelikte Diş Bakımı Nasıl Olmalı?

    Merkezi İsviçre’de bulunan Toothfriendly International Derneği’nin Türkiye’deki yerel kuruluşu olan Diş Dostu Derneği, anne adaylarını hamilelik süresince diş hekimlerini ziyaret etmelerini öneriyor ve hamilelikte ağız ve diş sağlığının korunmasıyla ilgili şunları ekliyor:

    • Öncelikle ağız sağlığınızın tespiti için doktorunuzla bir randevu ayarlayın.
    • Günde en az iki kez, flor ihtiva eden bir macun ile dişlerinizi yeterli sürede fırçalayın.
    • Günde en az bir kez diş ipi ile dişlerinizin arasını temizleyin ve flor içeren gargaralar ile bu temizliği destekleyin.
    • Diyetinizdeki karbonhidrat ve asitli içeceklerin miktarını düzenleyin.
    • Kusma atakları sonrası ağzınızı bol su veya bir çay kaşığı yemek sodasını bir bardak ılık suda çözerek hazırladığınız gargara ile çalkalayın.
    • Yılda en az bir kez diş etlerinizi kontrol ettirin ve profesyonel temizliğini yaptırın.

    İnsandan İnsana Bulaşıyor

    Diş eti rahatsızlıklarının hamilelerde görülmesinin bir diğer yaygın sebebi ise insandan insana bulaşabilen bakterilerdir.

    Toplumda koruyucu diş hekimliği, beslenme alışkanlıkları ve diş bakımının ağız ve beden sağlığında ki önemini kavramış bilinçli bireylerin sayısını arttırmayı vizyon edinen Diş dostu Derneği diş kliniklerinde gerekli sterilizasyonun sağlandığını ve “koruyucu diş hekimliği” uygulamalarının gerçekleştirildiğini belgelemek amacıyla ”Diş Dostu Klinik” Projesi’ni başlattı. 2011 yılı Kasım ayında başlatılan projeye dahil olan klinikler çeşitli denetim aşamalarından geçerek gerekli hijyen koşullarını sağladıklarını hastalarına belgeleyebiliyorlar.

    Toplumda süre gelen hamilelik esnasında diş tedavisinin yapılamayacağı anlayışıyla ilgili Diş Dostu Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mıgır Gülezyan şöyle konuştu: ” Hamilelik dönemi, diş tedavilerinizin yapılmasına engel değildir. Aksine bu dönemde ağız enfeksiyonlarının kontrolü ve tedavisi bebeğe bakteri geçiş riskini azaltmaktadır. Birçok çalışma ileri derecede diş eti iltihabı olan bireylerin düşük kiloda veya erken doğum yapma olasılığının daha yüksek olduğunu vurgulamaktadır. Yapılan rutin kontrol ve tedavilerle yaşam kaliteniz yükselir ve sorunsuz bir hamilelik geçirme şansınız artar.”

    22 Nisan 2014 Salı


    Yeni güncellemesi ile Trafi'ye birbirinden kullanışlı yeni özellikler katılıyor. Kullanıcılara toplu taşıma araçlarıyla yapacakları seyahatler için rota önerileri sunan Trafi ailesine İstanbul, Ankara ve İzmir'in ardından şimdi de Bursa katılıyor.





    Hedeflenen noktaya farklı toplu taşıma araçlarıyla en kısa ve en pratik şekilde ulaşılmasına olanak veren Trafi, güncelleme ile aynı zamanda yeni

    TRAFI Uygulaması Güncellendi

    Konu Saati  12:04  |  in  Ulaşım  |  Devamı»


    Yeni güncellemesi ile Trafi'ye birbirinden kullanışlı yeni özellikler katılıyor. Kullanıcılara toplu taşıma araçlarıyla yapacakları seyahatler için rota önerileri sunan Trafi ailesine İstanbul, Ankara ve İzmir'in ardından şimdi de Bursa katılıyor.





    Hedeflenen noktaya farklı toplu taşıma araçlarıyla en kısa ve en pratik şekilde ulaşılmasına olanak veren Trafi, güncelleme ile aynı zamanda yeni

    Yıllar geçtikçe aşk biter ama geri kalanlar yaşanmaya değer.

    İlk başlarda hissedilen aşk ve keşfetme duygusu insanları birbirine bağlar bağlamasına, ama bu durum bazılarının maalesef birtakım gerçekleri farketmemelerine de engel olabilir. İlerleyen yıllarda kişilik çatışmaları su yüzüne çıkabilir ve bu da evlilikte çatırdamalara neden olabilir. İşte bu evrede evliliğin nasıl kurtulabileceğini, Mavi Psikolojik ve Danışmanlık Merkezi'nden Psikolojik Danışman Çiğdem Yavuz Güler anlattı.

    Evliliğin anlamını anlayın
    Birliktelik, kurumsal haliyle tanımlarsak 'evlilik'; gerçekte iki yabancının bir araya gelmesi durumudur. Tanıyarak, tanışarak, severek evlendiklerini söyleyen çiftlerden bile 'Onu artık tanıyamıyorum.', 'Sanki başka biri oldu.', 'Eskiden hiç böyle değildi, şimdi çok farklı davranıyor.' gibi sözleri duyarız.

    Farklı aile yapılarından gelen kadın-erkek, birleştiklerinde ilişkilerinde ceplerinde, geçmişlerinden getirdikleri kendi gerçekleriyle gelirler. Bu farklı gerçekliklerle yeni bir yapıyı birlikte oluşturmak kimi zaman çok da kolay olmaz. Evlilik içerisinde kadın ve erkek sürekli bir farklılaşma, başkalaşma halindedir. Beklentiler giderek değişir, birbirlerine tanımladıkları roller zaman içinde biçimlenir. Kendi değişiminin yadsımışlığında olan kadın ya da erkek, karşısındakinin değişmeden kalması yanılgısına kolayca düşer. Bu durum doğal bir süreç olarak görülmekle birlikte 'mutlu bir birliktelik' amacıyla yola çıkmış çift için beklendik bir durum da değildir.

    İlişkide yapmanız ve yapmamanız gerekenler

    1. Durup durup kötü anılardan bahsetmeyin. Salt kötü ilişki hiçbir zaman yoktur, her ilişkinin mutlaka iyi yanları, güçlü yönleri vardır. Sorun yaşadığınızda sorunun çözümü için öncelikle kendi alet çantanıza göz atın; daha önce eşinizle üstesinden gelmeyi başardığınız sorunlarda ne yaparak ya da ne yapmaktan kaçınarak durumun üstesinden geldiğinizi gözden geçirin.

    2. Çözüm uğruna yaptığınız şeyler işe yaramıyorsa yapmaktan vazgeçin. Alternatif çözüm yolları deneyin.

    3. İster markete kimin gideceği, ister çocuğun bakımı, isterse ayrılık konusunu konuşuyor olun, tartışmalara sert başlangıçlar yapmaktan kaçının. Sert bir başlangıcın ağır sonuçlar getirebileceğini her zaman hatırlayın.

    4. İlişkinin kötü gidişinden her ikinizin de sorumlu olduğunu unutmayın. Bir yerde denge bozulduysa sizin de dengeyi kaybetme konusunda payınız mutlaka vardır.

    5. Sürekli suçlu aramaktan ve eşinizi suçlamaktan vazgeçin. Her suçlama, bir savunmayı gerekli kılar ve bu döngüsel bir biçimde devam eder. En sert tartışmalardan sonra bile aranıza duvar örmeyin. Küsmenin işe yaradığı hiçbir ilişki türü yoktur.

    6. İlişkinizi tamir etmek için sürekli ilişkinizi masaya yatırıp konuşmaya çalışmayın, ilişkide tarafların problemleri üzerine konuşabilir olmaları önemlidir; ancak sürekli ilişki üzerine konuşmak, bir süre sonra ilişkiye zarar vermeye başlar.

    7. Kimin neyi, ne kadar ve ne zaman kontrol edeceği konusunda güç savaşına girmekten kaçının, böylesi bir durum, karşılıklı yenilgiyle son bulur, galip çıkan olmaz.

    8. Yeni başlayan evliliklerde farklılıklardan ve birlikte bir yaşama alışma zorluğundan kaynaklı sorunlar çıkması oldukça doğaldır. Böylesi bir durumda ortak bir nokta bulma çabasında ve iletişime açık olmaya özen gösterin.

    9. İlk çocuk, yeni bir çocuğun doğumu, çocukların evden ayrılması gibi yaşam dönemleri ile ayrılık, ölüm gibi zorlu anlarda bazı krizler yaşanabilir. Bu durumda tıkandığınızda bir uzmana başvurmak yola devam etmenize yardımcı olur.

    10. Bazı çiftler ayrılmak isteseler de çocuk için birlikte yaşamayı sürdürebilir. Oysaki parçalanmış aile diye birşey yoktur. İyi işlemeyen bir ailede sağlıklı bir çocuk yetiştirmek pek mümkün değildir. Bazen boşanmak da herkes için iyi bir çözüm olabilir.

    11. Eşler arasında bazı kuralların olması aile işleyişini kolaylaştırır. Kuralları rasyonel bir biçimde yazılı olarak koymanız gerekmez. Sözsüz iletişiminizle de ilişki içinde kuralları yapılandırabilirsiniz.

    12. Çözümsüz hiçbir sorunun olmadığını unutmayın. Her zaman her iki tarafı da mutlu edecek üçüncü bir yol bulunabilir. Çözemediğiniz, tıkandığınız, yol bulamadığınız durumlarda bir uzmandan yardım almaktan çekinmeyin. Bazen çiftlerden biri terapiye gönülsüz olabilir. Böyle bir durumda çiftlerden sadece biri de devam edebilir, çünkü sizin değişiminiz, sizinle ilişkide olan herkesi, 'eşinizi' de etkileyip değiştirecektir. Ancak terapiye birlikte devam edilmesi bu süreci hızlandırır.

    13. Ve son olarak belki de en önemlisi; birlikteliğinizi korumanın en iyi yolunun eşinizle uyumunuzu bozmadan bireyselliğinizi korumak olduğunu aklınızdan çıkarmayınız.

    Evliliğin anlamını çok iyi anlayın

    Konu Saati  04:41  |  in  Yaşam  |  Devamı»

    Yıllar geçtikçe aşk biter ama geri kalanlar yaşanmaya değer.

    İlk başlarda hissedilen aşk ve keşfetme duygusu insanları birbirine bağlar bağlamasına, ama bu durum bazılarının maalesef birtakım gerçekleri farketmemelerine de engel olabilir. İlerleyen yıllarda kişilik çatışmaları su yüzüne çıkabilir ve bu da evlilikte çatırdamalara neden olabilir. İşte bu evrede evliliğin nasıl kurtulabileceğini, Mavi Psikolojik ve Danışmanlık Merkezi'nden Psikolojik Danışman Çiğdem Yavuz Güler anlattı.

    Evliliğin anlamını anlayın
    Birliktelik, kurumsal haliyle tanımlarsak 'evlilik'; gerçekte iki yabancının bir araya gelmesi durumudur. Tanıyarak, tanışarak, severek evlendiklerini söyleyen çiftlerden bile 'Onu artık tanıyamıyorum.', 'Sanki başka biri oldu.', 'Eskiden hiç böyle değildi, şimdi çok farklı davranıyor.' gibi sözleri duyarız.

    Farklı aile yapılarından gelen kadın-erkek, birleştiklerinde ilişkilerinde ceplerinde, geçmişlerinden getirdikleri kendi gerçekleriyle gelirler. Bu farklı gerçekliklerle yeni bir yapıyı birlikte oluşturmak kimi zaman çok da kolay olmaz. Evlilik içerisinde kadın ve erkek sürekli bir farklılaşma, başkalaşma halindedir. Beklentiler giderek değişir, birbirlerine tanımladıkları roller zaman içinde biçimlenir. Kendi değişiminin yadsımışlığında olan kadın ya da erkek, karşısındakinin değişmeden kalması yanılgısına kolayca düşer. Bu durum doğal bir süreç olarak görülmekle birlikte 'mutlu bir birliktelik' amacıyla yola çıkmış çift için beklendik bir durum da değildir.

    İlişkide yapmanız ve yapmamanız gerekenler

    1. Durup durup kötü anılardan bahsetmeyin. Salt kötü ilişki hiçbir zaman yoktur, her ilişkinin mutlaka iyi yanları, güçlü yönleri vardır. Sorun yaşadığınızda sorunun çözümü için öncelikle kendi alet çantanıza göz atın; daha önce eşinizle üstesinden gelmeyi başardığınız sorunlarda ne yaparak ya da ne yapmaktan kaçınarak durumun üstesinden geldiğinizi gözden geçirin.

    2. Çözüm uğruna yaptığınız şeyler işe yaramıyorsa yapmaktan vazgeçin. Alternatif çözüm yolları deneyin.

    3. İster markete kimin gideceği, ister çocuğun bakımı, isterse ayrılık konusunu konuşuyor olun, tartışmalara sert başlangıçlar yapmaktan kaçının. Sert bir başlangıcın ağır sonuçlar getirebileceğini her zaman hatırlayın.

    4. İlişkinin kötü gidişinden her ikinizin de sorumlu olduğunu unutmayın. Bir yerde denge bozulduysa sizin de dengeyi kaybetme konusunda payınız mutlaka vardır.

    5. Sürekli suçlu aramaktan ve eşinizi suçlamaktan vazgeçin. Her suçlama, bir savunmayı gerekli kılar ve bu döngüsel bir biçimde devam eder. En sert tartışmalardan sonra bile aranıza duvar örmeyin. Küsmenin işe yaradığı hiçbir ilişki türü yoktur.

    6. İlişkinizi tamir etmek için sürekli ilişkinizi masaya yatırıp konuşmaya çalışmayın, ilişkide tarafların problemleri üzerine konuşabilir olmaları önemlidir; ancak sürekli ilişki üzerine konuşmak, bir süre sonra ilişkiye zarar vermeye başlar.

    7. Kimin neyi, ne kadar ve ne zaman kontrol edeceği konusunda güç savaşına girmekten kaçının, böylesi bir durum, karşılıklı yenilgiyle son bulur, galip çıkan olmaz.

    8. Yeni başlayan evliliklerde farklılıklardan ve birlikte bir yaşama alışma zorluğundan kaynaklı sorunlar çıkması oldukça doğaldır. Böylesi bir durumda ortak bir nokta bulma çabasında ve iletişime açık olmaya özen gösterin.

    9. İlk çocuk, yeni bir çocuğun doğumu, çocukların evden ayrılması gibi yaşam dönemleri ile ayrılık, ölüm gibi zorlu anlarda bazı krizler yaşanabilir. Bu durumda tıkandığınızda bir uzmana başvurmak yola devam etmenize yardımcı olur.

    10. Bazı çiftler ayrılmak isteseler de çocuk için birlikte yaşamayı sürdürebilir. Oysaki parçalanmış aile diye birşey yoktur. İyi işlemeyen bir ailede sağlıklı bir çocuk yetiştirmek pek mümkün değildir. Bazen boşanmak da herkes için iyi bir çözüm olabilir.

    11. Eşler arasında bazı kuralların olması aile işleyişini kolaylaştırır. Kuralları rasyonel bir biçimde yazılı olarak koymanız gerekmez. Sözsüz iletişiminizle de ilişki içinde kuralları yapılandırabilirsiniz.

    12. Çözümsüz hiçbir sorunun olmadığını unutmayın. Her zaman her iki tarafı da mutlu edecek üçüncü bir yol bulunabilir. Çözemediğiniz, tıkandığınız, yol bulamadığınız durumlarda bir uzmandan yardım almaktan çekinmeyin. Bazen çiftlerden biri terapiye gönülsüz olabilir. Böyle bir durumda çiftlerden sadece biri de devam edebilir, çünkü sizin değişiminiz, sizinle ilişkide olan herkesi, 'eşinizi' de etkileyip değiştirecektir. Ancak terapiye birlikte devam edilmesi bu süreci hızlandırır.

    13. Ve son olarak belki de en önemlisi; birlikteliğinizi korumanın en iyi yolunun eşinizle uyumunuzu bozmadan bireyselliğinizi korumak olduğunu aklınızdan çıkarmayınız.

    Her 100 kişiden yaklaşık 65'inde görülen bel fıtığının belirtisi sanıldığı gibi sadece bel ağrısı olmuyor.

    İki haftanın üzerinde devam eden bel ağrısının, zamanla kalça ve bacaklarda hissedilmesiyle kendini gösteren bel fıtığının, karın ve bel kaslarının güçlendirilmesi ile önlenebileceği bildirildi.

    Türkiye Romatizma Araştırma ve Savaş Derneği Başkanı ve aynı zamanda AnkaraÜniversitesi (AÜ) Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şebnem Ataman, her 100 kişiden yaklaşık 65-80'inin yaşamının bir döneminde bel ağrısından şikayet ettiğini söyledi.

    Ataman, kas gücünün zayıf olmasının ve genetik yatkınlığın hastalığın ortaya çıkmasında önemli bir risk faktörü olduğuna işaret ederek, “Vücuttaki bel ve karın kaslarının güçlü olması, bel fıtığının önlenmesinde bir avantajdır” dedi. Vücut kaslarının kuvvetlendirilmesi için düzenli egzersiz yapılmasının önemli olduğunu belirten Ataman, her sağlıklı bireyin haftada 3 gün aktif spor yapması, her gün işe gitmeden önce vücudu ısıttıktan sonra karın kaslarını kuvvetlendirmek için 20-30 kez mekik çekmesini önerdiklerini söyledi.

    Bel ağrılarının kısa dönemde geçmediğini, en az 1-2 hafta sürebildiğini ifade eden Ataman, yapılan çalışmalarda bel ağrılarının yüzde 50'sinin ilk hafta, yüzde 90'ının da 2. hafta sonunda geçtiğinin gözlendiğini söyledi. Ataman, bel ağrısı şikayetinde bulunan hastaların yüzde 10'unda ise sorunun devam ettiğini belirterek, “Bu vakaların bir kısmına bel fıtığı tanısı konuluyor. 2 haftayı geçen bel ağrısı şikayeti halinde vakit kaybetmeden fizik tedavi ve rehabilitasyon ya da ramatoloji uzmanına başvurulması gerekiyor” dedi.

    Ataman, bel ağrısı şikayeti sonrasında ağrının farklı bölgelere yaygınlık göstermesinin ciddiye alınması gerektiği uyarısında bulunarak, “Kalça ve bacaklara doğru yayılım gösteren bel ağrısı durumunda, bel fıtığı düşünülmelidir. Eğer ağrıya bacaklarda uyuşma, karıncalanma ve güçsüzlük gibi bulgular eşlik ediyorsa sinir basısından şüphelenmelidir” diye konuştu.

    Bel fıtığının görülme sıklığının meslek gruplarına göre değişiklik gösterdiğini dile getiren Ataman, “Daha çok ağır iş yapanlarda bele binen yükün fazla olmasından dolayı sık görülüyor. Obezlerde de vücut ağırlığın fazla olması, kas ve yağ dağılımının değişmesine bağlı olarak kas gücünün yetersiz kalması bel fıtığının oluşumunu arttırıyor” dedi.

    Ataman, iki omur arasında amortisör görevi gören jel kıvamındaki nükleus denilen sert maddenin çok zorlama olduğunda yırtılarak dışarı taştığını ve bel fıtığını oluşturduğunu anlattı. Ataman, “Bu bel fıtığı adı verilen oluşumun omuriliğe veya bacaklarımıza giden sinirlere bası yapması sonucu kalça ve bacaklarda ağrı ve kuvvet kayıpları görülebilir, siyatik siniri sıkışabilir ve hatta kısmi felçler ortaya çıkabilir” dedi.

    Bacak kasları eriyebilir

    Bel fıtığının en önemli belirtisinin bel ve bacak ağrısı olduğuna dikkati çeken Ataman, ilk olarak belde hissedilen ağrının zamanla bacağa yayıldığını ve genellikle tek taraflı olduğunu söyledi. Ataman, ağrının bazen iki taraflı hissedilebileceğini de belirterek, şunları söyledi:

    “Kimi zaman hastalar sadece bacak ağrısı şikayeti ile gelir. Bel ağrısından çok bahsetmeyebilirler. Bu durumda da yine fıtık açısından değerlendirilmesi gerekir. Hastaların bir kısmı size daha önce bel ağrısının olduğunu, zaman zaman belinde tutulma olduğunu ve hareket etmede zorlandığını söyler.

    Hastada ayrıca bacakta uyuşma, bel hareketlerinde de kısıtlanma görülebilir. Öksürme, hapşırma, uzun süreli oturma, otomobil kullanma, öne doğru eğilme gibi eylemler ağrıyı arttırır.
    Skolyoz adı verilen sırtın ve belin bir tarafa doğru eğilmesi de sık rastlanılan bir durumdur. Çeşitli nedenlere bağlı gelişebilir. En sık 10 yaşından sonra kızlarda daha sık gözükür ve genellikle bu tip skolyozun nedeni bilinmez. Şekil bozukluğu, sırtta ve belde ağrı ve bazen nefes darlığına yola açabilir. Bazı hastalarda ilerleme gösterebilir.”

    Egzersiz önemli

    Ataman, bel fıtığının hafif seyrinde istirahat ve egzersizin yeterli olabildiğini, kaplıcanın önerildiğini söyledi. Kısa süreli yatak istirahatinin, hastanın en rahat ettiği pozisyonda ve iyi bir yatakta olması gerektiğini dile getiren Ataman, tedaviye ilişkin şu bilgileri verdi:

    “Yatak ortopedik ve düzgün olmalı, vücut ağırlığı ile çökmemelidir. Sırtüstü uzanarak bacakların altına yastık koymak en iyi dinlenme şeklidir. Ağrı kesici, kas gevşetici, ilaçlar kullanılabilir. Kronikleşmiş hastalarda antidepresan ilaç tedavi uygulanabilir. Bel fıtığına bağlı skolyoz (omurganın yana eğriliği) varsa korse kullanılabilir, ancak bu uzun süreli olmamalıdır. Yüzeysel ve derin ısıtıcılar, düşük frekanslı akımlar ve traksiyon gibi fizik tedavi ve rehabilitasyon yöntemleri uygulanabilir.

    Tıbbi ve fizik tedaviye rağmen geçmeyen ağrılar ve ilave olarak nörolojik kuvvet kaybı olanlar ise mutlaka cerrahi olarak tedavi edilmelidir. Hastaların büyük çoğunluğunda 4-6 hafta içinde iyileşme sağlanır. Yapılan bütün tedavilere rağmen kronik ağrılı hasta oranı oldukça yüksektir.”

    Bacak ağrısı bel fıtığı habercisi olabilir

    Konu Saati  04:39  |  in  sağlıklı yaşam  |  Devamı»

    Her 100 kişiden yaklaşık 65'inde görülen bel fıtığının belirtisi sanıldığı gibi sadece bel ağrısı olmuyor.

    İki haftanın üzerinde devam eden bel ağrısının, zamanla kalça ve bacaklarda hissedilmesiyle kendini gösteren bel fıtığının, karın ve bel kaslarının güçlendirilmesi ile önlenebileceği bildirildi.

    Türkiye Romatizma Araştırma ve Savaş Derneği Başkanı ve aynı zamanda AnkaraÜniversitesi (AÜ) Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şebnem Ataman, her 100 kişiden yaklaşık 65-80'inin yaşamının bir döneminde bel ağrısından şikayet ettiğini söyledi.

    Ataman, kas gücünün zayıf olmasının ve genetik yatkınlığın hastalığın ortaya çıkmasında önemli bir risk faktörü olduğuna işaret ederek, “Vücuttaki bel ve karın kaslarının güçlü olması, bel fıtığının önlenmesinde bir avantajdır” dedi. Vücut kaslarının kuvvetlendirilmesi için düzenli egzersiz yapılmasının önemli olduğunu belirten Ataman, her sağlıklı bireyin haftada 3 gün aktif spor yapması, her gün işe gitmeden önce vücudu ısıttıktan sonra karın kaslarını kuvvetlendirmek için 20-30 kez mekik çekmesini önerdiklerini söyledi.

    Bel ağrılarının kısa dönemde geçmediğini, en az 1-2 hafta sürebildiğini ifade eden Ataman, yapılan çalışmalarda bel ağrılarının yüzde 50'sinin ilk hafta, yüzde 90'ının da 2. hafta sonunda geçtiğinin gözlendiğini söyledi. Ataman, bel ağrısı şikayetinde bulunan hastaların yüzde 10'unda ise sorunun devam ettiğini belirterek, “Bu vakaların bir kısmına bel fıtığı tanısı konuluyor. 2 haftayı geçen bel ağrısı şikayeti halinde vakit kaybetmeden fizik tedavi ve rehabilitasyon ya da ramatoloji uzmanına başvurulması gerekiyor” dedi.

    Ataman, bel ağrısı şikayeti sonrasında ağrının farklı bölgelere yaygınlık göstermesinin ciddiye alınması gerektiği uyarısında bulunarak, “Kalça ve bacaklara doğru yayılım gösteren bel ağrısı durumunda, bel fıtığı düşünülmelidir. Eğer ağrıya bacaklarda uyuşma, karıncalanma ve güçsüzlük gibi bulgular eşlik ediyorsa sinir basısından şüphelenmelidir” diye konuştu.

    Bel fıtığının görülme sıklığının meslek gruplarına göre değişiklik gösterdiğini dile getiren Ataman, “Daha çok ağır iş yapanlarda bele binen yükün fazla olmasından dolayı sık görülüyor. Obezlerde de vücut ağırlığın fazla olması, kas ve yağ dağılımının değişmesine bağlı olarak kas gücünün yetersiz kalması bel fıtığının oluşumunu arttırıyor” dedi.

    Ataman, iki omur arasında amortisör görevi gören jel kıvamındaki nükleus denilen sert maddenin çok zorlama olduğunda yırtılarak dışarı taştığını ve bel fıtığını oluşturduğunu anlattı. Ataman, “Bu bel fıtığı adı verilen oluşumun omuriliğe veya bacaklarımıza giden sinirlere bası yapması sonucu kalça ve bacaklarda ağrı ve kuvvet kayıpları görülebilir, siyatik siniri sıkışabilir ve hatta kısmi felçler ortaya çıkabilir” dedi.

    Bacak kasları eriyebilir

    Bel fıtığının en önemli belirtisinin bel ve bacak ağrısı olduğuna dikkati çeken Ataman, ilk olarak belde hissedilen ağrının zamanla bacağa yayıldığını ve genellikle tek taraflı olduğunu söyledi. Ataman, ağrının bazen iki taraflı hissedilebileceğini de belirterek, şunları söyledi:

    “Kimi zaman hastalar sadece bacak ağrısı şikayeti ile gelir. Bel ağrısından çok bahsetmeyebilirler. Bu durumda da yine fıtık açısından değerlendirilmesi gerekir. Hastaların bir kısmı size daha önce bel ağrısının olduğunu, zaman zaman belinde tutulma olduğunu ve hareket etmede zorlandığını söyler.

    Hastada ayrıca bacakta uyuşma, bel hareketlerinde de kısıtlanma görülebilir. Öksürme, hapşırma, uzun süreli oturma, otomobil kullanma, öne doğru eğilme gibi eylemler ağrıyı arttırır.
    Skolyoz adı verilen sırtın ve belin bir tarafa doğru eğilmesi de sık rastlanılan bir durumdur. Çeşitli nedenlere bağlı gelişebilir. En sık 10 yaşından sonra kızlarda daha sık gözükür ve genellikle bu tip skolyozun nedeni bilinmez. Şekil bozukluğu, sırtta ve belde ağrı ve bazen nefes darlığına yola açabilir. Bazı hastalarda ilerleme gösterebilir.”

    Egzersiz önemli

    Ataman, bel fıtığının hafif seyrinde istirahat ve egzersizin yeterli olabildiğini, kaplıcanın önerildiğini söyledi. Kısa süreli yatak istirahatinin, hastanın en rahat ettiği pozisyonda ve iyi bir yatakta olması gerektiğini dile getiren Ataman, tedaviye ilişkin şu bilgileri verdi:

    “Yatak ortopedik ve düzgün olmalı, vücut ağırlığı ile çökmemelidir. Sırtüstü uzanarak bacakların altına yastık koymak en iyi dinlenme şeklidir. Ağrı kesici, kas gevşetici, ilaçlar kullanılabilir. Kronikleşmiş hastalarda antidepresan ilaç tedavi uygulanabilir. Bel fıtığına bağlı skolyoz (omurganın yana eğriliği) varsa korse kullanılabilir, ancak bu uzun süreli olmamalıdır. Yüzeysel ve derin ısıtıcılar, düşük frekanslı akımlar ve traksiyon gibi fizik tedavi ve rehabilitasyon yöntemleri uygulanabilir.

    Tıbbi ve fizik tedaviye rağmen geçmeyen ağrılar ve ilave olarak nörolojik kuvvet kaybı olanlar ise mutlaka cerrahi olarak tedavi edilmelidir. Hastaların büyük çoğunluğunda 4-6 hafta içinde iyileşme sağlanır. Yapılan bütün tedavilere rağmen kronik ağrılı hasta oranı oldukça yüksektir.”

    Kadınların kalbi erkeklere göre kalp damar hastalıklarında daha fazla risk taşıyor.

    Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurgül Keser, “5. Kardiyoloji ve Kardiyovasküler Cerrahide Yenilikler Kongresi” için bulunduğu Antalya'da, kadın ve erkekkalpleri arasındaki farklılıkları ve hastalığa yakalanma oranlarını anlattı.

    Kadınlarla erkeklerin damar yapısında farklılıklar olduğunu belirten Keser, şu bilgileri verdi:

    “Koroner arterler (kalbi besleyen damarlar) kadınlarda daha küçük, daha ince. Kadın kalbi daha küçük, mikro vasküler dediğimiz küçük damar hastalıkları kadınlarda daha çok görülüyor. Dolayısıyla anjiyo yapıp damarlarda belirgin bir daralma yok dediğimiz hasta grubuyla karşı karşıyayız. Halbuki hastalık var. Tanısı biraz daha güçlük arz edebiliyor. Damarların iç çeperini bir teflon gibi kaplayan zarda belirgin bir hasar ortaya çıkabiliyor.”

    Kadınlarda koroner arter hastalıklarında menopozdan sonra belirgin bir artış gördüklerini dile getiren Keser, östrojenin koruyucu etkisinin çekilmesinin ardından yıllardır biriken risk faktörlerinin damarlara etki ettiğini belirtti.

    Erkeklerde östrojenden kaynaklanan bir koruma olmadığı için damarların hastalığa daha hazırlıklı olduğunu ifade eden Keser, şöyle konuştu:

    “Kadınlar menopoza girmelerinin ardından koroner arter hastalıklarına daha hazırlıksız yakalanıyor. O yüzden ani enfarktüsler ve ölüm oranları kadınlarda daha fazla ortaya çıkıyor. Enfarktüs geçiren kadınların ölüm oranı, erkeklere göre iki kat daha fazla. Kalp yetersizliği riski erkeklere göre daha fazla. By pass sonrası erkeklerde ölüm oranı yüzde 2.6 iken kadınlarda yüzde 4 oranında. Kadınlarda 40-45 yaşlarından sonra iki katına yaklaşan bir oranda kardiyovasküler hastalığa yakalanma ve bundan dolayı ölüm söz konusu. Dünyada her yıl 250 bin kadın koroner arter hastalıklar nedeniyle ölüyor.”
    Koroner arter hastalığının bir erkek hastalığı olmadığının bilinmesi gerektiğini vurgulayan Keser, bu hastalıkların kadınları daha çok vuran ve vurduğu zaman da daha ölümcül sonuçlarla kendisini gösteren bir hastalık olduğunu dile getirdi.

    Koruyucu önlemler

    Prof. Dr. Nurgül Keser, kalp ve damar sağlığının korunması ve koroner arter hastalıklarının önlenmesi için kadınlara öncelikle bilinçli olmalarını ve hastalığı engelleyici yöntemleri öğrenmelerini tavsiye etti.

    Koroner arter hastalıklarının önlenmesinde doğru beslenme ve düzenli egzersizin önemine değinen Keser, şunları söyledi:

    “Türk kadını, eşinin ya da çocuğunun sağlığını ilk planda tutuyor. Kendi sağlığını hep ikinci plana atıyor. Kadınlar, öncelikle sağlıklarının değerinin farkında olacaklar. Daha sonra sağlıklı yaşam prensiplerini uygulamaları lazım. Sigaradan veya pasif içicilikten uzak durmalılar. Dumansız hava sahasını desteklemeliler. Bunlar çok ciddi oranda koroner arter hastalıklarını azaltılıyor. Kuzey Amerika ülkelerinde koroner arter hastalıklarındaki azalmanın yüzde 30'lara indiğinden söz ediliyor. Dolayısıyla sağlıklı beslenme, klasik Türk mutfağından zeytinyağı ağırlıklı Ege mutfağına doğru yönelme, sebze ve meyve ağırlıklı beslenme önemli.”

    Çocukların da fast foodlardan uzak tutulması gerektiğine işaret eden Keser, koroner arter hastalıklarının çok küçük yaşlara indiğini vurguladı.

    Keser, şöyle devam etti:
    “Çok erken yaşlarda damarların içindeki teflon zarları bozulmaya başlıyor. Erkekler biraz daha günlük aktivitelerinin arasına sporu, fiziksel egzersizleri sıkıştırabiliyorlar, kadınlar bu konuda biraz daha geri planda kalabiliyorlar. Kadınların da düzenli egzersiz yapmaları lazım.”

    Düzenli sağlık kontrollerinin yapılmasının önemine de değinen Keser, 20 yaşından itibaren kolesterol kontrollerinin yapılması gerektiğini belirterek, koroner arter hastalığı tanısı konulmuş kişilerin yüzde 35'inin kolesterol değerlerini bilmediğine dikkati çekti.

    Hastalık semptomlarının başlamasından önce hastalık tanısının konulmasının tedavide hayati önemde olduğunu kaydeden Keser, “Obeziteyi, insülün direncini ne kadar kırabilirsek o oranda koroner arterlerin sağlığını daha iyi koruyabiliriz. Hipertansiyonun oluşmasını geciktirebiliyoruz” dedi.

    Kadın kalbi erkeğe göre çok farklı

    Konu Saati  04:38  |  in  Kadın Sağlığı  |  Devamı»

    Kadınların kalbi erkeklere göre kalp damar hastalıklarında daha fazla risk taşıyor.

    Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurgül Keser, “5. Kardiyoloji ve Kardiyovasküler Cerrahide Yenilikler Kongresi” için bulunduğu Antalya'da, kadın ve erkekkalpleri arasındaki farklılıkları ve hastalığa yakalanma oranlarını anlattı.

    Kadınlarla erkeklerin damar yapısında farklılıklar olduğunu belirten Keser, şu bilgileri verdi:

    “Koroner arterler (kalbi besleyen damarlar) kadınlarda daha küçük, daha ince. Kadın kalbi daha küçük, mikro vasküler dediğimiz küçük damar hastalıkları kadınlarda daha çok görülüyor. Dolayısıyla anjiyo yapıp damarlarda belirgin bir daralma yok dediğimiz hasta grubuyla karşı karşıyayız. Halbuki hastalık var. Tanısı biraz daha güçlük arz edebiliyor. Damarların iç çeperini bir teflon gibi kaplayan zarda belirgin bir hasar ortaya çıkabiliyor.”

    Kadınlarda koroner arter hastalıklarında menopozdan sonra belirgin bir artış gördüklerini dile getiren Keser, östrojenin koruyucu etkisinin çekilmesinin ardından yıllardır biriken risk faktörlerinin damarlara etki ettiğini belirtti.

    Erkeklerde östrojenden kaynaklanan bir koruma olmadığı için damarların hastalığa daha hazırlıklı olduğunu ifade eden Keser, şöyle konuştu:

    “Kadınlar menopoza girmelerinin ardından koroner arter hastalıklarına daha hazırlıksız yakalanıyor. O yüzden ani enfarktüsler ve ölüm oranları kadınlarda daha fazla ortaya çıkıyor. Enfarktüs geçiren kadınların ölüm oranı, erkeklere göre iki kat daha fazla. Kalp yetersizliği riski erkeklere göre daha fazla. By pass sonrası erkeklerde ölüm oranı yüzde 2.6 iken kadınlarda yüzde 4 oranında. Kadınlarda 40-45 yaşlarından sonra iki katına yaklaşan bir oranda kardiyovasküler hastalığa yakalanma ve bundan dolayı ölüm söz konusu. Dünyada her yıl 250 bin kadın koroner arter hastalıklar nedeniyle ölüyor.”
    Koroner arter hastalığının bir erkek hastalığı olmadığının bilinmesi gerektiğini vurgulayan Keser, bu hastalıkların kadınları daha çok vuran ve vurduğu zaman da daha ölümcül sonuçlarla kendisini gösteren bir hastalık olduğunu dile getirdi.

    Koruyucu önlemler

    Prof. Dr. Nurgül Keser, kalp ve damar sağlığının korunması ve koroner arter hastalıklarının önlenmesi için kadınlara öncelikle bilinçli olmalarını ve hastalığı engelleyici yöntemleri öğrenmelerini tavsiye etti.

    Koroner arter hastalıklarının önlenmesinde doğru beslenme ve düzenli egzersizin önemine değinen Keser, şunları söyledi:

    “Türk kadını, eşinin ya da çocuğunun sağlığını ilk planda tutuyor. Kendi sağlığını hep ikinci plana atıyor. Kadınlar, öncelikle sağlıklarının değerinin farkında olacaklar. Daha sonra sağlıklı yaşam prensiplerini uygulamaları lazım. Sigaradan veya pasif içicilikten uzak durmalılar. Dumansız hava sahasını desteklemeliler. Bunlar çok ciddi oranda koroner arter hastalıklarını azaltılıyor. Kuzey Amerika ülkelerinde koroner arter hastalıklarındaki azalmanın yüzde 30'lara indiğinden söz ediliyor. Dolayısıyla sağlıklı beslenme, klasik Türk mutfağından zeytinyağı ağırlıklı Ege mutfağına doğru yönelme, sebze ve meyve ağırlıklı beslenme önemli.”

    Çocukların da fast foodlardan uzak tutulması gerektiğine işaret eden Keser, koroner arter hastalıklarının çok küçük yaşlara indiğini vurguladı.

    Keser, şöyle devam etti:
    “Çok erken yaşlarda damarların içindeki teflon zarları bozulmaya başlıyor. Erkekler biraz daha günlük aktivitelerinin arasına sporu, fiziksel egzersizleri sıkıştırabiliyorlar, kadınlar bu konuda biraz daha geri planda kalabiliyorlar. Kadınların da düzenli egzersiz yapmaları lazım.”

    Düzenli sağlık kontrollerinin yapılmasının önemine de değinen Keser, 20 yaşından itibaren kolesterol kontrollerinin yapılması gerektiğini belirterek, koroner arter hastalığı tanısı konulmuş kişilerin yüzde 35'inin kolesterol değerlerini bilmediğine dikkati çekti.

    Hastalık semptomlarının başlamasından önce hastalık tanısının konulmasının tedavide hayati önemde olduğunu kaydeden Keser, “Obeziteyi, insülün direncini ne kadar kırabilirsek o oranda koroner arterlerin sağlığını daha iyi koruyabiliriz. Hipertansiyonun oluşmasını geciktirebiliyoruz” dedi.


    Microsoft'un Finlandiyalı şirket Nokia'yı satın almasından bu yana pek fazla ayrıntı haber duyurulmamıştı. Ancak son gelen haber Microsoft'un bünyesine kattığı yeni şirketi Nokia için köklü planları olduğunu gösteriyor.





    NokiaPowerUser isimli sitenin ulaştığı bilgiye göre bundan böyle resmi adı Nokia Oyj olan Nokia artık Microsoft Mobile Oy olarak adlandırılacak.



    Bu değişikliğin ne zaman

    Nokia'nın İsmi Değişiyor

    Konu Saati  01:41  |  in  Windows Phone  |  Devamı»


    Microsoft'un Finlandiyalı şirket Nokia'yı satın almasından bu yana pek fazla ayrıntı haber duyurulmamıştı. Ancak son gelen haber Microsoft'un bünyesine kattığı yeni şirketi Nokia için köklü planları olduğunu gösteriyor.





    NokiaPowerUser isimli sitenin ulaştığı bilgiye göre bundan böyle resmi adı Nokia Oyj olan Nokia artık Microsoft Mobile Oy olarak adlandırılacak.



    Bu değişikliğin ne zaman

    21 Nisan 2014 Pazartesi

    Kamkat Meyvesi Ve Faydaları
    Kamkat Meyvesi Nedir,Kamkat Meyvesinin Faydaları,Kamkat Meyvesinin Yararları,Kamkat Meyvesi Nasıl Yenir,Kamkat Meyvesinin Fiyatı
    İsmini pek duymadığımız, fakat son derece iyi bir şifa kaynağı olan kamkat meyvesi hakkında sizleri bilgilendireceğiz bu makalemizde. Öncelikle kamkat meyvesi nedir sorusunun cevabını verelim. Kamkat meyvesi, tıpkı portakal,mandalina ve limon gibi bir narenciye meyvesidir.

    Kamkat Meyvesi Nasıl Yenir,Kamkat Meyvesinin Fiyatı
    Kamkat Meyvesi
    Kamkat Meyvesi Nasıl Yenir ?
    Kamkat Meyvesi, kabuğu ile tüketilmesi gereken bir besindir. Diğer narenciye meyvelerinin kabukları soyulup tüketilirken, kamkat kabukları soyulmadan yenir. Kabuğu ile birlikte salatalarınıza da doğraya bilirsiniz.
    Kamkat Meyvesinin Faydaları,Kamkat Meyvesinin Yararları
    * Düzenli tüketilmesi ile birlikte tansiyon ve kolesterol düşürmede birebirdir.
    * Kamkat meyvesinini kokusu bargamotu andırır.
    * Tatlı ihtiyacını bastırır.
    * C vitamini içeriği yüksek olan kamkat güçlü bir antioksidandır.
    * Bağışıklık sistemini güçlendirmesi nedeni ile hastalıklara karşı vücudunuzu koruyucu etkisi bulunmaktadır.
    *  Kabuğu ile birlikte tüketilmesi enfeksiyonlara karşı vücudunuzun güçsüz kalmasını ve hasta olmanızı engeller.
    * A vitamini içeriğinin yüksek olmasının yanı sıra B1, B2 ve B3 vitamini içeriği de yüksektir. Bu vitaminlerin yüksek olmasının sinir sisteminizin düzenli çalışmasına katkısı vardır.
    * Kalsiyum içeriği yüksek olan kamkat meyvesi, kemik ve diş sağlığı içinde önemli bir meyvedir.
    * Değişik bir aroması olması nedeni ile reçel ve marmelat olarak tüketilebilir.
    *  Ayrıca meyve suyu ve sos olarak da tüketilmektedir.
    Kamkat Meyvesinin Fiyatı
    Kamkat meyvesinin fiyatı kg. 50 TL dir.
    Kamkat Meyvesi Nedir,Kamkat Meyvesinin Faydaları,Kamkat Meyvesinin Yararları,Kamkat Meyvesi Nasıl Yenir,Kamkat Meyvesinin Fiyatı

    Kamkat Meyvesi Ve Faydaları

    Konu Saati  07:22  |  in  Kamkat Meyvesinin Yararları  |  Devamı»

    Kamkat Meyvesi Ve Faydaları
    Kamkat Meyvesi Nedir,Kamkat Meyvesinin Faydaları,Kamkat Meyvesinin Yararları,Kamkat Meyvesi Nasıl Yenir,Kamkat Meyvesinin Fiyatı
    İsmini pek duymadığımız, fakat son derece iyi bir şifa kaynağı olan kamkat meyvesi hakkında sizleri bilgilendireceğiz bu makalemizde. Öncelikle kamkat meyvesi nedir sorusunun cevabını verelim. Kamkat meyvesi, tıpkı portakal,mandalina ve limon gibi bir narenciye meyvesidir.

    Kamkat Meyvesi Nasıl Yenir,Kamkat Meyvesinin Fiyatı
    Kamkat Meyvesi
    Kamkat Meyvesi Nasıl Yenir ?
    Kamkat Meyvesi, kabuğu ile tüketilmesi gereken bir besindir. Diğer narenciye meyvelerinin kabukları soyulup tüketilirken, kamkat kabukları soyulmadan yenir. Kabuğu ile birlikte salatalarınıza da doğraya bilirsiniz.
    Kamkat Meyvesinin Faydaları,Kamkat Meyvesinin Yararları
    * Düzenli tüketilmesi ile birlikte tansiyon ve kolesterol düşürmede birebirdir.
    * Kamkat meyvesinini kokusu bargamotu andırır.
    * Tatlı ihtiyacını bastırır.
    * C vitamini içeriği yüksek olan kamkat güçlü bir antioksidandır.
    * Bağışıklık sistemini güçlendirmesi nedeni ile hastalıklara karşı vücudunuzu koruyucu etkisi bulunmaktadır.
    *  Kabuğu ile birlikte tüketilmesi enfeksiyonlara karşı vücudunuzun güçsüz kalmasını ve hasta olmanızı engeller.
    * A vitamini içeriğinin yüksek olmasının yanı sıra B1, B2 ve B3 vitamini içeriği de yüksektir. Bu vitaminlerin yüksek olmasının sinir sisteminizin düzenli çalışmasına katkısı vardır.
    * Kalsiyum içeriği yüksek olan kamkat meyvesi, kemik ve diş sağlığı içinde önemli bir meyvedir.
    * Değişik bir aroması olması nedeni ile reçel ve marmelat olarak tüketilebilir.
    *  Ayrıca meyve suyu ve sos olarak da tüketilmektedir.
    Kamkat Meyvesinin Fiyatı
    Kamkat meyvesinin fiyatı kg. 50 TL dir.
    Kamkat Meyvesi Nedir,Kamkat Meyvesinin Faydaları,Kamkat Meyvesinin Yararları,Kamkat Meyvesi Nasıl Yenir,Kamkat Meyvesinin Fiyatı


    Canonical'ın başarılı bir şekilde yılda iki kez verdiği ana sürüm güncellemelerinin bu yıl için ilki olan Ubuntu 14.04 LTS (Uzun Süreli Destek ) sürüm ailesi indirilmeye sunuldu.






    Linux dünyasının en önemli dağıtımlarından birisi olan Ubuntu'nun son sürümü Ubuntu 14.04 LTS ailesi yayımcısı bulunan Canonical tarafından 5 yıl süreyle önemli güvenlik güncellemeleri başta olmak üzere

    Ubuntu 14.04 LTS Ailesi Çıktı

    Konu Saati  04:45  |  in  Ubuntu  |  Devamı»


    Canonical'ın başarılı bir şekilde yılda iki kez verdiği ana sürüm güncellemelerinin bu yıl için ilki olan Ubuntu 14.04 LTS (Uzun Süreli Destek ) sürüm ailesi indirilmeye sunuldu.






    Linux dünyasının en önemli dağıtımlarından birisi olan Ubuntu'nun son sürümü Ubuntu 14.04 LTS ailesi yayımcısı bulunan Canonical tarafından 5 yıl süreyle önemli güvenlik güncellemeleri başta olmak üzere

    20 Nisan 2014 Pazar


    Arap dünyasının son yıllarda ardı ardına yaptığı dev yapılara bir yenisi daha ekleniyor. Malumunuz Birleşik Arap Emirlikleri'nin yaptığı ve halen dünyanın en büyük yapısı konumundaki Burç Halife kısa süre içerisinde hafızalara kazınan ender yapılardan birisi haline gelmişti.








    Batıda haliç veya körfez ülkeleri olarak isimlendirilen Arap yarım adasının petrol zengini ülkelerinin başını

    1 Kilometre Yüksekliğinde Dünyanın En Büyük Yapısı

    Konu Saati  06:34  |  in  Yapı  |  Devamı»


    Arap dünyasının son yıllarda ardı ardına yaptığı dev yapılara bir yenisi daha ekleniyor. Malumunuz Birleşik Arap Emirlikleri'nin yaptığı ve halen dünyanın en büyük yapısı konumundaki Burç Halife kısa süre içerisinde hafızalara kazınan ender yapılardan birisi haline gelmişti.








    Batıda haliç veya körfez ülkeleri olarak isimlendirilen Arap yarım adasının petrol zengini ülkelerinin başını

    15 Nisan 2014 Salı

    Yumuşak Poğaça Tarifi,Yumuşak Poğaça Yapmanın Sırrı,Yumuşak Poğaça Yapmanın Püf Noktası
    Yumuşacık Mayalı Poğaça Tarifi
    Yumuşacık Poğaça Tarifi
    Mayalı Poğaça,Mayalı Poğaça Tarifi,Mayalı Poğaça Nasıl Yapılır,Yumuşak Poğaça,Yumuşak Poğaça Tarifi,Yumuşak Poğaça Yapmanın Sırrı,Yumuşak Poğaça Yapmanın Püf Noktası
    Kimileri çok güzel yumuşacık, pofuduk pofuduk poğaça yaparken, kimileri bir türlü bunu başaramaz. Aynı tarifi iki farklı kişi de yapsa mutlaka bir fark olur aralarında. Birisi daha güzel olur. Peki yumuşacık poğaca yapmanın sırrı püf noktası nedir.Bu makalemizde sizlere vereceğimiz tarif ile yumuşacık poğaça yapmanın püf nokasını vereceğiz.

    Yumuşacık Poğaça Tarifi İçin Gerekli Malzemeler ;
    *2 tane yumurta (1 tanesinini sarısını üzerine sürmek için ayırın),
    *1 su bardağı ılık süt,
    *1 çay bardağı sıvıyağ,
    *2 yemek kaşığı yumuşamış tereyağı,
    *1 paket instant (kuru) maya,
    *2 yemek kaşığı şeker,
    *1 tatlı kaşığı tuz,
    * Aldığı kadar un
    Mayalı Poğaça,Mayalı Poğaça Tarifi,Mayalı Poğaça Nasıl Yapılır,Yumuşak Poğaça,Yumuşak Poğaça Tarifi
    Ilık sütün içine şeker ve kuru mayayı karıştırın. Ardından diğer malzemeleri de katıp, karıştırın. Unu yavaş yavaş ekleyerek yoğurmaya başlayın. Elinize yapışmayan yumuşak bir hamur elde edin. Üzerini örtüp hamuru mayalanmaya bırakın. Hamurunuz en az 2 katına çıkana kadar kabarmalıdır.  Hamur kabarınca, bir tur daha yoğurun. 10-15 dak. bekledikten sonra, hamurunuzdan küçük parçalar kopararak, yuvarlak  şekil verip tepsiye dizin. Eğer sade yapmak istemezseniz içine, dilediğiniz malzemeyi koyup dilediğiniz şekli vererek fırına tepsisine dizebilirsiniz. Fırın tepsisini fırına koymadan önce tepside yeniden kabarması için 15 dakika bekletin. Yumurta sarısını üzerine sürüp,üzerine çörek otu serperek, önceden ısıttığınız 18 derecelik fırında altı ve üstü kızarana kadar pişirin. Afiyet olsun..
    Yumuşak Poğaça Yapmanın Sırrı,Yumuşak Poğaça Yapmanın Püf Noktası
    * Hamuru mayalamakta kullanacağınız süt ne çok sıcak ne de çok soğuk olmamalı. Ilık süt kullanmalısınız.
    * Kuru maya içine şeker katmanız mayanın çok daha etkili olmasını sağlar.
    * Mayalı hamurda, mayalanma süresi çok önemlidir. Hamurun en az 2 katı kadar kabarması gerekmektedir.
    * Mayalanma için ortamın ılık olması gereklidir. Eğer, vaktiniz yoksa fırınınızı 75 derecede çalıştırın ve hamuru fırın içinde mayalanmaya bırakın.
    * Kabaran ve mayalanmış hamuru mutlaka bir tur tekrar yoğurun.
    Mayalı Poğaça,Mayalı Poğaça Tarifi,Mayalı Poğaça Nasıl Yapılır,Yumuşak Poğaça,Yumuşak Poğaça Tarifi,Yumuşak Poğaça Yapmanın Sırrı,Yumuşak Poğaça Yapmanın Püf Noktası

    Yumuşacık Poğaça Tarifi

    Konu Saati  08:00  |  in  Yumuşak Poğaça Yapmanın Sırrı  |  Devamı»

    Yumuşak Poğaça Tarifi,Yumuşak Poğaça Yapmanın Sırrı,Yumuşak Poğaça Yapmanın Püf Noktası
    Yumuşacık Mayalı Poğaça Tarifi
    Yumuşacık Poğaça Tarifi
    Mayalı Poğaça,Mayalı Poğaça Tarifi,Mayalı Poğaça Nasıl Yapılır,Yumuşak Poğaça,Yumuşak Poğaça Tarifi,Yumuşak Poğaça Yapmanın Sırrı,Yumuşak Poğaça Yapmanın Püf Noktası
    Kimileri çok güzel yumuşacık, pofuduk pofuduk poğaça yaparken, kimileri bir türlü bunu başaramaz. Aynı tarifi iki farklı kişi de yapsa mutlaka bir fark olur aralarında. Birisi daha güzel olur. Peki yumuşacık poğaca yapmanın sırrı püf noktası nedir.Bu makalemizde sizlere vereceğimiz tarif ile yumuşacık poğaça yapmanın püf nokasını vereceğiz.

    Yumuşacık Poğaça Tarifi İçin Gerekli Malzemeler ;
    *2 tane yumurta (1 tanesinini sarısını üzerine sürmek için ayırın),
    *1 su bardağı ılık süt,
    *1 çay bardağı sıvıyağ,
    *2 yemek kaşığı yumuşamış tereyağı,
    *1 paket instant (kuru) maya,
    *2 yemek kaşığı şeker,
    *1 tatlı kaşığı tuz,
    * Aldığı kadar un
    Mayalı Poğaça,Mayalı Poğaça Tarifi,Mayalı Poğaça Nasıl Yapılır,Yumuşak Poğaça,Yumuşak Poğaça Tarifi
    Ilık sütün içine şeker ve kuru mayayı karıştırın. Ardından diğer malzemeleri de katıp, karıştırın. Unu yavaş yavaş ekleyerek yoğurmaya başlayın. Elinize yapışmayan yumuşak bir hamur elde edin. Üzerini örtüp hamuru mayalanmaya bırakın. Hamurunuz en az 2 katına çıkana kadar kabarmalıdır.  Hamur kabarınca, bir tur daha yoğurun. 10-15 dak. bekledikten sonra, hamurunuzdan küçük parçalar kopararak, yuvarlak  şekil verip tepsiye dizin. Eğer sade yapmak istemezseniz içine, dilediğiniz malzemeyi koyup dilediğiniz şekli vererek fırına tepsisine dizebilirsiniz. Fırın tepsisini fırına koymadan önce tepside yeniden kabarması için 15 dakika bekletin. Yumurta sarısını üzerine sürüp,üzerine çörek otu serperek, önceden ısıttığınız 18 derecelik fırında altı ve üstü kızarana kadar pişirin. Afiyet olsun..
    Yumuşak Poğaça Yapmanın Sırrı,Yumuşak Poğaça Yapmanın Püf Noktası
    * Hamuru mayalamakta kullanacağınız süt ne çok sıcak ne de çok soğuk olmamalı. Ilık süt kullanmalısınız.
    * Kuru maya içine şeker katmanız mayanın çok daha etkili olmasını sağlar.
    * Mayalı hamurda, mayalanma süresi çok önemlidir. Hamurun en az 2 katı kadar kabarması gerekmektedir.
    * Mayalanma için ortamın ılık olması gereklidir. Eğer, vaktiniz yoksa fırınınızı 75 derecede çalıştırın ve hamuru fırın içinde mayalanmaya bırakın.
    * Kabaran ve mayalanmış hamuru mutlaka bir tur tekrar yoğurun.
    Mayalı Poğaça,Mayalı Poğaça Tarifi,Mayalı Poğaça Nasıl Yapılır,Yumuşak Poğaça,Yumuşak Poğaça Tarifi,Yumuşak Poğaça Yapmanın Sırrı,Yumuşak Poğaça Yapmanın Püf Noktası

    Uzmanlar boşanan çiftleri uyardı: Boşanma sürecinizde çocuklarınız üzerinden hesaplaşarak onları pinpon topu haline getirmeyin.

    Ayna Eğitim ve Psikolojik Danışmanlık Merkezi’nden Uzman Psikolojik Danışman Funda Tekelioğlu, boşanan ebeveynlerin yeni hayatlarına ve rollerine uyum sağlamaya çalışırken çocukları üzerinden eski eşleriyle hesaplaşabildiğine dikkat çekerek, “Bu süreçte, çocuklarınızı pinpon topu haline getirmeyin. Çocuklar ancak sevildiğinden eminse yeni durumlara uyum sağlayabilme gücüne sahip olur” uyarısı yaptı.
    Evliliklerini sona erdiren ebeveynlerin yeni yaşamlarına uyum sağlamaya çalışırken çocuklarının bu değişimden nasıl etkilendiğini göz ardı etmemesi gerektiğine dikkat çeken uzmanlar, “Çocuklarınız üzerinden birbirinizle hesaplaşmayın, onları pinpon topu haline getirmeyin” uyarısı yaptı.

    “Boşanma evliliğin yasal bitişidir ama çiftler duygusal olarak birbirinden uzaklaşmamışsa ya da aralarında hala tamamlanmamış meseleler kalmışsa çocukları üzerinden hesaplaşma çabasına girebiliyor” diyen Ayna Eğitim ve Psikolojik Danışmanlık Merkezi’nden Uzman Psikolojik Danışman Funda Tekelioğlu, “Bu süreçte ebeveynler yoğun ve olumsuz duygular içindedir. Yeni bir ev, yeni bir hayat, yeni arkadaş çevresine uyum sağlamanın stresiyle çocukları da olumsuz yönde etkileyecek büyük bir güce sahiptir. Onlar yeni rollerine uyum sağlamaya çalışırken, çocukları da kendi durumlarıyla ilgili endişe, belirsizlik ve zihin karışıklığı yaşar. Güven duyguları azalır. Çocuklar ancak sevildiğinden eminse, anne ve babasının sevgisini kaybetmeyeceğine inancı tam ise yeni durumlarına uyum sağlayabilecek güce sahip olur” değerlendirmesini yaptı.

    Boşanma Sonrası Ebeveyn Tutumları

    Boşanma sırasında ve sonrasında ebeveyn tutumlarındaki değişimlerle ilgili bilgi veren Tekelioğlu, ebeveynleri ‘Var-Yok’, ‘Reddedilen’, ‘Düşman’, ‘Saldırgan’, ‘Çocuğundan Boşanan’ olarak sınıflandırdı ve şu bilgileri verdi:
    “Var-yok olarak adlandırdığımız ebeveynin ziyaret gün ve saatleri düzensizdir. Ekonomik açıdan çocuğunu kısıtlar. ‘Reddedilen ebeveyn’ tipinde, çocuk duygusal olarak zayıf gördüğü ebeveynine yakınlaşır, onu mağdur görür ve ona karşı kendini sorumlu hisseder. Diğer ebeveynini reddeder, görmek istemez, öfkeli davranır. ‘Düşman ebeveyn’ tipinde velayeti alan, çocuğu diğer ebeveyne göstermez. Velayeti alamayan ebeveyn ile çocuğun görüşmelerini engeller, çeşitli bahanelerle çocukları için program yaparak diğer ebeveyniyle ilişkilerini düzensizleştirir. ‘Saldırgan‘ olarak adlandırabileceğimiz ebeveyn tipinde boşanan eşler birbirlerine karşı güvensizdir, çocuğu paylaşamazlar ama çocuğun ihtiyaçlarını göz ardı ederler. Aralarında daha iyi ve sevilen ebeveyn olma rekabeti vardır. ‘Çocuğundan boşanan ebeveyn’ tipinde ise velayeti almayan ebeveyn adeta ortadan kaybolur ve çocuğu ile ilgili hiçbir sorumluluk almaz.”

    Taraf Tutturmayın, Ondan Vazgeçmeyin!

    Boşanma sürecini çocukların hasarsız ve kendilerini güvende hissederek atlatabilmeleri için ebeveynlere önerilerde de bulunan Tekelioğlu, bunları şöyle sıraladı:

    • Ebeveyn rolünüzden asla vazgeçmeyin.
    • Kendi duygularınızı sanki çocuğunuzun duygularıymış gibi algılamayın.
    • Çocuğunuz ile empati kurun.
    • Velayeti almayan ebeveyn, ziyaret saatlerini aksatıyor veya unutuyorsa çocuğunuza annesinin/babasının neden gelemediğine dair bahaneler uydurmayın. Sadece önceden önlem alarak çocuğunuza alternatif programlar hazırlayın ve uygulayın.
    • Çocuğunuzun taraf tutmasını gerektirecek tüm davranışlardan uzak durun.
    • Boşandığınız eski eşinizle ilgili olumsuz düşüncelerinizi çocuğunuzla veya çocuğunuzun yanında başkalarıyla konuşmayın.
    • Çocuğunuzun ihtiyaçları ile kendi ihtiyaçlarınızı karıştırmayın. Onun her ne olursa olsun annesine ve babasına ihtiyacı olduğunu hoşlanmasanız da kabul edin.
    • Çocuğunuzla görüşmeleriniz engelleniyorsa, çocuğunuzu telefonla aramaktan, onu görmeye çalışmaktan kesinlikle vazgeçmeyin. Umutsuzluğa kapılıp çabalarınızı azaltmayın.
    • Anne- baba sorumlulukları ile ilgili tartışmalarınızı çocuğunuzdan uzak tutun. Eğer çocuğunuz bir şekilde bu tartışmalara tanık olmuşsa, kendi meseleniz olduğunu ve sizin çözebileceğinizi ifade edin ve size güvenmesini sağlayın.
    • Haberleşme yolu olarak çocuğunuzu kullanmayın.
    • Çocuğunuza boşanmış olmanın veya “iyi ebeveyn” olamamanın suçluluğu ile hediyeler almayın, kural koyarken tutarsız davranmayın.
    • Çocuğunuzun sorumluluklarının kendi yaşı ile doğru orantılı olmasına dikkat edin.

    Çocuklar üzerinden birbirinizle hesaplaşmayın!

    Konu Saati  04:10  |  in  Yaşam  |  Devamı»

    Uzmanlar boşanan çiftleri uyardı: Boşanma sürecinizde çocuklarınız üzerinden hesaplaşarak onları pinpon topu haline getirmeyin.

    Ayna Eğitim ve Psikolojik Danışmanlık Merkezi’nden Uzman Psikolojik Danışman Funda Tekelioğlu, boşanan ebeveynlerin yeni hayatlarına ve rollerine uyum sağlamaya çalışırken çocukları üzerinden eski eşleriyle hesaplaşabildiğine dikkat çekerek, “Bu süreçte, çocuklarınızı pinpon topu haline getirmeyin. Çocuklar ancak sevildiğinden eminse yeni durumlara uyum sağlayabilme gücüne sahip olur” uyarısı yaptı.
    Evliliklerini sona erdiren ebeveynlerin yeni yaşamlarına uyum sağlamaya çalışırken çocuklarının bu değişimden nasıl etkilendiğini göz ardı etmemesi gerektiğine dikkat çeken uzmanlar, “Çocuklarınız üzerinden birbirinizle hesaplaşmayın, onları pinpon topu haline getirmeyin” uyarısı yaptı.

    “Boşanma evliliğin yasal bitişidir ama çiftler duygusal olarak birbirinden uzaklaşmamışsa ya da aralarında hala tamamlanmamış meseleler kalmışsa çocukları üzerinden hesaplaşma çabasına girebiliyor” diyen Ayna Eğitim ve Psikolojik Danışmanlık Merkezi’nden Uzman Psikolojik Danışman Funda Tekelioğlu, “Bu süreçte ebeveynler yoğun ve olumsuz duygular içindedir. Yeni bir ev, yeni bir hayat, yeni arkadaş çevresine uyum sağlamanın stresiyle çocukları da olumsuz yönde etkileyecek büyük bir güce sahiptir. Onlar yeni rollerine uyum sağlamaya çalışırken, çocukları da kendi durumlarıyla ilgili endişe, belirsizlik ve zihin karışıklığı yaşar. Güven duyguları azalır. Çocuklar ancak sevildiğinden eminse, anne ve babasının sevgisini kaybetmeyeceğine inancı tam ise yeni durumlarına uyum sağlayabilecek güce sahip olur” değerlendirmesini yaptı.

    Boşanma Sonrası Ebeveyn Tutumları

    Boşanma sırasında ve sonrasında ebeveyn tutumlarındaki değişimlerle ilgili bilgi veren Tekelioğlu, ebeveynleri ‘Var-Yok’, ‘Reddedilen’, ‘Düşman’, ‘Saldırgan’, ‘Çocuğundan Boşanan’ olarak sınıflandırdı ve şu bilgileri verdi:
    “Var-yok olarak adlandırdığımız ebeveynin ziyaret gün ve saatleri düzensizdir. Ekonomik açıdan çocuğunu kısıtlar. ‘Reddedilen ebeveyn’ tipinde, çocuk duygusal olarak zayıf gördüğü ebeveynine yakınlaşır, onu mağdur görür ve ona karşı kendini sorumlu hisseder. Diğer ebeveynini reddeder, görmek istemez, öfkeli davranır. ‘Düşman ebeveyn’ tipinde velayeti alan, çocuğu diğer ebeveyne göstermez. Velayeti alamayan ebeveyn ile çocuğun görüşmelerini engeller, çeşitli bahanelerle çocukları için program yaparak diğer ebeveyniyle ilişkilerini düzensizleştirir. ‘Saldırgan‘ olarak adlandırabileceğimiz ebeveyn tipinde boşanan eşler birbirlerine karşı güvensizdir, çocuğu paylaşamazlar ama çocuğun ihtiyaçlarını göz ardı ederler. Aralarında daha iyi ve sevilen ebeveyn olma rekabeti vardır. ‘Çocuğundan boşanan ebeveyn’ tipinde ise velayeti almayan ebeveyn adeta ortadan kaybolur ve çocuğu ile ilgili hiçbir sorumluluk almaz.”

    Taraf Tutturmayın, Ondan Vazgeçmeyin!

    Boşanma sürecini çocukların hasarsız ve kendilerini güvende hissederek atlatabilmeleri için ebeveynlere önerilerde de bulunan Tekelioğlu, bunları şöyle sıraladı:

    • Ebeveyn rolünüzden asla vazgeçmeyin.
    • Kendi duygularınızı sanki çocuğunuzun duygularıymış gibi algılamayın.
    • Çocuğunuz ile empati kurun.
    • Velayeti almayan ebeveyn, ziyaret saatlerini aksatıyor veya unutuyorsa çocuğunuza annesinin/babasının neden gelemediğine dair bahaneler uydurmayın. Sadece önceden önlem alarak çocuğunuza alternatif programlar hazırlayın ve uygulayın.
    • Çocuğunuzun taraf tutmasını gerektirecek tüm davranışlardan uzak durun.
    • Boşandığınız eski eşinizle ilgili olumsuz düşüncelerinizi çocuğunuzla veya çocuğunuzun yanında başkalarıyla konuşmayın.
    • Çocuğunuzun ihtiyaçları ile kendi ihtiyaçlarınızı karıştırmayın. Onun her ne olursa olsun annesine ve babasına ihtiyacı olduğunu hoşlanmasanız da kabul edin.
    • Çocuğunuzla görüşmeleriniz engelleniyorsa, çocuğunuzu telefonla aramaktan, onu görmeye çalışmaktan kesinlikle vazgeçmeyin. Umutsuzluğa kapılıp çabalarınızı azaltmayın.
    • Anne- baba sorumlulukları ile ilgili tartışmalarınızı çocuğunuzdan uzak tutun. Eğer çocuğunuz bir şekilde bu tartışmalara tanık olmuşsa, kendi meseleniz olduğunu ve sizin çözebileceğinizi ifade edin ve size güvenmesini sağlayın.
    • Haberleşme yolu olarak çocuğunuzu kullanmayın.
    • Çocuğunuza boşanmış olmanın veya “iyi ebeveyn” olamamanın suçluluğu ile hediyeler almayın, kural koyarken tutarsız davranmayın.
    • Çocuğunuzun sorumluluklarının kendi yaşı ile doğru orantılı olmasına dikkat edin.

    Doyana kadar ve canınızın çektiği şeyleri yiyeceksiniz, aynı zamanda da zayıflayacaksınız. Hayal gibi geliyor değil mi? Oysa hepsi gerçek. ‘Volümetrik diyet’ sayesinde rejimde olmanın artık yeni bir anlamı var.

    Amerika'dan gelen yeni bir diyet trendi, diyete olan bakış açısını değiştiriyor. ‘Volümetrik diyet’te amaç; yemeyi sevmek, tadını çıkarmak ve doyana kadar yemek!

    Volümetrik diyet, başka bir deyişle ‘hacim diyeti’ olarak da adlandırabileceğimiz bu diyet trendi, yeni bir çığır açıyor. Çünkü temeli, ''doyana kadar ye'' prensibine dayanıyor. Nesnelerin hacmini ölçmeye yarayan bir birim olan ‘volümetri'den adını alan diyet yöntemi, besinleri kalori değerlerine göre değil, hacim değerlerine göre sınıflandırıyor. Bir örnek vermek gerekirse: 15 tane üzüm, tartıda 100 gram geliyor ve kalorisi de 70 civarında. 15 tane kurutulmuş üzüm ise en fazla 20 gram ve onun da kalorisi 70 civarında. Peki, 100 gram üzümle mi doyarsınız, yoksa 20 gram kuru üzümle mi? Her ikisinin de kalorisi aynı ise, daha hacimli olan taze üzüme uzanmaz mı şimdi eliniz? Bu soruya ‘evet’ deme ihtimaliniz çok yüksek. Zaten araştırmalar da bunu gösteriyor.

    Pennsylvania'da yapılan bir araştırmaya göre insanlar, ‘doyana’ kadar yemek yiyor. Bu durumda ‘ne’ yediğinin de pek bir önemi kalmıyor. Düşük kalorili de olsa, yüksek kalorili de olsa, temel amaç 'doydum' hissini yaşamak! Bu araştırmadan yola çıkarak volümetrik diyeti geliştiren Beslenme Uzmanı Barbara Rolls, normalden daha az yiyerek zayıflamanın çok zor olduğunun altını çiziyor:
    ''Besinleri kısarak yapılan diyet, ilk başta kilo verdirir ama uzun vadede başarılı olamaz. Çünkü 'açlık' hissinin bastırılması gerekiyor!''

    Bir günlük örnek mönü

    SABAH 
    Aç karnına bir bardak su için. Ardından büyük bir kase içine; yulaf ezmesi, taze meyve parçaları koyun. Bu karışıma yağsız süt, yoğurt ya da meyve suyuyla hacim kazandırın.

    ARA 
    Bir patates salatasının içine bolca salatalık doğrayın. Bu, salatanızın hem hacmini artıracak, hem de daha doyurucu olacak.

    ÖĞLE 
    Sade suya tirit tarzı çorbanızın hacmini artırmak için kepekli makarna ve sebzelerden faydalanın. Makarna yerine bulgur, yarma, pirinç gibi bakliyatlar da kullanabilirsiniz. Kurubaklagiller de çorbaya ayrı bir lezzet ve hacim katar. İsterseniz içine arada bir tavuk, balık ya da et parçaları atın. Eğer zengin bir çorba içme şansınız yoksa; balık ya da tavuk filetosunun yanında bol salata ve sebze yiyebilirsiniz. Ardından küçük bir sütlü tatlı ya da meyve alabilirsiniz. Bol bol su içmeyi unutmayın!

    Yiyerek zayıflamanın adı

    Konu Saati  04:09  |  in  Diyet zayıflama  |  Devamı»

    Doyana kadar ve canınızın çektiği şeyleri yiyeceksiniz, aynı zamanda da zayıflayacaksınız. Hayal gibi geliyor değil mi? Oysa hepsi gerçek. ‘Volümetrik diyet’ sayesinde rejimde olmanın artık yeni bir anlamı var.

    Amerika'dan gelen yeni bir diyet trendi, diyete olan bakış açısını değiştiriyor. ‘Volümetrik diyet’te amaç; yemeyi sevmek, tadını çıkarmak ve doyana kadar yemek!

    Volümetrik diyet, başka bir deyişle ‘hacim diyeti’ olarak da adlandırabileceğimiz bu diyet trendi, yeni bir çığır açıyor. Çünkü temeli, ''doyana kadar ye'' prensibine dayanıyor. Nesnelerin hacmini ölçmeye yarayan bir birim olan ‘volümetri'den adını alan diyet yöntemi, besinleri kalori değerlerine göre değil, hacim değerlerine göre sınıflandırıyor. Bir örnek vermek gerekirse: 15 tane üzüm, tartıda 100 gram geliyor ve kalorisi de 70 civarında. 15 tane kurutulmuş üzüm ise en fazla 20 gram ve onun da kalorisi 70 civarında. Peki, 100 gram üzümle mi doyarsınız, yoksa 20 gram kuru üzümle mi? Her ikisinin de kalorisi aynı ise, daha hacimli olan taze üzüme uzanmaz mı şimdi eliniz? Bu soruya ‘evet’ deme ihtimaliniz çok yüksek. Zaten araştırmalar da bunu gösteriyor.

    Pennsylvania'da yapılan bir araştırmaya göre insanlar, ‘doyana’ kadar yemek yiyor. Bu durumda ‘ne’ yediğinin de pek bir önemi kalmıyor. Düşük kalorili de olsa, yüksek kalorili de olsa, temel amaç 'doydum' hissini yaşamak! Bu araştırmadan yola çıkarak volümetrik diyeti geliştiren Beslenme Uzmanı Barbara Rolls, normalden daha az yiyerek zayıflamanın çok zor olduğunun altını çiziyor:
    ''Besinleri kısarak yapılan diyet, ilk başta kilo verdirir ama uzun vadede başarılı olamaz. Çünkü 'açlık' hissinin bastırılması gerekiyor!''

    Bir günlük örnek mönü

    SABAH 
    Aç karnına bir bardak su için. Ardından büyük bir kase içine; yulaf ezmesi, taze meyve parçaları koyun. Bu karışıma yağsız süt, yoğurt ya da meyve suyuyla hacim kazandırın.

    ARA 
    Bir patates salatasının içine bolca salatalık doğrayın. Bu, salatanızın hem hacmini artıracak, hem de daha doyurucu olacak.

    ÖĞLE 
    Sade suya tirit tarzı çorbanızın hacmini artırmak için kepekli makarna ve sebzelerden faydalanın. Makarna yerine bulgur, yarma, pirinç gibi bakliyatlar da kullanabilirsiniz. Kurubaklagiller de çorbaya ayrı bir lezzet ve hacim katar. İsterseniz içine arada bir tavuk, balık ya da et parçaları atın. Eğer zengin bir çorba içme şansınız yoksa; balık ya da tavuk filetosunun yanında bol salata ve sebze yiyebilirsiniz. Ardından küçük bir sütlü tatlı ya da meyve alabilirsiniz. Bol bol su içmeyi unutmayın!

    Birlikteliğiniz aynı yatağa girmekten öteye gitmiyorsa cinsel yaşamınızda sorun var demektir. 

    Cinsel yaşamınız ilk günlerdeki heyecana hasret kaldıysa yatağınızdaki düşmanları tanımıyorsunuz demektir. İyi bir cinsel yaşam istiyorsanız düşmanı yakından tanımalı ve yatakta önleminizi almalısınız.


    Stres
    Stres altında yaşamaya alışkın biri olabilirsiniz. Hatta stresle baş etmeyi öğrendiğinizi de düşünebilirsiniz. Fakat yatakta aynı oranda başarılı olamazsınız. İş stresi, maddi konular libidoyu etkiler, cinsel arzular siz farkında olmadan azalmaya başlar. Böyle bir durumla karşı karşıya olduğunuzda stresinizle baş etmenin yollarını öğrenmeli, gerekirse bir uzmandan yardım almalı ve stresi mümkün olduğunca ilişkinizden uzak tutmaya çalışmalısınız.


    İlişki problemleri
    Cinsel yaşamdaki sorunların altında ilişki problemleri yatar. Özellikle kadınlar eşleriyle yaşadıkları sorunları yatağa girer girmez unutamazlar. Bu da cinsel mutluluğa engel olur. Yataktaki bu problemi aşmak için aranızdaki sorunları halletmeden yatağa girmemeye çalışmalısınız.


    Uykusuzluk
    Eğer cinsel yaşamınız eskisi gibi değilse sebeplerden biri de az uyku olabilir. Sabah erken kalkıyor ve akşamları da geç yatıyorsanız arzulu bir cinsel yaşamınızın olmaması gayet normaldir. Az uyku yorgunluğu beraberinde getirirken yataktaki heyecanı da alıp götürür.


    Anne ve baba olmak
    Bir bebek sahibi olmak dünyanın en güzel olaylarından biridir. Fakat ilk zamanlar çiftler, bebek ağlayacak korkusuyla birlikte olmaktan çekinirler. Oysa günün belirli saatlerini birbirinize ayırmalısınız ve örneğin; bebeğinizin derin bir uykudayken birlikte olmayı denemelisiniz.


    İlaç tedavisi
    Bazı medikal tedavilerin libido üzerinde etkisi vardır. Bunlar arasında çoğunlukla antidepresanlar, kemoterapi, tansiyon ilaçları, doğum kontrol hapları bulunur. Böyle bir durumda doktorunuzla konuşarak size başka bir ilaç tedavisi vermesini isteyebilirsiniz.


    Vücudunuz
    Aldığınız fazla kilolar ya da vücudunuzdaki bazı değişimler yatakta kendinizi rahat hissetmemenize neden olur. Bu da cinsel yaşamda mutsuzluğu beraberinde getirir. Yapılan araştırmalar yatakta kendilerine güvenen ve kusurlarını kafasına takmayan çiftlerin çok daha mutlu bir cinsel yaşama sahip olduklarını ortaya koymuştur. Bu nedenle yatağa girdiğinizde eşinizin sizin kusurlarınızı göreceğini düşünmekten vazgeçmeli ve sizi ne kadar sevdiğini düşünmelisiniz.


    Obezite
    Çok kilolu olmak ya da obezite cinsel isteksizliğe ve yatakta performans düşüklüğüne neden olur. Bunun sebebi tam olarak bilinmemekle birlikte güven eksikliği, sosyal kısıtlanma gibi sebepler ve psikolojik sorunlar buna neden olabilir.


    Depresyon 
    Antidepresanlar gibi depresyon da cinsel isteksizliğe neden olur. Aynı zamanda eğer sebepsiz yere cinsel isteksizlik yaşadıysanız sebebi depresyon olabilir.


    Menopoz
    Menopoza giren birçok kadının sorunlarından biri de cinsel isteksizliktir. Çünkü menopoz döneminde kadınlar vajinal kuruluk ve acı gibi sorunlar yaşarlar. Bu da cinsel yaşamı isteksiz bir hale getirir. Böyle bir durumda bir uzmana danışarak yardım alabilir ve kullanılan ilaçlar değiştirilerek soruna çare bulunabilir. 

    İyi bir cinsel yaşam istiyorsanız

    Konu Saati  04:08  |  in  Cinsel Sağlık  |  Devamı»

    Birlikteliğiniz aynı yatağa girmekten öteye gitmiyorsa cinsel yaşamınızda sorun var demektir. 

    Cinsel yaşamınız ilk günlerdeki heyecana hasret kaldıysa yatağınızdaki düşmanları tanımıyorsunuz demektir. İyi bir cinsel yaşam istiyorsanız düşmanı yakından tanımalı ve yatakta önleminizi almalısınız.


    Stres
    Stres altında yaşamaya alışkın biri olabilirsiniz. Hatta stresle baş etmeyi öğrendiğinizi de düşünebilirsiniz. Fakat yatakta aynı oranda başarılı olamazsınız. İş stresi, maddi konular libidoyu etkiler, cinsel arzular siz farkında olmadan azalmaya başlar. Böyle bir durumla karşı karşıya olduğunuzda stresinizle baş etmenin yollarını öğrenmeli, gerekirse bir uzmandan yardım almalı ve stresi mümkün olduğunca ilişkinizden uzak tutmaya çalışmalısınız.


    İlişki problemleri
    Cinsel yaşamdaki sorunların altında ilişki problemleri yatar. Özellikle kadınlar eşleriyle yaşadıkları sorunları yatağa girer girmez unutamazlar. Bu da cinsel mutluluğa engel olur. Yataktaki bu problemi aşmak için aranızdaki sorunları halletmeden yatağa girmemeye çalışmalısınız.


    Uykusuzluk
    Eğer cinsel yaşamınız eskisi gibi değilse sebeplerden biri de az uyku olabilir. Sabah erken kalkıyor ve akşamları da geç yatıyorsanız arzulu bir cinsel yaşamınızın olmaması gayet normaldir. Az uyku yorgunluğu beraberinde getirirken yataktaki heyecanı da alıp götürür.


    Anne ve baba olmak
    Bir bebek sahibi olmak dünyanın en güzel olaylarından biridir. Fakat ilk zamanlar çiftler, bebek ağlayacak korkusuyla birlikte olmaktan çekinirler. Oysa günün belirli saatlerini birbirinize ayırmalısınız ve örneğin; bebeğinizin derin bir uykudayken birlikte olmayı denemelisiniz.


    İlaç tedavisi
    Bazı medikal tedavilerin libido üzerinde etkisi vardır. Bunlar arasında çoğunlukla antidepresanlar, kemoterapi, tansiyon ilaçları, doğum kontrol hapları bulunur. Böyle bir durumda doktorunuzla konuşarak size başka bir ilaç tedavisi vermesini isteyebilirsiniz.


    Vücudunuz
    Aldığınız fazla kilolar ya da vücudunuzdaki bazı değişimler yatakta kendinizi rahat hissetmemenize neden olur. Bu da cinsel yaşamda mutsuzluğu beraberinde getirir. Yapılan araştırmalar yatakta kendilerine güvenen ve kusurlarını kafasına takmayan çiftlerin çok daha mutlu bir cinsel yaşama sahip olduklarını ortaya koymuştur. Bu nedenle yatağa girdiğinizde eşinizin sizin kusurlarınızı göreceğini düşünmekten vazgeçmeli ve sizi ne kadar sevdiğini düşünmelisiniz.


    Obezite
    Çok kilolu olmak ya da obezite cinsel isteksizliğe ve yatakta performans düşüklüğüne neden olur. Bunun sebebi tam olarak bilinmemekle birlikte güven eksikliği, sosyal kısıtlanma gibi sebepler ve psikolojik sorunlar buna neden olabilir.


    Depresyon 
    Antidepresanlar gibi depresyon da cinsel isteksizliğe neden olur. Aynı zamanda eğer sebepsiz yere cinsel isteksizlik yaşadıysanız sebebi depresyon olabilir.


    Menopoz
    Menopoza giren birçok kadının sorunlarından biri de cinsel isteksizliktir. Çünkü menopoz döneminde kadınlar vajinal kuruluk ve acı gibi sorunlar yaşarlar. Bu da cinsel yaşamı isteksiz bir hale getirir. Böyle bir durumda bir uzmana danışarak yardım alabilir ve kullanılan ilaçlar değiştirilerek soruna çare bulunabilir. 

    14 Nisan 2014 Pazartesi


    Kolesterol düzeyinizi ilaç içmeden, sadece beslenmenizi düzenleyerek düşürmeniz mümkün. 

    M-Onep Klinikleri Beslenme Uzmanı Banu Eroğuz Demirözü; kolesterolü sağlıklı düzeyde tutmak ve gerekirse düşürmek için uygulanması gereken beslenme düzeni hakkında bilgiler verdi.

    Kolesterol Nedir?

    Kolesterol beynin çalışması için gerekli bir maddedir. Hormonal sistemin ana unsurlarındandır.
    Günlük alınması gereken kolesterol miktarı 1500 mg’dır. Bu miktarın önemli bir kısmını karaciğer yaparken, 200–800 mg’lık kısmının besinlerle alınması önerilir.

    Kolesterol probleminin en önemli sebepleri arasında genetik özellikler hareketsizlik, yanlış beslenme (hayvansal ve doymuş yağların, şekerli gıdaların aşırı tüketilmesi) ve buna bağlı olarak gelişen fazla kilolar ve stres sayılabilir.

    Kolesterolün Sağlıklı Seviyede Olması İçin...

    1- Bol meyve ve sebze tüketin: Bunu yaparken farklı seze ve meyveleri tüketmeye özen gösterin. Posa oranı yüksek sebzeler (ıspanak, kıvırcık, lahana), C vitamini oranı ve posası yüksek meyveler (portakal, greyfurt, kivi vb.) kolesterolün düşmesine yardımcı olur.
    2- Doymuş yağ tüketimini azaltın: Yağlı et ve şarküteri ürünleri, tam yağlı süt, peynir ve yoğurt yerine yağsız etleri, Omega 3’den zengin yağlı balıkları, yağsız veya az yağlı süt ve süt ürünlerini tercih edin. Zeytinyağı kullanın. Ceviz, fındık, badem gibi yağlı tohumlar da omega 3 açısından zengindirler.
    3- Ekmek tercihinizi değiştirin: Yulaf, çavdar ve tam buğday unundan yapılan ekmek ve makarnaları, bulgur ve kahverengi pirinci tercih etmeye başlayın. Yüksek trans yağ içeren abur cuburlardan uzak durun.
    4- Kurubaklagil tüketiminizi artırın: Kurubaklagiller yüksek posa içeriklerinin yanı sıra bitkisel proteinden de zengindir.
    5- Tuzu azaltın: Pişirirken kullandığınız tuzu olabildiğince azaltın ve sofrada tuzluk bulundurmayın. Lezzet için taze kokulu otları ve baharatları tercih edin.  Doğal olmayan çeşnileri ve lezzet verici sosları kesinlikle kullanmayın.

    Kolesterolün Düşürülmesine Yardımcı Gıdalar

    Özellikle Omega 3 içeriği yüksek besinler (yağlı balıklar, yağlı tohumlar), posa içeriği yüksek sebze ve meyveler (ıspanak, lahana, brokoli, elma, ayva, kayısı vb.), C vitamini yüksek meyveler (portakal, mandalina, greyfurt, kivi), kurubaklagiller (nohut, kuru fasulye, soya vb.) Kolesterolün düşürülmesine yardımcı gıdalar arasında sayılabilir. Damar sertliğinin en önemli sebepleri arasında HDL düşüklüğü sayılabilir. HDL damar duvarına yapışmış kolesterolü karaciğere geri taşıyıp safra yollarıyla atılmasını sağlar. Böylece damarların temizlenmesi sağlar, inflamasyonu durdurur, kan pıhtılarının oluşumunu engeller. Bu sebeple kan HDL düzeyinin yüksekliği önemlidir. Ceviz, badem ve fındık gibi yağlı tohumlar zengin omega 3 içerikleri sebebiyle kan HDL düzeyinin yükselmesine yardımcı olmaktadır.

    Tüketilen yağın miktarı kadar doymuşluk oranı da önemlidir. Katı ve doymuş yağlar kötü kolesterol LDL’nin düzeyini artırarak damar sağlığını bozar. Doymuşluk oranları düşük ve doymamışlık oranları yüksek sıvıyağlar kalp sağlığını korumaya yardımcı olmaktadır. Özellikle doymamış yağların en önemli kaynaklarından olan zeytinyağı; iyi kolesterol HDL‘nin yükselmesine yardımcı olmaktadır.

    Süt ve süt ürünleri yüksek kalsiyum ve protein içeriklerinden dolayı günlük beslenmemizde önemli bir yere sahiptir. Ancak yağlı süt, yağlı peynirler ve yağlı sütten yapılmış özellikle kaymaklı yoğurtlar doymuş yağlar ve kolesterolden zengindir. Bu sebeple de yüksek kolesterol, damar sertliği ve tansiyon sorunu olanlar tarafından dikkatli tüketilmeli; bunların yerine az yağlı ürünler (az yağlı sütten yapılan taze peynirler, lor peyniri, yoğurt vb.) tercih edilmelidir.

    Kolesterol Yiyerek Düşürülebilir mi?

    Konu Saati  09:16  |  in  sağlık  |  Devamı»


    Kolesterol düzeyinizi ilaç içmeden, sadece beslenmenizi düzenleyerek düşürmeniz mümkün. 

    M-Onep Klinikleri Beslenme Uzmanı Banu Eroğuz Demirözü; kolesterolü sağlıklı düzeyde tutmak ve gerekirse düşürmek için uygulanması gereken beslenme düzeni hakkında bilgiler verdi.

    Kolesterol Nedir?

    Kolesterol beynin çalışması için gerekli bir maddedir. Hormonal sistemin ana unsurlarındandır.
    Günlük alınması gereken kolesterol miktarı 1500 mg’dır. Bu miktarın önemli bir kısmını karaciğer yaparken, 200–800 mg’lık kısmının besinlerle alınması önerilir.

    Kolesterol probleminin en önemli sebepleri arasında genetik özellikler hareketsizlik, yanlış beslenme (hayvansal ve doymuş yağların, şekerli gıdaların aşırı tüketilmesi) ve buna bağlı olarak gelişen fazla kilolar ve stres sayılabilir.

    Kolesterolün Sağlıklı Seviyede Olması İçin...

    1- Bol meyve ve sebze tüketin: Bunu yaparken farklı seze ve meyveleri tüketmeye özen gösterin. Posa oranı yüksek sebzeler (ıspanak, kıvırcık, lahana), C vitamini oranı ve posası yüksek meyveler (portakal, greyfurt, kivi vb.) kolesterolün düşmesine yardımcı olur.
    2- Doymuş yağ tüketimini azaltın: Yağlı et ve şarküteri ürünleri, tam yağlı süt, peynir ve yoğurt yerine yağsız etleri, Omega 3’den zengin yağlı balıkları, yağsız veya az yağlı süt ve süt ürünlerini tercih edin. Zeytinyağı kullanın. Ceviz, fındık, badem gibi yağlı tohumlar da omega 3 açısından zengindirler.
    3- Ekmek tercihinizi değiştirin: Yulaf, çavdar ve tam buğday unundan yapılan ekmek ve makarnaları, bulgur ve kahverengi pirinci tercih etmeye başlayın. Yüksek trans yağ içeren abur cuburlardan uzak durun.
    4- Kurubaklagil tüketiminizi artırın: Kurubaklagiller yüksek posa içeriklerinin yanı sıra bitkisel proteinden de zengindir.
    5- Tuzu azaltın: Pişirirken kullandığınız tuzu olabildiğince azaltın ve sofrada tuzluk bulundurmayın. Lezzet için taze kokulu otları ve baharatları tercih edin.  Doğal olmayan çeşnileri ve lezzet verici sosları kesinlikle kullanmayın.

    Kolesterolün Düşürülmesine Yardımcı Gıdalar

    Özellikle Omega 3 içeriği yüksek besinler (yağlı balıklar, yağlı tohumlar), posa içeriği yüksek sebze ve meyveler (ıspanak, lahana, brokoli, elma, ayva, kayısı vb.), C vitamini yüksek meyveler (portakal, mandalina, greyfurt, kivi), kurubaklagiller (nohut, kuru fasulye, soya vb.) Kolesterolün düşürülmesine yardımcı gıdalar arasında sayılabilir. Damar sertliğinin en önemli sebepleri arasında HDL düşüklüğü sayılabilir. HDL damar duvarına yapışmış kolesterolü karaciğere geri taşıyıp safra yollarıyla atılmasını sağlar. Böylece damarların temizlenmesi sağlar, inflamasyonu durdurur, kan pıhtılarının oluşumunu engeller. Bu sebeple kan HDL düzeyinin yüksekliği önemlidir. Ceviz, badem ve fındık gibi yağlı tohumlar zengin omega 3 içerikleri sebebiyle kan HDL düzeyinin yükselmesine yardımcı olmaktadır.

    Tüketilen yağın miktarı kadar doymuşluk oranı da önemlidir. Katı ve doymuş yağlar kötü kolesterol LDL’nin düzeyini artırarak damar sağlığını bozar. Doymuşluk oranları düşük ve doymamışlık oranları yüksek sıvıyağlar kalp sağlığını korumaya yardımcı olmaktadır. Özellikle doymamış yağların en önemli kaynaklarından olan zeytinyağı; iyi kolesterol HDL‘nin yükselmesine yardımcı olmaktadır.

    Süt ve süt ürünleri yüksek kalsiyum ve protein içeriklerinden dolayı günlük beslenmemizde önemli bir yere sahiptir. Ancak yağlı süt, yağlı peynirler ve yağlı sütten yapılmış özellikle kaymaklı yoğurtlar doymuş yağlar ve kolesterolden zengindir. Bu sebeple de yüksek kolesterol, damar sertliği ve tansiyon sorunu olanlar tarafından dikkatli tüketilmeli; bunların yerine az yağlı ürünler (az yağlı sütten yapılan taze peynirler, lor peyniri, yoğurt vb.) tercih edilmelidir.

    Etiketler

    Hakkımızda-Gizlilik-İletişim
    Copyright © 2013 Develi Kayseri. by Her Telden
    By Seven Blogcu.
    back to top